ilişkilerde erkeklerin kadınlaşması süreci

  • hepiniz okumus etmis adamlarsiniz. kendinize modern adam diyorsunuz. yeri geldiginde cahilligi, yobazligi, geri kalmisligi elestiriyorsunuz. ama hala bir insanin pasif olmasini (insiyatif almamak, elinden tutup hiç ummadığı bir anda sürpriz bir program ile karşısına çıkmamak, cinselliği renklendirecek cesur hamlelerden kaçınmak, hep yatakta sevişmek), direktif olmamasini (kadını yönlendirmemek), asiri sahiplenme duygusuna sahip olmasini (sürekli kıskanmak, aşırı üstüne düşmek, kendine özel şeylerine gereksiz müdehalelerde bulunmak), itaatkar olmasini (gerektiğinde bokunu çıkarmadan o sert tarafını göstermekten kaçınmak), rasyonel nedenlerden uzak tepkiler vermesini (trip atmak, küsmek) kadin olmak ile bagliyorsunuz. bunu sadece baslik sahibi degil, basliktaki hemen hemen her entry yapiyor.
    kocasını karısı yapan kadın'in devaminda bir baslik.
    kadini toplumsal bir tanim içine hapsetmeniz bir yana, bu saydiginiz tüm özellikler negatif özellikler.

    ben, sizin gibi insanlardan, bu tip yazilarin çikmasina üzülüyorum artik. neden toplum olarak daha ileriye gidemiyoruz, bu nasil nesilden nesile degismez diye düsünürken bu tip basliklar bana cevabini veriyor. elimizdeki en modern erkek toplulugu bile kadini pasif bir birey olarak görürken, küfreder gibi erkegin kadin olmasi derken biz nasil ilerliyebiliriz.

    iliskilerde erkeklerin kadinlasma sürecini bir erkegin bana cagristirdigi, bol ödüllü bir film misali, bir iliskide bir erkegin ameliyat ile kadina dönüsmesi, ve iliskide bu duruma alisilma süreci gibi bir sey (orange is the new black'da böyle bir örnek var).
    ilk entry'de anlatilanlar bana bir erkegin kadinlasma süreci degil de, bir erkegin, geri kalmis bir toplum tarafindan, kadina atfedilen özelliklere bürünme süreci olarak geldi.

  • evet arkadaşlar toplanın. öncelikle ben de erkeğim. bana bu başlık altından yürümeye kalkmayın.

    ekşi sözlükte mütemadiyen hatunların efendi adam yerine piç tercihi, eski sevgili vs gibi açılan başlıklara istinaden "hırsızın hiç mi suçu yok?" minvalinde bu başlığı açmak istedim.

    biz erkekler sürekli olarak ilişkideki başarısızlıklarımız veya ilişki öncesindeki tercih edilmeme sürecinde suçu karşı tarafa atma eğilimindeyiz. ancak 38 yaşına gelmiş, kendi de zamanında 'kadınlaşmış', etrafında 'kadınlaşan' ve bu yüzden terk edilen erkekler görmüş biri olarak olaya farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum.

    biliyorsunuz kadınlar güçlü, çocuğunun babası olabilecek, sürüsünün güvenliğini sağlayabilecek erkeklere yönelmek isterler. burada bahsedilen güç kas gücü değil elbette. biraz klasik olacak ama "beni taşıyabilecek" lafında kastedilen güçtür.

    bu beklentiler ile başlayan ilişkilerde erkeğin zamanla 'kadınlaşması' kadını bizden uzaklaştırıyor. nedir bu kadınlaşmak?

    - insiyatif almamak.
    - kadını yönlendirmemek.
    - sürekli kıskanmak.
    - elinden tutup hiç ummadığı bir anda sürpriz bir program ile karşısına çıkmamak.
    - gerektiğinde bokunu çıkarmadan o sert tarafını göstermekten kaçınmak.
    - aşırı üstüne düşmek. (ilgi değil bakın, nefes alma alanı bırakmamaktan bahsediyorum)
    - kendine özel şeylerine gereksiz müdehalelerde bulunmak (cep tel, sosyal medya hesapları vs)
    - trip atmak.
    - küsmek.
    - cinselliği renklendirecek cesur hamlelerden kaçınmak, hep yatakta sevişmek.

    vs vs vs...

    sevgililerimiz ya da eşlerimiz bize söylemeseler de birçok ilişkinin, evliliğin bitme nedeni biz erkeklerin zamanla 'kadınlaşması'dır.

    sürekli karşı tarafa bok atmak yerine çuvaldızı biraz da kendimize batırmamız gerekmiyor mu sizce de?