ilhan irem

  • küçüğüm epey, mandallarla filan oynarken bir gün radyodan bir şarkı doluyor evin içine. bir şarkı dinleyip duygulanmak denen şeyi ilk defa mi yaşıyorum nedir bilmiyorum, ama çok garip hissettiğimi hatırlıyorum, böyle bir şeylere üzülüyorum ama neye belli değil, neye duygulandığımı anlamıyorum, hatta duygulanmak denen şeyin kendisini bile anlamaya uzağım daha, çok da duygulanacak bir yaşta değilim henüz sanki, hani sadece canımız yandığı veya bir isteğimiz yerine getirilmedigi veya biri bize kızdığı zaman ağladığımız yaşlar. ortada böyle bir sebep yokken durduk yere ağlayasım var işte ilk defa, ama annem görürse niye olduğunu açıklayamayacam diye utanıyorum sanki biraz, tutmaya çalışıyorum kendimi. "hüzün" diye bir kavram henüz tam olarak yok sözlüğümde, yaşadığım şeyin adını da koyamıyorum bu yüzden. böyle saçma sapan vakitsiz bir burukluk, elimde mandallarla kalakalmışlık. arka planda devam ediyor şarkı, konuşamıyorum, konuşamıyorum, konuşamıyorum diyor adam...

  • sensizliğin acısını sen nereden bileceksin?
    sen hiç sensiz kalmadın ki
    mevsimleri saymadın ki...

    vefat etmiştir.