igor tudor

  • şöyle söyleyelim:

    terim kovulduğunda drogba'sından melo'suna, elmander'inden sneijder'ine herkes "yolun açık olsun", "her şey için teşekkürler" gibi mesajlar yayınlamışlardı. bugün şampiyon olundu, drogba kim bilir nereden galatasaray forması giyip "imparator terim" falan diyor, soyunma odasında herkes "imparator fatih terim" tezahüratı yapıyor avazı çıktığınca...

    tudor kovulduğunda ise sadece gomis "her şey için teşekkürler" dedi. sadece gomis... o da gomis'in dünyanın en kibar, en iyi niyetli insanlarından biri olması dolayısıyla.

    tudor takımın kontrolünü elinden kaçırmıştı çoktan. galatasaray son hızla şarampole yuvarlanıyordu. kendisinden büyük teknik direktör olmasını falan bekleyenler için alex ferguson'un bir sözü var.

    "bütün teknik direktörler işin teknik, taktik kısmını bir yere kadar bilebilirler. ancak işin en önemli kısmı, 20'li yaşlarında multimilyoner olan 20-30 genci aynı anda idare edebilmektir. asıl sorun burada ortaya çıkıyor."

    tudor bunu asla yapamazken, terim futbolcularla adeta bir puppet master edasıyla oynuyor. aradaki fark burada.

  • henüz 39 yaşında; bir takımı 13 hafta ligin tepesinde, 2 hafta 1 puan farkıyla 2. sırada tutabilmiş adam.

    senin yaşında mourinho leira'da geziniyordu, jürgen klopp mainz'de dolanıyordu. allegri grosseto'daydı.

    şimdi hepsinin geldiği yer ortada. basın toplantılarından anlaşıldığı kadarıyla zeki bir adama benziyorsun. kendini geliştirmeye devam edersen çok daha iyi yerlere geleceğine dair ümitlerim var. yolun açık olsun kel adam.

  • yerinde olmak istemezdim. kendisinin hataları tabi ki var ama sanıyorum türkiye'ye gelmiş ve en acımasızca eleştirilen, tepki gösterilen spor adamlarının başında geliyor.

    bence tudor'un bu duruma gelmesinin en büyük sebebi kendi teknik adamının arkasında orospu çocuğu spor medyasına karşı sağlam bir şekilde duramayan, teknik adamının çalıştığı sırada tudor'u küçümseyerek romanya'lara gidip lucescu'ya tudor'a bakıcılık yapması için teklif yapan galatasaray tarihinin en boktan yönetimidir.
    dünde söyledim, transferlerden sonrada söyledim, bügünde söylüyorum dursun özbek ve yönetimi türk spor tarihinin görebileceği en vasıfsız, futboldan anlamayan yönetimidir.

    edit: ayrıca yönetim madem takımı yenilemek istedi, neden anadolu takımından tecrübesiz bir hoca getirdi en başından ben bunu anlamıyorum. gırtlağına kadar borca batmışsın ve takımı tecrübesiz bir hocaya emanet ediyorsun, üzerine bütün kadroyu yenileyip, tonlarca para döküyorsun. balık baştan kokar, bu yönetimden bu kafayla bi sikim olmayacağı belliydi zaten ama milletin bu kadar tudor'a yüklenmesini anlamıyorum, suç kesinlikle bu adamı takımın başına getiren ve milyonlarca dolar para harcan deli cesaretine sahip yönetimindir.

  • biz bir tane attık
    malatya iki tane attı.
    o yüzden kaybettik diyor beinsportta.
    aynen böyle dedi...

    seni bir sikerim ikinin hatrı kalır.
    seni bir sikerim bütün hırvatlar darılır.

  • (sözüm yalnız bir kişiye değil, genel olarak "igor tudor sevmeyen" tanımına uyan arkadaşlarıma.)

    birisinin görüşlerini kabul etmediğin zaman, görüşlerini reddettiğin kişi "futbol cahili" olmuyor, önce onu kabul edelim "igor tudor sevmeyen" arkadaşım. aynı mantıkla ben de seni "futbol cahili" ilan edebilirim, zira ben de senin görüşlerini kabul etmiyorum. nitekim geçmişte öyle cahilce laflar etmişliğim var, "bunu düşünmeyen futbol bilmiyordur" gibi saçma sapan entry'lerime rastlayabilirsiniz. nihayetinde hepimiz düşüncelerini geliştirmeye kabil insanlarız.

    neyse. bir "igor tudor seven" arkadaşım yukarıda yazmış: karakter her şeyden önce gelir, bilgi ve tecrübe karakterin üzerine inşa edilir. bu adamın stadyumdan "black box thinking" kitabıyla çıktığını görüyoruz. (muhtemelen reklamvari bir hareket, ama yine de bu kitabı okuduğunu bize gösteren bir hareket. hadi okumadı diyelim, ileride "sen bu kitabı okumadın mı len kel" demememiz için hatalarından ders çıkarmayı bir şekilde öğrenir.)

    üzerine bu adamın maç çevirme becerisi olduğunu görüyoruz. evet, şimdilik nadiren kullanabildiği bir beceri, ama bursaspor ve akhisarspor maçları güzel iki örnek oldu. ileride aynı şeyi derbilerde de yapabileceğini umuyorum.

    derbilere gelince: "derbiler geçicidir, şampiyonluklar kalıcıdır" mantığı doğru ama bizim yanlış mantığımıza ters. ben de kudur kudur kudurdum fenerbahçe, trabzonspor, başakşehir ve beşiktaş maçlarında. ama iki şeyi unutmamak lazım:

    1. üçüncü ayını yeni dolduran bir takımdan bahsediyoruz. tudora ekstra yarım sezon yazsak bile, geçen sezonla aynı takımı yönetmediğini görelim artık bi' zahmet. bu sezon ilk 11'lerimizin minimum 8'i geçen sezondan farklı oyuncular, hele ilk haftalarda 10 farklı ilk 11 oyuncumuz vardı.

    2. "tudor derbi kazanamıyor" lafı, "kendini gerçekleştiren kehanet" sözünün "eş anlamlılar sözlüğü"ndeki karşılığı oldu. evet galatasaray'ı çok aşırı seven salak arkadaşım, şeytan'ın çıkardığı "tudor derbi kazanamıyor" lafını bu sezon yepyeni bir takımın beynine beynine işleyen şeytan bile değil, sensin. takımdaki özgüvensizliğin kaynağı, kendimi de katarak söylüyorum, en ufak bir yol sarsıntısında otobüs giderken şoförü değiştirmeye çalışan galatasaray taraftarıdır. ("bunu göremeyen futbol cahilidir" de diyeyim mi?)

    ben galatasaray teknik direktörlerini övmeyi çok severim, ekşi sözlük'te futbol yazdığım dönemde mancini'yi de övdüm, hamzaoğlu'nu da övdüm, riekerink'i de övdüm. (denizli kırmızı çizgimdi, onu övmedim. prandelli'yi komple görmezden gelmişim.) bu övgüler sezon sırasındaydı. eleştireceğim zaman (hep buradan olmasa da) sezon sonunda eleştirmeyi tercih ettim. çünkü mantıklı olan da bu: hamzaoğlu'nun 3 kupa kazandığı dönem dışında, son yıllarda sezon arasında teknik direktör değiştirip başarı sağladığımız bir sezon söyler misiniz lütfen?

    mancini bu takımın başında kalması gereken en önemli teknik adamımızdı. riekerink de sabır gösterilmesi gereken bir diğer hocamızdı, iyi gidiyordu. tudor da aynı şekilde (şeytan ne derse desin, tüpçü ne yaparsa yapsın) iyi gidiyor. sezon arasına lider girme ihtimalimiz yüksek, tudor fantazi yapmazsa kesin bile diyebiliriz. önümüzdeki 10 maç da cidden pek az zorlanacağımız maçlar. fatih terim'e "anadolu takımlarını yenmesi önemli değil yeeaa" demiyorsak, zidane için "bana ne alaves'i, leganes'i yenmesinden? barcelona'yı eze eze yenmedikçe zidane büyük hoca değildir" demedilerse (dememişlerdir yav) tudor'un kazandığı lig maçlarını da küçümsemeyin. yemin ederim her hafta ligin en zayıf takımını tayin eden (sonra onlara yenilen) efendi taraftarlarla aynı dili konuşuyormuşsunuz gibi oluyor.

    mancini'yi elimizde tutamadık, tudor'un bu takımı oturtmasına müsaade edelim. benim sevdiğim bir çin atasözüyle bitiresim geldi:

    "bir ağaç dikmek için en iyi an 20 yıl önceydi. en iyi ikinci an da şimdi."

  • galatasaray'ı bana emanet etseler; 2 fenerbahçe, 2 beşiktaş, 2 başakşehir ve 2 trabzonspor maçından yanlışlıkla 2 puan çıkartırdım.

    bu adam 1 puan çıkarttı.

  • galatasaray 0-1 beşiktaş
    başakşehir 4-0 galatasaray
    trabzonspor 2-0 galatasaray
    galatasaray 0-1 fenerbahçe
    galatasaray 0-0 fenerbahçe
    trabzonspor 2-1 galatasaray
    başakşehir 5-1 galatasaray
    beşiktaş 3-0 galatasaray

    derbi karnesine bakar mısınız ? alooooo. 18 gol yemişiz ama 2 gol atmışız. bir galatasaraylı olarak tudor u kötüleyen galatasaraylıları anlamıyorum. tudor olmasa o 2 golü atabilir miydik ?

    tudor gitmezse kadıköy'de belki 6-0 yeniliriz ama arenada beşiktaş a en az bir tane direkten dönen topumuz olacak. hatta büyük ihtimal trabzon a gol atarız. başak a gol atamadan yeniliriz o normal.

    ya amınıza koyayım. böyle derbi karnesi mi olur. takımı tudor yerine sıçtığım bok yönetse bu kadar kötü karne olmaz.

  • güzel bir fikstür ile başladı. ilk yedi maç taraftarla barışma ve takımın özgüven kazanması açısından bulunmaz bir nimetti.

    sonraki yedi hafta ise ekşi sözlük'te başlıklara bile konu olacak kadar zorluydu.

    (bkz: galatasaray'ın 7 haftalık maç fikstürü)

    bu zorlu 7 haftanın 6 haftası geçti. bu süreçte toplamda 8 puan kaybederek toplanabilecek 18 puanın 10'unu topladı.

    bu 6 haftada beşiktaş 9, fenerbahçe ise 6 puan kaybetmiş.

    14. hafta bittiğinde galatasaray; beşiktaş, başakşehir, bursa, trabzon deplasmanlarını iyi ya da kötü silmiş olacak. kadıköy deplasmanı haricinde öyle çok can sıkacak bir fikstür yok. yani nispeten kolay bir fikstüre lider olarak başlamak gibi bir şansı var.

    igor tudor'un bugüne kadar, östersunds'u saymazsak ve sadece ligi düşünürsek, başakşehir haricinde bir faciası yok. başakşehir'deki malubiyet de süpriz değildi fakat skor acı oldu. diğer puan kayıplarının da hiç biri şaşılacak kayıplar değiller.

    fakat bundan sonra igor tudor'un, bu puan kaybedilince şaşırılmayacak maçları kazanabilmesi lazım. artık taraftarı gerçekten mutlu edecek galibiyetlere ihtiyaç var.

    beşiktaş maçında galibiyet alması bence çok da önemli değil. dediğim gibi beşiktaş maçı bittikten sonra önünde 20 maçlık rahatlamış bir fikstür olacak. favori olduğu maçları kazansa belki de şampiyonluk için yetecek. ama artık taraftar gerçekten de galatasaray'ın büyük maçları kazandığını görmek istiyor. igor tudor'dan beklenen bu.

    istifasını isteyenler ise gerçekten saçmalıyor. ligde lider konumda bulunan bir takımın teknik direktörünün istifasının istendiği tek ülke sanırım türkiye'dir. bu maçı kaybetse bile istifa etmesi için hiç bir sebep yok. bu takımı kendisi kurdu ve sene sonuna kadar da takımın başında kalmalıdır. kendisinin en büyük şanssızlığı ise fatih terim'in boşta olmasıdır. fatih terim boşta olduğu sürece medya, istifa ya da kovulma haberlerini gündemde tutabilmek için her türlü fırsatı değerlendirecektir.

  • ''hayır türkiye bu değil. siz türkiye'yi böyle yapıyorsunuz.'' sözlerinin sahibi. (bkz: #72388755)

    bu laflarından sonra ben artık tudor'cuyum. bu sözü cnn'de, ntv'de, habertürk'de siyasi tartışma programlarında bile duyamıyoruz amk. yarattığımız sikik düzende yaşamaya çalışıyoruz. burası türkiye diyip ya kendimizi avutuyoruz ya da yenilgiyi kabulleniyoruz.

  • galatasaray teknik direktörü olamayacak kondisyonerdir. büyük maçlardaki rezalet grafiği bizi yüksek ihtimalle şampiyonluktan edecek. bana kalırsa kendisine teşekkür edilip derhal yollanmalıdır. galatasaray takımı sahadaki 11 dışında yedekten gelecek 7 oyuncudan bir şey kazanamıyorsa şampiyonluktan söz edemez. stoper önünde fernando tamam, merkezde ndiaye tamam, ama aynı anda tolga'yı sol iç ve sol kanat oynatmaya çalışmak 'takımda herkese yer bulayım' kaygısıdır. tolga'nın bu sezon muhteşem bir performansı var. ndiaye'nin ise skor olarak olmasa da oyun olarak epey katkısı var. işte bu performanslardan ideal 11'i çıkartmak ve yedekten gelecek oyuncuların skora ve oyuna yapacağı katkı bir takımın şampiyonluk kaderini aynı zamanda hocanın meziyetlerini belirler.
    bütün bunları geçtim kamp döneminde takım böyle hazırlandı maksimum 12-13 oyuncuyla oynayacağız diyelim 7 maç oyun olarak da puan olarak da mükemmel ilerlerken neden birden çift forvete dönüyor bu takım? eren'in de gomis'in de performansı her türlü tartışılır ama bu iki oyuncu birbiriyle uyumlu oyuncular değil. ikisi de fiziğiyle futbol oynayan hız olarak yetersiz futbolculardır. tudor fenerbahçe maçıyla beraber takımın kendi kurduğu gidişatını bozmaktadır. geçtiğimiz ay bursaspor maçında oynadığı kumarı da zaten özetlemiştik.
    (bkz: #71021089)