işten çıkarılmak

  • yaklaşık 5 dakika önce başıma gelen şey. entry'i yazmak da 10 dakikamı alsın, 15 dakika diyin siz ona.

    yaklaşık 1 aydır patron(lar)'un benle pek konuşmaktan kaçınmasından anladığım bir durumdu. "kendilerinin ricasıyla" uzaktan akraba gibi bir şey olan bizim patronun yanında, başka bir iş bulana kadar idareten çalışıyordum. beni tek kıran nokta, işten çıkarılma konuşmamın;

    -2 gün sonra maaşı alınca ayrılırsın

    - peki x bey

    diyaloğuyla sınırlı olmasıydı. kendisinin en büyük gerekçesi ise ki mantıklı da buldum, şirketin küçülmeye gitmesiydi. bu küçülme dedikoduları 1 aydır zaten ortadaydı. ki kendisi bir gün beni çağırıp, duyunca beni yerin dibine sokan şöyle bir konuşma yapmıştı bana;

    - paristexas , oğlum sen ne iş yapıyosun aşağıda? (sanki bilmiyormuşçasına ve dalga geçer bir üslupla)

    - şunu, şunu, şunu, yeri geldiğinde şunu, hatta şunu yapıyorum x bey

    beraber çalıştığım departmanda çalışan 2 kişiden şöyle bahsetti bana, o iki kişi
    a ve b olsun, a , 21 yaşında lise mezunu kolay kolay iş bulamayacak ama dünya iyisi bir kızcağız, b ise 38-39 yaşında 3 çocuk sahibi 1750 tl maaşa çalışan kirada yaşayan bir abi. bizim patron da beraber çalıştığım bu iki kişi için dedi ki;

    - paris oğlum, seni en kötü zamanında yanıma aldım, iş verdim.
    + evet abi sağolasın.
    - böyle zor zamanlarda, senin gibi düzgün bir çocuğun, ayrıca bir de akrabayız, bana gelip şöyle demeni beklerdim.
    + ? (nasıl abi dercesine baktım)
    - a denen kız kim abi!!!?? onun işini de ben yaparım aaabi!!! b abi de kim oluyo aaabi!!? çıkar gitsin bunları işten, onların işini de ben yaparım aabi!! demen lazım.
    + ?? (şok içinde izlemeye devam ediyorum.)
    -hatta oğlum sen bizim kanımızdansın (kan??) bana yeri geldiğinde şöyle demen lazım, "x abi sen beni en kötü zamanımda yanında almışsın, gerekirse 5 ay bana maaş verme aabi ben yine çalışırım!!" demen lazım. böyle bi zamanda sana bunu söylemek yakışır.
    +... (başım öne eğik)

    aynı şirkette çalışan abime (öz abim) laf gelmesin diye hiç bir şey diyemedim.

    sonra 10 saniye sessiz bir bakışmanın ardından şu final sorusu geldi;

    -şimdi söyle bana a ya da b'yi işten çıkarıcam hangisinin işini de sen yapmak istersin? (çünkü onlar bizim kanımızdan değil, akraba değiliz)

    + abi ben 1 değil 2 kişinin daha işini yapabilirim, hatta bunu yaparken de sesim çıkmaz, ama ben idareten buradayım, yarın öbür gün işten ayrılınca, onların işten çıkarılmasına sebep olmayı kendime nasıl yedirebilirim? gece nasıl uyuyacağım peki? ayrıca bunu söylerken o iki kişinin de işten çıkarıldıktan sonra durumlarını göz ardı etmemenizi beklerdim.

    - neymiş?? (sinirlendi)

    + a lise mezunu pek de tecrübesi olmayan bir kız, doğru düzgün de işini yapıyo, gayet de iyi kalpli biri, burdan çıkarıldığında kolay kolay iş bulamaz. onun çıkarılmasını istemem, b ise 3 çocuklu az bir maaşa çalışan biri, onun da mağdur edilmesini istemem. neyse uzatamayayım bence sen beni çıkar abi.

    - ... (gözleri büyüdü, diğer küçük kardeş patron (şehzade) da bi anda uykusundan uyandı.)

    - tamam kardeşim sonra konuşuruz.

    sonra dediği zaman tam da bugün oluyor, geldi çattı o "sonra". çağırdı yanına.

    en üstte belirttiğim diyalog yaşandı. kırılmadım bak gerçekten, daha doğrusu kırıldım da kırıldığım nokta işten çıkarılmak değildi. başka birilerinin işten çıkarılması kararını vermeye zorlayıp beni ahlaki bir açmaza sürüklemesiydi. o an o kadar utandım ki (sanki benim suçummuş gibi) yer yarılsa da içine girsem dedim. "sikerim senin kanını da paranı da" diyememek koydu açıkçası.

    bir de şöyle bir küçük paragraf açmak isterim o "küçülmeye giden şirket" için, patronların en küçüğü olan şehzade paşa'nın aylık ayakkabı masrafı yaklaşık, 30 bin tl'yi buluyor. nerden mi biliyorum? finans departmanında çalışıyorum ve nereye ne kadar harcandığını gayet iyi biliyorum. 2016 model en lüks alman arabalarından oluşan bir otoparka bakıyor çalıştığım ofisin camı. ve patronum kurban bayramlarında 25- 30 tane büyükbaş hayvan kestirerek bilmemnerelerde dağıttıran bir kişi. müslümanlıkta zirve yani.

    ha sanane lan milletin parasından harcamasından? evet banane, gerçekten banane yani, istediği yere harcar parasını. ama küçülmeye gidiyoruz diyerek ya da asgari ücret alan bir kızcağızı mağdur ederek ondan artacak brüt 1647 tl ile gemilerini kurtarmaya çalışıyor gibi göstererek ve işten çıkarılması gibi iğrenç bir kararı bana verdirmeye zorlayarak, zekamı küçümsemesi, gerçekten acı vericiydi.

    10 dakikadan da fazla sürdü lan yazmam, neyse biraz tuhaf hissetmeye başladım şuanda, hatta biraz rahatlama var diyebilirim, sadece, akşam anneme söyleyince üzülecek, o biraz canımı sıkıyor. ama yine de, yukarıdaki diyaloğu yaşatarak bana hala "insan" olduğumu hatırlatan patronuma (soon to be ex)
    teşekkürü bir borç bilirim.