hindistan denince akla gelenler

  • liseden bir arkadaşım vardı. kendisine hindistan derdik... :) babası hindistan elçiliği yapmış...
    yıllar, yıllar sonra simitçide oturup konuşuyoruz. ona dedim ki: "dünyanın en zengin insanlarından bazıları hintli... ama yüzmilyonlarca sefil, fakir, aç, perişan insan var. nasıl böyle olabiliyor?.. insanlar isyan etmiyor mu?.."
    bana söylediği şuydu: " din ile köleleştirilmiş yüzmilyonlarca cahil insan var orada... şükretmeye alıştırılmışlar. din, fakirlerin zenginleri öldürmemesi için vardır..."

  • ben hindistanda yaşıyorum. yukarıda yazılanları okudum yok tuvalet terliği, yok dünyanın anüsü, pisliği cart curt. hindistan kesinlikle öyle bir yer değil arkadaşlar. daha kötüsü. sadece pislik değil, insanları da çok yozlaşmış durumda. rüşvet, adam kayırma, tecavüz, hırsızlık, zengin-fakir arasındaki uçurumun devasa boyutta olması ve bunun kimsenin umursamaması gibi aklınıza gelebilecek bütün pisliklerden daha pis bir yer. büyük şehirlerde olan hava kirliliğine girmiyorum bile.

  • guru usta ve castrol magnatec ile yapılan muthis yemekler

  • bok çukuru

  • vay arkadaş millet amma romantik ya.

    pastel renkler mi aklına gelen dersin, film aklına gelen mi dersin, buddha mı diyen dersin her şey var. anadolu köylüsüne hürmet edip elini öpmek gibi..

    hindistan'ın özü pisliktir arkadaşlar.

    gemi personelimiz hintli.
    daha geçen gün umumi tuvaletin fayanslarını tuvalet fırçası ile temizlerken yakaladığım gemicimize hijyen anlatmaya çalıştım. bembeyaz dişlerini gösterir halde gülerek ve boynunu sağ tarafa kırarak "ok sir" dedi.

    o gülüş ne biliyor musunuz. hindistan'ı bok götürüyor, sen hayırdır dayı gülüşü bu.
    2 ay önce de bir personeli dizanteriden acil olarak indirdik gemiden.

    (bkz: dizanteri)
    teknolojik bir fasilitenin orta yerinde dizanteri kapacak kadar tabiri caizse bokuyla oynayan bir toplumdan bahsediyoruz. kendi imkanlarıyla dizanteri olabiliyor.

    evet ya baharatlar. hı hı. tabi.. budizm, tütsü, pi'nin yaşamı, 3 idiots falan, pastel renkler, ganj nehri evet.. böyle devam. allah o gerçeği yaşattırmasın size.

    tanım: (bkz: gaita)

  • kelimenin tam anlamıyla pislik..

    dönem dönem malzeme alıyorum buradan. kargo ile geliyor

    hani ne alınır diyecekseniz; gemi eskisi merakım var ve ucuz iş gücü olduklarından ve gemi söküm endüstrisinin dünya merkezi oldugundan oradan daha ekonomik oluor yoksa ne alınır kargo ile.

    adamlar kargoya koyun yünu koyuyor.

    amerikadan gelenler plastik buble koyuyor bunlar tozlu, topak topak yun koyuyor.

    paketi beze sarıyor sonra bildigin iğne iplikle caputa koyup dikiyor karton kutunun içine de koyundan kırpılmıs yün koyuyor topak topak...
    en içte de acabildiyseniz bütün hepsini malzemeniz oluyor işte.

    paketi acarken yemin ediyorum bende bir tedirginlik baslıyor eve almadan acıyorum paketi.

    zaten bir noktadan sonra ptt görevlisi acmamaya basladı paketi adam hastalık kapacak korkusuyla bana soruyordu ne var bunda diye..

    eve girmeden yıkıyordum malzemeyi öyle pis millet bu hint takımı

  • bok dolu plajlar.

  • fakirliğin olduğu yerde din/dinler de zirve yapiyor. bu kadar çok tanrı olması başka türlü açıklanamaz.

  • öncelikle (bkz: doğu kültürü) yani gösteriş budalalığı, her şeyin abartısı, keskin sosyal sınıflar, zalım bakışlı adamlar.

    ikinci olarak (bkz: açlık). hayır oradaki insanların açlığından bahsetmiyorum. yiyecek doğru düzgün bir şey bulamamanızdan mütevellit kendi yaşadığınız açlık. kaldığınız lüks beş yıldızlı otelin büfesinde bile yiyecek bulamayıp meyvelere abanmak, akabinde motoru bozmak da cabası.

    son olarak (bkz: bok kokusu). nüfusunun çok önemli bir kısmının tuvalete erişimi olmayan hindistan'da sokak ortasına, çalılıklara, derelere, deniz kenarlarına, velhasıl aklınıza gelebilecek her yere sıçmak gayet normal karşılanan bir davranıştır. dolayısıyla sıcak günlerde ya da yağmurlu günlerde burnunuza çalınan kesif ve baharatlı bok kokusu hafızanızda en çok yer eden şeylerden birisi olur.