hatunların efendi adam yerine piç tercihi

  • bir süredir maalesef tercih edilmeyen efendi erkeğim. her şeyin de farkındayım üstelik ancak çok seviyorum, ne yapabilirim ki, vazgeçemiyorum ondan. bir görseniz o kadar güzel, tatlı ve şeker ki, insanın kalbinin içine sokası geliyor onu. üstesinden de gelemiyorum durumun ne yazık ki, elimden de pek bir şey gelmiyor. çok acı çok. yan yanayken bile beni değil diğer erkeği tercih ediyor, bana bakmıyor bile.

    sadece bir şeyler ısmarladığım zaman sevgili dayısı oluyorum dört yaşındaki miray hanımefendinin. dayı bana dondurma al diyor alıyorum, cips al diyor alıyorum, çikolata al diyor alıyorum. hatta birlikte gidiyoruz markete, onu da götürüyorum yanımda, istediğini seç ben alırım diyorum. o da istediğini seçiveriyor önce, sonra canım dayıcığım diye sarılıyor. yol boyunca da devamlı ümit veriyor bana, arada öptürüyor bile. mutlu oluyorum, yuppiii beni seviyor diyorum ama nafile. her güzel şey gibi bu sevinçli anlarım da çok sürmüyor, mutluluğum hemencecik eriyor maalesef kısa süre içinde. bir zaman sonra eve gelince ve elindekini tüketince de, anında yanımdan kaçıyor. annesinin yanında alıyor soluğu.

    beni seviyor musun diye soruyorum bazen, whatsapp'taki "hıh" emojisi gibi kafasını sağa sola sallayarak hayır diye cevap veriyor bana. bazen de soruyu sormama bile fırsat vermeden çığlığı basarak yanımdan kaçıyor. en çok sevdiği dayısı ben değilmişim hem, ona hiçbir şey almayan ve ona benim onda birimden daha az sevgi gösterisinde bulunan diğer dayısıymış onun favorisi. en son bunu söyledi bana. beni de hiç sevmiyormuş, hatta hiiiiiç sevmiyormuş. diğer dayısı bize geldiğinde saniyesinde koşup onun boynuna sarılıyor, bir de sarıldıktan sonra az önce ayağına dünyaları seren dayısına (yani bana) bakarak ohh gördün mü gününü hareketi yapıyor çoğu zaman. hayat işte. yine bana hüsran yine bana hasret kalıyor böyle zamanlarda...

    uydu dayı, yedek dayı, meriç dayı olmak ne acıymış allahım, sevdiğin yeğenine doyasıya sarılamıyorsun bile... ne edelim, elbet bir gün benim onun için yaptıklarımı anlayacak ve beni de sevecek, buna tüm kalbimle inanıyorum.

    (sevmedi)

  • eski sevgilim sayesinde şahit olduğum insan tipi. yeni sevgilisi ile ortak takıldığımız barda kavga ettiler ve çocuk bunu yerden yere sürükledikten sonra kafasını mermere sürtmek suretiyle saçının bir kısmının yerinden kalkmasına, kafa derisinin görünmesine sebep oldu. kıza herkes o çocuğu bırakması için yalvardı ancak bu arkadaş ben onu seviyorum diyip vazgeçmedi. sonunda çocuk bunu 5.000 lira dolandırıp kaçtı. duyduguğuma göre belki ulaşır diye hala çocuğun eski hattına sevgi mesajları atıyormuş.
    not: kendisi 3 senedir sözlükte yazar ve kadın hakları, feminizm, türk erkeği konularında öyle yazılar yazıyor ki kendimden şüpheye düşüyorum.

  • bizim kizlarda algi "beni ezmesi beni sevdiginin ve ilgilendiginin gostergesi boylece kendimi onemli hissedebiliyorum ayrica beni ezebilen erkek beni koruyabilir de".. bakmayin burda "biz pijjleri diil giriskinliri siviyiriz" diyen cakallara.. siz ezilmeyi seviyosunuz kizim ezilmeyi.. ezilmediginiz zaman bu kil kuyruk beni koruyamaz, bana sahiplenmiyor seklinde olusmus zavalli bir ozguvensizligin esirisiniz

  • şimdi size bir olay anlatayım karakterler ve yaşları aşağıdadır.

    aliko ; esas oğlan (çünkü benim oğlan). 2 yaşı yeni geçti.
    ılgın : esas kız 2 yaşı yeni geçti oda (arkadaşımın kızı)
    çağan : buda arkadaşın oğlu ve üç yaşına yaklaşıyor.

    şimdi; çağan, biraz büyük olmasından mütevellit biraz sert, oyuncaklarını çok paylaşmaz özellikle ılgın 'a karşı daha bir sert. biraz da artist. bizim aliko da oyuncak konusunda sıkıntı çıkarabiliyor ama sıkıya gelince verir, başka bir oyuncağa geçer. ben diyeyim efendi siz deyin tırsak. ılgın kızımız ise bu iki erkekten sıra bulursa oynuyor garibim. biraz da sessiz mizaçlı biz kızımız.

    neyse olaya dönersek;

    ılgın ısrarla o anda kimsenin yüzüne bakmadığı bir oyuncağı aldı. ev sahibi olmanın etkisi ile çağan onu elinden aldı ve yere attı. ılgın yine aldı. çağan bu sefer de yere atınca kızımız hali ile ağladı.

    işte o zaman devreye bizim oğlan girdi ve oyuncağı çağan 'ın yanından aldığı gibi ılgın ' a verdi.

    ve o zaman işte o acı gerçekle ilk defa karşılaştı;

    ılgın kızımız oyuncağı eline alır almaz bizimkinin kafasına geçirdi ve çağan 'a gülümsedi.

    aliko, hatunların efendi adam yerine piç tercihi ile ilk defa karşılaştı. bunun son olmayacağını da zamanla öğrenecek heralde.

    üçüne de allah uzun ömür versin bu arada.

  • biraz uzun olacak ama çok önemli bu. bir diğer "iyi dinleyin dostlar" geliyor benden, iyi dinleyin yine.

    önce efendi erkek ve piç erkeği tanımlayalım.

    efendi erkek = karşısındakine çok önem veren, seven, sayan, ilgi, şefkat gösteren, emek harcayan, kendi zamanından, birikiminden, isteklerinden ç/alıp karşısındaki kadına veren, önce karşısındakini mutlu etmeye çalışan, bu uğurda götünü yırtan erkek.

    piç erkek = piç erkek, sağa sola küfür eden, kavga eden, hayvanlık yapan erkek değildir. piç erkek aslında kendi doğruları olan, kendi istekleri doğrultusunda ilerleyen, kendi kurallarını tanımlamış ve bu kurallar doğrultusunda ilerleyen, yalnız kendi mutluluğu için çalışan erkek.

    bir tane kızla konuşuyordum bir aralar, aramızda canımlar cicimler hayatımlar tatlımlar gırla gidiyor ama tabii ki benim aleyhime olacak bir oranda. ben 20 canım diyorsam o 1 cicim diyor, ben 7 hayatım diyorsam o 2 hayatım diyor, ben 121987 tatlım diyorsa o 1 diyor. ben de salak aşık erkekliğe giden yolda, onun bana her gülüşünde, samimi laf söyleyişinde mutlu oluyorum, "sen bana 1 adım atarsan ben sana 121987 tarzı" son derece manasız, ezik ve aptalca şeyler söyleyip hem onun egosunu tatmin ediyordum hem de kendimi küçük düşürüyordum. onu hediyelere boğasım geliyordu, onun için dağları devirirdim, jüpiter'e uçup geri gelirdim, bunları da sık sık söylüyordum ona; onun tepkisi ise sadece "hıhı, evet" oluyordu. hiç sallamıyordum bu durumu, daha da kötüsü, durumun da farkına varamıyordum, halimden mutluydum daha ne olsun. düşünsene bir kız bana tatlım diyor. bir kız bana tatlım diyor. kız bana tatlım diyor. kız tatlım diyor. kız tatlım. tatlım. tatlı. tat. taaaaa ebesini. neyse sustum.

    aşkın ateşi yakarmış ateşi, duydunuz mu aşkın ateşini; hangi ateşte yanmayı dilerdin, pişmeyene söyle ne denirdi?

    çiğ mi? haha.

    evet çiğdim amına koyim, kafama gökten atyarrakları yağsın.

    her neyse, bir gün bana bir kız arkadaşından bahsetti konuştuğum kız. bu kız arkadaş, sevgilisi olduğunu bildiği bir erkekle birlikte oluyormuş, çok mutluymuş, sevgilisi olmasını da pek önemsemiyormuş. neden mi mutluymuş? çünkü her sevişmelerinden sonra bu çocuk, kıza sarılıyormuş, öpüyormuş, ne kadar güzel ve tatlı olduğundan bahsediyormuş. daha önce seviştiği hiçbir erkek, sevişmelerinden sonra kıza tatlım dememiş, bütün erkekler çok kötüymüş ama bu çok iyiymiş, o nedenle de seviştikten sonra çocuk sevgilisine gitse bile umrunda değilmiş, ne de olsa ona seviştikten sonra sarılıyormuş. bunu benim konuştuğum kıza anlatmış, konuşurlarken de aklıma ben gelmişim benim kızın, benim ne kadar iyi ve muhteşem biri olduğum gelmiş, ona her daim tatlım, hayatım, böcüğüm, öcüğüm dediğim gelmiş, gelmiş de gelmiş. (vayy be ben neymişim.)

    birkaç gün sonra ise bana hanımefendi aynen şunları söyledi:

    "hayatımda gördüğüm en zeki, en akıllı, en etkileyici, en ***aldatmayacak***, en bla bla erkeksin. seni seviyorum, senden hoşlanıyorum bla bla bla."

    ve sonra gitti.

    neden mi gitti? çok basit. beni, hiçbir çaba harcamadan elde etmişti, daha neden çabalasın ki. ben tüm efendiliğim, saygım ve sevgim çerçevesinde, ona her şeyimi vermeye razı gelmiştim bir kere. bu da, benim gizemimi kaybetmeme neden olmuştu. iktisat'taki düşün. elinin altında yüz bin tl varsa hazırda, o para oradadır zaten, sana ilgi çekici gelmez ki, heyecanlandırmaz bile. yeni yüz bin tl'lerin, yeni paraların peşine düşersin. ne zaman elindeki parayı kaybetme korkusu yaşarsın, o zaman parana sıkı sıkıya sarılırsın. dünya üzerinde kadın-erkek ilişkilerinde arz-talep dengesi abartı şekilde kadınların lehine işliyor. sen gidersen, en az elli tane başka hırbo gelir kızın götünde dolanacak, üstelik hiçbir çaba göstermesine de gerek kalmadan. kadınlar -hangi formda olursa olsun- güce tapar, bu çoğu zaman paradır, kimi zaman yakışıklılıktır, kimi zaman cv'dir, kimi zaman çenedir, bazen de diğer kadınlar tarafından arzulanan erkeklerin çekiciliğidir. bir erkek, başka kadınlar tarafından da arzulanıyorsa, diğer başka kadınlar da o erkeği elde etmeye çalışır. kimsenin siklemediği sümsük, paso ağlayan, zırlayan bir erkeği hiçbir kadın çekmez ve istemez. eminim, kızın o kız arkadaşının seviştiği çocuğun 50 tane daha seviştiği kız olsa ve kız bunu bilse, o kız o çocuktan yine ayrılmazdı. neden? çünkü başka kadınlar da çocuğu istiyor, bu da ister istemez merak, gizem ve istek uyandırıyor. benim aldatmayacak olmam vs o çocuğun diğer 50 kadınla birlikte olması. gayet eminim ki, eğer ben o aşamada, bana ilgi gösteren diğer kızlara ilgi gösterseydim, o da gitmezdi, hatta daha bir tutkuyla bağlanırdı bana.

    peki sonra ne mi oldu? zaman içinde maymun gözünü açtı tabii. ahan da:

    (bkz: ilişkilerden edinilen tecrübe/@larker)

    "mutluluğunuzu illa başkaları üzerinden tanımlamak zorunda değilsiniz ki"

    (bkz: hayatın bir numaralı kuralı/@larker)

    "xxiii- aşk ilişkilerinizde ihtiyatlı olun - hiçbir zaman "seni seviyorum" diyen ilk kişi olmayın; karşı cinsi hayatınızın odağı, kaynağı, amacı yapmayın; gizemli olun, kendinizi merak ettirin; oyunu onun kurallarıyla oynamayın, kendi kurallarınızı dikte edin; ona her istediğini vermeyin, ona istediklerini yavaş yavaş verin, ödülünü zamana yayın; ona tek seçeneğinizmiş gibi davranmayın, ona tek seçeneğiniz olduğunu hissettirmeyin, ona ondan başka seçenekleriniz de olduğunu gösterin, ona ondan başkalarının da size ilgi duyduğunu gösterin, bunu onun gözüne gözüne sokun; çok mecbur kalmadıkça özür dilemeyin; karşınızdakinin fiziksel güzelliğini gözünüzde çok büyütmeyin, hatta unutun gitsin mümkünse; özgüveniniz her daim en üst seviyede olsun; çok ama çok iyi sevişin; onu kaybetmekten asla korkmayın, gerektiğinde, size zarar vermeye başladığında, mutsuz ettiğinde, etmeye başladığında resti çekin; kimsenin peşinden koşmayın."

    ********************************

    bu noktada, bir subreddit olan, the red pill'den bir iki alıntı yapmak istiyorum (çevirileri de derinlemesine değil hızlı ve sadece konuya odaklı yapacağım):

    https://www.reddit.com/…bad_boy_traits_women_crave/

    "growing up, i remember being very upset over the fact that women wanted assholes instead of nice guys like me. it didn't make any sense at the time and it frustrated me. now i see it the "asshole" for who he really is: a man with the self respect to take what he wants out of life without getting caught up in women's nonsense. he doesn't play her games and he sure as hell isn't trying to be whatever he imagines she wants him to be. he's got his own life, he does his own thing and she can either follow him or get the fuck out of the way."

    "kadınların efendi erkek yerine piç erkekleri tercih etmeleri beni hep üzmüştü, bu durum bana çok manasız geliyor ve beni şaşırtıyordu. şimdi ise gerçek bir piç erkeğin ne anlama geldiğini iyi görüyorum: hayattan ne istediğini bilen ve karşısındakinin saçmalıklarını umursamayan özgüvenli erkek. bu erkek, karşısındakinin oyunlarını oynamaz, karşısındakine göre şekillenmez, kendi hayatı ve sahip oldukları vardır. bu durumda, karşısındaki kadın ya oyunu onun kurallarına göre oynar ya da siktir olup gider."

    https://www.reddit.com/…ss_she_is_not_on_your_side/

    "when your woman is feeling low, she’ll try to access your “human” side, whether that’s trying to make you angry, trying to make you sad, trying to make you horny, trying to make you apologize or admit something – she wants you to reveal a chink in your armor, because she feels bad about herself and needs you to look more human so she knows she’s still good enough for you. that chink in your armor means she still has some control over you.

    ıt’s a difficult and misleading situation, because she likes to feel that way. ıt makes her feel good, even happy for a bit. and you care about her, so you want her to feel good and happy for a bit. and you want to open up a little bit for her and let your guard down a bit, because it feels good to be accepted and validated.

    but the red pill figured out something that you don’t want to accept--the hardest part of this whole thing for you to swallow: affection is not the same thing as attraction. women don’t want to fuck weak men, even if they like them. they say they do – hell, just look around reddit. reddit is apparently the single largest bastion of special snowflakes in the world. ıf you take women at their word, reddit’s chock-full of women with exceptionally high libidos who soak through their panties every five minutes thinking about their skinny, laid back, underachieving, nerdy, overemotional boyfriends that can barely keep up with them sexually."

    "kadın mutsuz ve depresif hissettiğinde, karşısındaki erkeğin insancıl tarafına ulaşmaya çalışır. bunu yaparken de bu durumun, erkeği üzdüğünü, azdırdığını ya da bir şeyler itiraf etmeye çalıştığınızı önemsemez. sadece zayıf noktanızı, duygusallığınızı ve şefkatinizi deşifre etmeye çalışır çünkü bu durum onu mutlu kılar. oysa şefkat ile çekicilik farklı şeylerdir. kadınlar şefkatli erkekleri sever ancak çekici (güçlü) erkeklerle sevişir."

    son olarak da epey uzun olduğu için çevir(e)meyeceğim ancak okumanızı tavsiye edeceğim bir diğer post var:

    https://www.reddit.com/…f_frame_holding_in_my_life/

    "ı held frame and she crumbled. she recognized her ridiculous behavior, apologized for it, and wanted me to crumble and say come lay back in bed."

    "dimdik durdum ve o, saçma hareketini anlayıp, benden özür diledi."

  • abim tam da böyle bir adamdı.

    lise önünde kızların önünü kesen, her türlü alkol, uyuşturucu, bela ve her türlü pisliğin içine girip çıkmış biriydi. ailenin yüzkarası idi. yaşadıkça "acaba bugün ne bela getirecek başımıza" derdik. mükremin çıtır'ın komik olamayanı idi maalesef ve nitekim de alkol komasından vefat etti.

    hayatında bu kadar kızlarla ilişkisi olan bir erkek tanımadım ben. her hafta biz kızla çıkar ertesi günü "sevmedim canım sıkıldı yeaa" diyerek ilişkiyi bitirirdi. o kızlar evi ararlar ve yalvar yakar görüşmek isterlerdi. ben telefonda teselli etmek ve arkadaş olmak zorunda kalırdım. "yahu bu adam serseri bir hayır gelmez ne buluyorsunuz bunda aklınız yok mu ya?" derdim.

    beş parasızdı, bir mesleği geleceği yoktu. ne okur ne çalışırdı. üstüne de utanmaz bir şekilde maço idi. kızlar bütün bu halini bildikleri halde peşlerinden bayıla bayıla koşarlar o maçoluğa tutulurlardı.

    yıllarca alkol sigara derken en sonunda klasik türk ailelerinin düşüncesiyle "bir kız bulalım ailesi ve çocuğu olursa evine bağlanır" denilerek zar zor evlendirildi. yalvardım anneme ablama "bakın vesile olmayın, iki gün sonra kadını döver, çocuk yaparlar başımıza bela olur" dedim. dinlemediler, evlendirdiler.

    bir yıl sonra da çocuk çocuk diye bastırdılar. adeta yalvardım anneme "ne olur yapmayın anne bu adamdan baba olmaz yapmayın" dedim.

    ne mi oldu? ikizleri oldu. elde yok avuçta yok karı koca babamın, babam ölünce de annemin eline baktılar. kadını dövdü. çocuklar sefil oldular. derken bir gün içecek alkol bulamayınca kolonya içip alkol komasından öldü.

    iki tane çocuğun yaşadığı dram, annelerinin ilgisizliği derken bir sürü bela ile uğraştık. annem geline velayet davası açtı ve mahkeme geçici olarak annemde tutuyor çocukları çünkü anneleri bakabilecek yetkinlikte bir kadın değil. yaşadığı geçici ilişkilerin peşinden sefâlete sürüklüyordu onları. dava hâlâ devam ediyor.

    görüldüğü üzere kaç tane hayatı mahvetti bu adam. şimdi böyle bir adamın durumu ortada iken göz göre göre ilişki yaşadı bu adamla bu kızlar. emin olun o peşinden salya sümük olanlar da aynı sonla karşılaşacaklardı eğer onunla evli olmuş olsalardı.

    bazen bela göz göre göre geliyor ama kör oluyor kadınların gözleri. o yüzden bana kimse "ama çok sevmiş, ama değer vermiş" demesin kardeşim sinirlerimi bozuyor bu söz benim.

    efendilik hiçbir zaman para etmiyor bu allah'ın belası dünyada. siz böyle erkekleri hayatlarınıza sokuyorsanız sonuçlarına da müstehak olursunuz kardeşim.

    nokta.

    edit: cümle düşüklüğü düzeltme ve ufak bir ekleme.

  • neden biliyo musunuz?
    çünkü bir çoğumuz piç adamların bizden önceki kadınlarla sadece gönül eğlendirdiğine, öylesine vakit takılmak için birlikte olduğuna inanmak istiyoruz. piç adamların hayatında dönüm noktası olmak gibi misyonumuz var*o adamların yaşanmışlıklarını kabullenmek sorun olmuyor. niye? çünkü o kadınları sevmedi ama bizi sevecek, bize aşık olacak. bizimle yepyeni, tertemiz saf ve masum bi aşka yelken açacak.
    halbuki efendi adam öyle mi? efendi adamın bizden önce aşk acısı yaşadığını, bi zamanlar gözlerinin içinin aşktan parladığını, onu da koklayarak öptüğünü, onun da üzerine titrediğini biliyoruz. ona da şiirler yazdığını anlıyoruz. hatta belki şarkıları bile var. işte bunu hazmetmek kolay olmuyor.

    hatunların efendi adam yerine piç tercihi; bir erkeği hayatında ilk defa kendilerine aşık etme arzusundan kaynaklanır.