golden state warriors

  • iddia edilenin aksine, türk pasaportlu bir oyuncuya, fb'nin euroleague şampiyonluğunda türk oyunculara verdiğinden daha fazla süre vererek nba şampiyonu olan takım.

  • buraya birazdan "abi bunlar çok itici yaa" tayfası gelecek. adamlar 3 sezondur tamamen aynı oyunu oynuyorlar ama nedense şimdi itici oldular. bu oyun ekşici kardeşlerimize başta sempatik geliyordu çünkü hafiften bir underdog gördü mü bunlar bırakmazlar romantikliği. bu her zaman böyle olmuştur bakın mesela seneye orlando magic final oynasın hepsi tapar orlando'ya, iki sene daha böyle devam etsin bu sefer de orlando'dan soğurlar. bir dönem borussia dortmund fetişi vardı, sonra sözlükteki leicester city taraftarı kardeşlerimizle tanıştık, ha malesef bu takımlar devam edemedi eğer edebilselerdi onlar da itici olarak tarihte yerlerini alacaklardı.

    sözün özü bu adamlar çok iyi, geçen sezon eğer harrison barnes denen kazma tüm seri boyunca bulduğu bir kamyon boş şuttan sadece 2 tanesini atsa veya green haksız yere ceza almasa zaten yine şampiyon olup bu sezonla birlikte three-peat yapmış olacaklardı sağlık olsun.

  • esat yılmaer'den kendileriyle ilgili bir röportaj beklediğim takım. curry, fikret orman'dan bahsetsin. durant başta olmak üzere bütün takım bizim kulüplerin bütçe küçültmesine üzülsün hatta birisi böyle hesapsız harcarsanız olacağı buydu diye takılıp blues dinlemeye devam etsin falan.

  • warriors’un yıldızlarla dolu kadroya kevin durant’ı eklemesi çok büyük oranda başarı, küçük bir miktar da şans içeriyor. ancak öncesinde durant’ı almadan önce de warriors’ın kendisini son iki sezonda bir kez şampiyon, bir kez finalist ve 73 galibiyetlik rekor sahibi yapan kadroyu oluşturmasının da en az aynı derecede bir başarı ve şans olduğunu hatırlatmak isterim.

    geçmişe dönüp baktığımızda warriors’un bu günlere nasıl geldiğini -biraz cap hesabı da yaparak- anlatalım.

    13 mart 2012

    lokavt sebebiyle çok geç başlayan sezonda trade deadline öncesi playoff şansı kalmayan golden state warriors 22 sayı 6 asist ortalamaları ile takımın en iyi oyuncusu görünümündeki monta ellis’i diğer oyuncularında dahil olduğu bir takas ile milwaukee’ye gönderirken karşılığında stephen jackson ile müzmin sakat andrew bogut geliyordu. bogut’un o sezonun devamında oynamayacağı biliniyordu. warriors fanları çılgına dönmüş, yönetime ateş püskürüyordu.

    oysa ellis’in gönderilmesi hem stephen curry’nin hem de klay thompson’ın önünü açan ve bogut’un kazanılmasına sebep olan çok büyük bir hamle olacaktı birkaç sezon içinde. bir nevi golden state’in vaka-yı hayriyesi idi.

    31 ekim 2012

    ilk üç sezonu boyunca bilek sakatlıklarından çok çeken stephen curry’ye yönetim 2013-14 sezonundan başlayacak şekilde bir extension verdi: 4 yıl 44 m$.

    bugün nba’in en kelepir kontratı olarak örnek gösterilen bu değerler o günlerde warriors yönetiminin büyük bir hatası daha olarak algılanıyordu. aslında itiraz edilen nokta curry’nin yetenekleri ve oyununun buna değip değmeyeceği değildi. itiraz edilen nokta curry’nin sık sık sakatlanan bir oyuncu (injury prone) olmasıydı. gerçekten de bir önceki sezon olan 2011-2012 sezonunda bile curry sadece 26 maç (66 maçlık kısa lokavt sezonuydu) oynamıştı.

    10 temmuz 2013

    denver ve utah’la gerçekleştirilen üçlü takas sonucunda andre iguodala 2 adet birinci tur, 2 adet ikinci tur draft hakkı karşılığı takas edildi. biraz pahalıya mı geldi ne?

    25 ekim 2013

    yönetim andrew bogut’un devam eden sözleşmesini bir sonraki sezondan başlamak üzere 3 yıl 36 m$’a uzattı. önceki iki sezonun toplamında sadece 44 maç oynayan sakatlıklarla başı sürekli belâda olmuş bir oyuncu için büyük bir riskti.

    haziran-temmuz 2014

    lebron’un evine döndüğü günlerde ve gündemde konuşulan bir diğer konu ise kevin love’ın nereye takas edileceği idi. warriors çok istekliydi ancak timberwolves pazarlıkta mutlaka klay thompson’ı istiyor, warriors ise curry ve thompson ikilisine dokunmadan ilerlemek istiyordu. sonuç olarak anlaşamadılar.

    o zamanlarda kevin love için klay thompson’ın verilmemesini büyük bir hata ve tarihi bir fırsatın kaçırılması olarak gören kişi sayısı hiç de az değildi.

    31 ekim 2014

    işte bu klay thompson’a -ki 2011 draftının 11. sıra seçimidir- hemen o yaz yine bir extension verdi yönetim: 4 yıl maksimum değerler üzerinden. evet klay thompson iyi bir oyuncuydu, ışık gösteriyordu ancak maksimum kontrat edip etmeyeceği yine çok tartışılmıştı.

    9 temmuz 2015

    yukarıda saydığım hamleler yazmadığım diğer bazılarıyla beraber meyvelerini vermiş ve warriors şampiyon olmuştu. şampiyonluk yolunda takıma çok büyük katkı sağlayan sürpriz bir isim ise 2012 draftında ikinci turda 35. sıradan seçilen ve david lee’nin yedeği olarak geçirdiği iki sezonun ardından sürpriz bir patlama yapan ve playofflarda daha da büyüyen bir isim draymond green idi. green ile yeni sözleşme yapılıyordu: 5 yıl 82 m$. evet green takımının başarısında çok kritik bir rol üstlenmiş ve çok iyi bir sezon geçirmişti. ancak sadece bir sezon üst düzey oyun oynamış bir oyuncuya beş yıl için maksimuma yakın bir kontrat verilir miydi?

    .....

    muhtelif tarihlerde harrison barnes, marreese speights, festus ezeli, shaun livingston gibi önemli beş ve bench oyuncuları takıma draft, takas, transfer gibi yollarla eklenmişti.

    sonuç olarak warriors -yazının başlarında da belirttiğim üzere- kendisini son iki sezonda bir kez şampiyon, bir kez finalist ve normal sezonda 73 galibiyetlik rekor sahibi yapan kadroyu oluşturmuştu

    .....

    ....

    ...

    ..

    .

    4 temmuz 2016

    yeni televizyon anlaşması başta olmak üzere ligin artan gelirlerinin etkisiyle salary cap yeni sezon öncesi yaklaşık olarak 25 m$ artış gösterdi.

    işte cap’te gelen bu artış ile beraber yukarıda anlattığım şekillerde gerçekleşen hikâyeleri ile curry, ıguodala, thompson ve green’in kontrat detaylarının günümüz değerlerinde oldukça makul/ucuz kalıyor olması warriors’ın takıma cap boşluğu yaratarak bir yıldız daha katabilme olasılığını yaratıyordu: kevin durant.

    yalnız durant’ı (veya başkasını) alabilmek yani cap boşluğu yaratabilmek için warriors’ın bazı diğer haklarından vazgeçmesi gerekecekti.

    warriors kevin durant’ı almak için harrison barnes ve festus ezeli’nin haklarından (*) vazgeçerken, marreese speights’in de bird haklarını bırakmak (*) zorunda kalıyor. aslında bu da yetmiyor, bogut’un da takas ile karşılıksız gönderilmesi gerekiyor. (aslında cap hold’u 5 m$ olan ezeli’nin haklarını tutarak shaun livingston’u takas etmek de bir seçenek olabilir)

    sonuç olarak salary cap sistemi ile warriors’ın durant’ı takıma katabilmesi, geçmişte yaptığı bugün başarılı olarak görülen kritik ve şanslı hamleler ile beraber yine de birşeylerden (hatta pek çok şeyden) vazgeçebilmesi ile mümkün olacaktır.

    eğer warriors durant’ı almasaydı şöyle bir kadrosu olabilirdi:

    stephen curry / shaun livingston
    klay thompson / brandon rush / patrick mccaw
    harrison barnes / andre iguodala
    draymond green / marreese speights / kevon looney
    andrew bogut / festus ezeli / damian jones

    ayrıca ellerinde bi-annual, mini midlevel ve minimum oyuncu istisnaları (exception) ve bir iki trade exception ile daha farklı oyuncu ekleme seçenekleri de bulunacaktı. (not: rush, barnes, speights ve ezeli kalıp kalmayacağı belli olmayan oyuncular. ancak bu biraz da warriors’ın elinde..)

    kevin durant eklenince ise şöyle bir kadro çıkıyor ortaya:

    stephen curry / shaun livingston
    klay thompson / patrick mccaw
    kevin durant / andre iguodala
    draymond green / kevon looney
    damian jones

    kadroyu tamamlamak için ellerinde ise sadece room exception (2,9 m$) ile minimum oyuncu istisnaları olacaktır. (iguodala 3, durant 4, draymond 5 oynayabilir tabii; vurgulamak istediğim rotasyonun zayıflayacağı)

    velhâsıl golden state warriors mevcut süper kadrosuna kevin durant’ı ekleyerek büyük bir iş yaptı. öte yandan bu hamlenin önemli bir maliyeti de oldu. warriors, pek çok oyuncusunu da bu sebeple kaybetti. (takas edilecek bogut haricinde kalan barnes, ezeli, speights gibi isimlerin bazıları belki de gidecekti yine de bilemeyiz..)

    durant transferinden ne kadar kârlı çıktığını ise önümüzdeki zaman gösterecek. gelecekte üç sorunun cevabına bakacağız:

    1) warriors durant ile şampiyon olacak mı? (durant gelmeseydi de harrison barnes vs. kalsaydı (yine de) şampiyon olur muydu spekülâsyonu eşliğinde..)

    2) warriors durant ile daha iyi bir takım olacak mı? işin teknik kısmında, top paylaşımında, savunmada neler yaşanacak? nitekim amerikalıların “bir şey bozuk değilse/çalışıyorsa tamir etme” (if it ain’t broken don’t fix it) şeklinde bir lâfı vardır. 2016-17 warriors her zaman 73 galibiyet alan, finalist 2015-16 warriors ve/veya 65 galibiyet alan şampiyon 2014-15 warriors ile kıyaslanacaktır.

    3) yukarıda bahsedilen kontratlardan kelepir kabul edilen ancak son senesine giren curry ve ıguodala kontratları ile 1+1 yıllık durant kontratı birleşince 2017 yazında bu üç oyuncuya ve fazlasına nasıl ödemeler yapılacak? hepsi bir arada tutulabilecek mi?

    ---

    not: bir basketbol sitesinde yazdığım "kendi yazımdan" alıntıdır.

    ---

    edit: @james sunderland'ın uyarısı ile tarih hatası (typo) düzeltildi: 2001 değil 2011 draftı.

  • üçlükler kaldırılsa play off'a son sıradan kalırmış. böyle bir argümanla eleştiriliyor. bence de basketbola ofsayt kuralı getirilse en fazla ziraat türkiye kupasında yarı final görürler onda da eczacıbaşı vitra'ya elenirler.

    federer gibi bir efsane dururken ergenler tarafından sevilen ezik takım.

  • kazandıkları 73 maç dışında bu sezon yokları oynayan takım.

  • efsanevi tek bir macini izleyemedigim takim.

    her sabah uyaniyorum, gece ben uyurken nasil destan yazdiklarini okuyorum. bugun programa baktim, ogleden sonra maci var los angeles'da, oh dedim uyumadan izlerim.

    3. ceyrek sonu skoru, konferans sonuncusu lakers 84-73 golden state ... uzaydan bile ucluk atan arkadas da 1/8 ucluk yuzdesiyle oynuyor su an. (tum takim 3/25)

    millet izlerken golden state efsanesi, ben izlerken yesilgiresunspor.

  • uzerlerinden elestirilen amerikan seyircisi gerizekali turk mantigindan cok daha ileridedir. hic kusura bakmasin kimse, birazdan acik ve net sekilde anlatacagim. anlatacagim ki insanlarin akli basina gelsin, sagda solda duydugum sacmaliklari daha az duyayim. ortadogu topraklarinda bunun anlanacagini sanmiyorum ama, amerikanlar gibi entertainment olayini asmis adamlara boylesine argumanlarla yuklenmek asiri derecede sacma bir sey, yol yakinken donulmesi acisindan anlatacagim.

    hic dusunuluyor mu bu spor karsilasmalari neden var, bunlar neden prime timeda gosteriliyor, showbiz nedir? aksama kadar essek gibi calisan amerikan steryotipi aksam macina gider, birasiydi popcornuydu derken oynanan maca tiyatro, sinema muamelesi yapar. haklidir da, dunyanin en mantikli hareketidir. insanlar iyi sarki soyleyen icin konsere, akrobatlar icin sirke, sportif acidan ayricaliklilari izlemek icin de maca gider. olay basit.

    simdi soyle bana arkadasim, borsada faaliyet goren, birer ozel sirket olan spor kuluplerinin kapisinda kopek olan sen mi daha akillisin, "5 yasindaki cocuk" olan amerikali sisko mu? takimi icin adam bicaklayan davar mi daha akilli, sehrine gelen yildiz sporculari takdir eden adam mi?

    ulan sehrine curry gelmis, tarihe taniklik ediyorsun, takimiyla birlikte ligin dengelerini degistirip rekorlari birer ikiser gomuyor adamlar. kolay kolay gorulmeyen bir sezon geciriyorlar. yine ayni densiz, gerizekali turkler tarafindan gecen yil euroligle karsilastirilip, bir de daha kalitesiz bulunan(!) nba'in populeritesini tekrar artirmayi basarmis, alakasiz adamlari basketbol izler, keyif alir hale getirmis adamlar. alkislamasin da molotof mu atsin sahaya?

    aptalca varsayimlarla elestirilen amerikanlar kadar dogru yapan yok bu konuda. adam farkinda ki oraya keyif almaya gidiyor. adam oraya guzel oyun, yetenekli oyuncular izlemeye gidiyor. basketbolunu da gectim, iyi vakit gecirmeye gidiyor. devre arasinda inip orta sahadan ucluk atiyor, trambolinle smac basiyor 100 kiloluk herifler. kiss camde first date'ler opusuyor falan. sirf isemeye gitsinler diye molalar oluyor. sirf olay seyirci icin diye adam parkenin uzerinde mac izliyor.

    biz napariz? rakibin anasina sov. basketi islikla. basariyi yuhala. kendi oyuncuna tap. ulan, adamlar franchise, sana noluyor da neresini tutuyorsun? ama sen apple'in samsung'un bile 'tutulabildigi' mal gibi ulkede yasadigin icin normal. her gittigi deplasmanda alkislanan kobe'ye turkiyede dayak atilirdi tabi. alem bandvagon olmus :(( diye elestirilen gsw'nin asil taraftarlari, oakland'da kobe oyuna girsin diye tezahurat yapmis adamlar. neden bahsediyorsunuz siz?

    sonuc olarak, amerikada spor demek eglence demektir. tiyatro oyuncusu nasil senin hos vakit gecirmen icin performans sergiliyorsa, basketbolcular da onu yapiyor. tabi, spor olaylari rekabet ile daha keyifli oluyor, cunku basariyi daha somut bir sekilde olcebilirsin sporda, atilan sayilar vs ile. olayin asli rekabetten ziyade, keyif verici oyundur basit izleyici icin. siz sinemaya gidince "tutmadiginiz" yonetmenin filminden cikanlara falan da daliyor musunuz rekabet ayagina mesela?

    (bkz: akil fikir)

    ----------------------------------------

    edit: yikici degil yapici olmak lazim. dolayisiyla bir kez daha, daha yumusak kelimelerle ifade edecegim. bu sekilde dusunmek, dusunmeyi ogrendiginiz toplumdan kaynaklanan bir sey. basarilinin destekci sayisinin artmasi ne amerikaya, ne spora, ne nba'e ozgu bir seydir. bunu degistiremezsiniz, cunku bunu olusturan dinamikler hic de haksiz temellere dayanmaz.

    futboldan ornek verelim, 96-99 donemi ve uefa kupasinin alinmasi, galatasarayli bir jenerasyon olusturdu. ayni sekilde gezi olaylari, carsi, marjinallik falan derken simdi besiktasli bir nesil yetisiyor. bi ara barcelona her yeri domine ederken sagda solda barca formasiz insan gormek imkansizdi. neden? sadece guce tapmak degildir bu. insanlar aradigi seyleri bu takimlarda buldular. galatasaray o donem her mac kopek gibi kosup, sakat sakat oynayip her maci savas gibi oynayan futbolcular sayesinde sempatik geldi insanlara. besiktas, tum ulkenin dansoz oldugu donemde karakterli geldigi icin. barcelona, futbol kalitesini ve takim oyununu acayip bir seviyeye cikardigi icin. insanlar her hafta jeneriklik bir messi dribling+golu goruyor, tarihe taniklik ediyordu. barca maci izlemesin de osasuna maci mi izlesin?

    simdi donelim bugune. eskiden galatasarayin futbol maclarini izlerdim, simdi sahadaki o sacma kosusturmaya 90 dakika ayirmanin luks oldugunu dusunuyorum. ayrica bu basarisizlikla aciklanabilecek bir sey de degil sadece. basina gerizekalinin birini getirir, abuk sabuk cahil yorumlar yaptirir, paralari plansiz programsiz bir sekilde yeteneksiz adamlara gomersen; ben beni temsil etmeyen bir zekaya neden aidiyet duyayim? bakin sozlukteki besiktaslilara. adamlar gururdan olecek. neden? baslarindaki adam kurnaz. ucuza aliyor, pahaliya satiyor falan; taraftar ne diyor? tam benim kafamda diyor. kendisini ait hissediyor. bak biz boyle akilliyiz falan diye seviniyor vesaire. su acik ki, basari olur olmaz o kadar onemli degil. onemli olan sporcun seni temsil ediyor mu, yoneticiler seni temsil ediyor mu, teknik kadro senin dusuncelerini temsil ediyor mu? unutmamak gerekir ki gs madride elenirken tum stat "basarilar gelir gecer" diye gururla mars soyluyordu. elendigi, her sey bittigi halde. herkes basariyi bosvermis, cabayi alkisliyordu.

    iki senedir kacirmadan gsw maclarini canli izliyorum. bos bir insan degilim, bir suru isim var. yuz tane mac izlemek neresinden baksan buyuk bir commitment, gecerli sebebim olmasa yapilacak bir sey degil. neden? cunku keyif veriyor amk! bu kadar basit. goze hos geliyor, inanilmaz seriler izliyorsun, her an bambaska bir sey olabilecegi heyecani var. bir sov izliyorsun, keyifli bir aktivite.

    bazi insanlar spora gonul vermislerdir, karda sogukta dandik cim stat kenarlarina gidip tellerin arasindan 10 yasindaki cocuklarin hicbir seye benzemeyen macini izleyip keyif alan amcalar var. kendi cocugun olsa zor katlanacagin seyi adam izliyor. simdi bu adamlar cogunlugu olusturmuyor, herkesin vakit gecirmek icin cok daha mantikli aktiviteleri var. o zaman neden ayni sporda, ayni takimda israr etsin? nicin kendini adasin, niye daha secici olmasin?

    sunu demiyorum, taraftarlik olgusu kalksin falan. olaya canlilik getiren rekabettir, rekabeti ayakta tutan da destekcilerindir. dolayisiyla taraftarlik guzel bir sey, degisik bir his. bana sempatik gelen takimlar var, antipatik gelen takimlar var. bu kesin ve sinirlari cizilmis bir liste degil, degisiyor. oyun tarzina gore, gelen giden oyuncusuna gore, yaptiklari hareketlere gore, bazen centilmenlik seviyelerine gore. renklerine, formalarina, salonlarina, maskotlarina, bazen yaptiklari eglenceli pranklarina gore falan. ama niye hayatimi memphis'e adayayim ben arkadasim? tamam, guzel renkler, sempatik franchise falan ama, 20 yil icinde sikerim sizin oynayacaginiz basketbolu diyecegim zaman olurdu benim. adamlara vefa borcum yok ki yagmur camur muhabbeti yapip karsiliksiz taraftarlari olayim?

    not: grizzlies vancouvera donse taraftari olurum, ama su an sevmiyorum ayi oglu ayilari.*

  • golden state’in 2015-16 sezonunun ilk 23 maçını fire vermeden kazanıp en iyi sezon açılışı rekorunu kırmasıyla 1995-96 chicago bulls’un 72-10’luk sezon rekorunun tarih olması olasılığı kuvvetlendi. 82 maçlık sezonun %35’ini geride bırakmışken, 1995-96 chicago bulls’un rekorluk macerasına tekrar bakalım.

    fakat 1995-96 chicago bulls sezonundan önce, efsane takımın önceki yıllarda yaşadıklarını, michael jordan’ı ve dönemin önemli oyuncularını hatırlayalım.

    kuzey karolayna’da eğitim gördüğü lisenin son sınıfında, lise basketbol takımının üyesi olarak triple-double ortalama ile mcdonald’s all-american takımına seçildi. bu sıralarda duke, kuzey karolayna, güney karolayna, syracuse gibi kolej basketbolunun büyük isimleri tarafından takip ediliyordu.

    1981 yılında kuzey karolayna üniversitesinin burslu eğitim teklifini kabul etti. ilk yılında kolej basketbolu doğu konferansında yılın freshman’ı (ilk sınıf) ödülünü kazandı. 1982 yılında georgetown’a karşı oynadıkları kolej basketbolu şampiyonluk maçında, maçı kazandıran basketi atarak kuzey karolayna üniversitesine şampiyonluğu getirdi. georgetown’ın bir numaralı oyuncusu ise, jordan ile uzun yıllar sürecek bir rekabet içine girecek olan patrick ewing idi.

    michael jordan 1982 ve 1983 yıllarında kolej basketbolu all-american ilk takımına seçildi. 1984 yılında naismith ve wooden kolej basketbolu yılın oyuncusu ödüllerini kazandıktan sonra son yılı okumaktan vazgeçip takım arkadaşı sam perkins ile 1984 draft’ine katılmaya karar verdi.

    nba draft’inin önemli özelliklerinden birisi kaliteli center kıtlığı olması. hem uzun boylu ve iri olup hem de iyi top hakimiyetine sahip olmak, rahat top sürebiliyor olmak, sahadaki oyunu okuyabilmek, rebound alma dışında top çalarak da defans yapabilmek ve en önemlisi orta mesafe şutlarla faul atışlarını yüksek yüzde ile atabilmek sık karşılaşılan bir durum değil. nba, orta mesafe şutlarda ve faul atışlarında sıkıntı yaşayan center ile dolu. dolayısıyla yukarıda saydıklarıma sahip bir oyuncu draft’a katıldığında tüm dikkatleri üzerine çekiyor.

    1984 draft’ında bu isim hakeem olajuwon idi.

    hakeem the dream, doğup büyüdüğü nijerya’dan houston üniversitende okumaya gitmiş, çocukluğunda futbol (soccer) oynamış fakat daha sonra basketbola yönelmişti. 1979 sezonunun en değerli oyuncusu olan ve o sıralar houston rockets’ta center oynayan moses malone ile 1982 yazında antrenman yaptı, oyununu geliştirmeye çalıştı.

    ertesi dönem takım arkadaşı clyde drexler ile 1983 kolej basketbolu finallerine kaldılar fakat jordan’lı kuzey karolayna’ya elendiler. kaybeden takımda olmasına rağmen, hakeem o yıl turnuvanın oyuncusu seçildi. ardından takım arkadaşı clyde drexler 1983 nba draft’ine katılmak için ayrıldı. 1984’te tekrar finallere kalan hakeem, patrick ewing’li georgetown’a yenilmekten kurtulamadı.

    michael jordan, hakeem olajuwon ve clyde drexler. bu üç isimden en azından biri 1990-1998 yılları arasındaki tüm nba finallerinde yer aldı.

    ilginç olan bu üç ismi aynı takımda görebilirdik. hakeem’in otobiyografisinde anlattığına göre, 1984 nba draft’inde 2. sıradan seçim hakkı olan portland trail blaizers, 1983 draft’inde 1. sıradan ralph sampson’ı seçen houston rockets’a, ralph sampson karşılığında 1984 2. sıradan draft hakkını ve 1983 draft’inde 14. sıradan seçtiği clyde drexler’ı önermiş. eğer bu trade gerçekleşmiş olsaydı, 1984 yılında houston rockets birinci sıradan hakeem’i seçtikten sonra, ikinci sıradan da michael jordan seçerdi.

    neyse. 1984 draft’inde, para atışını kazanıp birinci sırayı kazanan houston rockets (draft lottery daha gelmemiş), kendi şehrinden hakeem’i seçti. birinci sıra hakkını kaybeden portland trail blaizers ise bir önceki yıl clyde drexler’ı birinci turda seçmiş, drexler’la benzer özelliklere sahip jordan’ı pas geçmiş, onun yerine, nba’in her daim aranan pozisyonu olan center pozisyonuna yönelmiş ve sam bowie’yi seçmişti. 1982 ve 1983 sezonlarında toplam 111 maç kaybeden chicago bulls aslında pota altını domine eden bir center’a ihtiyaç duyuyordu. 1984 draft’inden önce, chicago bulls center karşılığında draft hakkından feragat etmenin yollarını aradı. jack sikma, tree rollins gibi isimlerin peşinde koştu ama netice elde edemedi.

    velhasıl sıra chicago’ya gelene kadar draft’in en favori iki center’ı, hakeem ve sam bowie birinci ve ikinci sıradan seçilmiş, chicago’ya jordan’ı seçmek dışında seçenek kalmamıştı.

    pota altını domine eden center isteyen chicago bulls, istediği center’ı alamamış, yerine atletik, yetenekli, hızlı, içeriden potaya saldırmada başarılı fakat dışarıdan şutlarda sıkıntılı jordan’ı kadrosuna katmıştı.

    moses malone’un mvp seçildiği 1983-84 finallerinde şampiyon olan julius erving’li philadelphia 76ers, birinci tur 5. sıradan seçimini aubern’de üç yıl okumuş power forward charles barkley’den yana kullandı.

    1983-84 sezonunda ilk kez playoff’lara kalıp batı konferans yarı finalinde phoenix suns’a elenen eski new orleans jazz, yeni utah jazz ise 1984 draft’inde birinci tur 16. sıradan seçimini o sıralar ismi pek duyulmamış point guard john stockton’dan yana kullandı. utah jazz sonraki yıl john stockton’ın arkadaşı power forward karl malone’u birinci tur 13. sıradan seçerek nba tarihinin en önemli ikilisini oluşturdu.

    michael jordan çaylaklık sezonunda %51.5 şut isabet ve 28.2 sayı ortalaması yakalamakla yetinmedi, rakip taraftarlar da dahil tüm nba severlerin dikkatini ve beğenisini kazandı. 1985 all star maçından önce isiah thomas liderliğindeki bir grup oyuncu michael jordan’a gösterilen aşırı ilgiden rahatsız olduklarını bildirdiler ve bu nedenle all star maçında michael jordan’a pas atmayarak kendisinin maçta aktif olmasını engellediler. çaylak sezonunda all star maçına ilk beşte seçilen ve 22 dakika oynayan michael jordan, all star takım arkadaşlarının kendisine pas vermekten kaçınmaları neticesinde sadece 9 şut kullanıp maçı 7 sayı ile tamamladı.

    isiah thomas, iki yıl okuduğu kolejin son yılında takımını şampiyonluğa taşımış, 1981 ncaa turnuvasının en olağanüstü oyuncusu ödülünü almış, 1981 nba draft’inde birinci tur 2. sıradan detroit pistons tarafından seçilmiş, nba çaylak sezonunda 17 sayı 7.8 asist ortalamasıyla oynamış, kısa boyuna rağmen pota altına yüklenmekten çekinmeyen, enerjik ve hareketli, gelecek vaadeden bir point guard’dı. detroit pistons 4 yıldır katılamadığı playoff’lara tekrar katılmak, şampiyon olmak istiyordu. aynı yıl cleveland’da bench’te takılan çaylak center bill laimbeer’ı takasla takıma ekledi. 1985 draft’inde joe dumars’ı birinci tur 18. sıradan seçerek bill laimbeer, isiah thomas ve joe dumars üçlüsünü kurmuş oldu.

    dışlandığı 1985 all star haftasından sonra sezona kaldığı yerden devam eden jordan yılın çaylak ödülünü kazandı. üç yıllık playoff hasretinin ardından jordan ile 38-44’lük sezon yakalayan ve tekrar playoff meydanına çıkan chicago bulls ilk turda milwakuee bucks’a elendi.

    jordan ikinci sezonuna bomba gibi başladı. ilk maç cleveland’a 29 sayı, ikinci maçında ise isiah thomas ve bill laimbeer’lı detroit pistons’a 33 sayı attı. sezonun golden state warriors’la olan ve oakland’da oynanan üçüncü maçının ikinci çeyreğinde ayağı kırılınca o sezon 64 maç kaçırdı. sezonun çoğunu jordan’sız geçiren bulls 30-52 gibi berbat bir sezon yaşamasına rağmen playoff’lara kalabildi. ekim ayında sakatlanan jordan mart ortası sahalara döndü ve nisan ortasına doğru eski formuna kavuştu fakat ilk turda larry bird’lü, kevin mchale’li efsane boston celtics’e 3-0 yenilerek elenmekten kurtulamadılar. serinin ikinci maçında jordan 63 sayı atarak hala geçerli olan playoff sayı rekorunu kırdı. boston celtics finallerde hakeem olajuwon’lu ralph sampson’lı houston rockets’ı 4-2 geçerek şampiyon oldu.

    jordan üçüncü sezonunda %48.2 isabet oranı ile 37.1 sayı ortalaması yakalayarak wilt chamberlain’in dışında bir sezonda 3000 sayı atan tek oyuncu oldu. defansını da güçlendiren jordan aynı sezon nba tarihinde 200 top çalma ve 100 blok ile oynayan ilk oyuncu oldu. başarılı sezonuna rağmen jordan ligin en değerli oyuncusunu ödülünü magic johnson’a kaybetti. jordan liderliğinde bulls playoff’ların ilk turunda tekrar boston celtics ile eşleşti ve tekrar 3-0 ile elendi. son şampiyon celtics’in bu kez finallerde karşısına magic johnson ve kareem abdul-jabbar’lı lakers çıktı ve pat riley’in lakers’ı 4-2 ile şampiyon oldu.

    chicago bulls yönetimi 1987 draft’inin birinci tur 5. sırasından small forward scottie pippen’ı seçen seattle supersonics ile anlaşarak pippen’ı bulls’a kazandırdı ve 10. sıradan da power forward/center oynayabilen horace grant’ı seçerek 1987-88 sezonuna hazırlandı. dördüncü sezonunda jordan %53.5 isabet oranı ve 35 sayı ortalaması ile en değerli oyuncu seçilirken 1.6 blok ve 3.16 top çalma ortalamalarıyla yılın defans oyuncusu ödüllerine layık görüldü. pippen ve grant ile iyice güçlenen ve sezonu 50-32 ile bitiren bulls, jordan ile ilk kez playoff’larda ilk turu başarıyla geçti fakat ikinci turda karşılarına sağlam ve sert defans yapan, isiah thomas, joe dumars, bill laimbeer ve 1986 draft’inde 27. sıradan seçtikleri dennis rodman’lı detroit pistons çıktı.

    jordan maç içerisinde dilediği zaman patlama yapabiliyor, içeriden dışarıdan rakip potaya saldırıyordu. bir önceki sezon jordan 61 sayı atıp uzatmada pistons’ı 125-120 ile devirmişti. 1987-88 normal sezonunun bitmesine bir kaç hafta kala, 3 nisan 1988’deki karşılaşmalarında ise 59 sayı atmış, chicago’yu bir kez daha komşusu ve rakibi detroit’in önüne geçirmişti.

    detroit pistons ile chicago bulls’un 1987-88 sezonu playoff ikinci turunda karşılaşmaları dönüm noktası oldu. jordan’ın dilediği an patlama yapmaması için detroit koçu ve isiah thomas strateji belirlediler ve buna jordan kuralları ismi verildi. sezonu 35 sayı ortalaması ile bitiren ve birinci turda cleveland’a karşı 34 sayı ortalaması ile oynayan jordan, defansı sert detroit’e karşı 20.4 sayı ortalamayla takımının 4-1’le elenmesine engel olamadı. finale kadar ulaşan pistons’ı son şampiyon lakers 4-3 ile uğurladı.

    1988-89 sezonu öncesi bulls power forward charles oakley’i new york knicks’e gönderdi ve karşılığında patrick ewing’in yedeği center bill cartwright’ı kadrosuna kattı; bir sene önce takıma kattığı ve fazla süre vermediği power forward horace grant’ı da ilk beşe alıp süresini arttırdı.

    pg john paxson, sg michael jordan, sf scottie pippen, pf horace grant ve center bill cartwright ile bulls 1988-89 sezonunun açılış maçı da dahil detroit’le yaptığı 6 normal sezon maçının tamamını kaybetti. jordan’ın %53.8 saha isabeti 32.5 sayı, 8 rebound ve 8 asist ortalaması tutturduğu sezonu bulls 47-35’lik bir derece ile bitirerek playoff’larda cleveland ile eşleşti. cleveland’ı zorlanarak 3-2 ile geçen bulls sonraki tur kolejden rakibi patrick ewing’li new york knicks’i yine zorlanarak 4-2 geçti. chicago bulls konferans finallerinde detroit’in kötü çocuklarına karşı seride 2-1 öne geçmesine rağmen arka arkaya 3 maç kaybederek playoff’lara 4-2 ile veda etti. bir kez daha finallere kalan detroit, byron scott ve magic johnson’ın finallerde sakatlanmalarıyla son şampiyon lakers’tan rövanşı 4-0 ile alarak tarihinde ilk kez şampiyon oldu.

    1989-90 sezonuna dek michael jordan ligte 5 sezon geçirmişti. ilk sezonu çaylak diye saymayalım. ikinci sezonda sakatlık ve celtics, üçüncü sezonda celtics, dört ve beşinci sezonlarda da detroit engeli ile karşılaşmıştı. michael jordan ve chicago bulls amaçlarına ulaşamamış, oyuncular ve taraftarlar hayal kırıklığı yaşıyordu.

    bu gelişmeler üzerine chicago bulls yönetimi koç doug collins’in fişini çekti ve yerine yardımcı koç phil jackson’ı getirdi. tam da bu sıralarda phil jackson triangle offense’in mucidi tex winter ile tanışmış ve bu hücum tekniğinin hastası olmuştu.

    phil jackson önderliğinde, yetenek abidesi michael jordan, genç ve ümit vaadeden scottie pippen ve horace grant ile chicago bulls 1989-90 sezonunu 55-27’lik bir derece ile bitirdi. jordan %52.6 saha isabet oranı ile 33.6 sayı, 6.9 rebound ve 6.3 asist ortalamalarıyla sezonu tamamladı. playoff’larda önce milwakuee bucks’ı, ardından charles barkley’li 76ers’ı geçen bulls konferans finalinde 2 yıldır elendiği son şampiyon detroit pistons’ı karşısında buldu. 3-3 devam eden serinin 7. maçında kendi evinde detroit pistons jordan dışındaki bulls oyuncularını kilitleyip %23 saha isabetinde tutunca jordan’ın %48 ile 31 sayı atması bulls adına mağlubiyeti önleyemedi ve detroit üst üste ikinci kez şampiyon oldu.

    1989-90 sezonuna dair enteresan bir not da michael jordan’ın 14 şubat 1990 günü orlando ile olan maça 12 forma numarası ile çıkması. adamcağızın 23 numaralı forması soyunma odasından çalınınca ve yedek 23 numaralı forma da bulunamayınca mecbur 12 numarayı giymiş majesteleri.

    1990-91 sezonu bulls’un o tarihe dek en başarılı sezonu. 61-21 ile franchise rekorunu kırıp division’ı lider bitirdiler. jordan %53.9 saha isabet oranı, 31.5 sayı, 6 rebound ve 5.5 asist ortalaması ile ikinci kez sezonun en değerli oyuncusunu kazandı. playoff’larda önce patrick ewing ve john starks’lı new york knicks’i 3-0, ardından charles barkley’in 76ers’ını 4-1 ile geçen bulls konferans finalinde tekrar detroit ile eşleşti ve bu kez bulls 4-0 ile bad boys’un devrini bitirdi; finallerde lakers’ı 4-1 ile geçip ilk şampiyonluğuna ulaşırken jordan %56 saha isabet ortalaması ile 31.2 sayı, 11.4 asist, 6.6 rebound, 2.8 top çalma ve 1.4 blok ortalamalarıyla finallerin en değerli oyuncusu seçildi ve şampiyonluk kupasına sarılırken ağladı.

    1991-92 sezonunda bulls franchise rekorunu 67-15 ile geliştirdi. geçtiğimiz sezon golden state’in ulaştığı sayı bu. jordan tekrar sezonun en değerli oyuncusu seçildi. finallerde clyde drexler’ın portland’ını 4-2 ile geçip ikinci kez şampiyon oldular ve jordan bir kez daha finallerin mvp’si ödülünü kazandı.

    1992-93 sezonunda new york knicks, houston rockets gibi kalbur üstü takımlara karşı ağır yenilgiler aldılar ve sezonu 57-25 ile bitirdiler. 32.6 sayı, 6.7 rebound ve 5.5 asist ortalaması tutturmasına rağmen jordan sezonun en değerli oyuncusu ödülünü artık phoenix suns’da oynayan charles barkley’e kaybetti. charles barkley ile güç kazanan ve ligi 62-20 ile lider bitiren phoenix suns 1976’dan beri ilk kez finallere kalmayı başardı. bulls ise çok zorlandıkları ve 0-2 geriye düştükleri new york knicks konferans finali serisini 4-2 kazanıp, artık şampiyonluk isteyen charles barkley’in yeni takımı phoenix suns’ın karşısına çıktı. jordan finallerde 41 sayı ortalamasıyla takımını 6 maç sonunda şampiyonluğa taşıdı ve üçüncü kez üst üst finallerin en değerli oyuncusu ödülünü kazandı.

    michael jordan kumarı seven biriydi. hala öyle olması olası. 1992-93 playoff’larında takımının maçlarına bahis oynadığından şüpheleniliyordu. bulls’un üçüncü kez şampiyon olduğu 93 finallerinden 1 ay kadar sonra michael jordan’ın babası öldürüldü. michael jordan bu olay üzerine 6 ekim 1993 tarihinde, oynama isteğinin azalması ve babasının öldürülmesi gerekçeleriyle basketboldan emekliliğini açıkladı.

    emekliliği spor çevrelerinde şok etkisine neden oldu. ardından jordan lisede oynadığı beyzbola geçiş yapıp chicago white sox takımının oyuncusu oldu. jordan diyordu ki "rahmetli babam hem beyzbol oynamamı isterdi, onun hayali ile beyzbola geçtim”.

    jordan’sız 1993-94 sezonunda hakeem olajuwon, otis thorpe, roberty horry ve kenny smith’li houston rockets sezona 15-0’la başladı. 15-0’lık bu rekor, 2015-16 golden state’i tarafından 24 kasım 2015’te lakers’a karşı kırıldı. houston rockets geçirdiği süper sezonunun finallerinde, patrick ewing, john starks ve doc rivers’lı new york knicks’i yenip şampiyon oldu.

    1994-95 sezonunun ortasında (şubat 95) hakeem’in kolejden arkadaşı clyde drexler portland’dan affını istedi ve otis thorpe karşılığında rockets’a transfer oldu. bir ay kadar sonra, 18 mart 1995’te michael jordan iki kelimelik basın toplantısı düzenleyerek basketbola döndüğünü açıkladı: i’m back.

    chicago bulls 23 numarayı emekli etmişti, o yuzden michael jordan, basketboldan emekli olduğu dönem birmingham barons isimli beyzbol takımında oynarken giydiği 45 numara ile, açıklamasından bir gün sonra, 19 mart 1995 tarihinde indiana pacers’a karşı ilk maçına çıktı. bu maç aynı zamanda 1975 yılından ait nba normal nba sezon maçı izlenme rekorunu da kırdı.

    jordan’ın basketbola dönmesiyle chicago bulls 13-4’lük seri yakaladı ve playoff’lara katılmaya hak kazandı. jordan’lı bulls ilk turda charlotte’ı elese de, ikinci turda chicago bulls’dan ayrılan horace grant’lı, anfernee hardaway’li ve ligte 3. sezonunu yaşayan shaquille o’neal’li doğunun lideri orlando magic’e 4-2 ile boyun eğdi. clyde drexler’in gelişiyle güçlenen son şampiyon houston rockets, henüz tim duncan’ına kavuşamamış amiral david robinson’lu, eski detroit’li dennis rodman’lı spurs’ü konferans finalinde eleyerek tekrar finallere kaldı ve orlando magic’i 4-0 ile süpürdü.

    sezon sonuna doğru basketbola dönüp takımının playoff’lardan elenmesini engelleyemeyen ve 45 numara ile basketbola dönen michael jordan için ”23 numara jordan gibi patlama yapamıyor” dendi. bunun birinci sebebi, orlando magic’in 94-91 kazandığı serinin ilk maçının son anlarında magic guard’ı nick anderson’ın michael jordan’ın elinden topu çalmasına maç sonu göndermede bulunarak ”jordan 45 yaşında gibi oynuyordu” şeklindeki demeç vermesiydi. ikinci sebebi ise 1 buçuk yıl profesyonel nba basketbolundan uzak kalmış jordan’ın emeklilik öncesi formuna ulaşamamış olmasıydı. eleştiriler devam etti. eski asıl jordan gitmiş yerine bu keltoş çakma jordan gelmiş dendi. (sir charles barkley kesin demiştir böyle bişi)

    neyse. michael jordan 1 buçuk yıl ara verdikten sonra 32 yaşında tekrar döndüğü nba’de eski formundan uzak bir durumdaydı ve kafalarda soru işaretleri vardı.

    son iki yıldır şampiyon olan, hakeem the dream’li, clyde drexler’li, robert horry’li houston rockets; eski takım arkadaşı horace grant’i kadrosuna katan, doğu konferansı şampiyonu shaq’lı orlando magic; ikidir houston’a toslayan, şampiyonluğa aç john stockton ve karl malone’lu utah jazz chicago bulls’u en çok zorlayacak takımlardı. 1.5 yıl ara verdikten sonra döndüğü nba arenasında, 32 yaşında takımını tekrar şampiyonluğa taşıma olasılığına şüpheyle bakılıyordu.

    ligin dinamizmi bulls aleyhine değişmişti. üstelik chicago bulls 1 buçuk yıl önceki takım değildi.

    michael jordan’ın emeklilik ilanından bir ay önce steve kerr bulls’la sözleşme imzalamış ama henüz beraber oynamamışlardı. 1990’da bulls tarafından draft edilen ama avrupa’da oynamaya karar veren toni kukoc ise bulls’un üçüncü şampiyonluğu sonrası jordan’la beraber oynayabilmek için takıma katılmaya karar vermiş, ancak jordan’ın emekliliğini açıklamasıyla hayal kırıklığı yaşamıştı. hem steve kerr hem toni kukoc iyi pas yapabilen, basketbol iq’ları yüksek ve başarılı üçlük atan oyunculardı. o sezon toni kukoc’a, 5 pozisyonu da oynayabilmesi sebebiyle altıncı adam rolü verildi ki o sezon sonunda da en iyi altıncı adam ödülünü kazandı.

    chicago bulls yönetimi 1995-96 sezonu öncesi önemli bir adım attı ve detroit pistons’ın defansıyla efsane olmuş kadrosunda bulls’la ya da jordan’la bir alıp veremediği olmayan en iyi oyuncuyu transfer etti: dennis rodman. rodman o sırada spurs ile şampiyonluk kovalamış ve amiral david robinson ile beraber hakeem the dream’e toslamıştı. rodman’ın spurs takımıyla uyum sorunu vardı ve bu yüzden spurs kendisini göndermekte sakınca görmemişti.

    renkli saçları, sansasyonel karakteri ve madonna’yla olan beraberliği ile ünlü olan rodman aynı zamanda 5 defa all-defensive first team’e seçilmiş usta bir reboundçu ve savunmacıydı. fakat bu tranfer büyük risk içeriyordu zira rodman jordan’ın ilk yıllarında bulls’u arka arkaya eleyen detroit pistons’ın oyuncularından biriydi. çok fena ters tepebilirdi.

    dennis rodman’ı alan chicago bulls yönetimi ilk beşte oynayan center will perdue’yu spurs’e vermişti. perdue spurs’e gidince bir önceki yıl minnesotta timberwolves’tan bulls’a gelen yedek luc longley ilk beşe alındı.

    michael jordan emeklilik sonrası ilk sezonu için heyecanlıydı. houston rockets, orlando magic, utah jazz, san antonio spurs, indiana pacers gibi takımlar önündeki en büyük rakiplerdi. bununla ilgili ne düşündüğü sorulduğunda şunları söyledi.

    "don't think that ı'm over here not anxious to play against them, just as much as they're anxious to play against me. ı have a point to prove. two years ago, ı didn't have that. that's the difference. ı had that feeling when ı first came into the league. every new player that hadn't seen michael jordan play, ı had something to prove to them. whatever they saw, whatever they read, ı had to prove that it was true."

    kendisini tekrar ispatlamak istiyordu.

    "now people are saying hakeem is the best player. they're right. he was the best last year, and he still is. that's motivation. ıt's a pride thing. can ı change that, within the confines of what's best for this team, and help us win another championship? ı can't make those judgments myself. but ı can play the kind of basketball ı played two years ago, then let people make a choice."

    michael jordan yeni sezona hiç olmadığı kadar hazırlanmak istiyordu. o yaz çekimleri yapılan space jam filmi yapımcılarından, çekim saatleri dışında çalışabileceği, geçici bir antrenman alanı istedi. sette filmini çekiyor, sahnesi bitince antrenman yapıyordu.

    ara verdiği ve fazla fiziksel aktivite gerektirmeyen beyzbola bulaştığı 1 buçuk senede kaybettiği kaslarını tekrar kazandı.

    daha fazla uzatmadan chicago bulls’un 72 maç kazanıp rekor kırdığı 1995-96 sezonuna bakalım.

    rodman’dan yoksun çıktığı 6. maçta shaq’siz orlando magic’e, yine rodman’ın olmadığı 12. maçta, batının dark horse’larından gary payton’lı, shawn kemp’li, detlef schrempf’li seattle supersonics’e kaybettiler: 10-2.

    sezonun 19. maçında shaq’siz orlando magic’i chicago’da, 26. maçında kendi evinde utah jazz’ı yendiler. fakat bir sonraki maç reggie miller’ın indiana’sına mağlup oldular. üç gün sonra ise chicago’daki maçta indiana’ya 27 sayı fark attılar: 24-3.

    sezonun 29. maçında hakeem’in houston rockets’ını chicago’da 14 sayı, sezonun 42. maçında bu kez houston’da 12 sayı fark ile mağlul ettiler: 39-3.

    arka arkaya galibiyetlerle 41-3 devam eden chicago bulls, 45. maçında dikembe mutombo’lu mahmoud abdul rauf’lu kadrosuyla playoff’a kalması şüpheli denver nuggets’a deplasmanda, bir sonraki maç ise phoenix’te charles barkley’in 35 sayı 11 rebound’luk performansına yenildiler: 41-5.

    arka arkaya gelen iki mağlubiyetten sonra toparlanıp all star arasından önce golden state’yi yendiler. all star haftasında sezon dereceleri 42-5 idi.

    all star arasından sonra galibiyetlere kaldığı yerden devam eden chicago bulls sezonun 54. maçında alonzo mourning ve tim hardaway’li miami heat’e boyun eğdi: 48-6.

    shaq’in sakatlıktan döndüğü ve 6 maçtır kazanan orlando magic’le olan sonraki maçı chicago’da 20 sayı farkla kazandılar: 49-6.

    sezonun 61. maçında ise new york knicks’ten ağır bir mağlubiyet aldılar. new york’ta 32 sayı farkla yenildikleri bu maçtan 11 gün sonra patrick ewing ve arkadaşlarını chicago’da 21 sayı farkla mağlup edip new york’a geri postaladılar: 60-7.

    nba’e o sezon katılmış ve haliyle dandik bir sezon geçiren toronto raptors’a karşı toronto’da oynadıkları maçı steve kerr üçlüğü kaçırınca 1 sayıyla kaybettiler: 60-8.

    chicago’da ligin orta kalite takımlarından charlotte hornets ile oynadıkları sezonun 75. maçını da, son saniyelerinde pota altından topu baskete bir türlü sokamadıkları için 1 sayı farkla kaybettiler: 66-9.

    sezonun sondan bir önceki, aynı zamanda bulls’un kendi evindeki son sezon maçında bulls geriden gelip 0.45 saniye kala beraberliği yakalamışken jordan’ın eddie johnson’a tartışmalı faul kararı ve johnson’ın başarılı faul atışıyla bulls maçı 100-99 kaybedip 10. ve son mağlubiyetini almış oldu.

    michael jordan’ın emekliliğinden bomba gibi dönmesinin en önemli sebebi motivasyondu. kendisini tekrar ispat etmek istiyordu.

    2015-16 golden state warriors’da da aynı hissiyatı görüyorum. kyrie irving’in sakatlanmasıyla şampiyon oldukları yazıldı çizildi.

    michael jordan, en az emeklilik öncesi jordan kadar iyi olduğunu kanıtlamak istiyordu. golden state warriors ise şampiyon takım olduğunu kanıtlamak istiyor. en büyük avantajları kontrat ile salary cap yüzünden normalde aynı takımda bulunmaları olasılık dışı olan yetenekli oyunculardan oluşuyor ve bu oyuncuların uzun süredir beraber oynuyor olmaları. birbirlerini tanıyorlar. oynarken eğleniyorlar. paniklemiyorlar.

    chicago bulls’un 72-10’luk rekorunu kırabilecek bir takım varsa o da golden state warriors. 1995-96 bulls’unda defans rodman’ın, hücum jordan’ın omuzlarındaydı. 2015-16 golden state’inde ise takım olarak ligin en iyi defans yapan ekiplerinden biriler. ofansif olarak ise seçenekleri çok daha fazla. bogut ve ezeli dışında üçlük atmayan oyuncu yok gibi. livingston bu sezon ufaktan üçlük denemeye başladı, ian clark ve barnes’ın yokluğunda rush yine üçlüklerle yardım ediyorlar.

    hem defansta hem ofansta 1995-96 bulls’undan daha fazla seçeneğe sahipler ve diğer takımlar henüz buna çare bulabilmiş değiller. ciddi sakatlıklar olmadığı taktirde sezonu tek haneli mağlubiyet sayısı ile tamamlayacaklarına inancım tam.