ferhan şensoy zirvesi

  • daha önce 17 kez izlediğim oyunu bir kez daha izlemek için orada olacağım zirvedir. beni oldukça kırmış olsan bile ferhan ağbi. şimdi diyeceksiniz ki "ne oldu?", anlatayım...

    evden kendi kendime dışarı çıkma imkanına eriştiğimden beri sergilediği her oyunu izledim. bazılarını birkaç kez, bazılarını 17 kez. çoğuna da ilk sergilendiği gün giderim. ferhan şensoy benim için küçüklük demektir. oyunda ne anlatıldığı, hangi esprilerin yapıldığı bile önemli değildir. ben o salona tekrardan küçük olmak için giderim. o sahneye çıkar, ve büyüdüğüm için üstüme yapışan ne varsa perde kapanana kadar rahat bırakır beni.

    en son geçen yıl nereye de gidiyor lan bu gemi adlı oyununa gittim. o da ilk sergilendiği gündü. oyun bitti, oyunun sonunda bir kitap alıp imzalatmak için sıraya girdim. şimdi bu noktada bir flashback yapıp, sizleri 90'lı yıllara götürmek istiyorum. abimle beraber bir oyununu izlemişiz, kitabını almışız, oyunun sonunda imzalatmak istiyoruz. abim kitabı bana verdi, girdim sıraya. sıra azaldıkça heyecanım kat be kat yükseliyordu. o dönem de ferhan şensoy'un akbank reklamları dönüyor. reklamın sonunda hep bir adam geliyor "feran abi feran abi bi imza be feran abi" gibi bişey diyor. bahsettiğim adam şu (1:41'den itibaren izleyiniz. videonun üstüne basarsanız o saniyeye gider); https://youtu.be/yh4jbwiehoa?t=102. o dönem için oldukça popüler olan bir reklamdan söz ediyorum. ben de ferhan şensoy güler diye adamın taklidini yapayım dedim. yaşım da çok küçük. yani baya sevimli olacağım bence.

    neyse sıra bana geldi "feran abi feran abi bi im.." "za" demeye kalmadan, oldukça donuk bi ifadeyle bana bakıp "adın ne canım çabuk" dedi. "s..sone..soner" dedim. imzaladı ve anında verdi kitabı bana. ama bunları yaparken o kadar somurtkan ve "ne diyorsun aq" şeklinde bana baktı ki.. neyse, ben de sıradan çıktım. küçük de olsam, sanırım daha sıcak birini beklediğimden biraz bozulmuştum ama abim beni teselli etmişti. aradan geçen 20-25 senede oyunlarına gitsem de, hiç kitap imzalatmadım. bir tür çocukluk travması işte.

    ta ki, geçen yıl sergilenen nereye de gidiyor lan bu gemi adlı oyuna kadar. aslında yine imzalatmayacaktım ama bu çocukluk travmasından kurtulmak istedim. işte yine yıllar yıllar önceki sahne. elimde kitap, sıra azalıyor, azaldıkça heyecanım aynen yükseliyordu. bu sefer espri falan yapmayacaktım, adam gibi bir imza alıp gidecektim. tek istediğim bir de fotoğraftı.

    sıra bana geldi, "adınız?" dedi. "soner" dedim. her şey iyi gidiyor gibi görünüyordu. imzanın sonlarına doğru, "ferhan bey bir de karşıya bakabilir miyiz fotoğraf için?" dedim ve ben karşıya baktım. arkadaşım çekmiyordu, çünkü ferhan ağbi sanırım beni duymamış olacak ki karşıya bakmıyordu.

    dedim ki herhalde duymadı tam, "ferhan bey..." dedim, "bir de karşıya bakabilir miyiz?" dedim. ferhan ağbi bu sefer kafasını "ya sabır" şeklinde sağa sola oynattı, o an hassiktir noluyo dedim içimden. yani bana sinirlenmiş olamaz herhalde dedim, ne yaptım ki şimdi? dünyanın en klasik hayranı gibi tek kare fotoğraf istiyorum hepsi bu.

    bir travmayı daha atlatacak halim yoktu, korkumla ya bugün yüzleşecektim, ya bugün yüzleşecektim. üçüncü kez, ama bu sefer çok daha incelmiş bir ses tonuyla "firhan biy karşiya bikibilir miyiz abi?" dedim, işte o sırada kitabın kapağını sertçe kapatıp, bana uzattı ve "karşıya ben değil, sen bakacaksın!" dedi yüksek bir ses tonuyla. yani olanlara inanamıyordum. bakın yemin ederim eksik bir şey anlatıyorsam ne isterseniz o olayım.

    yahu sırada hadi 1000 kişi olur, uçağı vardır, hastası vardır anlarım, ki o zaman bile yine bir hayrana böyle davranılmaz, en kötü, zamanın kısıtlı olduğuna dair genel bir açıklama yapılır vs... yani zaten sırada 15-20 kişiydik, ayrıca fotoğraf orada 1 saniye bir karşıya bakış, hepsi bu, ki bana böyle yaparak daha çok zaman kaybediyorsun. valla ben o gün yine aşırı bozuldum. kendisinin geçimsiz birisi olduğunu duyuyordum da, insan başına gelmeden inanmak istemiyor işte.

    o günden sonra, ilk kez bugün tekrar izleyeceğim kendisini. halen anlamsızca, o kadar değerli ki bende, indirimli biletten de almadım. gişeye gidip loca aldım. zaten ortaoyuncular iyi bir durumda değil. ne kadar kazanırlarsa o kadar iyi. ortaoyuncular batmamalı. bunun birçok sebebi var, ama burada anlatacak değilim. ve ferhan ağbi, bende sonsuz kredin var. reklamlarında oynadığın akbank vermez o krediyi sana bugün. ama bir daha ağzıma sıçmazsan sevinirim tabii, herkese piyango günler.

  • söyleşi kesinleşti. ses tiyatrosu' ndan bildiriyorum . tarih 23 şubat cuma.
    detaylar yine burada.
    bir hayal gerçek oluyor.

    edit: evet, ferhan abi de katılacak zirveye :))