fazıl say'ı üst düzey besteci ve piyanist sanmak

  • fazıl say'ın türkiye'deki en önemli piyanisti ve besteci, dünyanın gıpta ile baktığı, klasik müzik çevrelerince el üstünde tutulduğu sanrısıdır. david helfgott veya lang lang isimleri gibi olduğundan fazla biri olarak konumlandırılmaktadır. kötü bir besteci veya piyanist olmasa da üst düzey olmadığını düşünüyorum ve klasik müzik ile ciddi anlamda ilgili çoğu insanın da böyle düşündüğünü görebiliyorum.

    piyanist ve bu işlerin içinde yıllardır bulunan biri olarak konuşuyorum. bu işlerin içinde az çok olan veya klasik müziği yoğun olarak dinleyen kişiler de fark etmiştir fazıl say'ın abartılma durumunu, başka kişilerin yazdığı entryleri de referans verecem gerekirse.
    ne yalan söyleyim cem adrian'ın vasat bir vokalist olması başlığındaki entrymde fazıl say'a hafiften dokundurduğum zaman gelen tepkiler ve küçümsemeler -müzikten anlamadığıma dair- üzerine yazıyorum bunu biraz da. fazıl say'ın otorite ve dokunulmaz kılınmasını saçma bulunuyorum açıkça. besteciliği sinan akçıl ile değil, modern ve geçmiş klasik müzik bestecileriyle karşılaştırarak bunu diyorum. piyanistliğini eleştirken baz aldığım isim ümit besen değil günümüz ve geçmişin büyük piyanistleri. yoksa günümüz tırt pop bestecileri ile kıyaslarsak tabii daha iyi fazıl, ama amacım onu üçüncü ligdeki demet akalın ile kıyaslamak değil, birinci ligde lidermiş gibi davranılıyor madem, biz de ona göre kıyaslamamızı yapalım: yani klasik müziğe girince işler değişiyor, keçinin olmadığı yerde koyuna abdurrahman çelebi derler durumu yaşanıyor bir nevi.

    öncelikle sert ve net bir girizgah ile başlayacam: sergey rahmaninov, josef hofmann, ignaz friedman, leopold godowsky, walter gieseking, artur schnabel, harold bauer, heinrich neuhaus, egon petri, percy grainger, wilhelm kempff, wilhelm backhaus, edwin fischer, benno moiseiwitsch, mischa levitzki, myra hess, elly ney, guiomar novaes, marcelle meyer ,alfred cortot, josef lhevinne, simon barere, olga samaroff, eileen joyce, ricardo vines, samuil feinberg, vladimir horowitz , sviatoslav richter, dinu lipatti, shura cherkassky, arturo benedetti michelangeli, arthur rubinstein, glenn gould, vladimir sofronitsky, emil gilels, clara haskil, claudio arrau, jorge bolet , samson françois, maria yudina, solomon, gyorgy cziffra , john ogdon, rudolph serkin, samson françois, lazar berman, grigory ginzburg, clifford curzon, vlado perlemuter, annie fischer, eunice norton , william kapell, tatiana nikolayeva, friedrich gulda, earl wild, zoltan kocsis, gunnar johansen, halina czerny-stefanska, alfred brendel, grigory sokolov, alicia de larrocha, martha argerich, cyprien katsaris, idil biret, livia rev, daniel barenboim, maurizio pollini, ruth slenczynska, maria joao pires, radu lupu, stephen hough, andrei gavrilov, ingrid haebler, hüseyin sermet, cecile ousset , nelson freire, garrick ohlsson , krystian zimerman, andras schiff , leon fleisher, angela hewitt , moriz rosenthal, vladimir de pachmann, ignacy jan paderewski, arthur de greef , alfred grünfeld, emil von sauer, raoul pugno, mieczyslaw munz, dirk schafer, leff pouishnoff , walter rummel , agnelle bundervoet, michael von zadora, robert lortat, rudolph ganz, marcel ciampi, marie novello, david saperton , ervin nyiregyhazi , blanche selva, zbigniew drzewiecki...
    caz dendiğinde söyleyebileceğimiz devler bill evans, art tatum, bud powell, herbie hancock, thelonious monk, mal waldron, ahmad jamal, red garland, herbie nichols, cedar walton, chick corea, joe zawinul, mccoy tyner, john lewis, george russell, misha mengelberg, duke ellington, bobby timmons, horace silver, kenny drew, hank jones, keith jarrett, alan broadbent, michael weiss, ketil björnstad, lennie tristano, oscar peterson, nat king cole (kendisi vokalistlik yapmadan önce piyanist idi, triosu falan var buna eleştiri getirenlere), michel petrucciani...

    bu piyanistlerden kaçını biliyorsunuz ? daha önce kaçını dinlediniz ? özellikleri nelerdir ? kaçını duydunuz ?
    bir piyanist de olarak ben bu bütün büyük piyanistlerin her kaydını dinlememişimdir neredeyse, bu konuda yüzlerce kitap okudum, piyanistler ile konuştum (idil biret'ten tut alfred brendel'a kadar), organizasyonlarda bulundum. bunları söylüyorum çünkü öyle konu ile alakasız biri değilim. en azından çoğu insan gibi 3 5 piyanist bilip fazıl say'ı göklere çıkarmıyorum. maalesef insanımız bunu çok yapıyor, çünkü haspam ödül alan herkesi göklere çıkarmayı iyi biliyor. neyse.

    öncelikle olayı daha netleştirmek için şimdi çok temel ve basit bir noktaya girecem. klasik müzik dinleyicisini basitçe 8 kesime ayırabiliriz:
    *1- yarı zamanlı klasik müzik dinleyicisi.
    klasik müziğe özel bir ilgisi yoktur ama duyduğu zaman da kaçınmaz. filmlerden veya çeşitli yerlerden duyduğu zaman hoşuna gider. klasik müzik dinliyorum iddiasında bulunmaz. çok az da olsa aklına gelirse klasik müzik konserine gidebilir. dönem dönem bu sevdaya kapılıp gider. isimleri karıştırır, kim sağırdı gibi çerez bilgileri unutabilir. hiçbir zararı yoktur, kendi halindedir.
    *2- çömez klasik müzik dinleyicisi.
    klasik müzik hoşuna gitmektedir, sık sık dinler. ama klasik müziğin uçsuz bucaksız olduğunun ve başlangıç seviyesinde olduğunun da farkındadır. bu işe ilgilidir, öğrenmek ister. konserlerde ne yapılır ? hangi besteci hangi döneme ait ? bu gibi bilgileri edinmeye başlamıştır. belli başlı eserlere takıntı derecesinde sevgi besler. film müziği bestecilerini de klasik müzik sanmak gibi bazı yanılgılar içerisinde olabilir, doğaldır. bu evre kişinin ilgisi ve çabasına bağlı olarak zamanı değişse de herkesin bir dönem yaşadığı bir evredir.
    *3- popüler klasik müzik dinleyicisi.
    klasik müziğe oldukça ilgili fakat bu derin sularda sığ kulaçlar atabilen kesimdir. piyasadaki popüler eserleri, bestecileri, festivalleri, yorumcuları takip eder sürekli. beethoven'ın 9. senfonisini değil 9. senfonisinin dördüncü bölümünü çok sever genelde. şehrine gelen övgü ile söz edilen isimleri itina ile dinler, konserlerine gider çalacağına bakmaksızın (bkz: solist dinleyicisi). richard strauss, richard wagner, gustav mahler, arnold schoenberg, paul hindemith gibi bestecileri sıkıcı ve anlamsız bulur genel olarak. ama klasik müziği hatim ettiğini düşünür. dört mevsim, johann strauss'un valsleri gibi yapıtları çok sever. fazıl say, david helfgott, andre rieu, andrea bocelli, lang lang gibi yorumculara bayılır. yeni yıl konserlerini kaçırmaz. anlaşılması kolay ve popüler şeyleri sever kısacası. çoğunluk budur, klasik müzik dinliyorum diyen çoğu kişi işin en popüler ve vasat şeylerini bilir genel olarak. başka yazarların entrylerinden de nasıl bir şey olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz, örneğin: (bkz: #57422946) (bkz: #25696534) (bkz: #57415309) (bkz: #44844906) (bkz: #23710769)
    *4- göstermelik klasik müzik dinleyicisi.
    klasik müziği statü aracı olarak görür. tam olarak anlamasa da entelektüel görünmek ve prim yapmak için klasik müzik dinlediğini söyler. konserlere de gider, dostlar bizi görsün maksadıyla. ama burada samimi bir dinleme söz konusu değildir.
    *5- ilgisiz konservatuar öğrencisi dinleyicisi.
    klasik müziği ders olarak görür, sıkıcı bulabilir, ilgili değildir fazla. ilgisizlikten dolayı bilgili değildir çoğu konu hakkında. popüler klasik müzik dinleyicisi kıvamında olur çoğu zaman.
    *6- derin klasik müzik dinleyicisi.
    artık çoğu besteciyi iyice kavramış ve zamanla kavrayacak olan, birçok büyük piyanisti fark eden ve eserleri yorumdan yoruma ayırmayı becerebilen kimselerdir. richard wagner, anton bruckner, robert schumann ve alban berg gibi pek genele hitap etmeyen bestecileri de özümseyebilmiş, beethoven veya chopin gibi anlaması herkesce pek de kolay olmayan son dönem eserlerini de dinleyebilen, çok az dinlenen charles-valentin alkan gibi bestecilerden de haberdar olan dinleyici kesimdir. vladimir horowitz, sviatoslav richter, arturo benedetti michelangeli, arthur rubinstein, glenn gould, wilhelm kempff gibi piyanistleri sever genel olarak. eserleri tek bölümden değil tamamını dinlemeyi sever. besteceilerin biyografilerini vesaire okumuştur muhtemelen. azınlıktır.
    *7- virtüöz klasik müzik dinleyicisi.
    klasik müziğe aşırı ilgi duymasının yanında nota okumayı, armoni okumayı, enstrüman çalmayı, beste yapmayı bilen ve klasik müzik aşığı kimselerdir. teorik ve pratik olarak derin klasik müzik dinleyicisinden bir adım önde olduğu için daha iyi farkına varabilir bazı şeylerin. zamanla klasik müzik veya diğer müzik türlerini dinleyerek kendini geliştirmiştir.
    *8- klasik müzik icracısı, eleştirmeni veya bestecisi
    işin içinde doğrudan olan kişilerdir. hobi olmaktan çıkmıştır klasik müzik onlar için.

    eğer ki biraz gözlemle yapacak olursak görülecektir ki fazıl say'ın saygı uyandırdığı kesim sözünü ettiğim ilk beş kesimdir. kendisini göklere çıkaran kesimse 3. kesim olan popüler klasik müzik dinleyicisidir çoğu zaman, bu kesim dediğim gibi fazla piyanist veya besteci bilmez bu yüzden de önüne en çok çıkan ismi farklı bir konuma sokar, karşılaştıracak fazla kimse de bilmiyordur. diğer sözünü ettiğim derin klasik müzik dinleyicisi veya eleştirmeni tarafından hiç de öyle saygı duyulan, göklere çıkarılan bir kimse değildir. işin gurmeleri için burger king'ten farksızdır.

    ---- piyanist ve besteci fazıl say'a eleştiri, peşin bilinçsiz yargılar---

    ** türkiye'de kendisinden iyi başka isim mi var ?
    alfred cortot ve wilhelm kempff gibi iki efsane piyanistten özel ders almış, birçok efsane orkestra şefi ile beraber konserler vermiş idil biret kendisinden çok daha saygı duyulan ve üst düzey bir piyanisttir. yine fransa'da özel olarak eğitim görmüş hüseyin sermet veya gülsin onay gibi piyanistler de kendisinden daha üst düzey bir piyanisttir. ama fazıl say hepsinden daha ünlüdür çünkü ünlü olmanın kriteri en iyilerden olmak değildir.

    ** fazıl say neden bu kadar çok konuşuluyor o zaman ?
    çünkü babası ahmet say'dır, nazım gibi popüler oratoryoları ve fenerbahçe için bestelediği marşlar vardır, hande ataizi gibi kişiler ile medyatik ilişkileri olmuştur, politik olarak faal olmuştur, piyano festivalinden kovulmuştur, arabesk yavşaklığından utanıyorum gibi söylemleri ile gündemden düşmemişliği de vardır da vardır. türkiye'de sanatından çok konuşulan şeyler hep başka şeyler olmuştur genelde. sürekli üstüne gelindiği için koruma içgüdüsü de baskın çıkmıştır, çoğu konuda mağdur edilmiştir ama bu bir gerçek -sansür vesaire-.
    ama klasik müzikte popüler olan iyidir damgası işlemiyor maalesef. yapıtları ve konserleri ile değil de bambaşka konularla gündem olarak özellikle !

    ** x yarışmasından ödül aldı, birinci oldu, ee daha ne ?
    fazıl say'ın ödül aldığı yarışmaların çapı hakkında bir bilginiz var mı ? kaç tane konuşulan büyük bir piyanist çıkarmışlar sizce ? cannes film festivalinde verilen ödüller ile kıyada köşede kalmış festivallerin verdiği ödüller nasıl bir değilse benzer şey klasik müzik ödülleri için de geçerlidir. örneğin uluslararası fryderyk chopin piyano yarışması gibi bir prestjli yarışmada dereceye giren piyanistler büyük çapta şöhrete ve kariyere sahip olmuşlardır, bu tarz önemli bir yarışmadan derecesi vesaire yok kendisinin. mesela 1994 yılında kazandığı söylenen "genç konser solistleri avrupa yarışması" varmış, şuan devam edip edilmediği bilinmeyen hiçbir prestiji olamayan bir yarışma, "genç" vurgusuna da dikkat edelim, daha piyasaya girmemiş isimler arasında yapılan yüzlerce yarışmadan sadece birini kazanmış yani kendisi, kıyrıtık bir üniversitenin yaptığı kısa film yarışmasını kazanan bir yönetmen gibi bir durum bu da aşağı yukarı. bunun dışında günümüzde yarışmaların çeşitliliği o kadar artmıştır ki hepsi farklı kriterleri göz önüne alıp ödül verebilir. yani bu ödül mevzusuna takılmayın. böyle yerlerden hep derece ile ayrılmış ama hiçbir şey olamamış nice icracı var piyasada.

    ** ama o kadar iyi eleştiri her yerde...
    ciddi birinden iyi yönde bir eleştiri gösteriniz ? popüler dinleyici kitlesine yönelik çıkan dergilerin yaptığı olumlu yorumları bir kenara bırakırsınız ciddi klasik müzik ortamlarında iyi eleştiriyi bırak eleştiri yapmaya dahil tenezzül etmiyorlar. iki dakikalık bir google taraması ile mesela bir eleştiri göstereyim size, 5 yıldız üzerinden 1 yıldız aldığı beethoven'ın üç piyano sonatına yaptığı bir albüm eleştirisi, yerden yere vurulmuş:
    "first thing, he's got to stop vocalizing. every time the music gets going, fazil say starts groaning, moaning, singing, or, worst of all, sniffing. that right there is enough to put his recordings out of contention. next thing, say has to stop jumping the downbeats, pushing the tempos, clipping the rhythms, and exaggerating the dynamics. after that, he has to switch repertoire. sure, he can play the all notes in the finale of the "appassionata," the "waldstein," or the "tempest" at supersonic speed, but for all the actual musical content of his performance, he might as well be working an adding machine. and the slow movements? forget it. say can't help nudging the tempo, bending the phrases, and ultimately sentimentalizing and trivializing beethoven's deepest emotions. say should try liszt or scriabin: they'd be perfect together. but even in liszt and scriabin, if he's going to groan, moan, sing, and, worst of all, sniff, say's never going to make a listenable recording. naïve's sound is true, all too true."
    klasik müziğe gönül vermiş kişiler benzer şeyleri düşünüyor diyebilirim. sözlükte bile klasik müzikten az çok anlayan kesim kendisini yerden yere vurmaktadır, örneğin: (bkz: #21789471) (bkz: #43648231) (bkz: #44804652). örnek verdiğim entry yazarlarına bakın sözlükte neredeyse sırf klasik müzik üzerine yazan, iyi anlayan kişiler. yani demek istediğim tek düşünen ben değilim, işin derinine girmiş kişiler farkında bu durumun az çok.

    ** yurtdışında çok ünlü, konserler veriyor, çok popüler.
    öncelikle bunun klasik müzikte bir kıstas olmadığını bilmeniz gerekiyor. sandığınız kadar ünlü değil ama ünlü olsaydı da bu bir kıstas değil, özellikle klasik müzik söz konusu olunca. klasik müzik dağıtımcı şirketleri ve konser organizasyon şirketleri klasik müziği herkese ulaştırmak (asıl amaç daha çok para tabii) amacıyla belli başlı isimlerden star yaratıyorlar, özellikle klasik müziğin gelenekselleşmiş yanlarından uzak olan nispeten fazla derinliği olmayan isimleri. amaç herkese ulaştırmak. lang lang, david helfgott, maksim mrvica gibi gibi. bu kişiler klasik müzikle alakası olmayan insanları kazandırmayı amaçlama maksadıyla -basit olmalarından ve şovmen yanlarından ötürü- pohlanıp durulur. yani günümüzde popülerlik kazandıran şey kalite değil herkese ulaşabilirliktir. pop müzikte de nasıl zamanında en çok satan isimler michael jackson, pink floyd, the beatles gibi kaliteli isimlerken günümüzde justin bieber'lara evrildiyse benzer durum klasik müzik için de geçerlidir. 70'lerde ünlü olan piyanist ile 2000'lerde ünlü olan piyanistler arasında büyük bir fark. fazıl say da türkiye için benzer bir şeyi ifade ediyor, bugün idil biret'i ücretsiz açık hava konserinde çaldırtsan insanlar sıkılıp gidecekken fazıl say için aynı şeyi söyleyemeyiz onu getirtsek insanlar dinler çünkü klasik müzikte kalite arttıkça dinleyici düşebilmektedir çoğu şeyde olduğu gibi.

    ---- piyanistliğine ve besteciliğine eleştiri ----

    ** piyanistlik repertuarı aşarı dar **
    genel olarak beethoven, mozart ve bach ekseninde kalmıştır, ki onlarda da tüm eserlerinden ziyade başlıca bazı eserleri repertuarındadır. dünya çapında bir piyanist için (!) oldukça komik bir repertuar. arada gershwin'den veya liszt'ten falan da birkaç eser var tabii ama çok çok yetersiz. öğrenci misin sen ? adam ama besteci demeyin, sonradan besteciliğe kaydı.
    mesela idil biret'in repartuarı (buraya kopyalasam entrymden uzun olacak: http://www.idilbiret.eu/en/?cat=9 . ki kadın mesela chopin'i "tüm solo piyano parçaları" diye es geçmiş tek tek yazmamış, çok geniş bir repartuar, fazıl say'ın repartuarı idil biret'in 100'de 5'ine denk geliyorsa iyidir bence ki sanmıyorum.

    ** yalan yanlış bilgilerle insanları kandırıp kendini yüceltme **
    fazıl say'ın sürekli başvurduğu bir teknik. bir eseri çalmadan önce kitlesine o eser ile ilgili bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde yanlış bilgi vermeyi görev edinmiş sanırım kendisi. işin içinde kendini yüceltme de olduğu için bilinçli yapıldığını düşünüyorum. örneğin, zamanında ludwig van beethoven'ın oldukça zor hammerklavier sonatını çalmadan önce eserin zorluğundan bahsetmiş sonra da tamamen atmasyon bir biçimde bu eseri dünya'da halihazırda 5 veya 6 kişinin bu eseri çalabildiğini, onlardan birinin de kendisinin olduğunu belirtmiş, nereden baksan elde kalan bir şey söylemiş. eser çok zor evet ama youtube bile yazsanız yüzlerce farklı piyanistin kaydına ulaşabilirsiniz, fazıl kendini yüceltmek adına bazı şeyleri çarpıtmaktan geri durmuyor. mesela geçen günlerde yinelediği bir yanlış daha: (bkz: #57514580)

    ** ikinci sınıf piyanistlik birinci sınıf şovmenlik **
    öncelikle ilk başlarda saydığım isimlerle fazıl say'ı kıyaslamamız mümkün değil, piyanistliğinde ciddi kusurlar görülür. bazen güzel fikirlerle yola çıksa da bütünde problem yaşar. şov için yaptığı ağlama numaralı, elleri havalara kaldırma, sallanıp durma gibi hareketler zaten kötü olan tonunu tamamen mahvediyor, önemli olan içerik değil sunuş ve paketleniş oluyor, insanlar o hareketleri görüp kendisinin eseri "yaşadığını" düşünüyor ama aslında bazı şeylerden ödün veriyor bunu yaparken. farklı olacağım diye yaptığı gereksiz saçma hareketlerle eserlerin özünü bozması da cabası. glenn gould takidi pozlar kesmek ve çalmaya çalışmak insanı glenn yapmıyor maalesef. cümleleme ve nüanslardaki zayıflık diğer prof piyanistlerle karşılaştırınca çabucak belli olmakta. klasik müziğin popçu piyanisti desek yeridir kendisine. cümleleme ve nüanslarda zayıflık her kaydında belli olmakta diğer isimlerle kıyaslayınca.

    ** çağdaş bir besteci değil **
    klasik müziğin günümüz hatta geçtiğimiz yüzyılın anlayışından oldukça uzakta bir besteci olduğu aşikar. aslında daha da büyük bir problem var, bestelerinin çoğunun klasik müzik olup olmadığı bile şaibeli bence.

    ** dizi/film müziği mi yoksa klasik müzik mi ?
    her klasik müzik formunu, işleyiş biçimini ve enstrümanlarını kullananın klasik müzik olmadığı bir gerçek. john williams, hans zimmer, yann tiersen gibi bestecilerin bugün klasik müziğe dahil edilmemesinin başlıca sebepleri var. fazıl'ın film müziğini andıran çok fazla bestesi var, kumru ya da istanbul senfonisi gibi. bunun dışında diğer yerel müzikler ile klasik müziği birleştiren béla bartók, george enescu ve györgy ligeti gibi bestecilerin yanına yaklaşamadığı da açık. armonik ve polifonik olarak ve eserlerini işleyişi klasik müzik standartları için çok zayıf. günümüzde ve ileride önemli bir klasik müzik bestecisi anılmayacağı görülmektedir şuan.

    **çalıntı eser**
    evet, brahms senfoni no. 3'ten yapıtğı çalıntıyı da unutmuşum ekleyim buraya, bu kekre dünyada :) daha detaylı bilgi için (bkz: #44804498)

    ----------
    kısacası kendisi kötünün iyisidir. iyilerin iyisi değildir. eleştiren bu yüzden eleştiriyor. işin klasik müzik boyutu olduğu vakit fazılı kıyaslamamız gereken piyanistler bar piyanistleri değil ya da kıyaslanması gerek besteciler pop bestecileri değil, bizzat klasik müzikteki isimler olması gerekir. o ligde de fazıl say'ın çok bir numarası yok bunu demek istiyorum. ahmed adnan saygun, cemal reşit rey ve ulvi cemal erkin türk bestecileri de var türkiye'de. hüseyin sermet, gülsin onay, idil biret gibi piyanistler de var.

    burada aslında fazıl'ı klasik müzik çerçevesinde eleştirince diğer isimlerin yanında zayıflığı görülüyor, ama iş popüler klasik müzik ise o işte iyidir, ona lafım yok. ama işin derinliklerinde olmayıp 50'den fazla besteci veya piyanist sayamayacak konumda olanların fazıl'ı derece büyütmesi ve eleştirileri "siz anlamıyorsunuz" diye savurması olmuyor pek. dinleyen dinler buna lafım yok kesinlikle; ama klasik müzik standartlarında birinci sınıf, üst düzey bir piyanist ya da besteci derseniz orada durun derim sadece.

    -----------------------

    edit: bu başlıktan dolayı çoğu sözlükçünün gözünde bozuk psikolojili, dikkat çekemeye çalışan zavallı, narsist, fazıl'ı kıskanan, zamanında fazıl tarafından zarar görmüş, ak partili, türk düşmanı, piyano çalıp ünlü olamayınca kafayı yemiş ağır işssiz bir yazar olarak birkaç şey daha ekleyim:

    yazı stilimin egoist, ukala, snob, kinci bir tarafı olduğunun da farkındayım ama ben ekşi sözlük yazarlarının tavrından dolayı bu tavrı takındım; onları kendi silahları ile ayna tutup vurmaktı niyetim. beni ırgalayan fazıl, cem, esaretin bedeli, pink floyd, fadime falan filan değil, hiçbiri ile hüsumetim yok gerçekten; benim eleştirip değinmeye çalıştığım onları bilinçsizce yücelten ve putlaştıran kesimdir, ve konularımı bu kesimin putlaştırdığı şeylerden özenle seçiyorum. ekşi elitistliği ve yukarıdan bakma mevzusu öyle bir hale geldi ki kendi beğenisi dışındaki kişi muhakkak cahildir pozisyonunu aldı. cem adrian'ın yedi oktav sese sahip olmadığını somut verilerle kendimce açıkladığım bir yazımda cem adrian'ın sesinin 7 oktav olduğu safsatasının muhtemel başlangıç kaynağı olan fazıl say'a da dokundurdum diye ne müzik cahilliğim ne de küstahlığım kaldı. sürekli gördüğüm bir olaydı bu zaten sonra da dayanamadım.
    sözlükçülere göre eğer herhangi biri esaretin bedelinden hoşlanmazsa sinemadan zerre anlamıyordur hatta recep ivedikçidir kesin, pink floyd sevmiyorsa serdar ortaç fanıdır, fazıl say'a eleştiri getiren ya sağırdır ya da sığır gibi gibi. halbuki her eleştirinin kaynağı cahillikten kaynaklanamayacağı bilgiden de kaynaklanabileceğini görmesi lazım bu arkadaşların, bu nedenle bazen abartı derecede bilgimi gösterebiliyorum, çünkü bunlar eleştirelemez konumda değiller birçok şey gibi ve eleştiren herkes sandığın gibi bilmeyenler değil.

    ayrıca "fazıl say dünyanın en büyük piyanisti, sadece beş piyanist biliyorum ama bence öyle" diyen birine kimse bir şey demezken; "fazıl say dünyanın sayılı piyanistlerinden biri değildir" tandanslı bir entry girince kıskanç, iş bilmez, psikolojisi bozuk oluyorum. halbuki ikisi arasında çok fark yok, hatta bence benim yazdığım daha az ego içeriyor özünde. "çok fazla piyanist biliyorum benim dediğim doğrudur!" kafasıyla yazmadım o piyanistleri, en azından fazıl'ı birileri ile karşılaştırabilecek kadar bilgimin, ilgimin ve farkındalığımın olduğunu göstermekti niyetim. yoksa 10 tane piyanist sayamayacak insanlar gibi bu iyi bu kötü demiyorum. idil biret de dahil türk piyanistlerinin hiçbiri birinci ligde değil belki ama fazıl bizim türk piyanistleri arasında bile en iyi olması şaibeli bir durum.

    son olarak; elma ile armutun karşılaştırılamayacağının farkındayım yani, vallahi bak :) ben x piyanisti ile y piyanistini karşılaştırmıyorum, daha iyidir de demiyorum. ama bir bütün olarak bakıyorum ve fazıl'a üst düzey piyanist denmesinde sıkıntı buluyorum, belli gerekçelere dayandırıp bunu söyledim sadece. siz fazıl'a türkiye'nin hatta dünya'nın en iyi piyanist - bestecilerinden biri diyorsunuz ama kimleri baz alarak söylüyorsunuz bunları ? bak benim baz aldıklarım belli ve en azından az veya çok bir şeyler bilip konuşuyorum, ya sen 10 piyanist saymakta zorlanacak arkadaşım neye göre en iyiyi belirleme haddini görüyorsun kendinde ? ben en azından iyi kötü bir şeyler bilip de konuştuğumu düşünüyorum.