faşizme dair en iyi 25 film

  • bugünlerde tekrar tekrar izlememiz gereken, bir kısmı doğrudan faşizm dönemlerini ve faşist liderleri konu alan, bir kısmı ise faşizmi alegorik hikayelerle anlatan filmlerdir..

    umarım bu yaşadığımız dönemleri anlatanlar da çekilir yakında;

    1. a man escaped - robert bresson (1956)

    neredeyse tamamı dört duvar arasında, hücresinde tek başına hapsedilmiş bir adamın çevresinde şekillenen film, tek bir kişinin iradesinin, umudunun, inancının ve mücadelesinin, onu kuşatan faşizan bir sistemi nasıl çaresiz bırakacağının hikayesi.. bresson'a has insani, minimalist, doğal ve içtenlik dolu tarzıyla tüm zamanların en iyilerinden..

    2. m - fritz lang (1931)

    kendisinden önceki on yıl boyunca çeşitli yollarla, gelmekte olan otoriter/totaliter iktidar tehlikesini anlatan alman ekspresyonistlerinin izinde, fritz lang de paranoyaklaşan, giderek güvensizleşen toplumu, belirsiz tehlikeyi, buna karşı geliştirilen çarpık ahlakı ve hukuk anlayışını bir çocuk katilinde kişileştiriyor ve unutulmaz bir toplumsal sorgulamaya girişiyordu.. m'in altını çizdiği her şeyi, 85 yıl sonra yaşıyor olmak da bu ülkenin ironisi..

    3. les enfants du paradis (children of paradise) - marcel carne (1945)

    alman işgali altındaki paris'te çekilmiş sinema tarihinin en büyük mucizelerinden.. asıl hikaye rüya tadında bir 1830'lar atmosferinde çekilmiş ve filmi işgalci alman faşistlerinin gazabından korumak için anlatılmak istenenler filmin alt-metnine yerleştirilmiştir.. ne o görkemli kadın, ne onun etrafında dönen dört adam, asıl kahramanlar, yukarıdan tiyatro sahnesine tanrılar misali bakan "cennetin" alt-sınıf çocuklarıydı..

    4. the cabinet of dr. caligari - robert wiene (1920)

    alman dışavurumcu sinemasının ilk büyük başyapıtı.. henüz daha birinci dünya savaşının külleri soğumadan, henüz nazizm ülkelerini ele geçirmemiş, henüz dünya bir süre sonra sürükleneceği felakete uzakken, dışavurumcu sinemanın dehaları wiene, murnau, lang, pabst, sternberg ve leni, alt-metinlerle ve alegorilerle dolu filmlerinde, asla parmakla göstermeden hep aynı tehlikeyi işaret ediyorlardı, dünyanın sürüklendiği totaliter toplumlar ve iktidarların getireceği felaket..

    5. la battaglia di algeri (battle of algiers) - gillo pontecorvo (1966)

    cezayir'in sömürge zamanlarından, acımasız derecede gerçekçi bir direniş öyküsü.. pepe le moko'dan neredeyse otuz yıl sonra casbah'ın dar sokaklarını bir kez daha ziyaret ediyoruz, bu sefer daha az egzotik ama çok daha sert bir hikaye için.. ortada sömürgeye dair oryantalist romantizmden eser yok, iyiden iyiye damarına basılmış bir halkın, faşizme karşı örgütlü mücadelesi var artık, kazanılacak bir mücadele.. elbette film fransa'da yıllarca yasaklandı ve yönetmen pontecorvo belki de sırf bu film sayesinde sinema tarihine adını bir daha silinmemek üzere yazdırmış oldu..

    6. rome citta aperta (rome, open city) - roberto rossellini (1945)

    ikinci dünya savaşı sonunda adeta faşizmin içinden doğmuş italyan yeni gerçekçiliğinin* ilk başyapıtı.. savaşın neredeyse hala sürmekte olduğu bir roma'da çekilmiş, savaş ve faşizm gerçeğini savaşın ortasından anlatan, faşist yönetime karşı dövüşmüş ve düşmüş devrimcilerin ve vatanseverlerin anısına adanan eşsiz bir yapıt..

    7. le trou - jacques becker (1960)

    tıpkı bresson'nun a man escaped'i gibi neredeyse hapishanede başlayıp biten, mahkumlar ve gardiyanlar, kurallar ve direniş üzerinden ilerleyen, alt-metninde incelikli bir işçi sınıfı doğası anlatımı taşıyan, unutulmaz finalinde otoritenin, masumiyeti satın alışı ve direnişi bertaraf edişini anlatan muhteşem becker filmi..

    8. popiól i diament (ashes and diamonds) - andrzej wajda (1958)

    savaş üçlemesinin bu son filminde wajda, polonya'da bir dönem nazi işgaline karşı beraber savaşmış milliyetçi ve devrimcilerin, nazilerin etkisini kaybetmeye başlamasıyla tekrar girdikleri yeraltı mücadelesini ve polonya faşistlerinin, nazi faşizminin etkisi kayboldukça, nasıl vatanseverlikten yerel faşizmlerine geri dönüş yaşadığını, faşist bir suikastçinin bir gecesini, bütün ruh hallerini, psikolojik durumunu, özlemlerini, hayallerini, sahte dostluklarını ve sanrılarını teşhir ederek anlatıyor.. müthiş bir karakter analizi ve o karakter üzerinden de faşist ideolojinin eleştirisini içeren, sinema tarihinin en incelikli işlenmiş filmlerinden biri..

    9. amarcord - federico fellini (1973)

    o döneme dek tüm zamanların en iyi filmlerinden birkaçını yapmış ve sinema hayatının çeyrek asrını devirmeye yaklaşmış olan fellini, 73'te, adını "hatırlıyorum" koyduğu bir filmle çocukluğunun italya'sına dönecekti.. geç dönem fellini filmlerinin tartışmasız şekilde en iyisi olan yapıtta, naif çocukluk anılarının etrafını saran, ve arka planda yükselen mussolini faşizmi de, fellini'nin rüya/fantezi sekansları arasında kendine yer bulmuştu..

    10. letyat zhuravli (the cranes are flying) - mikhail kalatozov (1957)

    rus sinema tarihinin en iyilerinden olan bu kalatozov filmi, ikinci dünya savaşının böldüğü iki genç sevgili etrafında şekilleniyor.. faşizmin, insanlardan ve insanlıktan çaldıklarının sonsuzluğu üzerine bir başyapıt.. elbette kalatozov'un imzası olan müthiş kamera kullanımı ile..

    11. one flew over the cuckoo's nest - milos forman (1975)

    faşizmin insan doğası ile bağdaşmazlığı ve faşizan kurumların nüfuz ettikleri toplulukları hizaya çekme, adam etme, tektipleştirme, haddini bildirme, farklılıkları ayıklama, hakimiyeti altındakileri otokontrol mekanizmaları geliştirmeye zorlama ve sistematik olarak asimile etme yöntemleri üzerine eşsiz bir alegori.. her gün her dakika her saniye, benzer kurumların bulunduğu her yerde, o akıl hastanesindekilerin kaderini paylaştığımızı unutmadan izlenmesi gereken bir film..

    12. brazil - terry gilliam (1985)

    monty python efsanesinin esas adamlarından terry gilliam'ın bu anti-ütopik başyapıtında, olabildiğine kara bir mizahla resmedilen bürokrasi üzerinden, 1984'ün büyük birader devletini yıkmaya çalışan tesisatçı robert de niro ve nice eksantrik karakterin hikayesini izliyoruz.. ironik, stilize, fantastik bir faşizm incelemesi..

    13. werckmeister harmóniák - bela tarr (2000)

    o özlediğimiz klasik sinemanın diline zamanımızda en çok yaklaşmış olan, son 30 yılın en önemli birkaç sinema insanından biri bela tarr'ın, savaş sonrası sovyet kontrolündeki macaristan (ve ötesinde tüm doğu avrupa'da), ideoloji ve devlet kontrolünün bir toplumun üzerine, tüm otoritesini ve baskısını nasıl dayattığını tarr'a has minimalist ve sembollerle yüklü bir dil üzerinden anlattığı unutulmaz film..

    14. idi i smotri (come and see) - elem klimov (1985)

    tüm zamanların en çarpıcı filmlerinden, nazi işgali altındaki beyaz rusya'da, partizanlara katılan ergenlik çağındaki bir gencin hikayesi, eşsiz bir sinematografi, ve büyük bir yönetmenlik gösterisi.. öyle ki klimov, bunun ulaşacağı son nokta olduğuna karar vermiş ve filmin ardından ölene dek başka film çekememiştir..

    15. zero de conduite - jean vigo (1933)

    sinemanın ilk efsanelerinden vigo'nun çektiği bu orta metrajlı film, anarşist ruhlu çocuklar ile okulun/yatakhanenin otoriter figürleri arasındaki mücadele üzerinden kurulan bir faşizm/anarşizm savaşı alegorisiydi..

    16. pasazerka (passenger) - andrzej munk (1963)

    her şeyiyle bambaşka bir film.. öncelikle yönetmen munk'ün ölümü sebebiyle yarım kalmış bir film bu, bir saat civarında, sonu olmayan bir film.. ötesinde toplama kamplarını neredeyse yarı belgesel bir havada anlatarak, otorite ve tahakküm ilişkilerini, ezen/ezilen diyalektiğini, iki kadın üzerinden böylesine sert, yalın, doğal ve insancıl anlatmayı başaran bir filmdir.. sonu gelmediyse de vicdanımızda tamamlanmış bir filmdir pasazerka..

    17. to be or not to be - ernst lubitsch (1942)

    savaş yıllarında çekilmiş, gerçekten faşizm işgali altındaki polonya'nın hikayesini, korkunç bir ironi ve satire duygusu ile anlatan, lubiş işi nefis komedi..lubiş'in de en iyi filmi..

    18. the great dictator - charlie chaplin (1940)

    aynı alman dışavurumcular gibi, sinemanın anarşist dâhisi chaplin de hitler'in getireceği felaketi görmüş ve henüz dünya savaşı başlamamışken, insanlara onları bekleyen felaketi, neredeyse sonraki beş yıl boyunca olacakların bir kopyası şeklinde resmetmişti..

    19. aguirre der zorn gottes (aguirre, the wrath of god) - werner herzog (1972)

    tüm zamanların en güzel sekanslarından biri ile açılıp, tüm zamanların en güzel sekanslarından biri ile kapanan, görünürde güney amerika'nın uzak diyarlarındaki, çok eski tarihlere dair olan bu herzog deliliği de, geçtiğimiz yüzyılda, özellikle de herzog'un ülkesinde olan bitenlere dair bir anımsatmaydı aslında.. faşizmin çılgınlığının ve her şey ile beraber kendisini de yiyip bitirişinin hikayesi..

    20. salò o le 120 giornate di sodoma - pier paolo pasolini (1975)

    listedeki en alegorik film belki de.. marquis de sade'ın sodom'undan uyarlanan bu son derece zorlayıcı filmde, pasolini faşizmin estetiğini, ahlakını, tahakkümünü ve gücünü olabilecek en gerçek ve "çirkin" biçimde ortaya koyuyordu..

    21. alphaville - jean luc godard (1965)

    yeni dalga'nın ve sinema tarihinin en esaslı adamından, füturistik ve bilim kurgu türünde bir kara film.. elbette bütün bu iç içe geçmiş film noir, bilim kurgu, anti-ütopya ve gelecek kurgusu, godard tarafından faşist bir dünyayı ifşa etmek için kullanılan araçlardan başka bir şey değildi..

    22. duvar - yılmaz güney (1983)

    yılmaz güney'in son filmi, 12 eylül faşizmi gölgesinde çekilmiş, sadece faşizmi konu edinen değil, yaşayan bir filmdir, elbette yıllarca yasaklandı ve seyircisinden uzakta kaldı.. tuncel kurtiz'i de tekrar saygıyla anıyoruz..

    23. il conformista (the conformist) - bernardo bertolucci (1970)

    mussolini dönemi italya'sının, özellikle orta ve üst sınıflarının, faşizme gönüllü teslimiyetlerinin sosyo-politik teşhiri ve aynı zamanda bertolucci tarzı bir post-marxist psikolojik inceleme.. sinematografinin de içeriğinin önüne geçtiği bir görsel şölendir aynı zamanda..

    24. missing - costa gavras (1982)

    yunan sinemasının devrimci yönetmeni gavras'ın, abd himayesindeki pinochet'nin yaptığı şili darbesine dair unutulmaz filmi..

    25. el laberinto del fauno (pan's labyrinth) - guillermo del toro (2006)

    bir çocuğun hayalgücünün kapısından açılan fantastik bir yeraltı dünyası eşliğinde, ispanya iç savaşı ve franco faşizmine naif bir bakış, ve özgür bir dünya için savaşan anarşistlere bir ağıt..