evli gibi yaşayalım ama evlenmeyelim erkeği

  • evli olmayan birinin evli gibi yaşaması kadar andavalca bir şey daha görmedim.

    aptal mısınız aq.
    evli olmamanın en güzel yanı evli gibi yaşamıyor olmak zaten.

  • şehir efsanesi olan erkek. alayınız evinizin kadını - çocuklarınızın anası, sonsuza kadar mağaranızda kalacak kadın arıyorsunuz. hiçbirinizin keyifli, düzenli, saygı sevgi bazlı fakat nikahın şart olmadığı bir ilişkiye "he" dediği yok. hepiniz evlilik meraklısısınız erkekler. alayınız düğün fanboysunuz. aşık olduğunuz veya yeterince sahiplendiğiniz an, o kadının, anne meşalesini devralması ve size her akşam fasulye ıslaması şart. o kadını döllemeniz şart. saçları ele dolayıp mağaraya sürüklemeniz şart.

    işler düzgün gitmezse, kadının başka erkeklere gitme ihtimalini asla düşünemiyorsunuz bile. sizin malınız o artık. o yüzden derhal evlenilmeli. ancak böyle huzur buluyorsunuz. ilişki iyi gidiyorsa sırf bu 3 ay sonra “evlenelim” tepinmesi sebebiyle, flörtlerden bıktım ve uzun zamandır kimseyi hayatıma dahil etmiyorum. ama arkadaş ortamlarında bile gözlemlediğim bu. hepiniz evlilik meraklısısınız, erkekler aşırı istiyorlar evlenmeyi akıl almaz bir türbülans.

    tn: olmayan erkek. hepiniz düğününüzde kafanıza bağlanmış kravatla halay başı damat olmak ve harmandalı oynamak isteyen anadolu yiğitlerisiniz. sırf şov abv evli gibi yaşayacakmış da evlenmeyecekmiş. aynı masada oturmaya hatun bulamıyor ama havalara gel. beraber yaşama konusunda sevgilisi olan kadına "ben aileme bunu açıklayamam" diyen erkek gördü bu gözler.

    ne kadar başarılı, güzel sister'ım varsa, hayatlarındaki erkekler at koşturur gibi, savaşa gider gibi kızları nikah masasına sürüklediler, çoşkun seller gibi çağlarcasına. kızlara soruyorum neden bu kadar hızlı evlendin ki diye, tazmanya canavarı gibi harala gürele ittiren erkeğin hızından aptala dönmüşler, basiretleri bağlanmış. "ne bileyim bi baktım bohça gelmiş" diyor kızceğizler.

    bu memlekette kadın değil, erkek derhal 'iyisinden' bir kadın edinerek başını bağlama derdindedir. nafaka falan full hikaye bunlar. bağlayamayınca kadın düşmanı olurlar, korkunç canavarlaşırlar, kadınlar da hep tipe başarıya eğitime falan bakıyordur zaten neye bakacaklarsa ashsah. bu ülkedeki erkeklerin efsanevi oğluşlukları ve mağdurum da mağdurumculukları ya. pitty.

  • bakin yiyecegim tum potansiyel linclere karsi size benim perspektifimden bir hikaye anlatayim:

    her seyin tutarsiz ve elde kalir sekilde yurutuldugu bir ulkede geciyor. hani bir acidan bakiyorsun tam bir sahte gelenekci, ata erkil, erkegin ve erkekligin on planda oldugu, kadinin ezildigi, diger acidan bakinca inanilmaz radikalce feministlesen pozitif ayrimcilik adi altinda, essiz bir populistlikle "ben daha cok kadin haklari savunucusuyum ulan" tavirlariyla erkegin kolelestirilip, elinin kolunun baglandigi bir ortam.

    20 yasindasin. universite yillari, buyuk sehir, mutevazi bir aileden gelen, mutevazi bir kizi begeniyorsun. o da seni ayni sekilde. yakisikli adamsin. ailenin iyi parasi var. gozun hicbir seyde degil. kiza acayip asiksin. neredeyse her gunun birlikte geciyor. 5 seneye bir suru ani sigdirmissin. bir gun olsun kus kaldigin, konusmadan uydugun gunun olmamis. kiz diyor ki sana, ailem artik benden evlenmemi bekliyor gel beni iste. ona diyorsun ki, sen tabii ki benim omrumu gecirecegim insansin ama ben askerden yeni geldim. isimi gucumu, parami pulumu biraz kendim yapmak, rahat edecegimiz bir para biriktirmek istiyorum. agliyor, sen beni istemiyo musun'a getiriyor vs. senin ailen de ayni sekilde "ee oglum, bu kizdan eminsen artik, duzenini kur diyor" - sanki hayatin duzensizmis gibi. sonra 25 yasindaki sen dusunuyorsun, hic sikilmadan surekli birlikte oldugum hayatimin aski, bir imza nedir ki? evlenelim herkesin gonlu olsun. biz de ozgurce birlikte yasayalim.

    1 sene aileler tanisiyor, nisan, dugun.. 26 yasinda evleniyorsun. yastan bahsediyorum ama bu isin yasi gercekten yok. zaten bu yazinin anafikri, insanlarin cevresinden nasil etkilendigi, nelerden nelere donustugu, sevdigi adama bakisinin nasil degistigi, disaridan, modern dunyanin kurallarina ve gerektirdiklerine uymaya calisan insanoglunun, icinde 300bin yil onceki halinden pek bir farki olmadigidir.

    neyse, konuya donelim. 26 yasinda guzel bir dugunle evleniyorsun. ailen luks bir ev almis sana hediye etmis. araban var. 4-5 ay sonra bir de esine araba alip hediye etmisler. ikiniz de calisiyorsunuz. her sey guzel gidiyor - gezmeler, tatiller vs. bu arada, bir evin aklina gelen butun masrfalarini ben karsiliyorum. gezmemizi, tozmamizi ben finanse ediyorum. her ay benim gelirimi sifirliyoruz. onun kazandigi onda kaliyor. bu benim icin hic problem degil cunku ben senin benim param diye bakmiyorum ki bizzat benim teklifim - ben parayi harcayayim, sende bizim paramiz biriksin. fakat onun gordugu bu degilmis sonradan anladik bunu.

    evleneli yaklasik 7-8 ay olmus, muhabbet ederken agzindan kacirmasiyla ailesinin kirasini odedigini ogreniyorum. o evde, annesi, is sahibi babasi, bekar ve is sahibi ablasi oturuyordu. kiralarini yeni evli cift olan biz oduyormusuz. he, is sahibi ablasi dedigim soyle: onun da fena bir isi yoktu. isini birakip kendine ofis acmak istedi. kendisine bizim isyerimizde ofis verdik - sifir kira, sifir masraf, kendisinden duzenli para karsiligi hizmet aldik, laptop'ina kadar alip koyduk. tesekkuru birak, sanki bizim bu dunyada sadece ona ihtiyacimiz varmis da onu almisiz oraya gibi davranildi. mesela bir de buyuk ablasi var. onun aileye yardim etmesini birak, el birligiyle onlara ev alinmisligi var. ben sadece, "boyle bir sey yapmanda bir sakinca yok ama bana soylemeliydin" dedim. yine azari isiten ben oldum. bunu ogrenmemden yaklasik 1,5 sene sonra hayatimda ilk defa annem adina yaptigim bir odemede (bugunun 1000tl'si olsun), bu da benden olsun dedim diye eve donunce yedigim atarin sacmaligini size anlatamam. tabii ki, yani bunlar oluyor, ben de susup, kivrilip "peki karicim" demiyorum. yuzune gercekleri, sergiledigi tutarsizliklari vuruyorum ama bu dunyada degeri olan sey gercekler degil. bunu cok sonra ogrendim.

    daha 1 sene olmamis, sen disaridayken surekli annesinden cikmayan esin, o disariya cikacagini soylediginde, sen de "iyi ben de bir annemlere ugrarim" dediginde, "sen ben olmadan annene filan gidemezsin" diye bagirip cagiriyor sana. sok oluyorsun. akla, mantiga, adalete, golgelerin gucune filan uymayan bir tepki. ilk buyuk kavga ama tabii ki gecip gidiyor.

    benim annemin adetidir, yakinindaki insanlari gun asiri arar, hatirlarini sorar. esimi de arardi ama babamin boyle bir adeti yoktur. bir gun bana "sen niye benim anami babami arayip bir hatirlarini sormuyorsun" dedi. bahsettikleri, bize 5 dk mesafede oturan haftada en az 1 kere gorustugumuz insanlar. ben de cok hayirli bir insan degilimdir acikcasi. kendi anami, babami, hisim akrabami kimseyi arayip hatir sordugum pek yoktur. is sebebiyle babamla dipdibeyim zaten, annem zaten beni arar. bu ufak tartismadan sonra cevabini bilmeyerek ona soyle sordum: "sen benimkileri ariyor musun?" dedi ki, "niye arayayim? onlar beni arasin". peki :)

    bayram seyran oluyor. herkesin adeti, aliskanligi farkli. bizde mesela kucuk olanlar, buyuklere ziyarete gider gibi bir aliskanlik oturmus. mesela ramazan'da babanem ananeme giderdi. hep beraber orada toplanirdik. kurban babanemin evinin orada kesilip dagitildigi icin kurban'da tersini yapardik ama yine de 2. gun ananemde toplanilirdi - ailenin en buyugu oldugu icin. bizimkiler buyuk olmalarina ragmen, onun ailesini kandilde, bayramda ararlar, onlara giderlerdi. hic sorun etmediler. mesela bizde normalde bu sekilde olur dedigimde de cemkirmeyle karsilasmistim. "hayir, seninkiler gelecek" :)

    bir gun evde oturuyoruz. evle ilgili muhabbet ediyoruz. bana, bu ev benim degil ki senin dedi. dedim ki, "o nasil bir soz, senin benim mi var. gel yarin gidelim tapuya al yarisini yapalim ustune". "yok, yok" dedi, "saka yapiyorum" - hos, evin kredisi kagit uzerinde benim tarafimdan odendigi icin es olarak otomatik olarak baya bir kismi onun olmaktaydi.

    iste dostlar, bunlar ve bunlar gibi olaylar 1 gunde, 1 ayda, 1 senede olmuyor. yavas yavas, sizden alinan reaksiyonlara gore artarak gerceklesiyor. darbeyi kim hazmedebiliyorsa surekli ona vuruluyor. bu sey gibi, hani 2 kardes olur, mesela buyugu daha uysaldir, kucugu yaramazdir. her sorumluluk buyuge verilir. kucuk olan idare edilir.

    benim buraya kadarki tavsiyem evlenmeyin degil, kor olmayin. bir erkek olarak fedakarlik, alttan alma adi altinda sacmaliklara izin vermeyin. agzimizin tadi bozulmasin diyip gormezden gelmeyin. bu da sert olun, aman da agresfilesin, didisin, yumrugunuzu masaya vurun anlaminda degil. sacmaliklari gozardi edip, kararliliginizi ertelemeyin anlaminda. bir abimiz guzel soylemisti. iyi erkek olmayin, erkek olmakta iyi olun. fakat su var ki, bu kademe kadame ilerleyen baglanma isi, insanin elini kolunu baglayan bir sey. bu yolda evlenmemek, kim ne derse desin dezavantajli olan erkek icin eli guclendiren bir sey. "erkek niye dezavantajli olsun ki" diyenler olabilir. eger oyle olmasaydi, evlenmeyi bu kadar bastiran kadinlar, evlenmekten kacar gibi gorunenler erkekler olmazdi.

    sonra ne mi oldu? hayatlari hep cekirdek aile olarak gecmis, etraflarinda baska kimseleri olmamis ailenin babasi aniden vefat etti. her sey bu noktadan sonra basladi. birbirlerine karsi paranoyakca bir koruma duygusu, "biz yalniziz", "magduruz", "talihsiziz" icgudusuyle komple kafayi yiyen bir aile kaldi. bu safhada, benim ailem, ozellikle annem onlari yakinlasti ve yakin kalmaya calisti. ee tabi birbirlerine cok fazla aliskin olmayan kadinlar birbirlerinin bazi hareketlerini begenmediler. fakat ben annemden 1 gun bile bir sikayet duymadim, benim haneme yansittigi hicbir sey olmadi. fakat onun ailesi surekli, annesi boyle dedi, babasi soyle yapti, kardesi soyle etti diye benim esime geliyordu. o da bunlari bana yansitiyordu. neredeyse butun kavgalarimiz onun ailesinin benim ailemin bir ferdinden duydugu bir laftan oturu "sok " olmasindan kaynaklaniyordu. ben de mal gibi aciklamaya, ikna etmeye filan calisiyordum. isleri dallandirmamak icin gidip anneme de onun tarafindan hikayeyi anlatmasini istemiyordum.

    hizlarini alamadilar, benim moralimin bozuk oldugu veya yorgun oldugum zamanlarda, "bu bize surat mi yapiyor" diye esime soruyorlar. o da etkilenip "sen benim annemin yaninda nasil boyle durursun" diye bana cikisti 2 kere filan. hepsinde de akilsizliklarini ve mantiksizliklarini, "benim babam yok", "benim acim var" laflariyla ortuyorlardi. cok guzel bir bahane olmustu artik bu. o ana kadarki en buyuk kavgayi, yorucu bir saha idmani sonunda annesinin evinden onu alip eve gittigimizde ettik. beni 5 dakika eve davet etmisler, girmisim hic konusmamisim. nasil boyle bir sey yaparmisim. "bir daha annemin yaninda boyle yaparsan seni mahvederim" diye ustume firlattiklari, saldirmasi vs. ama iste dedigim gibi bunlar 1 gunde olmuyor ki 10 senelik askini birak git.

    4 sene gecti nikah uzerinden, herkes cocuk bekliyor. benim de zamanim dedi. hakliydi. her sey yolunda gibiydi. bir cocugumuz olsa ne guzel olmaz miydi? oldu. cok guzel bir kizim oldu. yurtdisinda dogum yapti esim. dogdugu 3. gun annesiyle annem tartistilar. o gunden sonra hayatimiz bir cehenneme dondu. 3 gunde toplam 8-10 saat uyumustum. kafam davul gibiydi. annemi evden gonderdim. kendini aciklamasina izin vermedim. ne olursa olsun benim icin cenesini kapatmasi gerektigini soyledim. hakliysan bile muhattap olmaman gerekiyordu dedim. eve dondum, birbirlerini doldurmuslar. esim logusa yatakta agliyor - sebebi annesine kotu davranilmasi. annesi onun yaninda gel ben sana anlatayim dedi: 10 dkka annen soyle annen boyle verdi veristirdi. dedim ki, annem gitti, kendisiyle gorusmek konusmak zorunda degilsiniz. benim bu konuda soyleyecegim bir sey yok. bir cocugum var ona bakmamiz gerekiyor uzatmayalim. vay sen nasil bir sey soylemezsin. benden ne beklendi biliyor musunuz acik acik? hayatimin son 4 senesinde mesafeli olarak gorustugum bir kadinin anlattigi hikayeye noktasina kadar inanip, 30 yillik annemi dinlemeden kendisini hakli bulmam, annem adina ozur dilemem, annemi cezalandirmam vs. bir erkek olarak bunlari yapmam gerekiyormus. annem o ayrildigi gunden sonra uzunca bir sure daha eve gelmedi. he, 2 gun sonra geleyim, soz ozur dileyecegim, bir sey derlerse cevap vermeyecegim dedi. kabul etmediler. gelmeyecek dediler. o gunden sonra benim annemle bir daha muhatap olmadilar ama annesi her gun, her gun olay cikardi. kufurler kiyametler. kucucuk bir bebek, memesi sisen logusa annesi, basinda surekli bagiran, durup durup olay cikaran yasli bir deli. esim agzini acip tek bir laf etmedi annesine. ne adam olmayisim, ne erkek olmayisim kaldi. aileme edilmeyen hakaret kalmadi. daha ilk dakikadan bizi bosatmayi kastederek, "ben her seye dusundum merak etme kizim" diye dolandi evin icinde. esim tek bir laf soylemedi. bense cocugum icin, esimin durumu icin sadece sustum. beni gormek, benle ayni yerde olmak zorunda degilsin, artik yeter gelme ustumuze dedim. daha da cok sinirlendi, benle gorusmek zorunda degilsin diyince sanki evime gelme diyorum'a getirdi. cildirdi. geleceeeem filan diye bagirindi. soylemedigim seyleri soylemisim gibi onun uzerinden benim ustume geldi. bu yalanci ve manipulatif kadin, annemle yasadiklari icin ona kayitsiz inanmami istedi benden.

    bu arada, ben cocuk derdindeyim, herkes kendi derdinde. ortanca ablasini bir esyasini almasi icin bir adrese goturdum. arabada asiri sinirliydi. basladi ayni mevzular annen boyle, kardesin boyle. dedim yeter artik. gormuyosunuz etmiyosunuz. sonra dedi ki, biliyorum annen beni isimden de edecek, sizin ofisten kovduracak dedi. ben de "annem ne kadar istedi senin bizle calismani, neden boyle bir sey yapsin, neden senin ekmeginle oynayip, isleri daha da koruklesin?" dedim. hicbir sey demedi. esyasini aldi. evden iceri girdik. annesi karsiladi. ben esimin yanina gecerken, "ben istanbul'a donunce esyalarimi toplayip, ofisten ayrilacagim, cunku ben bu isimi 'yazarin annesi' sayesinde almisim" dedi kendi annesine. o gune kadarki en buyuk kiyamet koptu. bunlari diyen kadin 1 sene daha o ofiste calisti. cunku isine oyle geliyordu. artik alismistim. kavga cikaracaklarinda, markete gitme bahanesiyle disari cikiyordum veya odama gidip kulakligimi takip kizima bakiyordum. ona olan bagliligimdan bu igrenc mahlukatlara dayandim.

    istanbul'a donduk. esime cocugu annemin gormek istedigini soyledim. onun meselesi ayri, senin meselen ayri. istersen sitenin bahcesinde gosteririm. onu buna alet etme dedim. cevap hayirdi. surekli bosanmakla, surekli mahkemenin cocugu gosterdigi kadar cocugumu gormekle tehdit ediliyordum. annem eve geldi, kizim ozur dilerim gel boyle bozmayalim aramizi diye. kadinin agzina sicip birakti. kendini savunmaya calisan anneme bir de soyledikleri icin kizdi. bense "anne soyleyecegini soyledin, uzatmayalim dedim". hala "bir daha buraya kapiyi calip emrivakiyle gelmeyeceksin" filan diye soyleniyordu oturdugu evi satin aldiran kadina. anneme cocuk gormek yasakti. babam tek basina gelip bebegi goruyordu. logusa diye bunlara sabrettim.

    her gun, annesiyle konusmadigim, muhatap olmadigim icin evde kavga cikiyordu. benim esim, ona annesinin bana yaptigi hakaretleri hatirlattigimda, hepsinde hakliydi diyordu. az bile dedi diyordu.

    sonra ilk bayram gunu, dedim gel annene gidelim bayramlasmaya. sasirdi. beklemiyordu. cunku, onlarin kitabinda tartistigin kisiyi surundurmek, alcalana kadar cezalandirmak vardi. gittik, bayramlastik oturduk. ayagina gittigim annesi surekli mutfakta durdu. hic yanimiza gelmedi, hic. hic sesimi cikarmadim. ayrildik evimize gittik. sonra bana dedi ki, istersen yarin annen gelsin kizini gormeye. bayramin 2. gunu annem geldi babamla - bizim evimize. kizimi gorduler gittiler. bu annemin cocugumu 2. gorusuydu. bundan sonraki 6 ay icerisinde sadece 1 kez daha gordu. 10 dakika, sitenin bahcesinde. sebebi, annesiyle kavga etmesi, benim onun annesi icin kendi annemi karsima almamam, ona haddini bildirmemem, annemin af dilemek icin onlarin ayaklarina kapanmamasi.

    bu arada, esim dogumla birlikte calismayi biraktigi icin toplam gelirimiz dusmustu ve evde artik bir cocuk oldugu icin her seyi karsilayan benim hesabimi kitabimi yapmam gerekiyordu. her gun bosanmakla, evden kovulmakla tehdit edilen bana surekli maddi istekler yonetiliyordu. evi ustume yap, kullandigim arabayi ustume yap, ustume yap, ustume yap, yap, yap, yap. resmen, ben seni salacagim, beni garantiye alacaksin gibi bir manyaklikti. hepsini redettim. once kendisini iyi ve guvende hissetsin diye, borcu bitince arabayi yapariz dedim. sonra kadinin, ailesinin eliyle donustugu seyi gorup bunu da redettim. iyi ki etmisim, bugun o araba sayesinde cocugumu gorebiliyorum. yoksa bana hic gostermeyecekler.

    baktilar ki, geri adim atmiyorum. bir gun yemek yerken, "annem sana soyledikleri icin senden ozur diliyor" dedi. "hani hakliydi soylediklerinde" diye sordum. bir sey demedi. nasil bir ozur bu, her gun bu eve girip cikiyor elciyle mi ediyor ozrunu dedim. bir sey demedi. ustune gitmedim ama tavrimdan da geri durmadim.

    cocugum dogali 6 ay olmustu. annem icin bebegi gormek hala yasakti. her gostermek istedigimde bir problem cikariliyordu. cocugum 7 aylik oldugunda, esimin dogum gunuydu. abant'a gittik. fena gelmedi kafa dinlemek. donunce yine sorunlar peoblemler. beni evden kovdu, kufurlerle, saldirilarla. ciktim gittim. 6 ay ayri kaldik. cocugumun ilk emekledigi ani goremedim. birkac gunde bir 1-2 saat gormeye gidiyordum. emekledigini gordugum gun cok kotu oldum. ileride nelere sahit olamayacaktim? kizim beni nasil taniyacakti? bana baglanabilecek miydi? kafayi yiyordum. bu arada, esim bir bosanmak icin anlasmaya calisiyormus gibi yapiyordu, bir beni eve geri cagiriyordu. ben de sana nasil guvenecegim diyince tekrar sinirlenip basa sariyordu. ama cocuk vardi ve onu cok seviyordum. sonra gel konusalim dedim. bunca seye ragmen birbirimizi seviyoruz. ustesinden gelemeyecegimiz bir sey yok. senden 2 sey istiyorum. bir, birbirimize bakalim, ailenin dedikleri, soyledikleri bizi etkilemesin. kendi icimizde yasayalim. bir de, benim ailemi gormek, onlarla gorusmek zorunda degilsin, ama cocugumu onlara goturmeme karismayacaksin dedim. tamam dedi.

    cocugumu artik 10 gunde bir filan aileme goturuyordum. senin annen - benim annem olaylari birazcik olsun durulmustu. birbirimizin aileleriyle gorusmuyorduk. cocuk 6 aylik oldugundan calisirim dedi erteledi, 1 yasinda olunca caliscam dedi, erteledi. 1.5 yasinda sutten keserim calisirim dedi, erteledi, 2 yasinda sutten keserim calisirim dedi erteledi. 2.5 yasindayken, ablasina evden dilekce yazarak yardim etti, 3-4 ay surdu. muvekkil birakti dedi, erteledi. 3 yasinda is bakarim dedi, erteledi. bu arada, bence arzu ettigi rahat maddi yasam icin calismaliydi ama ben calismasini hic soylemedim. bir kere ima ettigimde, sen beni zorla calistirmak istiyorsun diye ustume gelmisti. o yuzden hic sesimi cikarmiyordum. sadece kaynaklarin sinirli oldugunu, paramizi ona gore harcamamiz gerektigini soyluyordum.

    baristigimizda, kizim 1 yasindaydi. 3 yasina kadar butun huzursuzluklara, sacma maddi isteklere dayandim. surekli bir seyleri ustune yapmami, surekli bir seyleri satip bir seyleri almami istiyordu. ay sonu bir ihtiyac istek oldugunda, bunu aybasi hallederiz diyince kafayi yiyordu. paramiz geldigi gibi gidiyordu ve yettiremiyordum. o halde bile bir sekilde yurtici, yurtdisi tatillere goturuyordum. yetmiyordu. icten ice annesinin "hakettigi saygi"'yi goremedigini dusunuyordu. benim konusmayan, gorusmeyen, bana hakaretler, tehditler etmis ablasina is ayarlamadigim icin bana laflar sokuyordu. telefon acip hakaretler ettigi, hala onun oturdugu evin kredisini odeyen babamin, onu sirketinde sigortali gostermedigi icin bana yukleniyordu. bize arabasini veren babamin arabayi ustune yapmasini istiyordu surekli. devamli maddi istekler bunaltiyordu ama cocukla beraber olmak guzeldi. ben de artik gemileri yakmistim. bana iste ne adamlar var, baskalari neler yapiyor filan gibi bana kendimi yetersiz hissettirecek seyler soylediginde, kimseyi zorla tutmuyorum, begenmiyorsan benimle olmak zorunda degilsin, kimin instagram hayatina ozeniyorsan oyle hayatlari kovalayabilirsin diyordum. kendisi luks evde oturup, suv'lara biniyordu. bana ornek gosterdigi insanlar ya dolandiricililardi ya futbolcu esleri ya da kari-koca calisan, mali mulku olmayan ama gezip insta'da paylasan tiplerdi.

    bu sekilde 2 sene gecirdik. pandemi basladi. evdeydim ama kotu gitmiyordu. bize iyi bile gelmisti. gunde 1 saat parka gidip spor yapiyordum. geri kalan zaman evde is, cocuk filan. bana yetiyordu.

    kizim dogdugunda cok kaliteli bir yatak ve karyola almistik. bir gun bile orada yatmadi. biz de yatmasi icin cok bir caba sarfetmedik. arada denemelerimiz, uyku koclari vs. oldu ama bizle uyuyordu. 3 yasi yaklasirken fatura yataga kesildi. bu yatak degil montessori yatak/karyola olursa uyur dendi. montessori karyolalar yere yakin oldugundan uyutana kadar yerde yaninda takiliyorsun, cocuk duserse problem olmuyor veya uyandiginda yuruyerek yanina gelebiliyor filan. icimden guldum tabii ki ama tamam dedim. dogum gunu zamani bir de onu aldim. yatagin teslim suresi 2-3 hafta dediler. neredeyse o ayin sonuna geliyordu. yatagi aldim, montessori karyolasini aybasinda yatagin gelmesine alirim diye dusundum.

    kizimin 3 yas dogum gunu geldiginde ona bir de guzel bir bisiklet aldim. pandemi oldugundan kendi icimizde dogum gunu yapmaya karar verdik. 1 gun once buyuk ablasinin oglunun, yani kizimin kuzenin de dogum gunune gelmek istedigini soyledi, peki dedim. dogum gunu sabahi kalktik, kizima hediyesini verdik. kapi caldi, kizimin kuzeni ve ananesi gelmisti. kadin bir rahatlik vereyim, sonra nasilsa ben de kutlarim dememis. bizim icimizde yapacagimiz kutlamaya emrivakiyle gelmisti. daha dogrusu buyuk ihtimalle gelecegi belliydi ama bana kimse soylemek, benim fikrimi almak istememisti. hicbir diyalogumun kalmadigi, birbirimizin yuzune bile bakmadigimiz kadini emrivakiyle kutlamaya getirmislerdi. aynisini ben yapsam annemi sopayla kovalarlardi. ben sesimi cikarmadim ama resmen tansiyonum cikti. cok kotu oldum. cok sinirlendim. belli etmemeye calissam da enseme, basima agrilar giriyordu. annesini mutlu edecegiz diye bizim gunumuze sicilmisti. ama bana en cok koyan esimin bana bunu soylemeden emrivaki yapmasiydi. beni sallamamasiydi. gerek yoktu. sonra kizi alip gitse onlarda ayrica kutlayabilirdi. oyle yapmadi. ben kimdim ki?

    bir sey demedim ama tabi ki yuzumun halinden memnun olmadigimi anlamisti. nasil normal karsilamami bekleyebilirdi ki? ben bir sey demedim. o da bir sey demedi. sonra ayni gun annesine gitti :) yani her turlu yine oraya gitti dogum gununde. dondugunde inanilmaz sinirliydi. acaba neden? yoksa annesi benim hosnutsuzlugumla ilgili bir sey mi soylemisti? yoksa yine cirkin agizlariyla doldurmuslar miydi?

    eve donunce yuzunden siniri okunan esim bana direkt, kiza aldigin yatagin karyolasi ne zaman gelecek dedi - bak daha yatak yok ortalikta. dedim ki, yatak 2-3 hafta teslimi var. bu ay baya masraf ettik, karyolayi da aybasinda alacagim. esti, gurledi. "bir yatak bile alamiyo musun, sen ne bicim adamsin, millet neler yapiyor, git nereden bulursan bul al..." daha neler neler. hirsinin annesinden kaynaklandigini biliyordum o yuzden karsilik vermedim. 3 yildir bizim yanimizda yatan cocuk sanki karyola yarin gelse hemen orada yatacakti. ben de banka hesaplarimin, kredi kartimin ekran goruntusunu attim ve kibarca soyle soyledim: bak, benim banka hesabimda param su kadar. kredi kartim patlak. bu harcamalarin hepsi bizim icin olan harcamalar. sen evlendigimizden beri bizim paramizi elinde tutuyorsun, cocuk dogunca isten ayrildin 4 senelik tazminat aldin, ziynetler, altinlar her sey senin banka kasanda. karyolayi bu kadar cok istiyorsan git elinde tuttugun parandan al. ben aybasi yerine koyayim. bakin elindeki binlerce liradan su kadarini ver demiyorum. sen ver aybasi yerine koyarim diyorum. karsiligi soyle oldu: vay rezil demek senin benim paramda gozun var. iste dostlar bir insan prensesten bir deliye bu sekilde donusuyor.

    sonra isler iyica boka sardi. evde cocugun yaninda surekli bagiryor, ustume yuruyor. ben cevap vermedikce, orali olmadikca daha da ustume geliyor. yuruyuse cikicam diyip, yururken cocugumun yaninda bana telefon acip hakaret ediyor. donuyor durmuyor. en sonunda bunlari bunlari yapamayacaksan siktir git bu evden diyor. ben de giderim lan sana mi kaldim filan diyorum. bu arada cocugum da anlamaya calisiyor, guluyor, benim dikkatimi cekmeye calisip muhabbeti kesmeye calisiyor.

    en sonunda oyun masasina aldim onu resim yapiyorduk. baktim cok korkmus. dedim kizim boyle seyler olur sen uzulme tamam mi dedim. tamam diyip aglamaya basladi. icine atmis cocuk. icim parcalandi resmen. agladigini duyan annesi geldi. onunla yapisik yasayan kizim, "anne sen iceri git seni istemiyorum" dedi. tamam diyip gitti o da.

    aksam cocugu yatirdik. sonra bana ne zaman gitceksin hadi git filan dedi. merak etme dedim gidecegim. sabah oldu temizlikci kadin geldi. onun yaninda sen gitmiyor musun? hadi git filan diyor. ben de temizlikci gittikten sonra 2 bavul esya toplayip gittim. dayanamadim ama 1 gun daha dayanmaliydim. hata ettim. destek almadan kizimi kucuk de olsa buna alistirmadan, planimi yapmadan gitmemeliydim ama dayanamadim. ciktim ve bir daha donmedim.

    o gunden beri bosanmaya calisiyorum. o cok ayri bir hikaye. turk medeni kanunu, turk hukuk sistemi, prtaikler cok ayri bir hikaye. cocugunu seven insanlarin, is menfaatlerine gelince cocuklarini nasil gormezden geldikleri ayri bir hikaye. cocugun kisisel hesaplar ugruna nasil pazarlik malzemesi yapildigi apayri bir hikaye.

    bunlari kimse icin yazmiyorum. uzerimdeki baski ve ahlaki yargilama sebebiyle icimi dokmek icin, kendime hatirlatmak ve not etmek icin yaziyorum. hikayenin geri kalanini ekleyecegim. fakat baslikla ilgili sunu soylemek lazim: mevcut sistemde evlenmek gercekten ahmaklik veya kandirilmaktir. bir insani sanki muthis bir seymis gibi avucuna alip, kurtulmasina izin vermeyen bir sistemde evlenilmez. hukuka gore evlilik insan pratiklerine uymayan bir seydir.

  • kafaya bak, bir erkekle birlikte yaşamayı; onun yemeğini pişirmek, temizliğini yapmak, kadının etinden sütünden faydalanmak olarak görüyor. sanki kendisi de aynı şekilde "etinden sütünden" faydalanmıyor. çünkü onun için "oynaşmak" dediği tabir erkek keyif alırken veya almaya çalışıyorken kendisinin kan verir gibi yatması. çünkü o bir lütuf, karşı taraftaki ise onun "etine, sütüne" muhtaç.

    yemin ederim bu kadar basit kafalar gördükçe karşıma çıkan kadınlara minnet duyuyorum. isabet olmuş kardeşim sana kimsenin ilişmemesi.