evlenmemek için geçerli ve güzel nedenler

  • öncelikle şunu belirtmek isterim, aynı evde yaşama süresi 10 yılı geçmemiş olanlar yazacaklarımı çok anlamsız bulabilirler. benim de 2010'da filan yazdığım sevgiliyle aynı evde yaşamak temalı son derece çiçekli, kurdeleli, boncuklu entrylerim vardı. hatta bir kısmını bazı hanım kızlarımız bloglarında filan paylaşmışlar; sonradan gördüm.
    sonra o entryleri okuyup "siktir lan" diyerek sildim, neyse.

    dediğim gibi, 10 yıldan kısa süreli birlikteliklere, çiçeği burnunda evlilere, evlilik hazırlığında olanlara son derece kötümser ve "amaaan evlenmiş demek ki abuk sabuk biriyle bu" dedirtecek türden şeyler yazacağım; hele aynı yollardan siz de geçin, o zaman tekrar okursunuz, ricam budur. dileğim de aynı yollardan geçtikten sonra çok güzel şeyler düşünmeye ve yazmaya devam edebilmenizdir. ya da halihazırda bahsettiğim süreyi ve fazlasını devirmiş ve "yoo, gayet de güzel evlilik, çok memnunuz biz" diyor olmanızdır. ben naçizane kendi deneyimlerimden yola çıkarak sıralayacağım nedenlerimi. şimdiki aklım olsa neden evlenmezdim sorusunun yanıtları gibi olacak.

    1) yalnızlıktan keyif almak. yalnızlığı seviyorum ve çocukluğumdan bu yana yalnız zaman geçirmekten acayip keyif aldım. sınırlı ve kendi seçtiğim zamanlarda-kendi seçtiğim kişilerle sosyalleşmek bana fazlasıyla yetiyor. belli zamanlarda yalnız kalmazsam/bırakılmazsam psikolojim bozuluyor, o derece.

    2) kadın-erkek ilişkisinin temelinde başka pek çok şeyle birlikte iyi seksin bulunduğu kanısındayım. sevgi, güven, saygı falan fıstık, hepsi lazım tabi ama eşinizi en yakın arkadaşınızdan ya da ananızdan babanızdan farklı kılacak ve diğer tüm faktörlerin lokomotifi olacak olan şey sekstir. e ne güzel işte, evlisin istediğin kadar seks var mı diyorsunuz? ahahahaha komik olmayın. evet var bir şeyler, evet seksi de çağrıştırmıyor değil ama, olmuyor işte. evlenmeden önceki gibi olmuyor. hele bir de çocuk geldiyse, aman sabahlar olmasın. olmuyor zaten. emzirmesiydi, gazıydı, hastalığıydı, yorgunluğuydu. birkaç sene kadar gerçekten sabahlar olmuyor. seksi rüyada görecek mecaliniz kalırsa ne ala. daha önce de paylaşmıştım, yine paylaşayım.

    al sana evlilikte seks

    yani ortalamada bekarla evlinin seks oranı pek farklı olmayabilir. tek eşliliğin sağlık açısından risksiz olması, "avlanmak" zorunda olmamak, yatağa atayım diye uğraşmamak, eşin temizliğinden emin olmak filan avantaj tabi bunlar hep. ama çok sıkıcı, üzgünüm.

    3) kendine saygı duymak. normalde bazı sözler, bazı davranışlar kırmızı çizgidir. en yakın dostun ve hatta kardeşin yapması halinde dahi ilişkinizi kesinlikle bitirecek olan nice şey, eşiniz yapınca sineye çekilebiliyor. bir kere, iki kere olduğunda tolere edilebiliyor, sonrasında hissizleşme başlıyor. karşı taraf nasıl olsa hiçbir yaptırım olmadığı ve hiçbir şey kaybetmeyeceği için; siz de artık zerre umursamadığınız için kırmızı çizgiler her yere doluşuyor, o kadar ki kırmızı kalemle rastgele karalanmış bir kağıda dönüyor her gününüz. sizin kırmızı çigileriniz değil ihlal edilen sadece. siz de aynı bokun soyusunuz; siz de normalde hiç affedilmeyecek sözler söylemeye ve ertesinde eşinizin yüzüne bakmaya devam ediyorsunuz. o kötü, siz iyi değilsiniz. ha keza, o iyi siz kötüsünüz durumu da yok. marazın ilk kez kimden çıktığı değil önemli olan. insan ilişkilerinde aşılmaması gereken o sınır geçilince dönüşü yok artık. 2. maddeye dönersek; bu noktaya geldiğiniz adamla/kadınla seks yapabilmek için ya çok sağlam hayal gücü, ya da sağlam azmış olmak gerekiyor.

    4) birikme etkisi/ tahammülsüzlük.
    bir yudum zehir bir şekilde atılabilir vücuttan. batan tek bir toplu iğnenin acısı da hatırlanmaz bile ertesi gün. ama bu bahsettiğim kırmızı çizgilerin aşılması gibi, damlaya damlaya birikiyor her şey. bardak ağzına kadar dolu, iğne batmamış tek bir nokta kalmamış; normalde hiçbir sorun olmayacak olan tek bir söz, tek bir hareket bekleniyor patlamak, çağlamak için.

    5) kadın ve erkeğin aslında hiç de birlikte yaşamak için uygun olmaması

    temizlik, dağınıklık, düzen vs. konusunda kesinlikle aynı fikirde değiliz. iki cinsten birini diğerine üstün tutmuyorum, sadece alakamız yok diyorum.

    yazarken bile içim sıkıldı, bezdim yemin ederim. yaz yaz bitmiyor, binlerce neden sıralasam sıralarım.

    şimdi bunların ışığında sen neden evlendin veya neden boşanmıyorsun sorularını soranlar olacaktır; evlenmeden önce evliliğin bu noktaya gelebileceğine inanmıyordum ve bu noktaya gelen evliliklere inat "bizimki hiç de böyle olmayacak" savını kanıtlamak istiyordum. evlendim, şimdi de boşanmanın hiç bekara göründüğü kadar kolay olmadığını görüyorum.

    düzenli bir hayatın, güzel bir evin tek yolu evlilik değil. insanın belli bir yaşa geldikten sonra mutlaka yapması gereken şey de aile kurmak değil. toplumun temeli diyorlar işte aile için, kendini gerçekleştirmemiş, birey olmanın savaşını vermemiş adamların sırtına toplumun temel taşı olma misyonunu "ultimate goal" olarak yüklersen böyle götüm gibi toplum çıkıyor işte ortaya.

    bin evlilikten sadece biri böyledir inşallah, inşallah haksız olan ve yanlış tercih yapmış olan benimdir. yeni evli çiftlerimize mutluluklar dileyerek son veriyorum sözlerime.