evlendikten sonra eşinden sıkılmaya başlamak

  • https://twitter.com/…igim/status/703183077468573696

    teyze bu konuda son nokta.

  • mevzuya biraz ütopik yaklaşacağım ama yakın arkadaşlarımda yaşayan 2 örneğini gördüğüm için aslında çok da ütopik değil, sözlük karamsarlığı ortalamasından yaklaşırsak ütopik sayılır diyelim. işin sırrı bence karı koca olarak kişilerin kendi dünya'larını inşa etme yeteneğinde gizli ve bu mekandan bağımsız olması gereken bir yetenek, bu yüzden rollerin belirli olduğu ev ortamından bahsetmediğimi ilk olarak belirteyim. saçma sapan bir toplu taşıma otobüsünde, gündelik bir şey için kuyrukta beklerken, rutin hastane ziyaretinde, mutfak alışverişinde yani hayatımızın genelini oluşturan sıradan anlarda o iki kişinin görünmez bir koza örüp, farklı bir boyuta çekilip hayata oradan devam edebilmeleri bahsettiğim şey. o farklı frekansa çıktıkları anda aralarındaki etkileşim ve aşk sayesinde en sıradan şeyler bile ilişkilerinin çekim kuvvetini besleyebilecekleri birer fırsata dönüşüyor. örnek olarak; geçen gün bitmeyen banka borcumu ödemek için sıramın gelmesini beklerken basit bir kağıt parçasından türlü türlü şekiller yaparak yaklaşık 40 dakika boyunca birbirlerini güldüren ve biz diğer insanlar o boktan atmosferde siyah-beyaz filmlerdeki figüranlara dönüşmüşken bize kıyasla imax sinemadan fırlamış gökkuşağı canlılığına sahip kişiler olarak parlayan ve dostlarım olan 8 yıllık evli çift bu düşüncemi pekiştirmişti. hayatın sıradanlığına bir set çekebiliyorsan, gündelik sıkıntıları malzeme edip yürek dolusu gülümseyebiliyorsan ve bunu iki kişilik olarak yapabiliyorsan muhtemelen doğru kişi ile evlenmişsindir. o kişi ile kurduğun paralel evrene adım attıktan sonra dost olsun, kardeş olsun diğer kişilere olan bağımlılığın kayboluyorsa, başkalarına ihtiyacın yok oluyorsa doğru yoldasındır. eğer bu saydıklarım yoksa aradaki cinsel çekim bittikten sonra ki o da ten uyumuna bağlı ve tek başına çok güvenilir bir temel değil, bir noktada iş evcilik oyununa döner. kimisi evlenmiş olmak için evlenmiştir ve oyun güzel gittiği sürece ses çıkarmaz, kimisi ise iki parçadan bir bütün oluşturmak için evlenmiştir ve o zamanla yaptığı hatanın büyüklüğünü kavrar, sonra gelsin karın ağrısından hallice boşanma davaları, gitsin bir vakitler yuva olan evde bir yabancı misali tekinsiz gezinmeler.

  • herkes için geçerli olmayan durum.
    biz evlendikten sonra öyle mesajlaşmalarımız "eve gelirken yoğurt al" minvaline dönmediğinden bundan sıkılmamıştım ben.

    tam tersi sürekli; "bana neden daha çok yazmıyorsun? seni az evvel aradım neden açmadın? bana şu mesajında neden aşkım demedin? toplantın daha bitmedi mi? bu saate kadar bu iş nasıl uzar? işe gitmek için erken değil mi? nerdesin aşkım? beni sevmiyor musun? beni özlemedin mi? kartları yatırdın mı? garantiyi ne yaptın? akşam anneme gidelim mi? kaçta gelirsin? işin ne zaman biter? toplantıda mısın? çıktın mı? girdin mi? benimle neden ilgilenmiyosun? neden erken yatıyosun? neden saz çalıyosun? neden tv izliyosun? neden rakı içiyosun? neden kitap okuyosun? neden oturuyosun? neden dışarı çıkıyosun? o arkadaşın kim? kadın da var mı orda? spora gitcen mi? kaçta çıkarsın? ben güzel miyim? bu elbise nasıl?... sorular sorular sorular. gel de sıkılma yav.
    inanın ki arada cevap verecek kadar vakit kalsa, yemin ediyorum hepsine cevap vereceğim. ama bir de bu soruların hepsini kendisi cevaplıyor.
    "beni seviyor musun? bence sevmiyorsun"
    "kaçta gelirsin? bence geç gelirsin"

    gerçekten delirmemek işten değil. bırak sıkılmayı..

    ekleme: ay valla böyle başlıklar görünce içim şişiyor, şimdi buraya dökülcem ya;

    şu sorulan soruya kendisinin cevap vermesi durumu kadar lanet bir şey ben ömrümde görmedim arkadaş. ya karşındakine bir soru sorarsın, sonra cevap beklersin. bize böyle öğrettiler yani.

    -bu elbise güzel mi?
    -neyse sen beğenmedin galiba.

    bir de bunun bir üst versiyonu var; cevabı verdikten sonra yine kendi bildiğini yapmak. şöyle ki;

    -bu elbise güzel mi ya?
    +çok güzel.
    -yok ya bence güzel değil. çıkarıyorum.
    +tamam sen bilirsin.
    -dedim ben işte güzel değil. sen de beğenmedin.
    +olur mu ya çok güzel ama sen beğenmediysen değiştir.
    -yok yok sen beğenmedin.
    +tamam beğenmedim başka giyin.
    -neyse bunu giyeyim tamam.

    hatta daha üst versiyonu da sizin sorduğunuz sorulara cevap vermemesidir.

    +bu takım güzel mi?
    -sen bilirsin hayatım.
    +yani yakıştı mı?
    -bilmem ki sen beğendiysen sorun yok.

    +bak şu şarkıyı nasıl çaldım?
    -bilmem ki.
    +ya nasıl bilmem, bildiğin şarkı işte.
    -ne bileyim ben hiç anlamam gitardan.

    sonra sıkılıyorsun...
    ulan bi dur nefes alalım, sonra sıkılırız. sıkılmaya bile vakit bırakmadın be. bir insan günde 38 kere neden telefon açar ki ya? 3 kere ararsın 5 kere ararsın eyvallah. 38 nedir yani. evet evet saydım ben. 38 iyimser rakamlardandır.

    söyleyince de kötü olursun. bilemiyorum.. her şey karışık.