evdeki en hüzünlü eşya

  • ince cam bir vazo içindeki plastik güldür.

    babam, vaktinde köyümüzde dikenden başka hiçbir şeyin dallanıp budaklanmadığı zamanlarda, eşeğe atlayıp en yakın şehre gidip anneme alıp getirmiş. o zamanlar evli değiller tabi, iki hafta sonra kaçırmak zorunda kalacağı kadının evine gitmiş bir gece. saklamış koynuna gülünü. pencereden almış annem uzatılınca, kokusu yok, bakmış babama açıklama bekleyerek. çingene işi demiş babam, kurumasın diye üç gün üç gece ilaçlarlar gülü, cam suyuna sokup çıkarırlar bir daha da ömür boyu solmaz. kandırmak değil niyeti, kandıranlar babamı kandırmışlar çoktan.

    kırk yıldır dipdiri durur dalın üzerinde rengi hafiften solmuş yapraklar. kırk yıldır saklanmış plastik gül. ben beni bildim bileli de ordaydı hep. ince cam bir vazoda. annem suyunu değiştirip dururdu üç gün öncesine kadar. biz artık inandıramıyorduk onu gerçek olmadığına, sulamasan da olur diyor ama dinletemiyorduk. kırk yıllık bir geleneğiydi annemin gülünü sulamak.

    o plastik parçası, alametsiz eşya üç gündür hiç olmadığı kadar sarardı, soldu. o plastik parçası bir anda evin en hüzünlü eşyası oldu.