evde bira yapımı

  • önce pilsen hazır kit satın aldım. bunun içinde temel olarak fermantasyon için termometreli büyük boy kova, büyük boy konserve içinde şurup, maya var, temizlik malzemeleri, doldurma çubuğu, kapak, kapak kapatıcı, karıştırma çubuğu gibi ıvır zıvırlar var.

    yanında gelen kitapçıkta ve de internette yaptığım araştırmalara göre bu işin birinci şartı temizlikmiş. eğer bir kir durumu olursa bakteriler ölüyormuş, ekşiyormuş, çok kötü oluyormuş.

    işe ömrümün temizliğini yaparak başladım. kullanacağım malzemeleri önce pbw denilen madde ile temizledim ve iyice duruladım. sonra da starsan isimli arındırıcıyla arındırdım. starsanda sonra kalan köpüğün bir zararı olmadığı söyleniyor. ellemeyin, durulamayın diyor. tamam dedim.

    kitapçıkta yazdığı sırada malzemeleri karıştırdım, hava kilidini taktım ve kapağını kapattım. ben pilsner kiti aldığım için kovadaki bakterilerin içindeki şurubu ve şekeri yiyip alkol işemesi için gereken optimum sıcaklık 16-24 diyorlar. şansıma havaların soğuk olmasından ve kovayı koyduğum noktanın da evin pek sıcak bir yeri olmamasından ilk sabah bir hareket yoktu.

    üzüldüm içeride bir odaya koydum. peteğin yanına, halının üstüne. akşam işten geldiğimde içeriden gelen fokurdama sesi bir mini zafer hissiyatı yaşattı. kovanın üzerindeki termometreye bakınca 23 derece olduğunu gördüm. bu fokurdama yakaşık 5 gün sürdü. daha sonra da azalarak bitti.

    kitin yanındaki kitapçıkta kovanın içinde 2 hafta bekletin diyor. kitin yabancı üreticisinin sitesinde 3 hafta diyor. biracıların forumlarında da "4 hafta bekletirseniz daha iyi" diyorlar.

    "en bariz 5 özelliğini say vecna" deseler sabırsızlığım bu listede kesin kendisine yer bulabilecekken kendime bir güzellik yaptım ve 4 hafta bekledim.

    buraya kadar iyiydi şimdi geldik en pis yere.

    şişe.

    23 litre bira var. 50'lik şişelerden 46 tane lazım. etraftaki büfelere araştırma turuna çıktım. hepsi de depozitolu şişeleri fabrikaya değil bana satmaya razı oldu. normalde 20 kuruşken 25 kuruşa vermek isteyen büfeciyi de kara listeme ekledim. lan 46 şişede 5 kuruş kâr, 2 lira 30 kuruş yapıyor. onu mu düşündün, onu mu planladın da 25 kuruş dedin. özellikle kıl oldum herife.

    bir de bu konuda temizlik önemli dedim ya. 46 tane içine tükürülmüş, izmarit atılmış, belki işenmiş şişeyi nasıl temizleyecem. büyük kova bulayım sıcak su, çamaşır suyu içinde bekleteyim dedim. 46 şişeyi alacak kovanın boyutunu kafamda oluşturdum "öeaah" dedim. kitin yanında sex oyuncağı gibi tüylü çubuk geliyor şişe temizlemek için ama uğraşılmaz aga valla uğraşılmaz. şişelerin etiketleri falan geçtim zaten.

    tam "ne yapmalı? ne etmeli?" derken kiti aldığım sitede şişe de satıldığını gördüm. plastik mlastik ama olsun. skol isimli birayla zaten zamanında çok sevişmişliğimiz vardır `(bkz: skol) bundan mütevellit yadırgamadım plastik şişeyi.

    siparişi verdim 1-2 gün içinde onlar da geldi. bu şişeler ve kapaklar tekrar tekrar kullanılabilir. kapakların 5-6 turda bir yenilenmesini öneriyorlar ama şişeler evladiyelik. bu iş için üretildikleri için temizler ama ne olur olmaz diye şişelemeden önce ben yine de bir tur starsan ile arındırdım.

    fermante kovasını aldım. mutfak tezgahına koydum. musluğunun ucuna aktarma çubuğunu taktım. şişeleri zaten arındırıp bekletiyordum. her şey tamam. nah tamam. şeker yok lan evde. şişelemeden önce az miktarda şekeri şişeye koyuyoruz ki içinde kalan bakteri kardeşler şekeri görünce bir tur daha çalışıyor. biranın gazlanması sağlanıyor.

    saate baktım 11:30 olmuş. yok dedim bu saatte bulunmaz. şişelere baktım 48 tane şişe kuzu gibi yatıyor. bu şişeleri bir daha temizleyemem. fırladım çıktım dışarı. ileride büfe var. şansıma orada varmış.

    kitin yanında gelen şeker ölçeği ile hop şişeye atıyorum, aktarma çubuğunu şişenin içine sokup dibindeki kili açılana kadar bastırıyorum. lıkır lıkır dolduruyor. kapağını kapatıyorum. bu işlemi 46 kere yaptım. rutin denilen şey yapıma ters olduğundan şeker koyup doldurma işleminde düzeni oturtamadım. bir kaç kere "lan ben buna şeker atmış mıydım?" telaşı yaşadım. riske girmemek için tekrar attım.

    illa ki bir kaçına çift şeker attığım olmuştur. onların patlamasını bekliyorum. neden? çünkü breaking bad'de öyle görmüştüm. gürbüz, kel polis amcanın da garajında biralar patlıyordu ya. işin raconu o sandım.

    bir yandan şişeleyip bir yandan da çay bardağına koyduğum biradan berraklık, koku, tat testi yapıyorum. tadı, koku falan güzeldi. öyle güzeldi ki 47 şişe çıkmasın gereken biradan 44 şişe çıktı. hihihi. testimi bol yaptım, esirgemedim.

    bu tüm süreç bana acayip mutluluk verdi. kişisel bucket list'imde bir tick daha attım.