erkeklerin berber sadakati

  • iyisi bulununca anlaşılabilir bir harekettir. 29 yıldır aynı berbere gidiyorum, hatta eskiden evimin yanındaydı da simdi 18 km yol gidiyorum gitmeye. ha tom cruise mu oluyoruz, alain delon mu oluyoruz, en fazla tütün kolonyası kokan hakkı bulut oluyoruz ama hiç tanımadığın bir berber saçın hakkında hoşuna gitmeyen yorumlarda bulunabilir," şurası beyazlamış, burası dökülmüş" vs. veya sana sormadan burun kıllarını kesmeye çalışmak, kulak kıllarını yakmaya çalışmak, saçını boyamaya teşvik etmek gibi ilginc şeyler yapmaya çalışabilir...

    bir kez, şehre inemedigim icin tatilde olduğum yerde köy berberine gitmiştim, eleman kulağımı kesti, bildiğin kıkırdagı makasla kesti saç keserken, kulak da dil gibi çabuk kaynayan,iyileşen bir uzuvmus, onu öğrendim sayesinde. kestikten sonra da "tüh yine kestik ya" diye bir tepki vermişti...yine...her gün bir kaç kez kesiyormus yani anlaşılan... yani 3-5 kuruş fazla verirsin, 3-5 km fazla gidersin, canın sıkılmaz.

    böyle bir başka meslek grubu da diş hekimleri abi, ne zaman kendi dişcimden başkasına gitsem, bir bakıyor, "ooo diyor, bu çürük, şu çarpık, şuraya bir köprü yapalım,şuraya bir baraj kuralım, aşağısına market açalım" falan, kaç paraya cikar ?desen, 30-35 kağıt masraf çıkartacak, kendi dişçim her sey iyi, bir sorun yok diyor, senede 350 lira temizletme parası ödüyorum sadece, hiçbir şikayetim yok dişlerimle ilgili de, hayatımda hiç diş ağrısı çekmedim örneğin, çürükten dolayı dolgu yapılan yalnızca bir dişim var, bu ağza böyle masraf çıkartan adama katlanmak o koltuktan kalkıp gidemediğin bir anda, acayip sinir bozucu oluyor. berberde de durum böyle, adam kafanı sampuanliyor, "yok ben beğenmedim senin yaptığın işi arkadaş, gidiyorum" diyebilecek durumun yok, adamın sacmalamalarini da dinlemek zorunda kalıyorsun. kendi, alıştığın berberine karşı bir toleransın var, saçmalasa da arada.

  • kime gidersem gideyim yarrak gibi kestiği için umrumda olmayan sadakat.

    şansa ayda yılda biri güzel kesiyor, bir dahaki sefer ona gidiyorum ama yine japon askerine dönüyorum.

    en iyi berber en ucuz berberdir.

  • sadık bir müşteri olarak inandığım sadakat. ben de 13 yıllık sadakatimi mart ayında noktaladım. beni o berberle tanıştıran arkadaşım yıllar önce birlikteliğe son vermesine rağmen ben ısrarcı oldum.
    nasıl desem, istikrarsız bir berberdi. keyfi yerindeyse sonuç iyi ama tersine sonuç asla istediğim gibi olmazdı. sonra zam yaptı (yapacak tabi ki), niye geldin der gibi karşıladı defalarca. dedim derdi var bizim elemanın heralde, ama konuşmaz ki, hem ben dertlerimi işime karıştırmadım hiç.

    bilemedim, çoğu zaman kendimi suçladım. yine bir gün tüm suratsızlığı ile saçlarımı keserken yeni bir müşteri geldi. oldukça cool bir şekilde karşıladı onu da. neyse çocuk tıp fakültesinde öğrenciymiş, aman tanrım bizimki nasıl tavır değiştirdi. bir hürmet bir ilgi. vay anam vay. ulan statü endişesini bir de berberde mi yaşayacağız? aynı parayı aynı kılları kestirmek için veriyoruz nedir yani. o gün son kez gördüm onu, bir daha da uğramam. saçlarımın bile kötü kesilmesine tahammül ederim ama bu tavra asla dayanamam. şu an doğru düzgün bir berber bulmaya çok yakınım. hem de evimin karşısında, senin için gittiğim 1 saat git 1 saat gel gibi değil. neyse aç kalmazsın sen çünkü işinin ehlisin ama sırf bu yüzden de suratına katlanamam.

  • sadece kendi işini yapan bir berber bulduktan sonra oluşan sadakat.

    kafa skenin, yapacağı kafadan ne olur..

  • ulan yaa!!

    bir arkadaşımın abisinin dükkan açmasından dolayı ısrarları neticesinde on yıllardır gittiğim berberimi bir kereliğine değiştirmek zorunda kaldım.
    kestirdikten sonra bu haftaki süreçte berberime yeni kestirdiğim saçımla yakalanmamak için kullandığım yolumu kullanmamaya, dışarıya çıkarken gözlük takmaya hatta ve hatta yeni gelin gibi gözlerimi yerden ayırmamak gibi enteresan işlere imza attım.
    yalnız dün market alışverişi için çıktığımda manav reyonunda göz göze geldik. hani bir kavgaya girmeden önce kalbiniz küt küt atmaya, eliniz ayağınıza dolanmaya başlar ya işte öyle bir şey...
    ilk önce saçıma baktı sonra da yüzüme sonra tekrardan saçıma bakıp hal-hatır sordu fakat sesi eskisi gibi neşeli değil, karşılaşmanın verdiği durumdan kaynaklı zoraki bir sohbetti. saçım hakkında hiç bir şey demeden alışverişine devam etti. utandım hem de çok, bir an önce elimdekileri gizlice market içerisinde ki reyona sokuşturup arkama bile bakmadan kaçtım. o kadar üzüldüm ki onun hakkı olan bu saçlarımı başkasına emanet etmiştim. onu aldatmıştım.

    şimdi saçlarımın tekrardan uzamasını ve zaman kaybetmeden berberimin gönlüne almaya gideceğim. türlü şakalar ve değdirmelerin olduğu sıcacık bir ortamı bırakıp da gözümün dışarılarda olmasının bedelini, istediği modeli yapmasına izin vererek ödeyeceğim.

  • 1950'lerın sonu.

    babam köydeki ilkokulu bitirince okumak için ankara'daki dedesinin yanına geliyor. dedemin yenimahalle güzelevler'de bir ciğerci dükkanı var o zamanlar. babam hem okuyor, hem de okuldan çıkınca orada çalışıyor. eti en güzel şekilde işlemeyi, terbiye etmeyi orada öğreniyor. arkadaşı var okuldan bir de, abdullah. ite kaka beraber bitiriyorlar ortaokulu.

    ortaokul bitince abdullah bir berberin yanında çırak olarak başlıyor. bu arada büyük dedemin ciğercisinin üst katına babamın yaşıtı bir çocuk ve annesi taşınıyor. haşarı, yaramaz, komik bir çocuk. adı levent. levent ile babam liseye beraber gidiyor, ama pek okumuyorlar. sürekli atıldıkları için okul değiştiriyorlar, hiçbir okul onları almıyor. öğretmeni sepete koyup camdan sallamalar, okul asıp sürekli sinemaya gitmeler.

    her fırsatta babam ciğerciden nevale aşırıyor, abdullah berberden kaçıyor, levent'in evinde mangal yapıyorlar. üç kardeş gibi yaşıyorlar. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor. bir de tutturmuşlar birbirlerine "nuri" diyorlar, nuri aşağı nuri yukarı.

    sonra levent istanbul'a taşınıyor. dedem ve babannem de ankara'ya geliyor dedemin tayini ile, şimdiki kaçak sarayın olduğu yerde bulunan orman bakanlığı lojmanlarına yerleşiyorlar. babam hem çalışıp hem okuyarak üniversiteyi bitiriyor. abdullah berberde önce kalfa sonra usta oluyor.

    babam, işte o yıllardan başlayarak uzun yıllar abdullah amca'nın ragıp tüzün caddesi'ndeki küçük berber dükkanına gitti. "berber apo"nun içtiği sigaradan duman altı olmuş minik dükkanda muhabbet ederlerken birbirlerine öyle küfürler ederlerdi ki, sanırım bu kadar dost olamayanlar kaldıramazdı. doksanların sonuna doğru krizler üst üste gelince kirasını çıkaramayan berber dükkanı kapandı. o günden sonra; güzel havalarda babam abdullah amca'nın karşıyaka'daki gecekondusuna gider bahçesinde tıraş olur, hava kötüyse abdullah amca takımlarını alır bize gelir babamı evde tıraş ederdi.

    2009 yılında önce istanbul'dan levent'ten bir hastalık haberi geldi, ardından babam - belki de ciğerci dükkanının o en güzel etleriyle tetiklenmiş gut'un sonucu olarak- böbrek yetmezliğine yakalandı, aylarca hastanede yattı. berber apo duman altı dükkanın doğal sonucu ile verem oldu, sanatoryuma yattı.

    sonra bir gün abdullah amcanın vefat haberi geldi, ben yurt dışında görevdeydim o zaman. hastanedeki babam cenazeye bile gidemedi. ardından babam bypass oldu, levent geldi hastaneye ilk herhalde, "vayt nuri ne oldu lan sana?" dedi. inanılmaz bir moral oldu babama o an. babamın hastalığı ortaya çıkmadan evlilik kararı almıştık. erteleyelim demiştik de babam razı olmamıştı. kız isteme işini "levo" üstlendi duyunca tabi, sonra nikahta da şahidim oldu.

    nikahtan bir yıl kadar sonra kalp-böbrek ve akciğer yetmezliği ilerleyen babam günde 30-40 ilaç, haftada üç gün diyaliz ve bir süre sonra da solunum kolaylaştırıcı makineler ile yaşadı evde. berber apo öldükten sonra, pek saçı çıkmadı lan babamın. az çok çıkanı da annemle kız kardeşim keserdi o uyurken.

    2013 yılında kaybettik babamı. levent hasta olduğu için gelemedi cenazeye, aradı annemi konuştular. helalleştiler. zaten çok geçmedi levent de ayrıldı aramızdan, onu duydunuz çoğunuz; levent kırca'ydı.

  • yıllar sonra değiştirdiğim eski berberim ile karşılaşacağız diye ödüm kopuyor. dün akşam eski berberimin önünden geçmemek için yolumu değiştirdim.

    işte bunlar hep sadakat.