erkeği kadının gözünde bir anda yücelten davranış

  • hayatımın tartışmasız en kötü gününü geçiriyorum, bir bankta oturmuş neye üzüleceğimi şaşırmış bir şekilde ağlıyorum. detaya girmemin lüzumu yok ama şöyle izah edeyim;o gün öldüm. yaşamış olduğum hiçbir acıyla kıyaslanamayacak kadar çok canım yandı, muhtemelen diyorum ölümdü o gün yaşadığım. neyse bankta ağlıyorum işte- ha bir de güzel giyinmişim hem moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum hem de keriz gibi hala güçlü falan görünme peşindeyim. herneyse işte bir devlet dairesinin bahçesindeki bankta elimden kayıp giden telefonum yerde, kusursuz makyajımın içine eder şekilde ağlıyorum. çaresizlik, hayalkırıklığı, yalnızlık yani her şey var o an adeta bir hüzün kokteyliyim. uzaktan halk arasında keko diye tabir edilen, facebook profili uluyan kurtlardan geçilmeyen, telefonu sibel canın adını dağlara yazdııım yariiim şarkısıyla çalan bir memur göründü. üç sene kadar önce bir evrak götürmüştüm, işlemlerini yaparken bilgisayarı bozulmuştu, bana da otur düzelene kadar demek zorunda kalmıştı. çay da söylemişti yanılmıyorsam. orda tanışmıştık ama selamlaşmak haricinde bir diyoloğumuz olmamıştı bir daha. gözgöze geldik. ben toparlanmaya çalıştım gözümü filan sildim ama nafile tabi. burnum kızarır ben ağlarken genelde. geldi yanıma oturdu noldu dedi hemen ama ben sesi duydum şıp şıp damlıyor gözlerden lanet damlalar durduramıyorum. shvdjsdhjdhdjs lan yazarken yine damlamaya başladı djdbdjdhd. neyse işte ben avcumun içini filan çimdikliyorum ki acıdan dikkatim dağılsın ağlamayayım. neyin var noldu dedi tekrar. ne dedim tam hatırlamıyorum da galiba çok üzülüyorum falan demişimdir. sonra kafayı kaldırdım da yüzüne baktım. abi adamın yüzünde üzüntüyü gördüm ya. yani nasıl anlatayım. ben de hiç beceremem böyle şeyleri de dedi. konuşmayı falan hiç beceremem ama istersen oturalım böyle dedi. kimse yalnız üzülmemeli dedi. ulan allahın yedi kat yabancısı adam. geldi benimle orda yarım saat oturdu. ben ağladım o da yanımda oturdu. sonra ben sustum artık. ne yaşadın bilmiyorum ama geçecek dedi. bi tane peçete verdi. sonra arkadaşlarımdan biri geldi falan o da gitti.
    merhamet, şefkat. muhtemelen normal bir günde otursak konuşacak hiçbir ortak konu bulamayız. bambaşka hayatlardan, sosyal çevrelerden geliyoruz. ama o adam hiç tanımadığı birini, sırf ağlarken gördü diye yanına gelip, yarım saat oturup, teselli etmeye çalışacak kadar iyi yürekli biriymiş. biraz ahmet kaya introsu tadında olacak ama ben orada yaşadığım o zor günde, bir dakikacık bile olsa yüzünü görmeye ihtiyaç duyduğum, ama o bir dakikayı benden esirgeyen hatta sırtını dönen insan yerine beni hiç tanımayan birinin tesellisiyle kendime geldim. erkek kadın fark etmiyor bence. bir insanı yücelten onun yüreğinin güzelliği oluyor.

  • misal;
    çift olarak arkadaslarla yemektesiniz içeri dikkat çekici bir kadın girdi masanızdaki tüm herifler dönüp bakıyor eşleri komada, siz o sırada kızarkadasınıza karınıza eğilip ulan ne karılar var be diye bahsedin. o kadına bakmaya tenezzül etmeyin. işte o an siz bir numarasınız.
    bana dua edeceksiniz. hadi bakiim