ekmeğini yediğin devlet

  • 26 yıllık boktan hayatım boyunca duyduğum en şuursuz kalıplardan biri. belki zirvede belki ikinci.

    arkadaşım devlet hayrına mı veriyor? bir ülkede -ki türkiye oluyor bu- açlıktan, fakirlikten ölen, intihar eden insanlar varsa kim devletin ekmeğini yiyor olabilir? devlet bünyesindeki birkaç istisna mevki hariç herkes çalıştığı için kazanıyor parasını. bu kalıbı kullanırken de sanki türkiye çok özel bir yermiş de, bütün vatandaşlarına 12 yaşından itibaren kayıtsız şartsız her ay üç bin lira para veriyormuş gibi bir vurgu veriyorlar.

    hangi ülkede doğarsan doğ, çalışıp ekmeğini kendin kazanmak zorundasın. ülkedeki şartlar iyi olur ya da kötü olur, tartışılır. vatandaşa, öğrenciye sırf bu nitelikleri yüzünden karşılıksız para veren gelişmiş ülkelerde de yine kendi parasını kazanan çoğunluğun huzurunu idame ettirmek için yapar devlet bunu. yani yine toplumun iyiliği için yapılır.

    devlet, basitçe, insanların huzurunu tahsis etmesi gereken bir organizasyon ya da kurum olarak tanımlanabilir. türkiye'de ise tapılan bir kurumdur devlet. sanki tüm toplumun değil, sadece onu yalayanların, ona övgüler dizenlerin, onu sapıkça yüceltenlerin huzurundan sorumluymuş gibi hareket edilir. devleti eleştiremez, yanlış yaptığı şeyleri söyleyemezsin. devlet daima en doğrusunu yapar, bilir. ona karşı bir şey söyler, eleştirirsen hemen zindana atılırsın, hain ilan edilirsin, hakkında ''gereği yapılır'', iyiliği için de çalıştığın toplum nezdinde iftiralarla itibarın karalanmaya çalışılır, çamur atılır, alçakça linç edilirsin, ezilirsin, tehdit edilirsin, yeri gelir öldürülürsün. sıfatın, yaptıkların, ülkeye kazandırdıkların ne olursa olsun göreceğin muamele aynıdır. iktidarda kim ya da hangi görüş hakim olursa olsun, onları o konuma getiren de yine mevcut devlet anlayışı olduğundan devlet yalayıcıları daima refah içinde yaşar, başlarına bir şey gelmez. bugün, ulus, milliyet, din vb. kavramların, insan faktörünün önüne geçtiği, kör ettiği türkiye ve benzeri tüm ülkelerde aynı aptal ve sakat devletçilik anlayışı hakimdir. apaçık bir şekilde halkı bu değerler üzerinden sömürme üzerine kurulu bir anlayış vardır.

    dünyanın, vatandaşlarına* en fazla zulüm eden, onları açlıkla, fakirlikle sınayan, kaos yaratmakla tehdit eden, çıldırtan, delirten, oecd'nin gelir dağılımı eşitsizliği listesinde (son listede dünya'da beşinci, avrupa'da birinciyiz) her yıl, hiç şaşmadan zirvede gezen* ülkelerden* birinde, böyle iğrenç, aptalca, bu kadar oksimoron bir deyiş türetilmesinin ve toplum tarafından benimsenerek olur olmadık her yerde bu kadar çok kullanılmasının tek açıklaması halkın çoğunluğunun ya gerizekalı ya da cahil olmasıdır benim gözümde. elbette devletin düzgün işlemesi, görevini layıkıyla yerine getirmesi için ona bakacak, onu gözeteceksiniz ama bu şekilde mi? ben başka mantıklı bir şey bulamıyorum bunca sıkıntıya rağmen devlet kavramına bu kadar ahmakça(!) kıymet verilmesine. ''lan o kadar denedik bu tuttu gibi. pek olmadı da gibi ama bunu da kaybetmeyelim bari...'' düşüncesi de olabilir bak.

    bacağım girsin devlete.
    gel beni al lan.
    gel beni al!