efendi erkeğin önünde sonunda kazanacak olması

  • hayatınız boyunca dinleyeceğiniz en serin hikaye budur gençler.

    örnek;

    bir kızı/kadını seversiniz.
    o serseriden diğer piçe dolaşır durur. arabası ile son ses mahallede dolaşan tiplere verir, siz üniversitede hayvan gibi ders çalışıp kariyer düşünürken, o akşam çağrıldığı evlerde içer sıçar kafa güzel iken hatalar yapar (yersen). şanslıysanız evlenmemiş ama artık sizden de bir gram zevk alamayacağı duruma getirilmiş şekilde (belki) size gelir. şanssız iseniz kucağında 2 çocuğu ile sizinle bir yerde karşılaşır ve ben seni hep sevmiştim ama aile baskısı işte, öyle şeyler yaşattı ki ailem bu hale gelmeme neden oldu falan der.

    buna kazanmak diyorsanız, galibiyetinizin tadını çıkarın. ve unutmayın; alışmış kudurmuştan beterdir. siz efendiliği bırakabilir misiniz? hah, işte karşınızdaki kişi de alışkanlıklarını bırakamaz. yani eninde sonunda aldığınız şey, sizin elinize bırakılmış ve pimi çekilmiş el bombasıdır.

    kadın kız örneği haricinde iş hayatında falan kazanacaksınız diyorlar ise size; o da yalan. başarınızı ve efendiliginizi pohpohlarlar yüzünüze karşı. ama arkanızdan taşak geçerler. siz kendinizi efendi diye tanımlar ve eninde sonunda kazanacağınıza inanırsınız, arkanızdan arkadaş dedikleriniz bile sünepe ezik der.

    efendi olmayın demiyorum. efendilik iyidir. ama eninde sonunda kazanacak olduğunuza inanmayın. en acı yol sizin yolunuz olur çünkü. hele bu devirde.

    edit: başlık efendi erkeğe itafen olduğu için içerik ona göre yazılmıştır. efendi kadınların eninde sonunda kazanacağı gerçeği başlığı olsa, içeriğin aynısını kadınlara da uyarlayabilirsiniz. eleman o fırlama hatundan bu fırlamaya koşturur durur. onlarla içer sıçar eğlenir her haltı yer, sonunda size gelip duruldum ben artık değiştim diyerek sizinle hayat kurmak istediğini söyler. ama alışmış yine kudurmuştan beterdir. aldatılır ve çok ağlarsınız. iş hayatında da ezerler de ezerler. sonuna göre tüm mutluluğunuzu emerler bünyenizden. efendi kadınların yolu da acı doludur. hele bu devirde...

  • iyilik eden, mükâfat beklediği an tefecidir, der, cemil meriç. efendilik, iyilik, dürüstlük, adil olma gibi insana dair temel hasletler, bir erdem değildir. insan olmanın temelidir bu değerler, ve bir karşılığı yoktur. kazanmak veya kaybetmemek için iyi, efendi, adil vb. olunmaz. sonunda kaybedecekse de, bu değerlerden vazgeçmemeli insan. çünkü, kazanmakla değil, şerefli bir hayat sürmekle mükelleftir insan. sonunda kaybedilse bile şerefli bir hayat sürmekten vazgeçilmemeli. meseleye böyle bakılırsa, sonunda kazanmayı veya kaybetmeyi umursamadan yola efendi gibi devam edilir. kazanmak kutsanır ve merkeze oturtulursa, insan kaybettiğinde, bir sonrakinde kazanmak için insanlığını da kaybeder. dünyanın bu kötü halinin sebebi de bu kazanma güdüsü değil midir. her koşulda, her ne pahasına olursa olsun kazanmak güdüsü. asıl kaybediş budur.

  • iki eliyle bir siki doğrultamayan kekoların kendine efensi demesi...

    ne kazanacaksınız oğlum? hadi o kız döndü dolaştı sana geldi diyelim. sana gelen kız ne olacak? kucaktan kucağa gezmiş, duvardan duvara vurulmuş, doggyde saçları çekilip kalçaları tokatlanmış, saksoda gırtlağına zorlanmış bir kaşardan fazlası değil..

    sen de bu kız sana gelince kazanmış olacaksın öyle mi? beynini sikeyim ben senin güzel kardeşim

  • bir umutla buraya gelip, okumak istediklerini arayan efendi erkek, hiçbir cinsel organımı kazanmayacaksın, önce burda bir anlaşalım. ofansif veya değil, işin gerçeği budur sevgili kardeşim, kazanmayacaksın, "kazanmış" gibi hissettirilip, üzerine hayatının ihalesi bırakılacak, şimdiden kabullen veya uyanık olmaya başla ki sonradan ağzın yanmasın.

    çokça bahsedilmiş, gerçekten kendi önüne bakmaya devam et. özellikle iş, kariyer ve geleceğin açısından. yirmili yaşlarındayken avuçların sıvazdan harap oldu, hala arşivin bilgisayarının gizli bir klasöründe duruyor ve her seferinde aynı yöntemle deneyip, sıçtıkça kadınlara lanet ediyorsun. hatanın yarısı kadınlardaysa, diğer yarısı da sendedir, bunu açık açık söyleyeyim. bunları okumak da kesinlikle işine gelmiyor, bunun da farkındayım fakat kendini kandırıp, gerçeklerden kaçtıkça daha rezil şekillerde sıçmaya devam edeceksin, bilesin.

    yine yirmili yaşlarında o kızlar suratına bile bakmadı, seni bir çeşit hamamböceği, bir çeşit kımıl zararlısı gibi gördüler, yeri geldi taşak yaptılar, yeri geldi hesap kitlediler, yeri geldi eve, okula, hatta sevgililerinin evine servis yaptırdılar, evet bu onların huyu, onlara göre de çok normal ve tabii bir davranış, sen bunları hala hayallerde yaşayan minnoş zihnine yedirmeye çalışırken, o kızların hepsi, olabilecek en abuk subuk yerlerde, itin uğursuzun altında hayvanlar gibi inleyerek boşalıyor ve bundan da deli gibi zevk alıyorlar.

    aklın hala kesmiyor olabilir, doğrudur. en hanım hanımcık dediğin, evinin kadını, çocuklarının anası yapmak istediğin kızlara gizli kapaklı yerlerde çok ayıp şeyler yapıyorlar. "yapmaz" deme, yapar; "etmez" deme, eder. o an sadece "öyle ister" ve yapar, hiçbir şey de yapamazsın.

    okulu, askerliği bitirdin, görece iyi de bir işe girdin, ailen de biraz arka çıktı ve kendi ayaklarının üzerinde durmaya çabalıyorsun, harika. işe girdikten yaklaşık iki sene sonrasında, büyük değişimler geçirmeye başladın, para sayesinde yürüyüşün bile değişti, alım gücün sayesinde çok farklı, çok değişik bir "sen" olmaya başladın, yaşın da yavaş yavaş otuza yaklaşıyor. artık çocuk değilsin, ufaktan olgunluk belirtileri de var, dışarıda bunların olumlu dönüşlerini farkettiğin zaman için bir hoş oluyor, gayet güzel.

    bir anda, insan kaynaklarından merve'nin sana daha bir farklı baktığını, sana apartmanda selam bile vermeyen komşu kızı gizem'in her sabah ve akşam güleryüzle seninle muhabbet etmeye çalıştığını, takıldığın mekanda tanıştığın gözde'nin saçma sapan geyiğini uzatmaya çabaladığını ve aile dostları vasıtasıyla tanıştırıldığın gamze'nin seni yiyecekmiş gibi kesmeye başladığını ve seneler önce seni aşağılayarak reddeden bahar'ın facebook messenger'daki "naber??? çok değişmişsin!:)" mesajını farkettin. içten içe götün kalktı ve istanbul'u yeniden fethetmiş gibi hissettin. ulan şu erkek egosu her şeyi yaptırır insana.

    sevgili kardeşim, işini, ekmeğini eline alıp, tek başına düzenini kurmak isteyen erkeğe, toplumun, devletin, hükümetin ve halkın alerjisi vardır. yaptığın ya da yapacağın birikim ve elde edeceğin kaynağın önemli bir kısmını belirli şekilde bu düzene hibe etmek zorundasın. ayıp değil mi? neden hep kendini düşünüyorsun?

    işyerlerinde, sosyal ve gündelik yaşamda, bekar adamın neden itin götüne sokulup çıkarıldığını belki biraz öğrenmişsindir. içinde bulunduğumuz toplum, herkesten ve her bireyden payını almak ister. yok öyle sadece kendine kazanıp, kendine yaşamak. en azından bunu yaşıtın olan bir dişi bireyle paylaşman gerekiyor. çünkü bekarsan, serserisin; potansiyel sapıksın, itsin, kopuksun ve zararlı bir bireysin. senden her türlü tehlike gelebilir. yersen.

    konuyu gerektiği yere kadar dallandırdım sanırım, sadede geleyim, ikimizin de gazı çıksın, rahatlayalım. sevgili kardeşim, burada bahsedilen "önünde sonunda kazanmak" olayı, aslında merve, gizem, gözde, gamze ve bahar'ın biyolojik saatlerinin artık baya bir ilerlemiş olması ve gitgide yaşlanıp, çirkinleşmelerinden ötürü meydana geliyor. eskisi kadar taze ve güzel değiller; genç hemcinsleriyle rekabet edemiyorlar ve üzerlerindeki ilgi inanılmaz azalıyor. yirmi yaşındayken onlarca, belki de yüzlerce talibi olan bu hanım kızlar, bu dönemlerini hunharca partileyip, elin itinin, uğursuzunun altında meze olarak geçirdikten sonra, artık evlenip yavrulamak gereği duyuyorlar. çünkü bunu yapmazlarsa, onlarla ilgilenecek kimse olmayacak, ayrıca en başta aileleri olmak üzere, toplum tarafından ayıplanıp, aforoz edilecekler. bunu çok iyi biliyorlar.

    tam bu esnada da devreye sen giriyorsun sevgili efendi kardeşim. doğru dürüst seks yapamamışsın, kadına olan açlığın, kazandığın paraya rağmen bas bas bağırıyor. hep iyi olmaya, insanlara saygılı olmaya çalıştın, hatta hayatındaki çoğu önemli kararı alırken dahi vicdanına kulak verdin. büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgi dolu oldun. para da kazanıyorsun, hep o "özel kadını" bekleyip durdun. bir de bakmışsın ki o "özel kadın" aslında tam da dibindeymiş! bak sen şu işe. ne kadar da şairane. aynı romantik komedi filmlerindeki gibi. bahsettiğim tüm bu şeyleri, o kadınların hepsi it gibi biliyor ama bunu sana sezdirmiyorlar orası da apayrı başlık konusu.

    hayatının daha önceki kısmında, lisede, üniversitede ve diğer zamanlarda kadınlarla ilişkilerin nasıldı efendi kardeşim? şimdi burası da önemli. yine açık konuşacağım. hayatında, kadınlar sana daha önce saygı duymadıysa, kötü bir haberim var kardeşim: muhtemelen bundan sonra da duymayacaklar.

    bir anda "değişen" ilişkiler, kısa bir flört, "paket program halvet, ertesi sabah beni affet" modu, sahiplenme safhalarından sonra, bekaret konusunu açacaksın ama yüzüne bakmağa kıyamadığın o "özel kadına" bunları yakıştıramayacaksın. hadi yakıştırdın, "özel kadının" sana bekaretin beyinde olduğunu, hangi çağda yaşadığını sorup, öfkelenecek ve seni bırakıp gitmekle tehdit edecek. seni suçlu hissettirdi, ipleri eline aldı ve aynı anda kendini gökten düşmüş bir meleğe çevirdi. sen de sesini çıkarmadın. çıkarmak da istemedin. sonrası malum: söz, nikah, düğün (belki çocuk) ve geçimsizlikler, kavgalar, sancılı bir boşanma ve kapanış.

    sevgili efendi kardeşim, seni bir anda çok tatlı bulmaya başlayıp, seni ilgi odağı yapan o hatunlar var ya? o hatunlara yirmi yaşındaki gençliklerini ve güzelliklerini tekrar geri ver, seni yine siktir eder, yine altına girdikleri o itin, uğursuzun peşine giderler, seni temin ederim. artık ayağa düştükleri için, zamanında reddettikleri adamların kıymetini biliyormuş gibi davranmak, onlar için çocuk oyuncağı. sana öyle bir yedirirler ki ruhun bile duymaz.

    güldük, eğlendik ama ev kirasını, elektrik, su, telefon, elbiseler ve makyaj malzemesi giderlerini kim ödeyecek? tabii ki de sen ödeyeceksin efendi kardeşim? zaten o hatun bunun için geldi sana? seninle ilgilenmiyor, faturaları ödeyecek, maddi ve toplumsal ameleliği yükleyebileceği bir keriz arıyor. o da sensin efendi kardeşim.

    sevgili efendi kardeşim, üzülerek söylüyorum ama sen kadınlar için sosyal bir yükümlülüksün sadece. toplum, evliliğe ve aileye bu kadar önem verip, yüceltmeseydi tangasında bile olmazdın. o yüzden kendine çeki düzen ver, uyanık ol. devir efendilik devri değil, ağır orospu çocuklarının devri.

    ha, sen buna "kazanmak" deyip, tekrar gözlerini kapatırsın, orası senin bileceğin iş. "kazanmak" ha? hassiktir lan ordan...

    not: genel imla noktalama hataları, anlatım bozuklukları ve anlam açısından kopuk ve savruk bir entry oldu, kusura bakmayın.

    edit: "cinsel organımı" kısmına takılanlar olmuş. "hiçbir skimi kazanamayacaksın" yazmak istemediğim için bu şekilde yazdım, saygılar.

  • efendi erkek: aşkım seninle bir şeyler paylaşabilir miyiz?
    kız: üff spk ya sus bi dha msj atma üff.s.s.s.s.

    piç erkek: domal lan!
    kız: tmm aşkm hmn.

  • piç erkeğin piç ettiği kaşar kezbanı kazanacaktır.
    aslında kaybetmiştir ama o kadar efendidir ki kazandığını zannedecektir.

    şu adama efendi demeyin amk her zeminde kaybedendir efendi adamlar.

  • efendilikten kasıt kibar, naif, iyi huylu, barışçıl, vefalı ve düşünceli olmaksa yanlış kere yanlış önerme.

    tarihe geçmiş efendi erkek yoktur.
    bugün yüzlerce, binlerce yıl sonra hala isimleri çocuklara verilen iskender, attila, cengiz han, fatih, arthur, richard, ivan, petro gibi hükümdarlar efendi filan değillerdi.

    keza hiçbir barışçıl kral veya sultan yoktur ki tarihte başarılı sayılsın.

    efendi sanatçı yok denecek kadar azdır.
    misal, en iyi yazarlar efendi değildir. dostoyevski kumarbaz ve hovardadır. jack london serseri, serüvenci bir denizcidir, jack kerouac avaredir, bukowski ayyaştır...

    ne sağ ne sol; siyasi figürlerin hiçbiri efendi değildir. lenin, humeyni veya che guevara'nın efendi bir erkek olduğunu düşünsenize!

    köydeki ağa, kasabadaki tüccar, şehirdeki işadamı, metropeldeki müteahhit efendi değildir.

    efendi erkek ancak genç yaşta kendi gibi bir efendi kız bulup kendini çevresinden soyutlayabilirse huzur bulabilir.

    yoksa hayatı boyunca başka hayatları seyreder; okulda seyreder, iş hayatında seyreder, tatilde otelin balkonundan seyreder; ve bir mucize olması için bekler ha bekler!

    ayrıca efendilik bir tercih değildir.
    efendi erkeklerin çoğu istese de (fiziken ve ruhen olağandışı bir değişime uğrayıp yaşadığı coğrafyayı değiştirmedikçe) efendiliğini değiştiremez!

    #68468240

  • (bkz: enkaz devralmak)

  • açıkçası artık inanmadığım durum. çünkü arz talep meselesi gibi bakarsak aslında kadınlar da efendi erkek istemiyor. bakmayın siz iyi bir erkek istiyorum dediklerine. uygulamaya koyduklarında nasıl erkekler seçtiklerini hepimiz görüyoruz.

    doğrusu hayatım boyunca efendi birisi olarak yaşadım. tabiki bunu güzel meyvelerini yedim. ama iş sevgili vs gibi olaylara gelince bir türlü o aşk denen ya da derin bir sevgiye ulaşamadım. efendi erkek olduğunu bildiğim arkadaşlarım da aynı şekilde. hani ben yakışıklı da değilimdir. ama yakışıklı olduğunu düşündüğüm arkadaşlarım da aynı durumda. demek ki olay tiple alakalı da değil.

  • efendi adam eninde sonunda kazanacakmis. 34 yasina geldim hala kazanamadim. katar ligi miyim ben bu yastan sonra mutlu olayim