doktorların dhy'sinin artık zorunlu olması

  • daha hala savcılar yapıyor doktorlar niye yapmasın diyenleri gördüğümüz olay.
    bak arkadaşım, bilal'e anlatır gibi anlatıyorum iyi dinle...

    bu savcılar nerden mezun oluyor? hukuk fakültesinden...

    hukuk fakültesi bitiren herkes savcı olmak zorunda mı? hayır, isterse "istediği yerde" serbest avukatlık yapabilir, hukuk bürosu açabilir, isterse noterlik yapmak için başvuru yapabilir. ha illa savcı olmak isterse de ayrıca sınava giriyor. yani seçime tabi...

    peki sistem doktora ne diyor? mecburi hizmet yapacaksın kardeşim, ister devletten, ister özel üniversiteden mezun ol, istersen yurtdışında tıp fakültesi okumuş ol, tc vatandaşı isen, türkiye'de özel hastanede bile doktorluk yapacaksan mecburi hizmeti tamamlamak zo-run-da-sın.

    peki mecburi hizmet yapmazsa devlet ne diyor? yapmazsa, lise mezunundan bir farkı yok, gitsin pazarda limon satsın ya da evde otursun. diplomanı da uzmanlık belgeni de geçersiz sayıyorum, hatta diploman da bende kalacak, el koyuyorum.

    bu kanun şimdiye kadar böyle idi, şu anda gündemdeki tasarı ne?

    şu andaki tasarıya göre devlet diyor ki, doktor önce pratisyen olarak mecburi hizmet yapsın, ancak o bittikten sonra uzmanlık eğitimi sınavına girebilir, branşına göre 4-6 sene süren asistanlık bitince uzman olarak bir daha mecburi hizmet yapsın, onu da bitirirse yan dal sınavına girebilir, 3 senelik yan dal eğitimi sonrası yan dal uzmanı olarak bir daha mecburi hizmet yapsın.

    e bu doktor domalsın da, yetmediyse bir de sikin bari...

    bir de denmiş ki;

    "oradaki halk halk değil mi? ölsün mü? çözüm önerin nedir?"

    bir kere işler doktor göndermekle çözülmüyor, benim mecburi hizmet yaptığım ilçe hastanesinde kardiyoloji uzmanı vardı ama anjiyo ünitesi yok, efor testi yapacak cihaz yok, o yok bu yok... e o zaman kardiyoloji uzmanı burda ne iş yapar kardeşim? hastanın ekg'sine bakıp, il merkezine sevk edecek. e onu pratisyen de yapardı, kardiyoloji uzmanını niye burada senelerce çürütüyorsun? ha pardon, hocaları tam gün yasası ile özele gönderip fakülte kontenjanlarını da üç katına çıkardığınız için tıp fakültesi eğitimini bok etmiştiniz değil mi? o yüzden pratisyenler de ekg okumasını bilmiyor. bak onu unutmuşum...

    ondan sonra hastanenin "kağıt üzerinde" yoğun bakım ünitesi var, ama "birinci düzey yoğun bakım ünitesi". yani noluyor birinci düzey olunca? monitörler falan var ama mekanik ventilatör yani solunum desteği sağlayacak sistem yok. e o zaman bu nasıl "yoğun bakım" kardeşim? burada anestezi uzmanı göndersen ne olur, göndermesen ne olur? sabaha kadar suni solunum mu yapacak anestezi uzmanı? durumu bozulan hastayı sevk edecek işte... sevk memurundan ne farkı var?

    bir biyokimya laboratuvarı var, allah'a emanet, hastadan bir kan istiyorsun, sonuçlar bir aşırı düşük çıkıyor, bu kadar da olmaz ya, bir kontrol isteyelim diyorsun, bu sefer de aşırı yüksek çıkıyor. kafayı yedirtirler insana...

    e hal böyleyken sen bu hastaneye beyin cerrahisi kadrosu açmışsın, kimseyi tutamıyorsun. pardon da, mecburi hizmet ile buraya gazi yaşargil'i atasan, bir tane beyin ameliyatı yapmadan mecburiyi bitirir, çeker gider adam...

    bunu anlatıyorum ama bu sadece doğu'da böyle imiş, batı'da her şey düzgünmüş gibi algılamayın. afyon'un ya da balıkesir'in herhangi bir ilçesinde de teknik imkanlar bundan hiç farklı değil. orada doğu'dan farklı olarak en azından can güvenliği endişesi taşımayız diye batı'yı yazıyor insanlar...

    "birileri de sağlığın varlığını sağlamalı. o da sana düşüyor kardeşim."

    doğru birileri sağlık hizmetlerini gerçekleştirmeli, ama o "birileri" sadece doktorlardan ibaret değil, ben doktorum, dahiliye uzmanıyım, boynumda bir tane steteskop var, yani ben tıbbi bilgiden, emekten ve steteskoptan ibaretim...

    mecburi hizmet yapmaya giderken, yanımda diyaliz makinesi ya da yoğun bakım ünitesi falan götürmüyorum.

    o tarz hizmetler ve fiziki eksikliklerin giderilmesi yöneticilerinizin işi. milyar dolarlık saraylarından, makam arabası filolarından arttırdıkları bütçe ile yapsınlar bir zahmet, tabii bütçe arttırabilirlerse...

    yukarıda saydığım bütün bu eksiklikleri giderdiğin zaman oraya gönderecek doktor bulman da şimdiki kadar zor olmaz, ankara'da izmir'de çalışan doktordan daha fazla sabit maaş verir bulursun, hatta çalışılan bölgeye göre, kürtçe / arapça / zazaca bilen doktora daha da fazla maaş verirsen o bölgenin insanı olan doktorlar için daha cezbedici olur, edirneli doktorlarla hakkarili hastalar da karşılıklı anlaşamamaktan kaynaklı saçma sapan durumlara düşmez.

    ama her şeyi isteğe bağlı yapacaksın, mecburi değil...

    uluslararası sözleşmeleri çiğnemeyeceksin...

    tc anayasasındaki çalışma hürriyetini çiğnemeyeceksin...

    hak ihlali yapmayacaksın...

    hastalar doktorlardan sayıca daha kalabalık ve oy potansiyeli daha fazla diye hastaların mağduriyetini gidermek için doktorları mağdur etmeyeceksin...

    ki o içi bomboş tamtakır hastanelere de hükümet iki tane "uzman" doktor gönderdi diye kimsenin mağduriyeti de azalmıyor, sadece göz boyuyorlar, bunu kendileri de bal gibi biliyorlar ki kendi yakınları hasta olunca memleketten ankara'ya getirip milletvekili yakını olduğu için en kral hastanelerde ücretsiz tedavi ettiriyorlar.

    sözün özü, güçleri gariban doktora yetiyor...

    "sanki eline silah verip ışid'e karşı savaşmaya yollamışlar gibi bu ne arkadaş?"

    ışid ile savaşmaya yollasalar gene iyi, zırhlı araçların patlatılıp pert olduğu ateş hattına kıçıkırık ambulanslarla giriyoruz, daha ne olsun?

    olmaz olmaz ama olur ya, ışid ile savaşmaya niyetleri olsa idi, ona da önce doktorları yollarlardı emin ol, sen kısa dönem askerlik yaparken, doktor üstüste yaptığı mecburi hizmet yetmemiş olacak ki, mecburi uzun dönem askerlik yapıyor, orda da seçme şansı yok. hatta pratisyen olarak gidenlerin önemli bir kısmının askerliği komando timleri ile birlikte operasyonlarda geçiyor...

    not: bir de hangi savcı korumasız geziyormuş merak ettim, yolsuzluk dosyaları yüzünden sürülen savcılar falandır belki, onun haricinde ben bu yaşıma kadar üçten az polisle gezen savcı görmedim. hatta göremedim desem, o daha doğru olur, mecburiye ilk başladığım zaman bir olay oldu, şikayetçi olmak için savcılığa gittik, sekreteri geçemedik, dilekçe yazsınlar ben sonra bakarım buyurdu savcı bey. o dilekçenin akıbeti ne oldu bilmiyorum. herhalde şikayetçi doktor olduğu için kovuşturmaya gerek görülmemiştir...

  • deli saçması bir olay.
    bu tarz haberlere "ohhh olsun, doktorların da biraz burnu sürtülsün" diye tepki veren adamların fındık kadar aklı yok. siz bunlara ehe mehe diye sevinirken sağlıkta dönüşüm projesi adı altında ne kazıklar yediğinizin farkında bile değilsiniz...

    yaşananları madde madde sayıyorum;

    1) randevu sistemi geldi, hastane kuyrukları bitecek dediler, heyoooo dediniz...

    şimdi sistem 3 dakikada bir poliklinik randevusu veriyor, siz daha şikayetlerinizi sayamadan doktor reçetenizi yazmış oluyor...

    2) sevk almak kaldırıldı, isteyen istediği hastaneye gidecek dediler, olleeey çektiniz...

    şimdi üniversite hastanelerinde ancak aylar sonrasına randevu alabiliyorsunuz...

    3) mecburi hizmet yasası çıktı, her ilçeye, herkesin ayağına "uzman" doktor göndereceğiz dediler, gitsinler tabi ne ayrıcalıkları var dediniz...

    ayağınıza kadar gelen o "uzman" doktorlar, hiçbir imkanı olmayan o ilçe hastanelerinde 2 senede paslanıp "il merkezine sevk uzmanı" oldu çıktı, mecburi hizmeti biter bitmez de çekti gitti...

    4) doğu'ya da "uzman" göndereceğiz dediler, açılım dediler, analar ağlamasın dediler, megri megri dediniz...

    doğma büyüme oralı doktorlar bile terörden kaçıp giderken, tek kelime kürtçe bilmediği halde şırnak'a atanan doktorlar ile anlaşamadınız, sadece karşılıklı bakıştınız...

    gene ağlayan doktorun anası oldu...

    5) tam gün yasası geldi, muayenehaneler kapanacak dediler, ohh olsun doktorlara, muayenehane çilesi bitti dediniz...

    üniversitelerde bir tane hoca kalmadı, hepsi özele geçti, artık muayenehaneye değil, direkt olarak özel hastanelere gidiyorsunuz, paranız yoksa da üniversite hastanesinde başıboş kalmış asistan doktorlara ameliyat oluyorsunuz...

    6) doktor sayısının artması lazım dediler, her yere tıp fakültesi açtılar, eski fakültelerin kontenjanlarını iki üç katına çıkardılar, bizim köye de tıp fakültesi isteriz dediniz...

    çok değil 5 sene sonra, bir yakınınız kalp krizi geçirdiğinde hoca görmeden, hasta görmeden, kadavra görmeden tıp fakültesinden mezun olan çoluk çocuğun eline kalacaksınız, haberiniz yok...

    7) artık hasta hakları var, canınızı sıkan doktoru şikayet edin dediler, şimdi yandın proseför yaktım çıranı dediniz...

    doktorlar sizinle muhattap olmaz, ilacınızı kullanmayınca size kızmaz oldular, sizin sağlığınızı sizden çok umursayı ise zaten çoktan bıraktılar, farkında bile değilsiniz...

    8) malpraktis yasası çıktı, ameliyat iyi geçmezse hemen dava aç, çatır çatır tazminat alırsın dediler, parayı duyunca ağzınız sulandı, hemen mahkemeye koşup hacı dedenizin mezarını bile açtırdınız...

    defansif tıp yükselişe geçti, devlet hastanelerinde cerrahlar üç kuruş döner sermaye aldıkları ortamda yüzbinlerce liralık tazminat davalarını göze alamaz oldular, çok riskli vakaları ameliyat etmemeye başladılar. zor bir ameliyat olacaksanız da size mecburen yine özel hastane yolları gözüktü...

    9) genel sağlık sigortası geldi, sağlık güvencesi olmayan kimse kalmayacak dediler, yess be dediniz...

    şimdi size her ay 300 lira prim borcu çıkarıyorlar...

    yetmiyor bir de eczanede muayene parası, reçete parası, sorma ver parası derken elli kalem para alıyorlar...

    10) daha bunlarla ilgili hiç abartısız 50 madde yazabilirim ama hadi sadede geleyim, şu son olayda bakıyorum gene oh olsun doktorlara moduna geçmişsiniz...

    canım benim, minnoşum, tottişim, a benim sivri zekalım, sen sanıyor musun ki üniversite sınavında ilk bine giren adamlar 13-14 yıl tıp eğitiminin üzerine enayi mi ki 2 yıl pratisyenlik, 2 yıl uzmanlık, 2 yıl yan dal derken 6 sene mecburi hizmet yapsın?..

    hem de bunu, sizin 6 gün bile dayanamayacağınız her gün çatışmaların olduğu, mayınların patladığı, mermilerin-roketlerin havada uçuştuğu yerlerde kendisinin ve ailesinin hayatını tehlikeye atarak yapsın?..

    biraz kafası çalışanlar bütün bunları yapana kadar 6 ayda bir yabancı dil öğrenir, basar gider yurtdışına...

    gitmek istemeyenler de uzmanlık ve yan dal ile hiç uğraşmaz, pratisyen olarak kalır, "önce dahiliye sonra da onun üzerine onkoloji uzmanı olacağım diye debelenip bütün gençliğimi mecburi hizmet yaparak mı geçireyim?" der...

    ve siz yine üniversitelerden istifa eden hocalardan boşalan kadrolara apar topar yerleştirilmiş kerameti kendinden menkul badem bıyıklı "hocalara" kalırsınız...

    bir şey söylersiniz, okut geçer derler, apışıp kalırsınız...

    şaşırmayın, bunlara siz prim verdiniz...

    o yüzden öncelikle bir kendinize çeki düzen verin, doktorlar bir tarafta hastalar karşı tarafta gibi düşünmeye bir son verin.

    kendinize sadece şu soruyu sorun;

    özel hastane sahibi sağlık bakanı mı benim tarafımdadır yoksa devlet hastanesinde nöbet sonrası akşam mesai bitimine kadar çalışmaya devam eden doktor mu?..

    doktorlar sizin düşmanınız değil, hatta doktorlara gol atıldı diye sevindiğiniz her durum döner mutlaka bir taraftan size de dokunur...

    doktorun huzursuz ve mutsuz olduğu yerde, hastanın huzurlu, mutlu ve sağlıklı olmasına imkan yok...

    bunu bilin, buna göre davranın...

    edit: işi gücü başından aşkın bir adam olmasam, her gün sözlükte gazeteye köşe yazısı yazar gibi paragraflarca eleştiri yazsam, bir allahın günü bile konu sıkıntısı çekmem...

    bir iktidar;

    sağlık sisteminden terörle mücadeleye,

    eğitim sisteminden sınav güvenliğine,

    hukuk sisteminden dış politikaya,

    turizmden milli istihbarat teşkilatına,

    iç güvenlikten tarım politikalarına,

    iş kazalarından kişisel verilerin korunmasına kadar

    ellerini attıkları her şeyi ama her şeyi ellerine yüzlerine bulaştıracak kadar beceriksiz olabilir mi ya?..

    bunlar, en büyük uzmanlık alanları olan yolsuzlukta bile, kapalı kapılar ardında dünya aleme rezil olmadan rüşvet alıp vermesini dahi beceremeyecek kadar aciz ve beceriksiz adamlardır.

    tarihe not düşülsün.

  • sikin doktorları sikin. bir böyle sikmemiştiniz sikin. 6 yıl biter mecburi hizmet çıkar. dahiliye biter mecburi hizmet çıkar. yan dal biter mecburi hizmet çıkar. benim çocugumun benim annemin benim eşimin hiç anlamı yok, varsa yoksa sizin politikalarınız; varsa yoksa sizin politikalarınız yüzünden boşalan yerler, istifa eden doktorlar ve onların doldurulacak yerleri. bu amınakodugumun ülkesinin hangi fakültesinde ne eğitimi veriyorsunuz lan. ne eğitimi verdiniz de mecburi hizmetle karşılığını istiyorsunuz. tam gün yasasıyla anasını siktiniz üniversitelerde hoca kalmadı, performans yasasıyla hekimleri birbirine düşürdünüz huzur kalmadı. 35 yaşımdayım halen güneydoğunun merkezinde mecburi hizmetteyim. anamı daha bir kere hastaneye götürememişim. memleketimde hekimlik yapamamışım, bu hizmet puanı yüzünden de ölene kadar yapamayacağım. sikin hepimizi sikin. sikilecek yerimiz kalmayana kadar sikin. gün sizin gününüz.

    edit: küfürler için herkesten özür dilerim.