dinden sonra vatan sevgisini de kaybetmek

  • "okumuş" kalabalık arasında hızla yayıldığı söylenebilir..

    öncelikle;

    dünyada bedeli olmayan hiçbir şey görmedim.. muhtemelen değersiz hayatım akıp giderken aval aval etrafıma baktığım için ben yakalayamamışımdır diyeceğim ama rahmetli newton amcamın hareket yasaları da diyor ki: her etki eşit bir tepki bulur karşısında.. hiçbir eylem veya eylemsizlik hali bedava değil.. büyük veya küçük her durumun bir bedeli var.. sevgi de bu durumda bir istisna değil.. sevgi bedava değil..

    bunu cebe attık mı..? attık..

    peki..

    güzeller güzeli asya'nın iç sesi "sevgi neydi" diye sorduğunda cevabı da biliyordu aslında.. temelde bu bir soru değil bilakis mecburi bir kabullenişti.. asyacığım "emek" falan dedi ama sevgi dediğin varsa vardır, yoksa yoktur.. ve aslında bizim ahu gözlü asya emek vereni de sevmedi hakikatte.. ona mecbur kaldı.. sevginin herhangi bir türüne (karı-koca sevgisi, yeğen sevgisi, torun sevgisi, evlat sevgisi, meslek sevgisi, vatan sevgisi, din sevgisi...vs) samimiyetle sahip olan, yani gönülden seven kimseler arkasına "acaba mı?" diye bakmazlar.. tereddüt etmezler.. asya tereddütlüydü.. ayakları cemşit'e doğru ama geri geri gidiyordu.. gittiği yeri sevmiyordu.. sadece ona mecburdu.. asya zekiydi.. emniyetli limanları, onları sevmese de görüp tanıyacak kadar zekiydi.. ilyas çok matah bir herif olduğundan söylemiyorum bunları.. konumuz asya'nın (sizlerin) gönlündeki duygunun adını doğru koymak.. dışarı değil içimize bakabilmeyi ve kendimize karşı dürüst olabilmeyi sağlamak..

    sizler de zekisiniz.. ama kusura bakmayın, asya kadar olamıyorsunuz.. çünkü asya dümeni güvenli bir limana kırarken bile sevdiğini düşünüyordu.. muhtemelen ömrü boyunca kocasına her sarıldığında aklına öyle veya böyle ilyas gelecekti.. o, fiilde cesaret edemese de gönlünde sevgisine sadıktı.. fakat siz önceden sevdiğiniz bir şeyi sevmemeye başlamaktan bahsediyorsunuz.. özür dilerim ama; samimi değilsiniz kendinize karşı..

    insanın herhangi birini veya bir şeyi sevmeyi/sevmemeyi seçebildiğini mi düşünüyorsunuz cidden..? bilinçli tercihle sevgi yeşertilebileceğini mi zannediyorsunuz..?

    durumunuzun iki makul izahı var:

    1- siz her türden meyillerinizi "tercih" sanıyorsunuz..
    2- asya gibi seçtiğiniz mantıklı nesne ve kişileri sevdiğinize inandırıyorsunuz kendinizi..

    uyandırayım; ikisi de birbirinden tehlikeli..

    bakın, bunca laf ettim ama içinde ne vatan, ne bayrak, ne din geçiyor.. çünkü mesele bunlar değil zaten.. problem çok daha derinlerinizde saklı.. onu çözmeden bu ayrıntılara girmeyin ki ileride pişman olmayasınız..

    bunca lafı eden kim ki? diye soracak olursanız zihninizde hemen basit bir resim oluşturayım.. birkaç saat önce, sabahın karanlık ve ayazı içinden geçen ağzı yüzü sarılı bir bisikletli tip vardı.. bu banka soyguncusu kılıklı eleman, hemen her sabah aynı saatlerde yanından geçtiği deniz kuvvetlerine ait nakliye gemisi palamar çözerken başını o yöne çevirip nizami bir selam çakıyor.. çünkü geminin kıç gönderinde nazlı nazlı salınan o dehşetli kızıllığa hayran..

    bu tuhaf adam neyi sevdiğini, neden sevdiğini size mantıklı olarak izah edemez.. eğer siz, sevdiğiniz herhangi bir şeye ait mantıklı sebeplerle gelirseniz ona, kuvvetle muhtemel halinize şaşıracak ama belli etmemeye çalışacaktır..

  • cevremde bir sekilde gerceklestigine sahit oldugum durum.

    muslumanliktan ateistlige/deistlige/agnostiklige gecis yapan insanlarda bir sure sonra vatan sevgisi algisi da kaybolabiliyor.

    tamamen kaybolmasa bile mutlaka azaliyor. bir sure sonra dine ve bir yaraticiya olan ilgilerini kaybetmeleri gibi dogduklari ulkeye olan bagliliklari ve sevgileri de azalmaya basliyor. daha nötr bi yaklasim oluyor. ki bu asla ihanet, hainlik seklinde degil. aitlik hissini kaybetmekle ilgili, benzetmese hata olmaz, bir iliskide karsi taraftan sogumak gibi.

    bu iki kavramin motivasyonunun hemen hemen ayni kaynaktan geliyor olmasi sanirim buna sebep oluyor.

    sanirim insanlar kendilerinin secmedigi, onlara dogustan verilen degerleri veya kavramlari bir sure sonra eskisi gibi benimseyemiyor.

    edit: bu degisimin sonsuz bir dongu gibi ilerleyip herseye duyulan bagliliktan yavas yavas izole olmaya donusmesinden korkuyor insan. boyle bir duruma girmekten cekiniyorum acikcasi. bunlardan uzaklastikca duygusuzlasacak miyiz? aidiyet olmadan mutlulugu nasil yakalayacagiz? yada duygusal bir evrim mi gecirecegiz?

    edit 2: bir tespitten cok bir gozlem bu.

    edit 3: bu durum, dogal bir dongu mu? yoksa gercekten sistemli isleyen bir dusunce manipulasyonu mu?

    not: hem amerika, hem cek cumhuriyeti hem de turkiyede ayri dinlere ve milletlere mensup insanlarda gozlemledigimi belirtmek isterim. yani aslinda evrensellesiyor da olabilir belirli bir kesim. bunda da hic bir sakinca goremiyorum.

    tesekkur: inanilmaz kaliteli mesajlar geldi su ana kadar. insanlarin konusasi, anlatasi varmis benim gibi.