dertleşmek istenen roman kahramanları

  • (bkz: ince memed)

    ankara-istanbul arasında mekik dokuduğum dönemde trende okuduğum hikayesi, beni yolun yorgunluğundan sıyırırdı. kitap setini bitirene kadar trenle gittim geldim , çünkü ince memed, dağların ve ovaların uzun uzun seyredildiği trenlerde okunurdu ancak.

    anavarza ovasını önümüze alıp dertleşmek nasıl da iyi gelirdi kim bilir.

    --- spoiler ---

    işte bunu yapmamalı. insanlarla oynamamalı. bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.

    --- spoiler ---

    değenlere senin kadar başkaldırmak, hatta ince memedim, kendi iyiliğime dahi olsa başkaldırmak isterdim.
    çakırdikeni, keven dikeni, devedikeni... ben de kendi dikenlerimi bir bozkır şehrinde ateşe verdim memed.

  • okuyucularda derin etkiler bırakan, birbirinden ilginç özelliklere ve hayatlara sahip olan roman karakterleridir.

    benim için ise zirvede oturan karakter hiç şüphesiz ki, jean valjean'dan başkası değildir. fransa'nın o ıssız sokaklarında kendisiyle bir iki kelam etmeyi çok isterdim. hapishane sürecinden sonraki inanılmaz değişimi üzerine derin bir sohbet gerçekleştirebilirdik.

    çok zengin, itibarlı ve makam mevki sahibi olduğu bir dönemde kendisinin yerine bir başkasının hapishaneye atılacağını öğrendiği an dünyevi tüm kazanımları bir kenara bırakıp, o masum adamı oradan kurtarmak için gece gündüz uyku uyuyamayan ve mahkemeye gitmesine engel olabilecek her türlü talihsizliği göz ardı edip, o mahkemeye bir şekilde yetişen bir adamın nasıl bu denli merhametli ve vicdanlı olabileceğine dair uzun uzun konuşabilirdik.

    muhtemelen onun her zamanki gibi yüzünde bir gülümseme belirir ve o sırada da piskoposu hayırla yad ederdi. yüksek olasılıkla utanır ve çok da geç olmadan evine çekilmek için konuşmayı pek uzun tutmazdı. hüzünlü bir dertleşme olurdu ve jean valjean ayrılmadan önce cebime beş yüz franklık bir banknot bırakırdı sanırım.

  • tabii ki alexis zorba . ondan başka kim insanin halinden böylesine anlar. hem de tek kelime dahi etmeden.