covid-19

  • arkadaşlar bu öyle hafife alınacak bir durum değil, herkesin bir silkelenip doğru düzgün düşünmesi gereken bir mevzu.

    konu ile alakalı diğer entrylerimi okuyanlar ne demek istediğimi anlayabilirler.

    türkiye'de covid ile alakalı yoğun bakım serüveni en uzun geçip hayatta kalmayı başaran 15 - 20 hastadan biriyim. 8 gün gebze fatih devlet hastanesi servisi, 14 gün gebze fatih devlet hastanesi yoğun bakımı, 82 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi yoğun bakımı(bilfiil uyutularak), 16 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi yoğun bakımı(uyanık) ve 10 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi servisi olmak üzere 112 günü yoğun bakım, toplamda 130 günlük serüven sonrası 108 kilo girdiğim hastaneden 72 kilo olarak çıktım. tedavi sürecinde 2 ciğerim tamamen bitikti.

    fatih devlet yoğun bakımında covidim negatife dönmüşken ilk 10 gün yüksek akımlı oksijen tedavisi uygulandı. 1 tane doktorun da aklına gelmedi kandaki enfeksiyon değerini ölçmek. covid'ten kurtulmuştum evet ama o hastanelerin belası hastane enfeksiyonu savunma mekanizması yerle bir olmuş vücuduma doggy style yapmıştı desem abesle iştigal etmek olmaz. 40 crp değeri bile insanı 2 hafta yatak döşek yatırırken benim crp değerim 300'lere çıkmış, enfeksiyonum aynen türkiye'ye iltica etmiş suriyeliler gibi vücudumun sahil şeridini işgal edip plajlarında semaverde çay içiyor, nargile tüttürüyordu. ben yüksek akımlı solunum cihazında can çekişirken doktorlara yalvarıyordum bu işte bir sıkıntı var ciğerlerim yırtılıyor gibi hissediyorum diyordum lakin hemşireler ve doktorlar yoğun bakımda ellerinde nescafe fincanıyla kakara kikiri muhabbet ediyorlardı. bir tane bile tomografi çekilmedi. ta ki satürasyonum monitörde 35'i gösterene dek. doktor o gün eşimi benimle vedalaşması için hastaneye çağırdığında* eşim daha önce tedavi yöntemleri ile ilgili makaleler okurken ecmo'ya rastlamış ve bununla ilgili yoğun bakım doktoruna sorular sormuş. doktor hayatta kalma şansımın %1 bile olmadığını iletmiş. eşim beni son kez görüp eve gitmek zorunda kalıyor tabi son kez gördüğünden habersiz. yolda doktor geri aramış, koşuyolundaki ekibe bilgi vermiş, ekip benim değerlerimin ecmo'ya bağlanmaya uygun olduğunu söylemişler. koşuyolundan fatih devlete gelip yoğun bakım servisinde beni cihaza bağlamışlar. sorun şu ki; cihaza bağlanma esnasında kanama nedeniyle ölüm gerçekleşebilir. eşim %1 olan şansı kabul etmiş. yaradanın mucizesi ki, cihaza sorunsuz bir şekilde bağlanmışım.

    ekstrakorporal membran oksijenizasyonu (ecmo) hayatı tehdit eden kalp ve akciğer yetmezliği durumlarında, bu organların görevini üstlenen bir makine. amacı ise büyük bir damardan kanülasyon aracılığı ile kanı makineye alıp, oksijenizasyonunu sağlayıp yine büyük bir damar yolu aracılığı ile kanı tekrar hastaya vermektir. aslında mantığı koroner bypass ameliyatında yapılan işlem ile aynıdır. amiyane bir tabirle; kasıktan alınan pis kanı çeken cihaz, karbondioksitten arındırıp, oksijenleyip vücuda boyun damarından geri gönderiyor. bu sayede ciğerler iyileşmek için zaman kazanıyor.

    ecmo, hastanın hayatını kurtarabilir ancak hastanın hastalığını iyileştirmez. benim tedavi sürecimde ecmo'nun bana desteği, benim bitmiş olan ciğerlerime iyileşmek için zaman tanımaktı lakin bunun 15 - 30 gün aralığında sonuca ulaşması beklenir. ben bunu biraz abartıp 82 güne uzattığım için aslında koşuyolu yoğun bakımında benden umutlar kesilmişken 81. günün şafağında doğuya bakan aragorn misali çok sevgili doktorum ece hanım, ciğerimdeki o ışıltıyı görüp sevdiceğime müjdeyi vermiş.

    ecmo nezdinde böylesine uzun bir süre deaktif kalıp tamamen bitmiş 2 adet ciğerin 15 günde, hayatında hiç sigara görmemiş tertemiz bir halde olan ciğerle aynı kapasiteye ulaşmasına kimse anlam veremedi. yoğun bakım hemşiresinden doktoruna, hasta bakıcısından, temizlik personeline kadar resmen herkes bu mucizeyi konuşuyordu uyandığımda. uzun süre hareketsiz kalan bendeniz, uyandırıldığımda 68 kiloydum. kaslarım sıfırlanmış, 1 bardak suyu bile kaldıramaz durumdaydım. 10 gün boyunca fizyoterapistlerin uzun uğraşları sonucu koridorun başından sonuna yaklaşık 25 metreyi nefes konusunda biraz sıkışarak da olsa yürümeyi başarabilmiştim. bunu gören doktorum benim artık yoğun bakım serüvenimin bitmesine karar verdi. servise alındığımda her ne kadar yürümek bana acı verse de yine fizyoterapistlerin üstün gayreti ile yürüme mesafesini daha da arttırdım ve 10 günde taburcu oldum.

    ben hastaneden taburcu olalı neredeyse 4 ay oldu, şu an 82 kiloyum. bütün gardrobumu yeniledim. xxl giyen 108 kilo ve 181'cmlik dev, şu an medium'a kadar düştü. kaslarımın çoğu geri geldi. sadece dizlerimde kıkırdak deformasyonu ve sıvı kaybı var. bu sebeple yere dizlerimi kırarak eğilemiyorum. zamanla geçecek. nefes alabilmek çok güzel. gırtlağım hastanede solunum desteği için delindiğinden o bölgede bardak altı kadar bir çapta yara izi var. saçlarım çok dükülmüştü, şu an uzaması biraz uzun sürse de eski gür haline geliyor yavaş yavaş. nabız konusunda başlarda sıkıntım vardı. normal bir yürüyüş esnasında 180 bpm'leri çok rahat görüyordu. şu an 140 bpm üstüne çıkmıyor. ilk 2 ay beloc zok ile hızı bir nebze düşürdük lakin artık kullanmıyorum. zayıflayan kalp kaslarımın gelişerek kendi başına eski ritmine dönmesi gerek. enox 4000 kan sulandırıcı iğne kullanıyorum. d-dimer değerim izmir seyahatim esnasında 1200'lere çıkmış önlem amaçlı izmir medikal park hastanesi hekimi coraspin'i bıraktırıp bunu kullanmamı şiddetle önermişti. özet olarak bir kaç ufak sorun haricinde 8 ay sonra eski hayatıma döndüm diyebilirim.

    bu bilgileri siz değerli yazar, okur ve çaylak arkadaşlara kulağınıza küpe olması açısından hani belki biraz ibret alırsınız diye anlattım.

    ben kişisel tercihimle aşı olmayı reddettim. yalnız tüm bu servis ve yoğun bakım serüveni esnasında hemen yanı başımda abartısız söylüyorum sadece benim bildiğim 84 kişi vefat etti. hepsi en az 2 aşılı ve hayatlarında hiç sigara içmemiş kişiler. son göğüs hastalıkları kontrolümde doktoruma sorduğum bir soru ve cevabını anlatıcam size. bu doktorun covid ile alakalı araştırma yazıları mevcut. dedim ki hocam benim vatandaş olarak gözlemlediğim bir mevzu var. kayınpederim ağır koah hastası günde 2 paket sigara içiyor, 2 kez covid geçirdi ve sorunsuz bir şekilde atlattı. lakin ben ölümden döndüm bunu nasıl açıklarsınız. kendisi aynen şunları söyledi. ben bir doktor olarak sigara içenlerde covid daha hafif seyrediyor, ciğere nüfuzu zorlaşıyor dersem sigara içmeye özendirmiş olurum, kaldı ki sigara tek başına bile ölüme sebep oluyor. yalnız şunu tamamen ayrı bir tırnak içeriside belirteyim ki, "evet sigara tiryakilerinde covid daha hafif seyretti".

    sigara öldürür, içmeyin, içirmeyin, içilen yerden uzak durun.

    edit: iş bu entry, insanların covid aşısı olmamasına yönelik bir probaganda olmamakla birlikte başımdan geçen olayları içermektedir. ben 2019 yılında geçirdiğim kalp atakları ve ritim bozukluğuna bağlı panik ataklarım sebebiyle aşı olmayı reddettim. çünkü hiçbir kalp damar uzmanı, bu aşı kalp ve dolaşım açısından risk taşımıyor diyemedi. ben sağlık durumum açısından aşı olmamın riskli olduğunu düşünerek aşı olmamayı ve maske, mesafe, temizlik kurallarına uyarak korunma yolunu seçtim. büyüklerimin tamamı aşı oldu. babam zatürre aşısı da dahil 7 kez aşı oldu. yaşı 50 ve üstü kişilerin olması elzemdir. şimdi işin bu tarafını düşünürken bir de diğer tarafını belirtelim. son 2 yılda kalp krizi vakalarının artması değil, patlamasını da açıklayalım o halde. kimse bilgisiz kalmasın. allah herkese akıl vermiş en nihayetinde. çoğumuz 3 haneli iq sahibi insanlarız. hal böyle iken insanların seçim hakkını yargılamak, bir şeyi illa diretmek kimsenin haddine değildir. doğru bilgi vermemek ve bazı şeyleri de göz ardı ederek bir yargı oluşturmak ahlaksızlıktır. önce bunu düşünün, sonrasında lütfen entry'nizi güncelleyin...

  • spesifik bilgi veriyim. acıbadem hastanelerinin hepsinin covid bakım odaları dolu. covid için yatış yapmak isterseniz oda bulamazsınız. ayrıca telefonla ist avrupa yakası tüm büyük hastaneleri aradığımda ***hiç yer olmadığını öğrendim.

    kendi olmadı diye virüsü inkar eden at ağızlılar, kendi için ya da yakını için çaresizce hastane aramazlar umarım.

    ayrıca: ilk yer boşaldığında istanbul'un diğer ucu da olsa bizim için yer ayırtan acıbadem bakırköy hastane yönetimine teşekkür ederim.

    ek: benim etrafımda yok diyenlerin profillerine bakın. ya malum partili ya da dikkat çekmek isteyen troll ergen.

    ek2: mesajla trol olduğumu söyleyen ya da "gezmeyek mi" diyenlere şaşırıyorum. siz inkar edince sorunlar ortadan kalkmıyor. umarım hastaneye yatış için işiniz düşmez.

  • birkaç sorum var: yazdığınız entry'nin birkaç entry üstünde birisi annesini kaybettiğini yazarken sizin "iki boğazınız ağrıyacak diye ne korktunuz be asosyal pembe götlüler!" benzeri şeyler yazarken içiniz acımıyor mu? ya da nasıl böylesine vicdansız böylesine gaddar olabiliyorsunuz? hatta pardon pardon ama yazmak zorundayım: nasıl böylesine orospu çocuğu olabiliyorsunuz?

    hafife alınacak şey değil! grip ile karşılaştırılacak şey hiç değil! pandemi başından beri hep aynı şeyleri yazıyoruz ama kaynak, bilimsel yazılar, referans vs. paylaşmaktan çok yoruldum. bir de böyle deneyelim. orospu çocuklarına bir kere daha yüksek sesle orospu çocuğu diyelim, belki anlarlar.

  • ailede risk durumu ve aynı zamanda kendini kollaması bakımından en olmaması gereken kişi olan dedeme 30 kasım pazartesi günü covid-19'a bağlı zatürre tanısı kondu. 1934 doğumlu; kanser geçmişi, şeker, tansiyon hastalıkları ve obezite sorunu olan dedem pazartesi yattığı hastaneden çok şükür ki bugün tüm değerleri normale döndüğünden taburcu oldu ve tedavisine evde devam edecek.

  • bugün cehaletin daha büyük bir hastalık olduğunu anladım. bize sürekli ilaç attırıyorlar, bizi zehirlemeye çalışıyorlar, kendimi iyi hissediyorum, ilaç kalıcı hasar bırakıyormuş, bal yerim, pekmez gömerim gibi sebeplerle tedaviyi yarım yamalak yapan insanların ölüm haberlerini aldım. ya ne olacak bu çok bilmişliğiniz, hocama bir sorayım tavırlarınız !! allah isterse canımı alır diyip mermiye kafa atışlarınız. yahu tek kendinize tehdit olsanız -ki keşke- ölün o zaman ne yapalım. ailelerinize, komşularınıza, topluma birer tehditsiniz. zihniyetle uğraşmak salgınla uğraşmaktan daha zormuş.

    zorunlu edit : aşağıdaki ile hiç tartışmayacağım. biraz hastahanedeki doktorlarla konuşur ise ne demek istediğimi gayet anlatırlar kendisine. insanlar sizin gibiler yüzünden verilen tedaviyi kabul etmiyorlar ve ölüyor ya ölüyorlar. küçümsenecek bir hastalık değil. makul olan ve defalarca kez başarı sağlanmış bir tedaviyi uygulamamak da akıl işi değil.

  • grip gibi denilerek hafife alınan hastalık.

    arkadaşlar çevremde aynı aileden anne-baba-kız-dünür-yeğen 2 gün arayla öldüklerine şahit oldum.

    en yakın arkadaşlarımdan birinin babası öldü, eşi şu an çok ağır atlatıyor,

    babamın dayısı öldü,

    siz hala neyi hafife alıyorsunuz.

    dikkat edin, hastalık size bulaşıp, sevdiklerinizden birini öldürmesin. o zaman konuyu dikkate almaya başlarsınız.

  • bu basliga cok sik ugruyorum ve elimden geldigince yakini veya kendisi covid olup panik olan arkadaslara karinca kararinca manevi destek olmaya calisiyorum. fakat bugun sozlukte kisitlamalara karsi olusan tepkileri bir bir okudum ve esimin covid kabusunu paylasmaya karar verdim.

    esim 38 yasinda, sigara kullanmayan, alkolu haftada belki bir bira olan, sporcu, hicbir kronik hastaligi olmayan, haftada en az 3 gun idman yapan, muthis saglikli beslenen biri. hijyen kurallarina, mesafeye hep uyuyor fakat aile icinde once babamin enfekte olmasiyla virus ona da bulasiyor.

    pozitif ciktiginin ertesi gunu atesi yukseliyor ardindan kan testi ve tomografiye giriyor cigerlerde tutulum goruluyor ve hastaneye yatisina karar veriliyor. halbuki ates haric hic bir semptomu yok. saturasyon 98-99, kiriklik, halsizlik, eklem agrisi, tat koku kaybi, hicbir seyi yok.

    hastanede 5. gun durum gayet iyi, standart tedavi uygulaniyor ve taburcu olur diye bekliyoruz. ne oluyorsa 8. gun oluyor birden saturasyonu dusmeye basliyor 80 lere. mutlu hipoksi de degil, farkindaligi yuksek kesif bir nefes darligi. oksijen takviyesine baslaniyor ve steroid veriliyor. hastaneden uyari aliyoruz, gerekli olmadikca aramayin konusturmayin, immobilize durumda olmasi gerekiyor. kucuk bir evladimiz var allah uzun omurler versin, gunde 1 kez bizi ariyor ogluna seni seviyorum diyip kapatiyor fazlasi yok.

    sonraki gunler durum daha da kotuye gidiyor, ikinmasi yasaklaniyor, yuz ustu pozisyonda kalmasi gerekiyor cpap uygulaniyor. hastaneden bilgi aliyoruz, esim surekli anksiyete geciriyor ve doktorlara sedatif ilac vermesi icin tabiri caizse yalvariyor fakat aldigi ilaclar esliginde asla sakinlestiri birseyler alamayacagini soyluyorlar.

    12. gun butun semptomlar peak yapiyor, ferritin 2000 lerde, crp 148, d dimer hizla artmis, o gune kadar sabahlari sadece 2 doktor vizite gelirken, o gun 11 doktor geliyor. saskinlar cunku prognoz kotu, saskinlar cunku kronik hicbir hastaligi olmayan sapasaglam genc bir insan hizla kotulesiyor. ekipteki hoca durum daha da kotulesirse entube karari alacaklarini soyluyor. fakat yogun bakim oncesi farkli bir tedavi daha
    denemeye karar verdiklerini soyluyor.

    sonraki 2 gun hic konusamiyoruz, arayamiyor, hastaneden bilgi aliyoruz saturasyonu toparlama egilimde fakat kan degerleri cok duzelemiyor. yogun bakima yatis karari verilmemesi tek sevincimiz.

    14. gun babamin sag kolu dedigimiz abimiz hastaneye goturulurken ambulansta arrest oluyor ve kurtarilamiyor( testi pozitif fakat hastalik boyunca semptomlar haff seyrediyor, kronik rahatsizlik yok yas 55, gece evde nefes darligi gelisiyor aniden)

    16. gun babam yogun bakimda vefat ediyor( babam icin ki allah hepsinden razi olsun cok cabaladilar her imkan denendi) ama olmuyor, onda da kronik bir rahatsizlik yok fakat yasi itibariyle risk grubunda

    esimi artik merak bile edemiyorum abondoneyim. babamin oldugunu bile soyleyemiyorum haber veremiyorum. bunu duyarsa cok uzulecegini ve bu uzuntunun onun durumunu da kotulestirecegini ve onu da kaybedebilecegimizi dusunebiliyorum sadece.

    esim iyilesmeye basliyor allah yuzumuze bakiyor ama bu sefer de ben konusamiyorum...

    23 gunun sonunda taburcu ediliyor, sonraki kontrolde bobrek ve karaciger degerleri hala kotu, kalpte aritmi tespit ediliyor, ekstrasistol tespit ediliyor, eforlu spor yapmamasi kendini yormamasi salik veriliyor. kan sulandirci devam ediliyor. yururken tikaniyor artik, merdiven cikamiyor, herseyi unutmaya basladi, hala dolu dolu nefes alamiyor, inanilmaz bir depresyon icinde, midesi eskisi kadar saglikli degil. hoca taburcu edilirken, kisa sure icinde 2 hatta 3 kez enfekte olanlar oldugunu ve ikinci kez bu hastaliga yakalanmasi halinde cok daha agir gecirebilecegini soyluyor ve uyariyor.

    biz bu hastaligi cok agir yasadik arkadaslar, kimsenin ayni durumla sinanmasini istemem. lutfen olabildigince dikkat edelim, ozellikle analarimizi babalarimizi temkinli olmalari icin uyaralim, gerekirse laf dinlemeyen babaniz bile olsa oturtun evde zorla bunu cidden yapin. kayip sonrasi kisi kendiyle surekli hesaplasiyor soyle mi yapsam yasardi boyle mi yapsam hastalanmazdi diye.

    17 yildir her turlu yasaga alistik da bir bu kisitlanmalar mi agir gelecek bize. saglicakla kalalim...

  • covid pozitif olup yemekli misafir ağırladım diyeni de gördük..sonra neden bu haldeyiz?
    (bkz: (#116190862) buyurun..)

  • 85 iqlu gerizekalılar topluluğu halqımızdan ve onun yansıması ekşi sözlük yazarlarından neden sonuc ilişkisini kurmasını beklemek mümkün değil. bu beyin fakiri topluluk, matematikten 10 net yapamıyordu össde. mantık ilişkisi kuramaz. neden-sonucu 1. dereceden kurdu diyelim, ikinci basamağa çıkamaz. kapasiteleri yok.
    böyle olunca noluyor? bi bakmışız hastaneye yatan niye ölüyor. entübe olanlar hep ölüyor, niye bu oluyor gibi 85 iqsuyla çıkarımlar yapmış. acaba tedavi mi öldürüyormuş.
    hastaneye solunum sıkıntılı olanlar yatıyor. anası babası da senin gibi 80 iqlu olan amın oğlu. eve ilaçla yollananlara göre bunların ölme ihtimali yüksek. çünkü ağır hasta. ölme ihtimali olduğu için, müdahale edilmesi gerektiği için hastanede.
    entübe olanlar kendi fizyolojik solunumlarıyla yeterli oksijeni hücrelerine sunamadıkları için entübe oluyor. doğanın tersine basınçla hava veriliyor bunlara. o hava verilmese, solunum iş yükleri kendi kaslarının üzerinden alınmasa yüzde 100 ölecek. nisanda entübe olanların yüzde 70'i ölüyordu. şimdi yüzde kırkı ölüyor. mekanik ventilatör kullanım tekniklerinin steroidleri kullanım tekniklerinin tecrübeyle gelişmesiyle. eğer bunları entübe etmesek, bokladığın ilaçlar aletler olmasa; hepsi boğula boğula ölecek bu insanların.
    anlattık ama anlamanı da beklemiyorum. sana pötürge üniversitesinde 2. yıllık turizm otelcilik okutan kapasiten, bu tarz şeyleri anlamaya yetmiyo. şimdi siktir git griple aynı yaee filan diyip aşı bokla amk'un beyinsizi.

  • 27 kasım saat 23 gibi baktığım görsel'de, türkiye vefat sayısının diğer ülkelerden bariz farklı olduğu görülüyor...

    tablo diyor ki dünyada en çok vaka çıkan üçüncü ülke türkiye ama vefata gelince öyle değil. tablo böyle diyor tabi, bir de ibb'den açıklanan bulaşıcı hastalıktan vefat edenlerin sayılarına bakınca sadece istanbul'da vefat edenler, günlük toplam covid vefatından daha fazla. sadece istanbul...

    gerçek vefat sayısını vermeyecek çıkarlar nedir allah aşkına ya? hangi çıkarmış o? hani bir de deniyor ya bu dönem başka bulaşıcı hastalık da var her bulaşıcı hastalıktan ölen covid değil... ya böyle garip bir açıklama olabilir mi. covid sarmış dört bir yanımızı ama bazı bulaşıcı hastalıklar varmış ki covid'i de bastırıyomuş...

    hatırlatırım ya ölüm bu ya ölüm! ondan öte köy yok. üstünden farklı çıkarlar düşünülecek bir şey değil.

    tabi anlıyorum ama. babamı yakın bir dönemde kaybettiğimden ve o süreçte polisinden, savcısından, ve hatta doktorun bile bana o haberi verirken basit bir şeyden bahsedercesine konuştuğu o sesi hatırladıkça bu ülkede ölümün sadece düştüğü yeri yakan bir kavram olduğunu iyi bilirim...