chernobyl (dizi)

  • propaganda diye ortalığı yıkanlar şu tarafa geçsin.

    world nuclear organization çernobil raporunda valery legasov'un ölümünden sonra yayınlanan makalesinden yapılan alıntı:

    in what is referred to as his testament – which was published soon after his suicide two years after the accident – valery legasov, who had led the soviet delegation to the iaea post-accident review meeting, wrote: "after i had visited chernobyl npp i came to the conclusion that the accident was the inevitable apotheosis of the economic system which had been developed in the ussr over many decades. neglect by the scientific management and the designers was everywhere with no attention being paid to the condition of instruments or of equipment... when one considers the chain of events leading up to the chernobyl accident, why one person behaved in such a way and why another person behaved in another etc, it is impossible to find a single culprit, a single initiator of events, because it was like a closed circle." kaynak

    daha ötesi var mı ağalar? gömmüş herif işte. dizi senaristleri de keşke adamın demediği laflarla edebiyat yaptıkları kadar şunları da koysaydı senaryoya.

    nuclear engineering international dergisinin 1988'de yayınladığı makalede legasov'un ses kayıtlarından aktardıkları kısımları dizide gösterseler devreleriniz yanardı sanırım. onun linki de bu: https://www.neimagazine.com/…-unanswered-questions/

    sistemi zehir zemberek laflarla eleştirmiş, çernobil'den önce olan ve bazıları radyoaktif sızıntı ile sonuçlanan kazalarla ilgili bilgilerin saklandığını, nükleer santrallerde çalışan mühendislerle paylaşılmadığını (bunun mühendislik disiplini açısından ne kadar korkunç olduğunu idrak ediyorsunuz umarım) sistemin hantallığını, kokuşmuşluğunu hiç laf esirgemeden bütün çıplaklığıyla ortaya sermiş.

    evet dizide amerikan propagandası var, bazı yerlerde komünist falan olmadığım halde ben bile çüş artık dedim ama sözlük komünistleri direkman sovyet sisteminin kötü gösterilmesine kızmış. o sistem çok matah olsaydı yıkılmazdı. 1991 yılında sovyetler birliği dağıldı, yıkıldı bitti. çernobil olmasaydı da yıkılacaktı çünkü ekonomileri çok sorunlu ve kötü durumdaydı. çernobil faciası sadece yıkılma sürecini hızlandırdı. her yeri saran rüşvet kültürü, liyakatsiz heriflerin sırf sadık partizan diye haketmedikleri makamlara getirilmesi, aman karizmaya bok sürmeyelim diye hayati önem taşıyan bilgilerin sümenaltı edilmesi gibi hastalıkları artık kangrene dönüşmüştü.

    zamanın sscb başbakanı nikolay rijkov belgeselde sovyetlerin çok mükemmel olduğu imajını korumak adına nasıl sansür yaptıklarını anlatıp günah çıkarıyordu. burada propaganda diye ağlayan sözlük komünistleri demek onu izlese kalpten gidecek.

    ideoloji denen şey insanları nasıl kör edip zombi haline getiriyor. bir kere de her boka siyah beyaz şablonla bakmasanız, azıcık objektif düşünseniz? propaganda olsa ne farkeder , 30 yıl önce yıkılmış gitmis bir rejimi akşama kadar gömseler kaç yazar? amerikalı liberal dizideki dinozorları izliyor "aynı bizim trump" diyor. türkler izliyor "oha aynı bizimkiler" diyor.

    sırf diziye bakıp ruslar tu kaka diyen adam zaten beyinsizdir, nereye çeksen oraya gider. akıl izan sahibi insanlar neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. sovyet rejiminin çok efsane yanları olduğu gibi son derece iğrenç rezil yanları da vardı ve bu rezil yanları ağır bastığı için artık sscb yok, sizlere ömür. 1991 yılında cenazesini kaldırdık. keşke yıkılmak yerine reforme olsaydı da kitleleri köle yapan kapitalizme alternatif bir modelin varlığı vahşi kapitalizmi biraz dizginlerdi belki.

    rus dinozorları da ağlıyor ama biraz daha farklı nedenlerle. kendilerinin yapamadığı işi amerikalılar yaptı diye kuduruyorlar. imkanınız mı yok, yapsaydınız kardeşim. sen de git 2008 mortgage kriziyle finansçıların koca ülkeyi nasıl acımasızca soyup milyonlarca insanı fakirleştirdigini anlat, guantanamo'da haksız yere yıllarca işkence gören, terörist falan olmayıp kota doldurmak prim almak için oraya tıkılan zavallı fakir köylü dayıların dizisini yap, tutan mı var? git yap amk.

    legasov harbi çok kral adammış, göte göt demiş. lafları bilezik gibi dizmiş. ve sizin okusanız kısa devre yapacağınız ağır sistem eleştirilerini kırkı çıkmadan pravda'da yayınladılar. gidin bir onları okuyun ondan sonra konuşun.

  • beş bölümden oluşan harika bir hbo mini-serisi.

    yazarı abd'li, yönetmeni isveçli, oyucular ingiliz, irlandalı, isveçli, abd'li, vs.

    kısacası, bu diziyi alıp da abd propagandası gibi kategorize etmek en basitinden tembelliktir.

    ben dizide sscb hakkında kara propaganda olduğuna da inanmıyorum. aksine, dizi büyük ölçüde sovyet halkını pozitif bir ışık altında gösteriyor. halk daha büyük bir amaç için kendini feda etmeye, arkadaşının iyiliği için kendi iyiliğinden feragat etmeye, görevi için hayatını vermeye hazır.

    bunun neresi kara propaganda?

    madenciler, askerler, sivil halk, doktorlar, hemşireler... hatta bazı politikacılar... hepsinin pozitif kaliteleri ön plana alınmış. zaten bunun tersi de mümkün değil. tarih olan biteni zaten yazmış. çernobil'de hayatları pahasına çalışarak dünya'nın ufak sayılamayacak bir kısmını ölümden kurtaran insanlar var. elleriyle toprağı kazan, küreklerle radyoaktif madde temizleyen, ölüme gittiklerini bile bile o havayı soluyan, sırf acı çekmesinler diye evcil hayvanları öldüren, devletlerine inanmamalarına rağmen, birbirlerine inanan insanlar var. sovyet idealine, sovyet devletinden daha bağlı insanlar var.

    bunun neresi kara propaganda?

    nükleer santral patladı. o kara propaganda değil.

    daha dün kasaplık yapanlar sırf birilerinin adamı oldukları için yönetici oldu. o kara propaganda değil.

    sscb'nin asıl gücü, içeriden ne kadar koflaştığını saklayabilmesi ile sınırlıydı. o kara propaganda değil.

    devletin sistematik bir hata ile defalarca inşa ettiği berbat santral dizaynı gerçekten vardı. o kara propaganda değil.

    tepeden aşağı inen ve sscb'de din gibi algılanan kota hedeflerinin tutturulması, takvimden şaşılmaması gibi kavramlar gerçekten vardı. bunlar kara propaganda değil.

    insanlar istedikleri işleri değil, atandıkları işleri yapıyordu. o kara propaganda değil.

    işler sarpa sardığında devlet değil, birey suçluydu. varlık amacını bireyi değil, toplumu yüceltmek olarak betimleyen sovyetler'in her sorunda faturayı bireye kesmesi ironik bir durumdu. o da kara propaganda değil.

    çernobil'in ilk aşamada gizlenmeye çalışması? o da gerçekten oldu. kara propaganda değil.

    gülerek yazıyorum ama... sscb cidden dağıldı. uyanın. kendi kendilerini dağıttılar. o da kara propaganda değil.

    dizi sovyet halkını yüceltirken, devlet aparatını olduğu gibi betimlemiş.

    kara propaganda filan yok. aksine, pozitif bir yaklaşım var.

    1986 senesinde türkiye'nin başbakanı, bugünün iktidarının yapı taşlarından olan partinin kurucusu turgut özal'dı. o dönem türk basınında "türk usulü demlenen çay radyasyonu yok ediyor!" yazıyordu... referans olarak da alman bilimadamları gösterilmişti :)

    avrupa ise sınırlarını her türlü tarım ithalatına kapatmakla meşguldü.

    o da kara propaganda değil. o da oldu.

    aslında gerçek hayatta olan biten her şey betimlense, kara propaganda dediğiniz şeylerin son derece masum kaldığını göreceksiniz.

    ne demişler? bazen "art imitates life..."

    sözde holivud'un kara propagandasını istemiyorsanız, sizi "burned by the sun" izlemeye davet ediyorum.

    öz be öz rus yapımı.

    içsel bir eleştiri.

    holivud yok.

    bu diziyi cennet bahçesi gibi gösterir... ama sovyet hayallerinizi de yıkıp geçer.

    ona göre...

    iyi seyirler.

  • adamlar olduğu gibi aktarmış hala "anti-sovyet propagandası" diyenler var. eğer yanlış bir yer varsa söyleyin diyelim ki adamlar yalan propaganda yapıyor, yoksa gerçekleri göstermek propaganda olmaz.

    bu başlığa girip türk solunun ortalama zeka seviyesini açık ve net şekilde görebilirsiniz.

    tanım: belegesel tadında hbo mini dizisi.

  • dizinin ak parti versiyonu:

    faciadan önce:
    "akkuyu nükleer santralinde güvenlik zaafiyeti olduğunu iddiasına ancak kargalar güler. zaten cehapenin bu milletin hayrına bir projeyi savunduğu nerede görülmüş?"

    faciadan hemen sonra:
    "akkuyu nükleer santralinde patlama olduğu iddiası tamamen bir fetö kumpasıdır. ufak bir yangın çıkmış olup, olay tamamen itfaiye ekiplerinin kontrolü altındadır."

    facianın sebebi araştırılır:
    "patlamanın sebebi olduğu iddia edilen az-5 tuşunun işlevi devletin kozmik verisi sınıfındadır. bu mahrem verileri kopyalayan cehape, bu istihbaratı dış güçlerle mi paylaşmayı hedeflemektedir?"

    faciada ilk ölenlerin cenazesinde:
    "akkuyu kumpasında hayatını kaybeden şehitlerimizin cenazesine katılan kemal kılışdaroğlu neyine güvenerek bu ziyareti yapmıştır? kendisine linç girişimde bulunan osman sarıgül bizim kahramanımızdır."

    facianın hükümetin suçu olduğu inkar edilemez noktaya gelir:
    "bu faciaya neden olan paralel bir yapılanma tespit ettik. malesef kandırılmışız. şimdi yüz binlerce insanı tutuklamamız gerekecek. bu paralel yapıyla işbirliği yapan cehape, yargıya hesap verecek!"

    "cehape kaybettiğimiz yerlerde seçim kurullarına radyasyon karıştırmış :)"

  • prypjat hastanesinin bodrum katında halen o itfaiyecilerin kıyafetleri duruyor. hem de ilk geldikleri haliyle. ve dozimetre ile günümüzde ölçüm yapıldığında bile normal ölçümlerin 4 bin katına kadar radyoaktivite gözüküyor. ki uranyum'un yarılanma ömrü sebebiyle etkisinin oldukça azalmış olması lazım. yani etkisini düşürüyor. bir de bu kıyafetlerin içindeki adamların patlama günü maruz kaldıkları radyasyonu düşünün.

    https://www.youtube.com/watch?v=c4g3fkxuhx0

    burda ise bir kadın yine prypjat çevresinde 2012 yılında dolaşırken toprağın bir kısmında anormal radyoaktivite ölçüyor. toprağın içerisinde bir toz parçası kadar uranyum ya da grafit parçasını eleye eleye buluyor. evet gerçekten de bir toz parçası kadar. ve yine patlama günü etrafa yayılan milyarlarca toz ve grafit parçalarının etkisini bir düşünün. belki aransa bu parçalardan her metrekare toprakta halen bulunabilir. ve bunlar hiçbir zaman ordan tam olarak temizlenemez. o bulunan minik toz parçası da çöpe atılamaz. tıbbi atık olarak da değerlendirilemez. aynı yere tekrar gömülmek zorunda. chernobyl artık yok olmuş ve bir daha asla 1986 öncesi gibi olamayacak bir şehir.

    https://www.youtube.com/watch?v=ejzydvtx85y

    biliyorum çoğunuz dizinin abartı sahneler barındırdığını düşünüyorsunuz. bence gerçekten olanların yarısı bile gösterilmemiş. gösterilememiş. belki de hayal güçleri yetmemiş olabilir buna.

    ama yine de izlenmesi hatta tekrar tekrar izlenmesi gereken bir başyapıt bu dizi. tek sevmediğim kısmı bana çoook uzatılmış gelen gereksiz sanatsal çekimler. mesela 4.bölümde hayvanların öldürülmesiyle ilgili sahneler gereksizce uzatılmış bence. ki fikir gayet de anlaşılırdı ve izleyen zaten 1-2 dk içerisinde mesajı almıştı. bu sahneleri 15 dakika uzata uzata gösterdiler. 4.bölümün 4te biri bu sahnelerle geçti. sıkılıp atladım sürekli. yani bu tam anlamıyla bir sanatsal film olsa bunu anlayabilirim. ama değil. bu sonuçta bir televizyon dizisi. sürükleyiciliğini kaybetmemesi lazım.

  • çatı temizlenmesine illişkin gerçek görüntülerin bulunduğu video

    https://www.youtube.com/…-wdtf2qr8&feature=youtu.be

  • sabah 2.bölümü izlerken bir entry girmiştim ve bazı mesajlar geldi. dolayısıyla hazır 4.bölümü bitirmişken radyasyon olayına değineyim. reaktöre de değinecektim ama entry çok uzun olmasın diye bölüyorum.

    nükleer tepkimelerde 3 ana ışıma türü vardır. alfa, beta ve gama ışıması. (nötron ışımasını katmıyorum)

    - alfa ışımasında foton/ışık yoktur, nükleer tepkime sırasında ortaya çıkan yüksek enerjili ve haliyle hızlı olan helyuma alfa ışıması denir. kütlesi büyük olduğu için bu alfa ışımalarını önlük/elbise giyerek durdurabilirsiniz. havada bile çok az ilerledikten sonra enerjilerini kaybedip dururlar. dolayısıyla zarar görmeniz için dokunmanız lazım. fakat oldukça tehlikelidir. çünkü aynı miktarda beta veya gama radyasyonuna göre 10-20 kat daha fazla etki eder vücuda. farkında olmadan dokunursunuz, solursunuz ve geçmiş olsun.

    - beta ışımasında da foton yok. yüksek enerjili elektrondan oluşur. dizide bunun etkileri baya belli oluyor. elektronlar protonlara göre çok daha ufak olduğu için, havada daha uzun süre yol alırlar. ince bir kağıt durdurmak için yeterli gelmez ama birkaç milimetre aluminyum yeterli. evde kapıyı pencereyi (pencere kısmi korur, öyle çok değil) kapadığınızda yine korunursunuz. beta ışımasında kaynağa yakın bir yerdeyseniz, hafif değil de ağır elementlerden oluşan bir kalkan yaparsanız mesela aluminyum yerine demir veya kurşun kullanırsanız bu sorun çıkarır. çünkü bu sefer yüksek hızlı gelen elektronu şak diye aniden durduğunuz için bu elektron frenleme ışıması yapıp x ışınları yaymaya başlar. sizi koruması için tuttuğunuz demir lehva yüzünden sürekli röntgeniniz çekiliyor gibi x-ışınlarına maruz kalırsınız.

    - gama ışıması ise herkesin radyasyon diye bildiği şey. çok yüksek enerjili fotonlara denir. fotonların elektron ve proton gibi kütlesi olmadığı için gama ışınlarını durdurmak kolay değildir. ağır elementlerden yapılmış kalın levhalar gerekir, yani kalın kurşundan yapılmış kalkanlar. çünkü ağır elementler gama ışınlarını sönümleyebilir. veya dizide yine gösterilen baryum sülfat işe yarar. bunlar haricinde kalın beton tabakası da gama ışımasını durdurur engeller. fakat hafif elementler gama ışımasına koyamaz. dna mesela karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor gibi çok hafif elementlerden oluşuyor. proton sayıları sırasıyla 6-1-7-8-9 tane. gama ışını dna'yı parçalayıp geçiyor o yüzden. kurşunda 82 tane proton (bir o kadar da nötron) var. demirin ise 26 protonu var.

    şöyle bir örnek vereyim. gelen gama ışınının etkisini yarıya kadar indirmek için 45mm beton, 13mm demir veya 5mm kurşun kullanmak gerekiyor. ağırlık/yoğunluk fiyat oranı yapıldığında kurşun en iyi seçenek oluyor. kurşun oldukça ağır bir element olmasına rağmen ucuz ve yumuşak bir metal.

    dizinin 2.bölümünde doktor kadının kıyafetleri çıkarın demesinin nedeni alfa/beta ışıması yüzünden. kıyafetler sanki radyoaktifmiş gibi giyene zarar vermekte. o kişilerin daha hastaneye gelmeden soyulup yıkanmaları gerekiyordu. beta ışımasına maruz kalınınca hemen yıkanıp yeni kıyafetler giyilmesi ciddi derecede durdurur radyasyon alımını. 4.bölümde ise çatıya çıkıp grafitleri aşağı atacak olan adamların aşağıya bakmayın diye uyarılmasının nedeni yine beta ışıması. gözleri baya etkiler. çıplak deriyi etkiler. 1.bölümün sonlarına doğru çatıya çıkıp aşağıya reaktöre doğru bakan adamın yüzü bu nedenle yandı, buna beta yanığı denir. beta ışımasına ciddi derecede maruz kalanların ne hallere düştüğünü baya güzel göstermişler.

    radyasyon dozuna gelirsek; dizinin başında 3.6 roentgen diye kendilerini kandırdıkları bir zaman var. 1000 roentgen ölçen kaliteli cihazlar dolapta kitli diyorlar dizide. gerçekte ise bu cihazdan orada 2 tane var fakat bir tanesi çöken binanın içinde kalıyor, ikincisi ise çalışmıyor. ama reaktörün parçalanmadığını gerçekten düşünüyorlar bu nedenle radyasyonun o kadar yüksek olabileceğini tahmin edemiyorlar. hatta reaktörün içinden saçılan grafit ve yakıt parçaları da cidden farkedilmiyor. dolayısıyla sabaha kadar koruyucu elbise falan giymeden reaktöre su pompalamaya çalışıyor akimovun ekibi. bu nedenle 3 hafta içinde akimov da dahil ölüyorlar.

    roentgen'in insan vücudu üzerine etkisine rem değeri deniliyor. rem'in ise daha ufak birimine sievert diyebiliriz. 100 sievert = 1 rem

    nasa astronotların hayatları boyunca maruz kalabilecekleri radyasyon sınırı 1 sievert. uzay istasyonuna gidip 6 ay kalıp dönen astronot 80 milisievert radyasyon alıyor. fukushima nükleer santralinin yakınında oturup tahliye edilenler ise 68 milisievert radyasyona maruz kaldılar. 6 ay uzaya giden astronottan az yani.

    chernobilde radyasyona maruz kalıp 1 ay içinde ölen elemanlar 6 sievert radyasyon maruz kaldılar.

    1-2 sievert civarı radyasyona maruz kalanlar kusabiliyorlar ve hafif baş ağrısı olabiliyor. zamanla yorgun hissediyorlar. ölüm oranı en fazla %5 oluyor. 2-6 sievert arasında radyasyon ise çoğunlukla 1-2 saat içinde kusturmaya başlıyor. ateş ve baş ağrısı oluyor, 6 saat içinde sinir sistemi etkileniyor. tedavi yapılmazsa ölüm oranı çok yüksek olabiliyor. tedavi yapılsa bile ölüm oranı %5-50 arası değişiyor. 30-45 günde ölünebiliyor. 6-8 sievert arasında radyasyonda kusma, baş dönmesi, ishal, sinir sistemi etkisi her şey birkaç saat içinde başlıyor. tedavi bile olsa 1 ay içinde ölüyorsunuz. daha da yüksek olursa ölüm süresi birkaç güne, saate kadar iniyor. tedavi hikaye.

    ilk bölümlerde ağza metal tadı gelmesinden bahsediyorlar khomyuk bunu açıkladı, radyoaktif iyot nedeniyle oluyor bu. tiroid bezi topluyor bunu ve tiroid kanserine yol açıyor. dolayısıyla öncesinde potasyum iyodür tuzu almak, vücutta radyoaktif iodine-131 birikmesini baya engeller.

    bunun haricinde ciddi miktarda sezyum 137 salınıyor havaya. bu radyoaktif serpinti olarak toprağın üstüne çöküyor. bitki ve bitki kökleri bunu güzelce bünyesine katıyor. dizide ekinlerin kepçelerle toplanması falan hep bu nedenle. besin zinciri nedeniyle yıllarca radyoaktif sezyum 137 içeren besinler yenebilir bu tarz olaylarda. toprağın en azından üstündeki birkaç cmsini tamamiyle toplayıp uzak bir yere götürüp gömmek ve kalan toprağa postasyumlu gübre atılması gerekir.

    stronsiyum 90 da bitkiler tarafından absorblanabilir, bunun önüne geçmek için toprağa kireç (ve potasyumlu gübre) atmak ve kalsiyum miktarını arttırmak gerekir.

    bu stronsiyum'un ve sezyum'un yarı ömrü 30 yıldır. yani etrafa bu atomlardan 10 birim yayıldıysa, 30 yıl sonra bundan 5 birimi zararsız hale gelir, kalan 5 birimi ise hala zararlıdır. onun da yarısının etkisini yitirmesi için bir 30 yıl daha geçmesi lazım. yazmadığım başka elementler de var. işte bu radyoaktif atomlardan oluşan tozlar karadenizde ormanların tarlaların üstüne nükleer serpinti ile geldi o yıllarda.

    bizim ülkeye etkisininin detayını sorg şu entrysinde anlatmış. (bkz: #90366197)

  • radyasyonun insanların kemiklerini erittiği dizide digitürk'ün sigara sansürlemesi trajikomik olmuş.

    lan diziyi izlerken radyasyondan boğulacakmış gibi hissediyor insan ama digitürk hala sigara sansürleme peşinde.

    radyasyonu sansürleyin sansürleyebiliyorsanız ahaha zekasız herifler, sanat düşmanı kalitesiz,sansürcü vasatlar sizi.

  • o değil de rusça konuşulsa daha iyiymiş. niye kimsenin bugüne kadar dikkatini çekmemiş ki bu. olay ukrayna'da geçse de rusça konuşmaları lazım ama ben öyle istiyom. oyuncular da ingilizmiş ama bana ne. öğrenselermiş. keşke rusça konuşsalar böyle davay davay falan. öyle olsa çok iyi olurmuş.

    nöbet tutuyorlar başlıkta amk 3 vardiya.

    aslında dizinin kalitesinden oluyor bu iş. diziyi izleyince ekrandan radyasyon yiyorsun çünkü öyle kaliteli iş yapmışlar. sonra beyin pelte oluyor giriyor ekşiye bu dizi niye rusça değil. adam haklı

    edit:tamam sakinim

  • hadi o adamlar komunistti, hadi o adamların kendi devletiydi olayı gizlemeye çalıştılar.

    avrupa ülkelerinin radyasyonlu diye satın almadığı fındıkları okullarda bize niye dağıttınız?

    yahu ufacık bebeydik hepimize radyasyonlu fındıkları yedirdiler, kıtır kıtır sincap gibi yedik.

    neymiş, "biraz radyasyon kemiklere iyi gelir" miş, "radyasyon var diyen dinsizdir" miş.

    https://listelist.com/cernobil-devlet-buyukleri/

    tanım: izledikçe insanı gerim gerim geren dizi.

    not: "radyasyon var diyen dinsizdir" haberinin yanında vehbi koç ile ilgili bir haber var, "bu ülkeye camiden önce okul ve yurt lazım" tespiti ile ilgili haber var. bakınca dalıp gittim. olm ülkede adam gibi devlet yurdu olmadığı için fetö yurtları aldı yürüdü sonra tepemize bomba yağdırdı dinini sildiklerim. buna da sinirim bozuldu ulan kaç senelik insanlık tarihinde denk geldiğimiz döneme bak.