cem adrian'ın vasat bir vokalist olması

  • şan eğitimi de almış bir piyanist, besteci ve soprano saksofoncu olarak söyleyebileciğim realite.

    bir insan beğenebilir kendisinin vokal tarzı ona bir lafım yok ama öyle bir noktaya koydular ki kendisini.
    son zamanlarda sürekli duyuyorum cem'in oktavı şöyle, böyle efsane bir vokalist, türkiye'de değeri bilinmiyor ama başka yerde olsaydı dünya çapında olurdu, karşılaştırabilecek kimse yok, işte gerçek sanat bu, adamda hem kadın hem zenci erkek sesi var, ses telleri normal insana göre 3 kat uzunmuş vesaire gibi içiboş söylemleri. üstelik biri kendisine en küçük bir eleştiri getirse "müzikten anlamıyorsunuz" vari çıkışlar da gözüme batıyor. bu her şeyin en iyisinden anlayan arkadaşlara birkaç sözüm olacak, onlar için yazıyorum biraz da yoksa cem mem ilgilendirmez beni ama bilmediğiniz konularda ahkam kesmeyin sadece.

    * birinci paradoks: sesi 7 oktav veya 5 oktav değil.
    öncelikle oktav nedir ? kalın do'dan ince do'ya kadar olan 8 notalık ses dizisi oktav denir. standart bir piyanoda 7 oktav vardır, yani 8 notalık ses dizisinden kalından inceye doğru 7 oktav içerir. en kalın oktav yani birinci aralık diye anılır. en kalın sesin ikinci aralıktaki mi ise (e2) ve çıkartabildiğin en ince ses beşinci aralıktaki mi (e5) ise senin sesin üç oktav olur, beş değil çünkü oktav sayımı birinci aralıktan başlar, çıkabildiğin en ince ses değildir, çıkabildiğin en alçak (kalın) nota ile en yüksek (ince) nota arasındaki mesafedir basitçe. daha somut bir örneklendirme yapacak olursak: freddie mercury'nin stüdyoda ulaştığı en ince ses 6. aralıktaki mi'dir yani e6 (bir konserde f6'ya çıktığı da söyleniyor). fakat bu onun sesini 6.3 oktav yapmamaktadır, çünkü başta da dediğim gibi, oktavın belirlenmesi için çıkarabildiği en kalın sese de bakmamız gerekir. kayıt altına alınanlar arasında en alçak nota da ikinci aralıktaki fa'dır, yani f2. f2'den e6'ya uzanan ses aralığı var, yani 4 oktav bir sese sahip.
    vokalistler arasında ölçülebilen en yüksek oktava sahip erkek 6 oktavdır, adam lopez isimli şahsiyettir, en alçak notası eb2 en yüksek notası eb8. çıkabildiği yerler o kadar ince ki yunus balığının sesini ya da ıslığı andırır bir noktadan sonra. daha fazla ölçülmüş olanlar var fakat onlar vokalist değil.
    cem adrian hakkında söylenen 7 oktav veya 5 oktav muhabbeti ise safsatadan ibaret. kendisini çok iyi bilmediğimden verilen linklerden falan 2 saat civarı dinledim kendisini, bu şekilde bir yorum yapacam. "kedi gibi mıyavlıyor" ve "sesi 7 oktav " gibi söylemlerinin çıkmasının nedeni bilinçsizce kafa sesi ile falsetto çok kullanıyor olması (kafa sesi ve falsetto sanılanın aksine farklı şeylerdir), her şeyden önce bu iki teknik ile çıkardığınız sesler oktava dahil edilmez, sanıldığı kadar zor rastlanır değildir ve duyulanın aksine o kadar yüksek notalar değildir, buna sonra değinecem ayrı maddede. dinlediğim süre zarfınca öyle çok alçak veya yüksek notalara çıkmamış cem adrian, 2.0 ve 3.5 oktav gibi bir aralığı var diyebilirim. standart bir vokalistin de buna yakın olduğu söylenebilinir zaten. ses aralığı belli şartlarda daha genişleyebilir ama şarkılarda kullandığı ses aralığı sanıldığı kadar bir uçtan diğer uca falan değil. tamamen kandırmaca vari şeyler. sesini çok inceymiş "gibi" ya da çok kalınmış "gibi" bir aldatmaca söz konusu. bilinçsiz insanlar da bunları afiyetle yiyor.

    * ikinci paradoks: fazla oktavın olması iyi bir vokalist yapmaz.
    cem adrian'ın oktavı 5 üstü olsaydı bile bu onu iyi bir vokalist yapmaya yetmezdi.
    şöyle bir güzel bir anektod vereyim: piyasaya ilk çıktığı zamanlarda piyanoda inanılmaz derecede hızlı ve fazla oktav (bu oktav ile vokaldeki oktav alakasız) kullanan vladimir horowitz'e bazı piyanistler octavian lakabını takmışlardı ama moriz rosenthal horowitz hakkında "he is an octavian, but not caesar." demişti. aynı şey muhabbeti vokal oktavına da çevirebiliriz fazla oktavınızın olması ya da oktavınzı ustaca kullanmanız sizi octavian yapar ama sezar yapmak için yeterli değildir.
    4 oktav üstü vokale sahip isimler bile oktavının 1 2 cıvarını kullanır genel olarak, yani 2. aralıktan 6 aralığa çıkan bir vokalist genel olarak 3 ve 5. aralığını kullanır.
    ayrıca sesin limitlerini zorlamaya çalışmaya gerek de yoktur zira, belli yerlerde seslerinin esnekliğini gösterirler, en alçak ve en yüksek sesinizın civarına hızlaca gidip gelmek çok zordur ve muhtemelen zarar verir sese. zaten daha çok süslemek için kullanırlar. hani bazı piyanistler vardır, önünde 88 tuş olduğu için hepsine basma zorunluluğunda hisseder kendini ve aşırı çalar, ama aslında bu bilinçsiz ve yetersiz tekniğin anlaşılmaması için yapılan abartmaktadır çoğu zaman, cem'in de durumu bu, vasat ve kalitesiz vokalini böyle kapatmaya çalışıyor. dışında yüksek veya alçak notalarınızı nasıl kullandığınız da önemlidir.
    oktavın fazla olması efektif ve doğru kullanıldığı taktirde vokaliste büyük avantaj sağlayabilir ve iyi bir vokalist olmasında katkıda bulunacağı da bir gerçektir fakat bu bir gereklilik değildir. madonna'nın oktavı aretha franklin'den fazla olsaydı yine daha iyi bir vokalist diyebilir miydik ? veya adam lopez'in oktavının yüksekliğine karşın piyasadaki çoğu önemli vokalist ile karşılaştıralamayacağı da açık. çünkü önemli olan kendi tarzını, ruhunu, ses rengini ortaya koyabilmek çoğu zaman. yani kısacası oktavın fazla olması iyi kullanıldığı taktirde pozitif bir etkisi vardır ama bu bir gereklilik değildir, az oktavlı biri çok oktavlı birinden çok daha iyi bir vokalist olabilir. pavarotti'nin de oktavı o kadar yüksek değildir misal.

    * üçüncü paradoks: kafa sesi ve falsetto'nun sanıldığı kadar zor olmaması ve cem adrian tarafından kötü kulanması.
    kafa sesi ve falsetto'nun oktava dahil edilmediğini, sanıldığı kadar nadir görülen ve zor bir teknik olmadığını başta belirtmiştik.
    cem adrian'ın dinleyiciler tarafından kız gibi ses çıkarabiliyor söylemlerini başlatan ince sesleri çıkarmak için kullandığı teknikler çok zor veya bulunamaz değildir. piyasadaki aşağı yukarı her türlü vokalist bunları yapabilmektedir ama bu kadar abartıp göze sokmazlar genelde, gerektiği yerde kullanırlar. bu arkadaş ise bilinçsiz bir biçimde sürekli kullanıp da kullanmaktadır. işin bilmeyenlerini büyülemektedir ama aslında işin bilenleri tarafından eminim ki yorucu ve kötü kullanıldığı fark edilmektedir. bu noktada, bu tekniğin nasıl efektif, iyi derecede ve kaliteli kullanılabilindiğini bazı isimlere bakarak görebiliriz:
    freddie mercury, prince, michael jackson, brian wilson, philip bailey, barry gibb. gibi gibi...
    sanıldığı kadar zor bulunan veya yapması zor bir olay değildir, üstelik cem adrian bunu oldukça kötü yapmaktadır, yukarıdaki hiçbir isimle karşılaştıralamayacak kadar. oldukça amatör ve göze sokar şekilde.

    * dördüncü paradoks: taklit içeren, karakteristik bir sese sahip olmaması.
    iyi bir vokalistin kendi tarzını ve ses rengini bulması gerekir, cem adrian ise çoğu zaman taklite başvurup duruyor. örneğin milletin öve öve bitiremediği, "hem zenci sesi hem de kadın sesini bir arada çıkarabiliyorrr" vari söylemlerle yücelttiği 2004 tarihli summertime yorumuna bir göz atalım: ray charles ve janis joplin çakması bir vokal göze çarpıyor, en iyi taklit yarışmalarına katılsa derece elde edebilirdi muhakkak ama birinci olacağını sanmıyorum. zenci vari yaptığı çakma vokal bile tam olmamış, başarısız bir taklitten öteye gidememiş. bu işin nihat doğan taklidi yapan tayfadan bir farkı yok bana kalırsa, hiçbir orijinallik ve mükemmeliyetçilik yok, tamamiyle amatörce sergilenmiş. piyasada ünlü olan çoğu vokalistin geçmişten etkilendiği birileri olmuştur muhakkak, michael jackson mesela james brown'dan ya da freddie mercury little richard'dan oldukça etkilenmişti ama zamanla kendi orijinal vokal tarzlarını otuturdular ve orijinalliği sağladılar, vokalleri bambaşka noktaya gedi. robert plant'ın vokali de büyük ölçüde steve marriott'tan araktı ama ona bile taklitçi diyemezdik çünkü üstüne bir şeyler kattı. cem adrian ise bir şey katmak bir yana çok şey götürüyor taklitlerinden. bu zenci gibi ses çıkarmak falan sanıldığı kadar zor değil, üstelik bu düşük seviyede.

    * beşinci paradoks: amatör ve teknik olarak zor değil.
    evet, zor olması gerekmiyor ama öyle bir algı oluştu ki... vokalle alakası olsun ya da olmasın bugün herhangi biri aretha franklin, david bowie, queen, led zeppelin, deep purple, michael jackson, prince, the beach boys, judas priest gibi isimlerin şarkılarını söylemeye kalksa oldukça zorlanır çoğu yeri es geçer; hatta tarkan, zeki müren gibi isimlerde bile bunun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. fakat aynı şeyin cem adrian için geçerli olduğunu sanmıyorum çünkü eğitimsiz birinin bile söyleyebileceği bir tarzı ve kolaylığı var, çünkü adam amatör ve vokal tekniklerinden bir haber. çıktığı notalar ve çıkış şekli öyle zor değil. birkaç röportajını okudum adam daha önce defalarca konservatuara girmeye çalışmış ama hiçbirine girememiş, kulaktan kalmış çünkü. şimdi suçu eğitim sistemine ve jüriye atacağımıza cem'e de atmayı bir düşünebilirdiniz belki. vokal zor olmasa da güzel olabilir ama burada demek istediğim öyle müthiş bir vokalist olmaması.

    * altıncı paradoks: "türkiye'de anlaşılmıyor dünyaca ünlü olurdu başka yerde olsaydı" safsatası.
    size şunu söyleyim, amerika gibi bir ülkede doğup büyseydi türkiye'de olduğu kadar bile ünlü olamazdı. türkiye için marjinal kaçsa da tarzı amerika gibi yerlerde kendisi ayarında yüzlerce binlerce kişi vardır. siz dünyaca ünlü olmayı bu kadar kolay mı sanıyorsunuz bu arada ? kendine has orijinal müthiş bir ses rengi yok, sahnesi yok, karizması yok, dans yeteneği yok, farklı bir tarzı yok, bestecilik yeteneği yok, farklılık yaratabileceği çok şey yok.

    * yedinci paradoks: "ama fazıl say kendisini ortaya çıkardı, o da mı anlamıyor ?"
    öncelikle fazıl say anlayıp anlamadığı her şeye burnunu sokmayı çok seven bir tip. lanse edildiği kadar büyük bir piyanist veya besteci de değil dünyada ama bu konumuz değil. cem'in bu noktaya gelmesinde fazıl'ın payı büyük, "hmmm demek fazıl övüyor o zaman hakkaten iyi" düşüncesine sahip binlerce insan olduğuna eminim.

    ayrıca kendisi o ses türkiye benzeri yarışmalara laf atmış. gören de müzik piyasasının çok temiz olduğunu sanacak. eleştirdiği şeyler piyasada zaten var, o durumdan çok mu farklı, bunu prim yapmak için söyüyorsun herhalde ama aynı bokun laciverti zaten müzik piyasası, orada yarışan kişiler albüm çıkarmaya çalışsa müzik şirketlerine gidip neler yaşayacak bir bilginiz var mı ? ne anlaşmalara imza atacak ? komple müzikle uğraşmayın amatör kalın en iyisi söylediklerini destekleyenler.

    sözün özü: vasat bir vokalist; taklit içeren, kendine has tarzı olamayan, öyle iyi bir ses rengi olamayan, teknik bilemeyen vesaire. ama adama laf atmıyorum aslında tebrik ediyorum aksine. böylesine amatör kişiliksiz bir vokalden kendini "vokal ilahı" konumuna ulaştırmayı başarabilmiş bir adamı tebrik etmeyecem de kimi edecem yahu ? böyle devam. 500 yıllık teknikleri, funk ve diskonun kimliği vokal tarzını berbat yapmasına karşın ülkesinde kendi ile özdeşleştirmeyi başarmış bir adamdan söz ediyoruz. insanların süs niyetine kullandığı vokali sesine zarar verici bir biçimde kullanıyorsun bu arada ama, dikkat et.

    edit: fazil say'a dokundurdugum icin bazilari uzulmus ve beni muzikten anlamamala itham etmis. simdi kendimden bahsetmetmeyim fazla ama konser veren prof bir piyanistim. yuzlerce piyanist dinledim sizin hayatiniz boyunca duymadiginiz tarihte, bu konuda yuzlerce kitap okudum, dergilerde yazdim. klaisk muzik cevresince hicbir ciddi alinan elestirmen tarsfindan ovgu ile soz edilemez fazil say, klasik muzigin gostermelik dinletlyecisi tarafindan dinlenir ama isin bilenleri tarafindan ciddi alinmaz. aldigi oduller de bos odullerdir, is populere ve odullere kaldiysa lang lang dunyanin iyi piyailnistidir ama bu na guler herkes. klasik muzikte populer olan iyi degildir. ayrica idil biret, huseyin sermet, gulsin onay gibi muhtemlen dhaa once duymadiginiz turk piyanistlere de bir goz atmanizi dilerim. dunyada en saygin piyanistler bunlardir turk olup yurtdisinda yasyaan biri olarak soyleyim size.