bold pilot

  • yıl 1995.

    1993-94'lü yıllarda at yarışlarına merak uyandı bizde. ilk dönem ''köşeyi dönme'' parolası ile yola çıktık çocuk yaşta. bakır toplayıp, dışındaki lastik izolasyonundan ayırmak ve hurdacıya satarak para kazanmak zor gelmeye başlamıştı. para kazanmanın daha kolay yolları olmalıydı. m.piyango, altılı ganyan, spor loto ve toto popülerliğini halen koruyordu. zira bu talih oyunlarının revaçtaki son dönemleri olduğunu yillar sonra anlayacaktik. teknoloji çağı, emperyalizm, neoliberalizm derken kapitalizmin çarklarında öğütüldükçe umutlarımız da talih oyunları gibi yok oldu sonraları..

    benim çevremde nedense çok fazla sayıda 'roman', rahmetlinin de kahvehane kültürü geniş olduğundan çabuk düştük kum pistlerin içine, üstümüz başımız toz oldu. galop, sprint, kenter, orijin derken başladık bir de küçük küçük kuponlar yapmaya..

    ancak bir süre sonra atlar üzerinden maddi menfaatları bir kenara bıraktık, farklı bir psikolojik boyutta bağımlılık başladı. o bağımlılık halindeyken ablamı bir black pearl kadar tanımıyorumdur muhtemelen. black pearl'in ne yediği, antremanda sakatlanıp sakatlanmadığı, kenterinde terleyip terlemediği bilgisine sahip olmak daha önem arz ediyordu. sonuçta aygırların aygırı northern dancer'a kadar atların soy ağacını bilecek seviyeye ulaştık kısa zamanda.. kazanmak önemli değildi, biz bilelim de, beşte de kalsak ''ben de o at tekti'' diyelim!

    rahmetli babam gece 02:00 sularında dahi olsa beni uyandırır, hatta çay demletirdi bana. -''sürpriz bir at buldum, handikap puanı 65, en son şartlı 2 kazanmış, kalk sen de bir bak oğluş, gelir mi? '' eti finger bisküvi arası lokum eşliğinde enerjimizi korur, beyin jimnastiği yapardık gece ve şafak vakitleri..

    pazartesi ve salı günleri yarış olmazdı misal.. gazete bayii önünde o ilk yarış günü bültenini ambargo dönemi tüp kuyruğu beklercesine bekler, alırdık. iki gün boyunca gece gündüz itina ile sürpriz atın kim olduğu konusunda münazara ederdik.

    hayatta en özlem duyduğum günlerdir desem abartmış olmam. münir özkul'lu neşeli günler, adile naşit'li bizim aile tadındaydı böylesi bir yaşam. çok para kazanma hevesi zamanla at yarışı sevgisine, at yarışı sevgisi at sevgisine, at sevgisi evren sevgisine dönüştü. evren de nihilist yaptı beni..

    çok metafiziki değildi tabii at yarışı oynamak. bu dönemde belli başlı at sahipleri vardı bir de, onlara ait atlar önem arz ederdi. misal açık mavi-siyah enine çizgili formasıyla atman ekürisi, düz mor formalarıyla gedik ekürisi, düz koyu sarı formalarıyla franco ekürisi.. veliefendi'de ingiliz asilzadeleri gibi melon, fötür, tüylü şapkaları ve takım elbiseleri içinde aileleriyle birlikte atçılığa ve at yarışlarına önem verdiği bilinen atatürk'e ahde vefa edercesine özel yarış günlerinde yerlerini alırlardı. saygı duyulası bir ritüeldir bu mesela, at yarışlarına ön yargıyla bakan hiç kimse bilmez.

    atman ekurisine ait bold pilot da o güzel günlere ait ikondu işte.. yıl 1995.

    bold pilot ilk yarışlarını emin fuleleri ile kazanmıştı, tüm mühim yarışlarını canlı izledik. yüksek sağrılı, kaslı ve parlak siyah bir attı. diğer atların yanında iri ve cüsseli duruyordu. padok görüntüleri podyuma çıkmış bir manken edasındaydı daima..

    biz bold pilot'un anne ve babası olan persian bold-rosa palumbo orjini ile ilk defa karşılaşmıştık şartlı-1 koşuyla yarış hayatına başladığında. 95'li yıllara kadar istisnaları olmakla birlikte genelde belli başlı aygır yavruları yarışıyordu. yarış kum pistte ise majestic endeavour veya aristocrat yavrusu; çim ise gold guard veya barnato yavrusu olması kuponlara bir atın yazılması için ön şartlardandı. koşunun zorluğu sebebiyle daha detaylı inceleme gerekirse de, anne kardeşlerinin koşularını tetkik ve tespit ederdik..bir excel tablomuz veyahut tjk.com olmadığından bülten bülten tarardık. objektif ve güncel isimli bültenlerin yayımlandığı dönemlere ait eksiksiz koleksiyonu vardı elimizde. valide, "ümraniye çöplugune cevirdiniz evi" diyerek iki kış soba yakti onlarla, bizim de cigerimiz yandı.

    cape cross, most welcome, night shift gibi çok çok iyi aygırlarla tanıştığımız 2000'li yıllardan günümüze kadar tanınmayan orijinli tay sayısı öylesine arttı ki, bugün atları artık birbirinden ayırt etmek mümkün dahi değil.

    işte 90'lı yıllar öyle değildi. bold pilot'ın pedigrisi ve görüntüsü ayırıcı bir özellikteydi, iyi sahipleri ve üzerinde halis karataş gibi klas bir jokey vardı.

    ancak bold pilot'ın öylesine inatçı ve güçlü bir rakibi vardı ki, gazi koşusu'nun plasesi daha bir yıl önceden belliydi, (bkz: beretta).

    bold pilot ve beretta mücadeleleri kısa bir dönem için gerçek bir dünya derbisi mahiyetindeydi. beşte beş birincilikle yarış hayatına başlayan beretta'nın maalesef sorunları sebebiyle 14 yarışlık bir miadı oldu. ancak yine de tüm iyi atların yarıştığı grup 1-2 yarışlarını ilk üçte bitirme başarısı göstermiştir. tabii ki de en önemlisi veliefendi'ye ayak basar basmaz johnny guitar ve thunder bolt 1'un nallarını dama atacak ve heykeli henüz daha tay iken dikilebilecek bir efsane adayını iki kez geçme başarısı göstermiştir.

    bold pilot zamanla gücüne güç katarak üst üste birincilikler elde edecek, gazi'de 2400 metre çim pistte koşulan yarışı 2:26,22'lik derece ve halen kırılamamış bir rekorla bitirecek; enternasyonal boğaziçi koşusu'nda ise yurt dışından gelen, yarışın da favorisi olan galtee isimli safkanı müthiş bir yarış sonrası burun farkıyla geçerek at yarışlarında 'ilk kez' milli manada sevinç gösterilerine sebebiyet verecek, ülke insanını onore edecektir.

    böylesine bir attan bahsediyoruz..

    bir atın hayat öyküsünün türkiye'de film olması açıkçası beni o günlere götürdü, zaten adını görür görmez de duygulandım. tabi ki dönemin jokeylerinin klasları ve trt at yarışı spikerlerinin yaşattığı duygular unutulmaz, ayrı bir sayfa da onlara açılması gerekirdi aslında ama sayfalar yetmez..

    secretariat, sea the stars gibi dünyaca meşhur atların hayat hikayeleri bir çok belgesele ve bir de filme (secretariat-şampiyon) konu olmuştu,

    umarım fragmanı yayınlanan film bold pilot'ın ve dönemin içtenliklerinin hakkını verecek özgün bir senaryoya sahiptir, öyle de olmalıdır.

  • at yarışı oynadığım zamanlarda adını gördüğüm ayakta, tek geçtiğim iki attan biriydi.
    diğeri (bilen bilir) johnny guitar