boşanmak

  • aşık olduğum adamdan fiziksel, psikolojik şiddeti sebebiyle 5 ay önce içim söküle söküle boşandım daha doğrusu boşadım. şiddet bir evliliğe bir kere bulaşır ve bir ömür geri dönüşü olmaz. ilk şiddete uğradığımda bunu tekrarlarsan aşkından ölsem de seni boşarım demiştim 5. de dediğimi yaptım.

    gelelim boşanmaya boşanmak yarı ölüm.

    emek emek ellerimle kurduğum evimin kapısını kendi üstüme çekip çıktım ya o evden ben o gün öldüm.
    10 yılım öldü, emeklerim öldü, aşkım öldü, sevgim öldü ve daha niceleri.

    boşanmak yarı ölüm gibi bir yanınız ölüyor ama bir yanınız da yeniden doğuyor.

    hep şunu söylerim allah düşmanımı yuvasıyla sınamasın.

    çok zor.

    kurtarılcak tek bir nokta bile kalmadıysa geri dönüşü olmayan zorlu bir yol.

    beyfendi 5 aydır yalvarıyor yaşayamıyorum sana yaptıklarımı düşündükçe kafamı duvarlara vurasım geliyor hiç mi şansım yok hiç mi yolu yok diye.

    ilk boşandığım zamanlar şunu demiştim; hayatım ne kadar mı değişti; işten çıkınca yürüdüğüm yol bile değişti.
    işte o yüzden hiç yolu yok. benim yolum çoktan değişti.

  • yakında bizim de dava açılacak. öyle kötü bir his ki.. üstelik ortada küçük bir bebeğiniz var ise.. o küçük bebeğe bakıp "her ne olursa olsun oğlum baban seni asla terk etmeyecek" diye fısıldamak. bir yanım oğlun için katlan mahvet gerekirse hayatını diyor bir yanım daha fazla bu işkenceye katlanıp ruh sağlığını ve hayatını mahvetme.. öyle çaresiz, öyle kötü bir durum.

  • olabildiğince kısa anlatacağım. ama ana hatları kaçırmamaya çalışacağım. altın değerinde olduğunu düşündüğüm şeyler anlatacağım ve kendi düşüncelerimi ekleyeceğim.

    ayrıca evlilik ile ilgili esasen 6 yıl önce yazdığım ama eksiye 9 ay once ilistirdigim şu yazıya da bir bkz vereyim 162 fav almış. okuyup güzeldi diyen çoktu bu yazıyı. (reklam değil bu. yazıyı ciddiye al diye ön uyarı)

    sen ne bilirsin, ne anlarsın bu işlerden diyen olursa, iki kere evlendim, boşandım ben. yalnız ilişkiler konusunda akıl verdiğim bir arkadaşım, "sen bi bok bilsen iki kere boşanmazdın" demişti. o da farklı bir bakış açısı tabii ki. yalnız şunu bilmeniz de yarar var. ikisi de doğru evlilikti. ama şartlar başka gelişti. bu yazı da onun hikayesi zaten. yazıyı popüler olacak şekilde yazmayacağım. gerçekten birilerine ışık olsun istiyorum. özellikle bekarlar okusun. aynı hataları yapmazlar belki. bir musibet bin nasihatten yeğdir. yani eşittir :) ekstra özet isteyenler ise sona bakabilirler. orada özet nasihat bölümü yaptım. ama sebeplerini bilmeden o nasihatlerimi uygular mısınız bilemem. zira ben bir şeyin nasıl geliştiğini bilmez isem sonunu anlayamıyorum. kafam öyle çalışıyor. o yüzden sürekli uzun yazıyorum sanırım.

    koltuklarınızı dik konuma getirin, yumuşak bir playlist açın başlıyoruz.

    5 yıllık üniversite ilişkimiz vardı. 24 yaşımda idim. askerlik bitmiş, işin başına geçmiş, evi hazır bir erkektim.kız arkadaşımın ailesi başka bir anadolu şehrinde yaşıyor idi. istanbul'da çalışmaya başlamıştı. ben ise denizli'de idim. ya ayrılacaktık. ya evlenecektik.

    kıza baktım, aile şartlarımıza uygun. biz zengin sosyete ailesi değiliz. yokluk ne biliyoruz. onlar da öyle. aile yapılarımız uygun. dünürler geçinebilir diye öngördüm. ki hiç sıkıntı yaşanmadı da. iki tarafta ılımlıydı hep. kız hem tatlı dilli. güler yüzlü. ayrılırsak, yerine yeni birini bulurum ama 5 yılda tanıdığım kız gibi olur mu? onun herşeyini biliyorum. üstelik ben tek eşliliğe inanan bir insanım. 5 yılımı onunla geçirmişim. eğer ayrılırsak o 5 yıl çöp olmuş olacak.

    bakın ilk büyük hata geldi. ilişkimiz boyu 3 yıl çöpe gitmesin diye 4. yıla girdik. 5 yıl çöpe gitmesin diye de evlendik. o benim ilk uzun ilişkimdi. büyük bir hatası yoktu. niye ayrılayım? diye düşündüm. hem günün birinde toplum gelenekleri gereği mutlaka evleneceğim. o yüzden uzatmanın alemi yok dedik, 24 yaşımızda evlendik. itiraf etmek gerekirse, hatun uygulaması gereken taktiksel davranışları güzel sergilemişti. bir kadının ağına düşerseniz, sizi ikna etmesi zor olmaz. kadınlar zaten ne demek istediğimi anladı. ama anlamayan erkekler varsa, neden bir şey istediğinizde babanıza değil de annenize gidersiniz? çünkü anneniz, babanızı nasıl ikna edeceğini bilir. kadınlar bu konuda gayet uzman. erkekler de ikna olur. biz de ikna olmada ustayız.

    erkendi. evlendik. ama neye göre kime göre erken. bence tam zamanıydı. lisedeki arkadaşlarım içinde ilk evlenen bir kızdı. ikinci ben evlendim. 3. den sanırım 30. ya kadar evlenen hep kızdır. erkekler arasında benim kadar erken evlenen yok. ama ben doğruyu yaptım. çünkü evlenmem yanlıştı. sen de bir karar ver doğru mu yanlış mı? 24 yaşımda evlenmem yanlıştı ama ben de yanlış bir insandım. eğer ki 24 ümde evlenmeseydim, o yanlış evliliği 30umda yapsaydım bu tecrubelerim olmayacak ve hayata yeniden baslayamayacaktım. 24te evlenip hata yaptığımı görüp, doğru adımı atabilmem için bu tecrübeyi yaşamam gerekliydi. bu da onun hikayesi.

    ben düğüne karşı bir insanım ama benim haricimde herkes düğün istedi. katlandım. ama bunu öyle güzel gizledim ki, kendi düğünümü trolledim. masalara çıkıp göbek attım. ben düğünlerden nefret ederim. ama o gün o'nun en güzel günü olması için uğraştım. çünkü eşim olacaktı. en kıymetlim olacaktı.

    kız tarafı beni çok sevmiş. ve düğün günü için hep iyi bahsetti bizim hatun. düğün cdsini 30 kere filan her gelen misafirle izledi. ben 1 kere zor izleyebildim. yalnız bana bir zararı oldu bunun. insanlar rol yaptığımı anlamadığı için, kendi akrabalarım bile 30 kere lafını etti. pek sevinçliydin yahu filan dediler. halbuki ben düğünün ertesi sabahının hayalini kuruyordum. dünya umrumda değildi. düğün bir an evel bitsin istiyordum.

    ama kızı seviyordum. onun için yapmalıydım. yaptım da. anlamadı bile düğünde acı çektiğimi.

    sonra 3 yıllık evlilik içinde hep destek oldum.

    amcam ile yengemin aşkı dünyadaki en büyük aşk benim canlı şahidi olduğum. benim ismim ölen amcam ile aynı. onun anısını bende yaşatıyorlar. ben doğmadan önce trafik kazasında ölüyor. aptal bir kaza. kimseye bir şey olmuyor. amcam boynunu kırıyor. ayrılıyor dünyadan. yengemi, kuzenimle başbaşa bırakıyor. yengem de ona olan aşkından dolayı hiç evlenmiyor. kızına bakmak için çalışıyor çabalıyor. ama eğitimi yok haliyle. görece olarak düşük maaşlı işlerde çalışıyor. ben bunları kücükken gördüğüm ve o kadının azmine hayran kaldığım için eşimin çalışmasını hep destekleyeceğim diye yemin etmiştim. bana günün birinde bir şey olursa ayakları yere sağlam bassın istedim. ve şunu da ilerde hatırlayacağız. günün birinde beni gercekten sevmez ise çekip gidebilsin, benim parama muhtaç olduğu için yanımda kalmasın istedim.

    iş kuralım dedi. hanıma bir danışmanlık franchise aldık. ikimiz de işletme okuduğumuz için anlıyoruz az buçuk. ofis kurma işleriyle uzun süre uğraştım. ofisi tam açtık. masaya kurulup ilk yaptığı şey kariyer nete girip ilan bakmak oldu. dedi ben bu işi yapamayacağım. dedim canın sağolsun. dügünde takılan ortak altınları kullanmıştık.onlar gitti. ilerde boşanırken kayınpeder lafını etti. geri istedi. erkek olsaydın da sen açaydın büroyu, ofisi filan dedi. önemsemedim dediklerini. çünkü bilmemesi gereken şeyler vardı. neyse.

    denizli'nin en iyi ilk 5 şirketi içinde yer aldığını düşündüğüm bir şirkete insan kaynaklarına, benim arkadaşımın referansı ile soktuk. denizli'nin ihracatı bayağı iyidir. tüm dünyaya havlu bornoz satar. hani çalıştığı şirket global iş yapan bir firmaydı demeye getiriyorum. bizim hatun çok sevindi. hayalini öğrenciyken kurduğu büyük bir firmada işe başlamıştı. onun çok sevinmesi de benim icin yeterliydi. ben ise çok sevinme, belki bu iş ayrılmamıza vesile olur diye geçirdim içimden.

    2 sene çalıştı o şirkette. yükseldi. şirket zaten baya zengin bir ailenin. herşey iyi işliyor. ama bizim hatun iş stresini eve getiriyordu. bunu öğrenemedi. anlatmaya çalışıyorum. koca şirketi sen kurtaramazsın. zaten iyi durumdasınız filan diyorum. dinlemiyor. üniversitede de böyleydi. sınavlarda karnına ağrılar kramplar girerdi stresten. benim telkinlerim ile aşmıştı çoğunu. notları da hep bu sayede yükselmişti. yine onu çabaladım ama beceremedim. koca şirket omuzlarında yükselmiş gibi davranıyordu. halbuki yapması gereken sorumluluklarını yapsa yeter. şirketin genel müdürü var. sahipleri var. yok yere kendini strese sokmanın alemi yok. sen işini yapmassan şirket batmaz. anca seni kovarlar. kovulursan da başka iş bakarsın. ki zaten işini yapıyorsun. ne diye kovulasın. kovuldu gerçi ama onun nedeni başka. neyse o kovulma kısmı bayağı güzel hatta onu da anlatacağım :)

    3 yıl evli kaldık ilk eşimle. takribi 1000 gün evlilik diyelim. 1000 günün 50 günü bana yemek yapıp önüme koymadı. hadi 50 yapmıştır belki ama 150 yapmamıştır. gık demedim. arardı, jzff bugün işim var. yemeğini ye de gel. tamam. dışarda yerdik bazen. eve söylerdik. eve temizliğe gelen kadın yapardı onu yerdik bazen. kadınımın çalışması benim için desteklenmesi gereken bir şeydi. gerekirse hizmetçi tutalım derdim. arada tutardı işte. bir şeyler yapardı. ben de parasını verirdim kadının. ama yemekten ziyade burda benim istediğim ve alamadığım şey tatlı dildi. bir erkeğin en çok istediği şey, eve gelince karısının güleryüzle kapıyı açmasıdır. çok şükür ki ikinci karım da bunu bulmuştum. dünyanın en güzel şeylerinden biri. ilk eşim ise eve geldiğimde götünü devirmiş, ben çok yorgunum ayaklarında, dizi izliyor olurdu. izlediği dizi de alirıza bey tadımız kaçmasın. belgesel izlese yine dersin ki vay ameka. ama alirıza bey lan. neyse. kızlara tavsiye, kocanızı tatlı dille, güler yüzle karşılayın. herşey daha başka olur. görün. (aşağılarda bir başka yazar haklı olarak serzenişte bulunmuş. eşleriniz diyeceksiniz diye. haklı. ben de aynı onun gibi düşünüyorum. cinsiyetçi bir yaklaşım algılanmış özür dilerim. güler yüz çok önemli. bu hatayı yapma nedenim burda kendi hikayemi anlatıyor oluşumdan. yoksa karşılıklı hep güler yüz iyi bir şey. erkekler güler yüz göstermesin diye bir algı çıktıysa hemen vazgeçin. erkekler siz de güler yüzlü olun. öküz olmayın.)

    aldığı maaşa hiç dokunmadım. üstelik üniversite kredi borcunu da biraz biraz ben ödüyordum.

    bu arada ben iyi miyim? elimden geldiğince iyiyim. hani hatalarım var mı? var tabi ki. ama beni tanıyan bilir. ben geçimli insanım. bana güzelce izah edersen, her şeye ikna olurum. sözlükte vardı bir yazı bulamadım ama bulunca buraya iliştiricem. kadınların erkeği kızdırıp haksızken haklı konuma geçmelerini anlatan bir şeydi. kavga çıkarıp damarıma basıp suçlu konuma getirildim çok kere.

    büyük bir kavgamız hiç olmadı. ufak ufak arada kavga ederdik. ama sorun neydi biliyor musunuz? o kadını ben seçmemiştim. o da beni seçmemişti. biz toplum normlarına uygun olan bir insanı seçmiş gibi davranmıştık. seviyordum onu ama aşık değildim. ona çok bağlıydım ama ölesiye bir aşk yoktu aramızda. on üzerinden 5'lik bir ilişkiydi. sıradan. mantık evliliği idi bir yerde. ama mantıksızdı. çünkü bir birimiz için pek uygun değildik. onu sırtıma çıkardıkça daha çok şey istiyordu. memnun etmem çok zordu. ve işin daha önemli kısmı, onu memnun etmek istemiyordum. ikinci karıma aşıktım gerçekten. gerçek aşkı onunla gördüm. zaten onunla anladım ki, ilk karıma yapmayı sevmediğim şeyleri ikinciye o istemeden fazla fazla yapıyordum. başkası nasıl yaşar bilmem. ama aşk önemliymiş. ben onu gördüm.

    --- spoiler ---

    bu kısım cinsi münasebetli kısım artı 18

    seks hayatımız bok gibiydi.

    toplum doğrularına göre herkes bakire kızla evlenmek istiyor. her yerde duyuyorum. ben de kıskanç bir insandım o zaman. dedim ben bakire bir kızla evlenmek istiyorum. benim hakkım değil mi? hakkım. ama düşünüyorum bir yandan. hatun da bakir bir erkek istemez mi? ister. o zaman dedim jzff. sana karı yok oğlum. evlenene kadar bakirsin. bu kararı 14 yaşımda aldım. 24 yaşıma kadar uyguladım. salak mıyım? bi yerde düşününce hakkaten salağım. ama sonuçta 14 yaşındaki bir çocuğun kararı da anca böyle olabilir. geçmişe gidip değiştiremeyeceğime göre yargılamak saçma. ayrıca imdb'de 1. olduğu şaibeli bulunan esaretin bedeli filminde morgan freeman'in bir sahnesi var. 10 yılda bir ıslah olup olmadığına bakarak salıverilmesi tartışılıyor. buna 50. yılında soruyorlar. ıslah oldun mu? diye. oda diyor ki işte o cinayeti ben işlemedim. gençlik halim işledi. ama cezasını ben çektim. artık o kişi ben değilim. benimle alakası yok, gibi laflar ediyor ya, işte benimki de o hesap. ilk sevgilimle evlenme hayalini de 7 yaşımdaki halim hayal etmişti. kalkıp, 7 yaşımdaki halimi mi cezalandırayım şimdi? ilkokul ciddi sevgilinle evlenmek istemek ütopik derecede romantik. çok güzel bir şey. ama evlilik zaten başlı başına kumar. kumar çünkü güzel olup olmayacağı hiç belli değil.

    evlenmeden önce 5 yıl çıktık biz hatunla. ama araba garaja hiç girmedi ağa. seviştik filan ama o ingiliz doktorların intercourse dediği şeyi yapmadık. cinsel birleşme olmadı yani. o da nasıl bir kafa. lafı uzatmak istemiyorum. ben bakir, o bakire kaldık. ama ikimizde rahip ve rahibe değildik. günahkardık ama suçu tam işlememiştik. beni yargılamayın. o zaman için çok doğru bir şey yaptım. adildi. ama aması var.

    ben seks nasıl yapılır bilmiyorum. o da bilmiyor. videolarda görüyoruz. ama icraatte imza sonrasını bekliyoruz. kafalara gel. neyse evlilik sonrası, daha doğrusu imza sonrası, düğünden davetlilerin bizi evlerimize kadar uğurlaması sonrası seviştik. o kısım daha bir vahim. balayına gittik. balayında olaya girişiriz diye umuyorum ama bizim hatun niye olduğunu hiç anlamadığım şekilde korktu ve istemedi. üstüne de gidemiyorum. ama istiyorum da. iki ucu boklu değnek. rezillik resmen benim içsel durumum. napacağım bilemiyorum. hatırlamak istemiyorum o günleri.

    neyse sonra nasıl başladığını bilmediğim şekilde cinsel ilişkiye başladık. ikimiz de üniversite mezunuyuz. ama ben erkenden boşalıyorum. onda da bir gerilme oluyor. itiyor beni bazen. doktora gidelim diyoruz. çekiniyoruz. erteliyoruz.

    lan bizim hatunda, vajinismus varmış. benim anladığım mı var? kızcağız ile 3 sene evli kaldık. adam gibi bir kere sevişememişizdir. o beni itiyor, ben stresten erkenden boşalıyorum. artık elle, dille bir şeyler yapıp boşaltıyoruz birbirimizi. bu kısıma daha sonra yine geleceğiz.

    ayrıca başka bir kaç arkadaşla da konuştum. hem erkek hem kadın. onların da böyle sorunları olmuş. yani sadece biz değiliz böyle sorunlar yaşayan. çevremizdeki bir çok insan konuşmadığı için sorunlarının olup olmadığını bilmiyoruz sadece. bu yazıyı okuyup aha lan biz de bilmiyoruz gercekten diyecek bir sürü insan var. itiraf etmek zor. ben ediyorum çünkü benim başka bir hayatım var şimdi. benim yaşadığım sıkıntıları başkaları yaşamasın istiyorum.
    --- spoiler ---

    daha anlatabileceğim irili ufaklı saçma şeyler sonrası iyice soğudum hatundan. kendimi o dizi izlerken bilgisayar oyunlarına verdim bende. oldum olası çocukluktan beri bilgisayar oyunlarını çok sevmemin nedeni bu sanırım. orası benim kaçtığım bir sığınak. beni sürekli mutlu eden bir dünya. oyun severler bilirler. oyuna kaptırdın mı da çıkması zor oluyor. 1-2 saat diye başladığım oyunlarda 4-5 saati buluyordum. onun dizileri 2-3 saatte bitiyordu. kalan zamanda onla ilgilenmediğim için suçlu oluyordum. hatta alirıza beyin tadının kaçmasını izlemediğim için, onunla ortak vakit geçirmediğim için de suçlu oluyordum. artık bitmeye yüz tutmuştu ilişki.

    ama o noktada çok sıkıştım. napacağımı bilemedim. erteledim bir süre hiç bir şey düşünmedim ama düşünmedikçe, daha çok üstüme geldi bunlar. bir icraate girişmeliydim. ama ben hiç b planı yapmamıştım ki. evlilikte sorun olursa naparım diye düşünmemiştim bile. boşanmayı kesinlikle istemiyordum. benim mahkeme salonu görmemek gibi bir hayalim vardı. ömrümün sonuna kadar bir mahkemeye çıkmayım diye umut ediyordum.

    bu kararı almam lazımdı ama götümde yemiyordu.

    o sırada ilginç bir şey oldu. hayatı sorgularken sorularım olduğunu farkettim. birisi bana danışırsa bugün bile herkese bunu öneriyorum. mümkün olabildiğince çok soru sorun kendinize. elbette hepsine cevap vermeniz mümkün değil ama içlerinden bazı sorulara daha çok cevap arıyorsunuz. ve o size gerçekten ne istediğinizi bulmanızda yardımcı oluyor. en azından bende öyle oldu.

    işimi ve eşimi sevmediğimi düşündüm. 27 yaşımda idim. başkasını bulup mutlu olabilirdim. işimi de değiştirebilirdim. tam o sırada bizim hatun bana göre büyük bir hata yaptı.

    daha öncelerde müdürü bir gün, bana , benim kadar eşine destek olan başka bir adam görmediğini söylemişti. ben hakikaten destek olurdum. mesaiye kaldı bir gün. ben 10 11 gibi gidip işyerinden alacaktım onu. uyumuş kalmışım. saat 12bucuk gibi uyandım. hatun evde yok. dedim eyvah ben ne bok yedim. ama telefonum çalmamış bile. aradım sert bir sesle. nerdesin sen diye azarladım. hanımefendi iş arkadaşlarıyla kokoreç yemeye gitmiş. geliyormuş. o beni azarladı.

    bu arada o işyerindeki arkadaşlarından birinden şüpheleniyorum. eleman garip bir tonda yazıyor mesajları benim hatuna. anladım ki aralarında bir şey var. aldatılıyorum. napıcam? tabi ki gidip hem adamı hem kadını vurucam :) sonra nolacak. hayatım kayacak. bombok bir hapishane yaşantım olacak. size bu satırları çemişgezek ğ kapalı tipi cezaevinden yazıyorum. ikinci eşimde gardiyanlardan biriydi zaten.

    neyse, ben sallamadım pek. çünkü hakettiğim bir şey değildi bu. kendime baktım. durumumu inceledim. önüme bakmam gerektiğini anladım. eşime bildiğimi bile söylemedim.

    hatun eve gelince yem attım. dedim o işten ayrılacaksın. başka iş bulucaz sana.

    "senden ayrılırım. işten ayrılmam" dedi. anladım ki yeni elemanı seviyor.

    bunun üstüne düşünüyorum. ertesi gün iş yerindeyim. bana o filmlerdeki gibi yukardan bir ses gelmedi. kendi kendime konuştum. napıyorum ne ediyorum filan. 3 5 gün hatunla konuşmadık. hatta ilk 2 gece eve gitmedim. karım başkasını seviyordu. ve işin garibi neydi biliyor musunuz? ben hayvan gibi kıskançtım o zamanlar. zerre gücüme gitmedi bu durum. hani friends'te monica ve chandler ilişkileri için işin garibi hiç tuhaf değil demişlerdi ya, benim de aldatılmam zerre garip gelmedi. o zaman anladım işte hatunu zaten içimde çoktan bitirmişim. hanım ablalar beni mazur görsün bu benzetmem için ama kadınları maymuna benzetirler. bir dalı tutmadan öbür dalı bırakmaz diye. en azından çoğunluğu tenzih ederim ilk evliliğimde böyle oldu. (ikinci hatunda öyle olmadı bu arada)fakat o yeni eleman benim için bir çıkış noktası oldu. kurtuluş oldu. konuşup tek celsede işi bitirme kararı aldık.

    ailelere durumu izah etmek lazım. anne ben boynuzlanıyorum dersem olmaz. kayınbaba bey, kızınız beni boynuzluyor desem adam kalpten gider. hatta eşime desem yok öyle bir şey diye inkar edecek. hatta boşanmaktan vazgeçse eminim ki benim yüzüm yumuşak beni ikna edecek. barışırız belki diye korkuyorum. çünkü o zamanlar hakikaten iradesizdim. masaya yumruğumu vuramazdım şimdi ki gibi. sümsüktüm biraz. akışa bırakırdım kendimi. zaten o yüzden de harika bir eştim bence. ama klasik türk normlarından bahsediyorum. doğru ilişkide bir erkek öyle olmamalı. (bu arada biz boşandıktan sonra evlendiler. çocukları filan var. 2 ortak arkadaşımızı düğüne çağırdılar. hatta eşim tanıştırmıştı ikisiyle de beni. birisi can ciğer arkadaşım şimdi. ondan bana miras bir o eleman kaldı. öl desin ölürüm. her neyse 2 arkadaşım da yeni elemana çok kızgın. ben diyorum o eleman benim hayatımı kurtardı. bana ikinci bir hayat verdi. ömür boyu unutmayacağım bu iyiliğini. çünkü eğer o olmasaydı benim götüm ayrılmaya yemezdi belki. katlanırdım. kendimi tanıyorum çünkü. hayat boyu susardım. siz öyle yapmayın. ne istediğinizi bilin. ben sonra keşfettim)

    aileler geliyor üstümüze. ben diyorum ona sorun. ben değil o boşanmak istiyor. ona soruyorlar. her seferinde farklı saçma bir bahane buluyor. ama kendi de biliyor tutarlı değil. başkasını seviyorum da diyemiyor. zaten o da pek emin değil belki o sıra. ama istese benden 1 2 özür dilese belki ben yelkenleri indirir inanırdım. yok filan derdi. o zamanlar harbi maldım. allahtan öyle bir şey yapmadı. yapmasın diye de işi biraz hızlandırdım. naptın derseniz, aileler bizi birleştirmeye çalışıyor. toplandık. herkes jzff haklı diyor. yapma kızım. etme kızım filan. baktım durum karışıyor. boktan bir sorun çıkarıp kızın üstüne yürüdüm. kayınpedere kayınvalideye bağırdım çağırdım. ellerine koz verdim. ertesi gün kız beni arıyor. anam babam naptı sana niye kırdın onları? diyor. dedim ki, onlar bir şey yapmadı. ama baban seni desteklemiyordu.

    şu an ne diyor?
    kızım boşan, arkanda ben varım diyor.

    al işte bu yüzden yaptım dedim.

    hayatımda ilk kez ve umarım son kez mahkemeye çıktım. (ikinci boşanmayı avukat vekaletiyle yaptım. aynı ülkede bile değildim)mezbahane gibi içersi, bizden önce bir çift vardı. 20 yaşlarında yokturlar. kucakta bir çocuk. hakime hanım oğlana nasihat veriyor. çocuğun velayeti annede diye sen sorumluluktan yırtmıyorsun filan anlatıyor. bizim davayı 3 dk da bitirdiler. biz çıkmaya çalışırken bizden sonrakilerde hemen bitiverdi sanırım. bir ara korktum o karışıklıkta bir önceki davadaki hatunu benim nikahıma almış bile olabilirdim. içerisi çok karışıktı çünkü.

    mahkemeye gitmeden önce evdeki durum çok komikti. ben yeniden doğmaya gidiyorum. annem illa çok şık olacaksın derdinde. onu da hiç anlamam. yalnız başıma gittim mahkemeye ben. kot pantolon, gömlek. bizim hatun 2 arkadaşını da sürüklemiş. şıkır şıkır giyinmişler. mahkeme kapısında gülerek bir selam verip içeri girdim. hakime hanım hiç bir şey sormadı. emin misiniz? dedi sadece. bitti. çıktık. 2009'un son resmi günü işte böyle boşandım. 2010'a bekar girdim. dul sayılmıyorum. eşi ölene dul deniyormuş. ama ben dulum diyorum. çünkü boşandığını saklamak gibi oluyor bekarım demek. kimisi için sorun boşanmış olmam. ben sorun edenleri de anlıyorum. hiç kimseye bişey demem. herkesin tercihi var. ama boşanmış insanda bence daha büyük tecrübe var. hani birisi boşanmış diye onu iteklemeyin hayatınızdan. çünkü daha fazla mutlu edebilir sizi bir ihtimal. yani şunu demeye çalışıyorum. birisi çok iyi ama daha önceden boşanmış diye, sırf bu yüzden çıkarmayın hayatınızdan. gerçekten size uygun değilse çıkarın.

    biraz psikolojisini anlatayım. garip bir şey. 27 yaşındaydım boşandığımda. büyük bir gerçekle karşılaşıyorsun. hayatındaki en büyük hatayı yapmışsın. onbinlerce tl para harcamıssın. zaman harcamıssın. en önemlisi hayal harcamıssın. yok olmuş. ömrümün sonuna kadar kalırım diye umduğum insan, en yakın arkadaşım olması gereken insan yok. ama şunu sordum hep kendime. oğlum jzff, boşanmakla hiç hata yaptığını düşünüyor musun? milyar kez sordum ise bu soruyu kendime, bir kere bile acaba demedim. 8 yılım bitmiş. ama üzülmenin, geriye bakmanın alemi ne? hataydı evet. ama artık önüne bak. çok iyi bir gelecek seni bekliyor. ayrıca karımın bana mecbur olmayıp beni istemediğini söylemesi de gizliden hoşuma gitmişti. onu özgür yetiştirmiştim. ve özgürce beni istemediğini söyleyebilmişti. bu benim için övünülecek bir şey. ben sevgiden yanayım. sevmiyorsan bırakacaksın. zorunluluktan seviyormuş gibi yapmayacaksın. bu yapanın değil, yaptıranın ayıbı bence. görüyorum gerçek hayatta. bir çok kadın kocasını işi gücü olamadığı için, ayrılsam naparım diye korktuğu için adamın bir çok hatasına göz yumuyor. benim kadınım benim hatamı görüp beni siktir edebildi kendince ve bu gücü kendinde buldu. bu güzel bir şey.

    annem için çok zor oldu. analar tahtını yapar ama bahtını yapamaz derler ya, o da o hesap kabullenemedi bunu. yavrumun yuvası yıkıldı diye çok üzüldü. ben ise hayatımda yaptığım en iyi şey boşanmak diyorum. anlamıyor. şunu izah etmekte zorlanıyorum. diyenler oluyor ki, erken evlendin. ya da evlendiğin kişi hataydı. hayır abi değil. ben o evliliği yapmasa idim doğru ne bilemeyecektim. yaptığım en doğru işin boşanmak olması, evliliğimin yanlış olduğunu göstermez. çünkü evlenmese idim bu doğruyu yapamayacaktım. al capone'un bisiklet günahı gibi biraz.

    tabi ki hemen yeni birini bulma çabalarım oldu. ama mağara kaçkını gibiyim. 8 yıldır yeni biriyle flörtleşmemişim ki, unutmuşum herşeyi. kızlara nasıl, ne denir, bilmiyorum. korkutup kaçırıyorum. hanzoyum resmen.

    sonra bir kız arkadaşım oldu. 1 ay sürdü. cinselliği keşfettim. meğer ben erken boşalmıyormuşum. dakika skor vermeyeceğim ufak at ziya demeyin diye ama hatun duralım diyordu. ben ise 27 yaşımda ilk defa gerçek seks yapıyordum. uzun uzun. tatlı tatlı. böyle bir güzel zevk olamazdı. daha sonra yine başka ilişkilerim oldu. evliliğe karşı değildim ama özgür bir dönemdeydim. kimsenin bir baskısı yoktu bana.

    bir kıza aşık oldum. sapsarı saçları vardı. kızla olmadı. 4 ay peşinden koştum. olmadı. 4 ay daha geçti artık onu da tamamen unutmuştum.

    tam bu sırada ilk eşimin kovulma hikayesini anlatayım. boşandıktan hemen sonra tüm arkadaşlara ilan ettim. dedim ki, bana onunla ilgili hiç bir şekilde haber taşımayın. merak etmiyorum onu. yan sokakta kaza geçirse, kan lazımsa da çağırmayın. nefret etmiyorum. nefrette bir duygu çünkü. sadece hayatımdan çıkartıyorum onu. onun hayatımda yer almasının bir yararı yok çünkü. herkese dedim. bir kişiyi unutmuşum. hatırlar mısınız? "senden ayrılırım işten ayrılmam" demişti. boşanma sonrası o elemanla yakınlaşma başlayınca müdür rahatsız oluyor durumdan. bir iş yemeğinde genel müdür, dert yanıyor diger müdürlere. tesadüfi şirkete iş yapan çok çok yakın bir arkadaşım da o yemekte. ismim filan geçiyor. genel müdür hatunun ismini söylüyor. jzff'a çok yanlış yaptı halbuki çok iyi çocuktu filan diyor. benim ismimi duyan arkadaşım konuya kulak kesiliyor. öğreniyor ki kovacaklar. geliyor bana söylüyor. güldüm bayağı. sevinmedim ama komik geldi. senden ayrılırım işten ayrılmam demişti. benden ayrılması yüzünden işinden kovuldu. ve bunu ondan önce ben öğrendim. hatta kovulunca ben kovdurttum filan sandı galiba. öyle bir şeyler geldi kulağıma. bu beni sevindirdi. insanlar o kadar güçlü olabileceğimi düşünüyor demek ki. evet güçlüyüm ama böyle sikko şeylere harcamam gücümü.

    bana dokunan şu, ben 27 sene resmen mal gibi yaşamışım. bu onun suçu değil. tamamen benim suçum. biraz da onun hayatını bok eden benim belki. bilemiyorum. ama ben hayatımı güzelleştirmeye çok çabaladım. halen de çalışıyorum. üzülmenin faydası yok. enerjimi geleceğe taşımam lazım.

    derken 2. eşimle tamamen büyük zincir tesadüfler sonucu tanıştım. o kadar büyük tesadüflerin bir araya getirmesine hala şaşırıyorum. benim bütün zincirlerimi kıran, duvarlarımı yıkan kişi oldu. bana büyük öğretmen oldu her konuda. özellikle seks konusunda kendimi buldum diyebilirim. ama seksin dışında ortak noktamız pek yok gibiydi. buna rağmen yanında 30 saat hiç bir şey yapmadan oturayım, hiç şikayet etmezdim. onun yanında olmak bana büyük bir huzur veriyordu. gözlerine bakmak yeterdi. ağzı sabahları bile mis gibi kokuyordu. bildiğin aşık olmuştum. ve itiraf ediyorum hiç o duyguları daha önce yaşamamıştım ve üstelik bunlar karşılıklı idi bu sefer. fakat kız bildiğin kezban ve apaçiydi aslında. hani eski eşin hakkında neler diyorsun derseniz, doğruyu söylüyorum. arkadaşlarımdan yakın olanları ara ara beni uyarıyorlardı. bu kız sana göre değil diyorlardı. türlü şeyler diyorlardı. ama tüm bunlara rağmen onu çok sevdim. nasıl bir apaçiydi derseniz, bakın paylaştığı bir hashtagi buraya koyuyorum. sanırım bu laf soktuğu ben olabilirim.

    #kıskanırlar #azizim #bekleyişini #gidişini #sabrını #tavrını #ve #hatta #acıların #sana #kattığı #gücü #bile #kıskanırlar #dünyada #en #soğuk #yer #sevmekten #vazgeçmiş #bir #kadının #kalbidir

    bunların benim için bir önemi yok. evet bu apaçilik. kezbanlık ama ben daha başka şeyleri önemsiyorum. çünkü ben bir insanı benden daha üst seviyede ya da daha alt seviyede diye sevmek istemedim. yani bana yakışıp yakışmadığına bakmadım. ne hissettiğime baktım. çünkü insanlar bazı konularda evet aynı seviyede değildir. ama bir konuda altta olan, başka konuda sizden üstte olabilir. denge önemli. onun altta olduğu seviyelerde onu yukarı çekmek istedim ben. çünkü o beni altta olduğum seviyelerde yukarı taşıdı. çok katkısı oldu bana.

    (bkz: #63169894)
    (bkz: #59593440)
    şu iki entryi onun için yazmıştım. dünyanın en güzel kızıydı. benden 8 yaş küçüktü. ilk tanıştığımızda ailesinin onu öss'ye dahi sokmadığını anlatıyordu. anlamadım önce. yahu bir aile böyle güzel ötesi bir kızı neden okutmaz anlam veremedim. sordum. soruma soruyla karşılık verdi.

    bunu sonra konuşsak olur mu? deyince her şeyi apaçık anladım.

    üstüne gitmedim. sonra anlatsın diye, ama ben şak diye anlamıştım. benim 6.hissim kuvvetlidir. bir çok şeyi anlarım anlamamazlıktan gelirim. ama ben olayı anladığımı ona söylemedim. çünkü sanki onun geçmişini soruşturmuşum gibi olacaktı. ona bıraktım açıklamayı. zamanı gelince açıkladı. o da evlenmişti. boşanmıştı.

    kız çok çok güzeldi. lisede okurken, kızın yüzünden kavgalar çıkarmış. eve bir sürü görücü gelirmiş kızı istemeye. aile de kendince düşünüp, lan başımıza iş gelmesin diyerek kızı, kızdan 10 yaş büyük işi iyi olan bir akrabaya vermişler. kız da evde anne babası sürekli kavga ediyor diye evden kurtulmak istemiş. 18 yaşında kafası anca bunu çözüm olarak görmüş. neden görmesin ki?

    sonra tabi işler iyi gitmemiş. kıskanç bir koca ve saçma bir kayınvalide baskısı. taşıyamamış bunu. zor da olsa ayrılmış. bir süre küsmüş dünyaya. sonra büyük tesadüfler sonucu tanıştık işte. kızın komple hayatını ay yapım dizi yapsa çüş amk bu kadar da olmaz dersiniz. ama benim de dahil olduğum hayatı biraz acıklı.

    evlenip boşananlarda böyle garip bir zaman oluyor. daha önce evlenip boşandığını ne zaman söyleyeceksin? , karşıdaki önemser mi? gibi bir garip an oluyor. o da bana söylediği an ben de söyledim. çok şaşırdı benim de boşanmış olmam.

    bir fıkra var çok severim. adamın birisi damdan düşmüş, etrafına toplanmışlar, acilen doktor yok mu diye bağırmışlar. düşen adam doğrulup, "doktor değil, bana damdan düşen birini bulup getirin" demiş. o hesap biz de birbirimizin halinden anladık belki de.

    bir plan yapmadan ilişkiye başladık. her şey çok güzel gidiyordu. ama sonra gelecek planları girdi devreye. onun bir talebi yoktu ama ben yine toplum normlarına yenilip düşünmeye başladım. başka dünyalarda büyümüştük. herşeyimiz farklıydı. evlensek aileler anlaşamazdı. arkadaş çevremiz çok başkaydı. ben biraz onu değiştirmeye çalıştım olmadı. o biraz beni değiştirmeye çalıştı olmadı.

    27 ile 30 yaş arası hayatımdaki en buhranlı dönem. o buhranlı dönemde (bkz: #48446402) şöyle şeylerde yaşadım. çokça başka yazıya bkz verdim ama istemezseniz gitmessiniz o bkz lara. (bkz: #59671216) yine o dönemleri anlatan bir başka yazım.

    beni şu hayatta anlayan insan sayısı az. anlayanlardan birisi oydu.

    718 paragraf daha anlatabilirim onunla ilgili ama denedik ikimiz de defalarca kavga edip ayrıldık. her seferinde daha sıkı birleştik. en son ailelerin karşı çıkacağını bile bile gizlice evlendik. çünkü bir tek o kalmıştı ilişkimizi sürdürebilmek için. onu da denemesek içimiz rahat etmeyecekti. evlendik. 3 yıllık ilişkinin sonunda gizlice yıldırım nikahıyla evlendik. ve yurt dışına gittik. sonrası biraz garip oldu. aileler durumu kabul etmedi. ortalık karıştı. 2 ay kadar evli kaldık. aileleri görmüyoruz bu sırada çünkü yurt dışındayız. bizim kayınvalide çok hastaydı son 2 senedir. daha önce çokça kere hastaneye onu ziyarete gitmiştik. birbirimizi severdik. hatta evliliğimizi bir tek o desteklemişti. neyse. durumu iyice kötü oldu. ben yeni iş bulmuşum, çalışıyorum filan derken, izin alamayacağım ama belli yani kayınvalide ölüm döşeğinde artık. ben bizim hatunu türkiye'ye yolladım. çünkü son anlarında annesinin yanında olmaz ise ömrü boyu pişmanlık yaşayabilirdi. o sırada arada mesafe çok tabi. telefon ile iletişim kuruyoruz. ben destek olmaya çalışıyorum ama ne yapsam yanlış anlaşılıyor. bir türlü destek olamıyorum. benim başıma kötü bir şey gelse, en yakınıma sarılıp ağlarım. bizim hatun ben ne desem tersini yapıyor. herşeyi kendisi çözmeye çalışıyor. halbuki bana göre evlilik işteş bir şeydir. bir derdin varsa, tek kişi olarak hareket etmen lazım. yanlış olsa da, doğru olsa da hareket tek olmalı. ben onun o kabuğundan içeri bir türlü giremediğimi ve hiç giremeyeceğimi farkettim. herşeyi bırakıp geri dönsem bile bunun olmayacağını farkettim. olay doğruyu ya da yanlışı yapmak değildi. olay bu evliliğin zaten yanlış olduğu idi. yanlıştı evet. bunu kabul ediyorum ama hiç pişman olmadım. yine olsa yine onunla evlenirdim. çünkü onunla geçirdiğim her saniye çok değerliydi benim için. onun ile geçirdiğim 1 saniyeyi bile, ilk eşimle geçirdiğim 8 toplam yıldan daha değerli görüyorum.

    boşanma kararı aldık. ikimiz de seviyorduk birbirimizi ama severken ayrılmak kadar boktan bişey yok. ama olmuyordu. bizim hatunda şöyle bir hava vardı. çok güçlüydü. onu kaybetmekten hep korktum. şimdi kaybetmesem 40 yaşımda, 50 yaşımda 2-3 çocuk varken, seni istemiyorum jzff diyip beni bırakabilirdi diye korktum. esasen kadınımın bana mecbur olmadığı için beni terkedebilmesi gerekliliğinden bahsetmiştim. ama burda bahsettiğim öyle bir şey değil. bizim hatunda çok başka bisiy vardı. inatçıydı. pire için yorgan yakıp, gururuna yedirmeyip geri dönmezdi. saçma bir kavga sonrası beni siktir edip, özür dilemez, bizi uçuruma sürükler acı cekerdi. bana bir kere demişti ki, bu ilişki benim sayemde yürüyordu. ben mücadele ettiğim sürece bu ilişki yürüyecekti.

    ben ise bunu yorucu buldum. işteş bir şey olmalıydı ilişki. defalarca kavga ve barışma sonrası artık vazgeçme zamanı geldiğini anladığımızda boşanma kararı aldık. hatun beni suçladı. haklıdır. daha fazla destek olabilirdim. olmama rağmen bunu hissettirememek koymuştu bana bu sefer. hatasını daha sonra itiraf etti gerçi. gel yuvana, kadınına sahip çık demişti ama yeniden başlasak yine bitecekti. gidemedim. çünkü yeni başlangıçların iyi olduğu bir durumdaydık. onu bırakmayı hiç istemedim. ama mecburdum.

    bana göre o bataklıkta bir gül idi. onu o bataklıktan çıkarmaya çalıştım ama beceremedim. sebeplerini bilmiyorum. onun hayatına hep güzel şekilde etki etmeye çalıştım. ama edemeyince kendime kızdım belki de. düşündüm çokça kere, onu çok sevdiğimi biliyorum. geriye dönüp baktığımda hep çok güzel hatırlıyorum. herşeyi en ince detayına kadar da net hatırlıyorum. çok kötü anlarımız da oldu. hatta bak şimdi hatırladım. burda anlattığım da o. (bkz: #59023560)

    o burda anlattığım gibi intihar etmeyi denemişti. ben ise denemedim hiç. deneyemem de. ama öyle kötü anlarım olduğu zamanlar da o hep benim yanımda idi.

    ilk eşim beni terkettiği için mutlu oldum. ama onu ben terkettim esasen. süreci çok iyi yönettim sanırım. ikinci de ise mecburduk. daha mutlu olacağız diye bir süre mutlu olamadık.

    ikincinin benim için neden önemli olduğunu son bir olayla anlatıp bırakıp evlilik ve boşanmak ile ilgili öneri bölümüne geçeyim.

    anladığınız üzere ben hayata geç başlamış ve kendini arayan birisi idim. tesadüfen de olsa 'o' yanımdaydı o süreçte. bana isteyerek ya da istemeyerek destek oldu. isteyerek destek olduğu anları çok net hatırlıyorum. sen yaparsın diyordu. öyle bir buhranlı dönemde, herşeyi sorgularken, bir gün sabah onun yanında huzurla uyandım. aklıma geldi. ben dedim şunu şunu yapıcam. hatta bunu yapmak için yurt dışına gitmem lazım. şu şu şu şekilde olucak diye 5 dk içinde herşeyi sıralayıverdim.

    "sen şimdi böyle anlatınca bana da çok mantıklı geldi" demişti. sen yaparsın demişti. o yola o gün çıktım. onun desteği olması çok önemli değildi. ama iyi hissettirirdi hep. bazen sadece onaylayan insan gerekir yanınızda. ben biliyorum doğru yolda olduğumu. hala da o yoldayım. 4 yıldır çabalıyorum. ve iyi yoldayım. hoş o birinci yılın sonunda "senden bir bok olmaz" deyip desteğini çekti. ama ben başaracağım biliyorum.

    -------------------- durumu olmayıp okuyamayan burdan sonrasını okuyabilir-----------------

    hayatıma derin iz bırakan iki uzun ilişkim oldu. ikisine de hükümet nikahını bastım ben. o yüzden içim rahat. yine olsa yine evlenirim. yengeç burcuyum. bunun etkisi var mı bilmiyorum ama ben evlilik adamıyım. aile adamıyım. çocuk istiyorum. ama doğru zamanda istiyorum. destek olabileceğim ve bana destek olan bir kadın istiyorum hayatımda.

    tavsiyelerim şu:

    bunu bir madde içine almadan şart olarak koyuyorum önce. sevmek lazım. mantıklı olmalı ama aşkta olmalı. eskiler yapabilmiş ama biz yapamayız abi. sevmeden, aşksız ittirmeyle gitmez bizim neslin ilişkisi. sevmek lazım. çooook sevmek lazım. ve merak etmeyin evlenecek kişi bulamam diye. gerekmezse evlenmeyin. çokta şart değil. ama sevin. sevmek çok güzel bir şey. fakat kendinizi bulduğunuzdan emin olmanız lazım. önce kendinizi bulun. evliliği sonra düşünürsünüz. illa sevdiniz diye o kişinin de hayatının içine etmeyin. benimkiler belki de biraz böyle oldu. belki de tüm bu hikayelerdeki hatalı bendim. o yüzden kendinizden emin olana kadar bekleyin. ben şu an eminim. bunu biliyorum. ama önceden bu kadar emin değilmişim. şimdi şimdi görüyorum.

    1. evlilik planlı bir şey değil. benim gibi planlı yapıp çuvallayabilirsiniz. plansız olanı da yapıp onda da çuvalladım. dolayısıyla başarılı ya da başarısız evlilik plana bağlı değil. o yüzden kendinizi suçlamayın. düşünerek bunu bulamazsınız.

    2. evlilik işteş bir şey. ortak hedefleriniz olmalı. çocuk doğunca kavgalar çocuk tabanlı oluyor sanırım. cocuk ortak hedef olabilir. ama borç ödemekte ortak hedef olabilir. ev alırsanız belki ortak hedefe giden çiftler boşanmaz. ama ortak hedefimiz olacak diye pat diye çocuk yapmayın. çocuğum olsaydı boşanmazdım ben. çocuk iyi planlı düşünülmesi gereken bir şey.

    3. evlilik bakınızı verdiğim yazımda da bahsetmiştim. evlilik sorunlu bir şeydir. ortada bir musluk vardır. ordan sürekli su akar. bardak durur. suyla dolmaya başlar. ara ara birinin o suyu içmesi lazım. karşılıklı içilmesi lazım. o suyu taşırmamak lazım. her seferinde tek kişinin içmemesi lazım.

    kavga ettiniz, bazen sen bazen o alttan almalı. ve hesap kitap yapmamalısınız.

    4. sanki hiç boşanma talep hakkın yokmuş gibi önce karşındakini düşünmen lazım. sürekli ona da vermen lazım. ama onun da sana vermesi lazım. çünkü bunu tek taraflı yaparsan, enayi oluyorsun.

    5. kişisel hobileriniz ve kişisel alanlarınız olmalı. bu birbirinizi uzun yıllar besleyebilmeniz için de gerekli. sevdiğiniz insanda yıllar sonra hiç keşfetmediğiniz bir şey bulmak heyecanlı olabilir.

    6. para şart tabi ama mümkün olduğunca ilişki içerisinde mevzusunu yapmamak lazım. nasıl çözülür bilmiyorum. bu başlı başına bir olay.

    7. seks önemli. sekssiz bir evlilik zor. ten uyumu önemli. bir çok sorun orda çözülüyor.

    8. ailelerin anlaşması önemli tabi ama önce sizin anlaşmanız önemli. siz birbiriniz için karşı aileleri idare etmek durumundasınız. büyükler sizi anlamayabilir. anlamalarını beklemeyin. bunun suçlusunu eşiniz olarak görmeyin. ona yok yere yüklenmeyin. anasını babasını yok saymasını beklemeyin. burada yazacak kadar basit bir iş değil ama gerekirse rol yapın. onların yanında başka insan olun. bu belki de ödemeniz gereken bir bedel. bilemiyorum. karşındaki yaşıtın olmayan ebeveyn seni anlamıyorsa nasıl durumu idame ettirebilirsin ki? annenle babanla anlaşamıyorsun. cocugunu seninle evlendirmiş yeni ebeveyni alttan almak zorunda olan sensin. güç mücadelesi bu bir yerde. iki yol var. eğer gercekten anlayacağını düşünüyorsanız, alıp karsınıza konusun. dürüst olun anlamıyorsa ikinci yol, rol yapın başka yolu yok. idare edin.

    9. mümkünse düğün yapıp saçma paralar harcamayın, bakın ben boşandım. düğünde pasta keserken bıçağı kesmeyen adama verdiğim bahşişle kaldım :)

    10. güleryüzlü olun. nolursa olsun. boşansanız bile bunu güleryüzle halledebilirsiniz. kimse kimseye mecbur değil.

    11. boşanacaksanız da bunun bir ölüm kalım meselesi olmadığını bilin. hayatınızın ne ilk ne de son günü. yeni başlangıçlar yapmak zor değil. ekvartorun çevresi 40076 km. kuzey yarım kürede, güney yarım kürede milyarlarca insan var. onun gibi gelmez diye bir şey yok.

    12. birbirinizi sıçarken işerken görmeyin. ciddiyim. birbirinize saygınız olsun. sulu laçka şeyler yaşamayın. saygı ve sevgi eşit olmalı. karşındaki en kutsalın olmalı.

    tüm bu maddeleri açıp uzun uzun yazarım yine ama kısa kısa bu kadar oluyor amk.

    edit: bir sürü imla hatası yapmışım klasik onları elimden geldiğince düzelttim. varsa söyleyin yine düzeltirim. özür dilerim.

    edit 2: abi valla ben bu konuda uzman değilim. hikayemi buraya koydum. daha yazamadığım tonlarca paragrafım var. bir ara yine yazarım. ama kişiselini açmak güzellikler getirip insanlara yardımcı olduğu gibi başkalarının senin hayatın hakkında yorum yapma hakkını da veriyor gibi. salladığımdan değil ama milletin oturup benim hayatımı eleştirmelerini komik buluyorum. adam bir kezban ile 3 yıl ilişki yaşadım diye beni eleştiriyor. evet lan. kezbandı. ama çok sevdim. hiçte pişman olmadım. yine olsa yine evlenir kendime o şansı verirdim. kimse desteklemedi beni o kezban ile birlikteyim diye ama hayatımın 3 güzel yılını onun yanında geçirdim. bitmesi gerekti bitti. abartmayın yani.

    şu an çok mutluyum. uzun vadeli sevgilim yok şu an. bir kaç kısa ilişkim oldu. bağlanamadım. çünkü belki yaralı olduğumdan, belki o insanlar doğru olmadığından uzak tuttum kendimi. belki de hakikatten daha oturmadı kişiliğim. bilemiyorum. zaten şu an işlerimi ve hayatımı yoluna koyma modundayım. yabancı bir ülkede, 34 yaşımda eğitim görüyorum. bu yaşta oturup ders çalışmak, kafa patlatmak, gelecek planları yapmak haliyle zor. ingiltere'de yaşıyorum ama ingiliz bir hatun istemiyorum. bana uymuyor. denedim olmuyor. türk'te istemiyorum. ha seni kim napsın derseniz şaşırtıcı derecede çok isteyenim var lan. hani yine aşağılarda birinde okudum kadınlar mıy mıy erkek sevmiyor diye yazmış biri sağolsun. biliyorum abi. hakikatten biliyorum. nerden biliyorum cunku bu entrynin yazarı da benim.

    boşanmak konusu ciddi konu. gidip milletle taşak geçmeyin. siz orda klavye başından bu konuda ahkam keserken, kaç yüreği yanık kişi, abi teşekkür ederiz deyip bir umut bana danıştı biliyor musunuz? dedim ya uzman değilim ama elimden geldiğince konuşup cevap yazıyorum herkese. bitmedi henüz tüm mesajlar. herkese tek tek yazacağım. ve imkanım olduğunca uzun yazacağım cevapları. o yüzden bizi yalnız bırakıp siktirin gidin başka başlıkta ağlayın. ne demiştik? damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. yazı uzunmuş, herif yaralıymış, ıkmış mıkmış yapıp gölge etmeyin. benim umrumda zaten değilsiniz. umrumda olsanız hiç yazmazdım bu tarz yazıları. ama şurda hakikaten şuraları güzel güzel okuyup nemalanan var arkadaş. bir ışık olabildiysem bir kişiye bile. ne mutlu bana. sağlıcakla kalın

    edit 3: ayrıca biliyorum bokunu çıkardım bakınız olayının ama aşk acısı çekenlere tavsiyelerim de burada mevcut.

    edit4: çaylakları hor gördüğümüzü farkettim. mail adresi şurada dursun o yüzden jzf.f@aol.com twitter: @jzf_f

  • korkunç bir başarısızlık hissi getiriyor beraberinde..

    bir otelde tatildeyim şu an. elli tane çift var etrafımda. algıda seçicilik dedikleri bu mu, yoksa şu ülkenin tüm mutlu insanları bu tatil beldesinde mi toplandı gerçekten merak ediyorum.

    6.5 yaşındaki kızım bile en sevdiği erkek arkadaşıyla el ele yürüyor. 20lik gençler göz göze oturuyor. çocuklu aileler reklam filmlerinden fırlamış gibi mutlu. 80lik çiftler bile diz dize, ilk günkü aşkla bakıyorlar birbirlerine..

    çok kıskanç bir insan değilimdir ama her bir gözeneğimden kıskançlık fışkırıyor şu an. bu yanlış ata oynamışlık hissi öldüğüm güne kadar kambur olacak sırtımda.

    yeniden sevsem birini, geçmişim hep uçan bir balon gibi elimde olacak, başımın üstünde dalgalanacak. daha önce evlenmemiş olsa sevdiğim adam, klasik türkiye gerçeği, istenmeyen gelin olacağım. kızım var, en düzgün gördüğüm adamı bile elli kere sorgulayacağım.. binlerce yalan söylenmiş bir insan olduğum için, karşımdaki "allah bir" dese bile artık inanmayacağım..

    telefonumda beni aldatan, maddi manevi dolandıran, kendime güvenimi elimden alan ama çocuğumun babası olması sıfatıyla nadiren de olsa görüşmek zorunda olduğum bir adam, "şerefsiz köpek" ismiyle kayıtlı ve ben o şerefsizin bizi getirdiği noktanın, bu enkaz gibi boşanmanın altında tüm ağırlığımla eziliyorum. onun dağıttığı hayatımın faturasını hem kendime, hem hayatımdakilere kesiyorum.

    aylarca çalıştığım bir sınavdan kalmışım gibi, saatlerce uğraştığım yemeği fırında yakmışım gibi, iş yerinde önemli bir sunumu yüzüme gözüme bulaştırmışım gibi başarısız, yenik, mahcup hissediyorum..

  • buna hazir olmak diye bir sey yok.
    buna hazirlikli olmaksa evet. kosullari uygun hale getirmek, gelecegi guven altina almak. yarini dusunmek belki bunlar mantik cercevesinde olagan, olmasi gereken seyler gibi de dursa, bosanmak istemek ve bunu gerceklestirmek bunlarin cok otesinde bir sey.
    gecenlerde bir badim sordu;
    - o evden cikarken ne dusunuyordun ?
    bir kac saniye dusundum ve, hicbir sey dusunmedigimi hatirladim. zira evden uzerimde bir kot mont ve bir cuzdan alip cikmistim.
    o ana tekrar dondum ve gercekten o evden cikma animi degil, ciktiktan sonra nereye gidecegimi dusundugumu hatirliyorum.
    is yok, para yok, ev yok. ve buna ragmen o evden cikma anindaki hissizlik.
    galiba, o ana gelene kadar, bunu kafamda binlerce defa yasadigim icin, beynim kendini kapatti. cunku dusunerek yapilabilecek bir sey degildi.
    cunku; ne zaman dusunsem hep yari yolda birakmistim kendimi.
    sadece gitmek. baska hicbir sey yok.
    evet trajik seyler de yasandi. ama hayatin akip gitmeye mecbur oldugu gercegi, butun acilari siyirip aliyor uzerinizden.
    su an durdugum yerden, oradaki kadina bakinca gurur duyuyorum onunla. gec kalinmis bir hayati yasamaya cesaret edecek yasi geceli belki cok olmustu ama, hayat kendi dengesi icinde beni, kendi gercekligi ile bulusturdu.
    bu sure zarfinda, hayalini bile kuramadigim bir ozgunluk ve ozgurluk hissi sarindi beni.
    ve isin guzel tarafi; hep umutlu oldugum hayat beni kucakladi...
    bu bendeki yansimasiydi. bir baskasinda, baska bir sekilde vucut bulabilir ama boyle de bir ihtimal var.
    hayatin sizi kucaklamasina ve size bir sans vermesine izin verin.
    cunku hayat mutlu olabilecek kadar uzun,, mutsuz yasayamayacak kadar kisa...