bir gün ölecek olmak

  • ürkütücü gerçek.

    bu durum beni daha çok, hani şu uyku ile uyanıklık arasındaki garip dilim vardır ya, işte orada etkiliyor. tamamen uyanıkken düşündüğümde canımı o kadar sıkmıyor halbuki. ne zaman ki uykuya dalmak üzereyken aklıma geliyor, o zaman felaket bir duygu yerleşiyor içime.

    insan çok garip bir varlık. böyle bir şeyin olacağını bile bile yaşayıp delirmemek bazen çok tuhaf geliyor.

  • birçok kişinin aksine beni rahatlatan düşünce. kafamda büyüttüğüm her şeyde “zaten bir gün ölüp gideceksin mk dert ettiğin şeye bak” der geçerim.

  • yaş ilerledikçe bu gerçeğin farkına daha iyi varıyorsun. önce anneni babanı düşünüyorsun
    . onların ölümünün yaklaştığını düşünürken aslında kendi ölümünün de yaklaştığı gerçeğine bir adım daha yaklaşıyorsun aslında.

  • ölüm mefhumunu kavrayacak yaşa geldiğim zamandan beri bir gün olsun aklımdan çıkmadı.

    güldüm,keyiflendim,üzüldüm unutur gibi oldum ama bir gün bile ölecek olmayı unutmadım.çoğu yazar arkadaşın da yazdığı gibi bunu bilerek yaşamak önemli bence.hayatta şartlar istediği kadar iyi gitsin evrenin tarihiyle kıyasladığımızda bir göz açma kapama süresi bile etmeyecek bir ortalama yaşam süremiz var.bu hayatı bir şans olarak görmek lazım bence,bu hayatı hiç tanımayabilirdik de.hoş türkiye gibi bir coğrafyada ya da ortadoğu'da yaşayan belki milyonlar keşke doğmasaydım diyor bu hayata ama bence herşeye rağmen hayattayız ve bu hayata gelmemiz gibi evrendeki olasılıklardan biri çoktan gerçekleşti.nazım'ın yaşamaya dair'deki dizelerini düşünerek yaşamakta ısrar etmeli bence..

  • bir gün yaşamış olmak dileğiyle...

  • 5 yıl önce bir arkadaşım ağır bir ameliyata girecekti. oturduk yemek yedik. hayattan konuştuk. son bir haftadır durup durup ağlıyorum dedi. kırdığım bütün insanları arayıp özür dilemek istiyorum vs. sürekli başağrısı çektiğini ve artık buna katlanmak istemediğini 18 yaşında sahip olduğu o enerjiye bir daha asla sahip olamadığını ve bunun için çok üzgün olduğundan bahsetti.

    ertesi gün ameliyat oldu ve bir daha uyanamadı. şimdi dönüp bakınca koca 5 yıl geçmiş. ekim ayında öldü o öldükten sonra kış geldi, bahar, yaz, sonbahar yine kış. böylece bütün bir doğa defalarca dirildi ve öldü.

    ölüp gidiyoruz ama yine de bu dünyanın bir parçasıyız. elbette ölüm düşüncesi çok yıkıcı insanı ümitsizliğe iten bir durum. sırf bu durumdan dolayı dini hikayeler olağanüstü bir teselli. lakin kafanda dini çürütmüşsen ve kendini buna ikna etmişsen en çıplak gerçekliğiyle ölümü yani sonsuza dek yok olmayı kabullenmen gerekiyor.

  • freddie mercury’ye bir röportajda sorarlar nasıl hatırlanmak istersiniz diye. şöyle cevap verir;

    - “oh i don’t know. i don’t really think about it. it’s up to them. when i’m dead who cares? i don’t.”

    çok da şey yapmamak lazım. when i’m dead who cares? kısmının altını çizerdim imkan olsa.

  • bu gerçeği asla değiştiremeyiz. önemli olan her anımızı bir gün ölecek olacağımızı bilerek yaşamak.

    hiç unutmuyorum çok yakın arkadaşım anne ve babasını trafik kazasında kaybetmişti cenazeyi mezara koyarken imam "toprağı biraz başına koyun yastık olarak" demişti ve bu beni çok etkilemişti oysa biz yastığımızı değiştirir durur ve sırf yastık yüzünden belki çok kalp kırmışızdır ama unutmayınki ölünce yastığımız toprak olacak.

    üzdüysem sizleri şimdiden affedin başlık yazdırdı.

  • her yıl doğum günümüzü biliyoruz ve kutluyoruz ancak her yıl bir de ölüm yıldönümümüz var. o günü hiç habersiz geçiriyoruz. ne garip değil mi?