bir erkeğe kızıp başka biriyle beraber olan kadın

  • bunun zaman çizelgesini an ve an yaşamak da varmış bu dünyada, büyük travmaymış düşman başına.

    üniversiteyi ilk bitirdiğim zamanlar couchsurfing denen gezi sitesini yeni keşfetmiştim ve bir görmemişin evladı gibi gezerken yolum yahudi toplama kamplarını ziyaret sebebiyle polonya'nın krakow şehrine düşmüştü bir günlüğüne. şanslıydım ki bu şehirde beni aynı evde yaşayan iki polonyalı kız misafir edecekti. elimde telefonum, sırtımda çantam ve kırklı yıllardan kalma kırık dökük bir binanın önünde daha önce site vasıtasıyla günlerce yazıştığım kızla buluştum. ev bir oda ve bir salon, salonda ise birisinde uyuyacağım iki eski çekyat var. diğer kız arka odada kendi dersleriyle meşgul olurken salonda biz sohbete başladık. bikaç saat konuşup beraber yemek yaptıktan sonra akşam da bunların arkadaşlarının bir doğum günü partisine gideceğimizi öğrendim. daha sonra bunların arkadaş grubu da eve geldi ve hep beraber gideceğimiz mekana taksi tuttuk.

    fakat mekana girer girmez on on beş kişilik apaçi güruhun arasında bizim gruptaki bütün insanları kaybettim. ben de gidip bari kenarda bişeyler içeyim dedim ve sırada başka bir kızla tanıştım. o zamanlar fazlasıyla heyecanlı olduğum için yeni tanıştığım biri karşısında kültür ve turizm bakanlığının tanıtım reklamlarına dönüşüyordum ben. işte kah semazen oluyorum böyle döne döne, kah ayasofya oluyorum ve dört minare. sonra kapadokya'da peri bacaları oluyorum, ardından hızlıca hareket eden bulutlar eşliğinde nemrut dağı. ben kendimi kaptırmışım ülkeyi anlatıyorum kıza, kız ise pür dikkat dinliyor beni ya da dinlemiş gibi yapıyor bilmiyorum.

    o sırada, beni misafir eden kız bikaç kez yanıma gelip dürtüyor. ben ise kendimden geçmişim diğer kızla harıl harıl konuşmaya devam ediyorum. epey vakit geçtikten sonra beni misafir eden kız “ben eve gidiyorum, senin keyfin de sanırım istediğin zaman gelebilirsin hadi bye” deyip çekip gitti. kızın bu kadar sinirleceğini tahmin edemedim ama gidip bari yanımdakine içecek bişeyler alayım dedim. aldım, geri döndüm fakat yanımdaki kızın da kaybolduğunu gördüm. o kalabalık, gürültü arasında “lan en güzelini kaçırdın, daha pamukkale travertenleri olacaktım sana allah'ın cezası” diye söylene söylene kızı aramadım mamafih bulamadım ve işte bir kez daha kalakalmıştım tek başıma bu çarpık kendileşmenin yaşandığı ortamlarda suskun ve hüzünlü galata kulesi gibi.

    elimdekilerini içtikten sonra göt donduran krakow soğuğunda kırk beş dakika boyunca evin yolunu aradım ve nihayet kapısına vardım binanın. zili çaldım, açmadı. bi on dakika kadar daha zili çaldım yine açmadı. uyuduğum takdirde donarak öleceğimi biliyordum ve sızmamak için ayakta türlü hareketler yapmaya başladım derken kapı açıldı. hızlıca bir şekilde tahta merdivenlerin gıcırtılı sesleri eşliğinde kapıya vardım. ayakkabılarımı çıkardım zar zor ve odaya girdiğimde gördüğüm manzara karşısında bu sefer gerçekten donakalmıştım zira szymkowiak tipli herifin biri kızın memelerini sıvazlıyordu.

    “ulan kesin sızıp oldum ben, cehennemin girişindeyim” diye düşünürken herif bana “hi!” dedi. “hayvan!” dedim ve doğruca çekyata girip yorganı üzerime attım. sonra yorgan altından tek gözümle bir bakış atayım dedim ne yapıyorlar diye herif arkada penetrasyon fazında iken kızla göz göze geldim. hemen yorganı çektim geri ve ters döndüm bu sefer. aniden muazzam bir iç sıkıntı başgösterdi. yatakta biraz dolandıktan sonra içimden “sorry” deyip ayaklandım. siz hiç yanıbaşınızda sevişen bir çiftin taşeronluğunu yaptınız mı orgazm sigaralarını içerekten? ben yaptım. daha doğrusu yapmaya yeltendim. balkonda eksi zibilyon derecede nefes aldığım sigarayı çekince dudaklarımın yarısının sigaraya yapıştıgını farkettim. sigaram bile bana atar yapmıştı o gece. içemedim.

    ağızda kan, gözlerde donmuş yaş geri döndüm odaya, işlerini bitirmiş sarılır biçimde uyuyorlardı. o an elimde kesici bir alet olmadığı için şükrettim ve yorganın altına girdim. yine geldi işte iç sıkıntım. varlığımı sorguladım tüm gece boyunca. "var mıydım la ben?" sorguladıkça daha çok acı çekiyordum, yatakta kıvranıyordum. saniyeler geçmiyordu, dakikalar yüzyıllara dönüşüyor ve en son nihayet gün ağarıyordu. sessizce sırt çantamı aldım, cüzdanımı, kimliğimi kontrol ettim ve o kapıdan dışarı usulca dışarı çıkıverdim. insanların piçlik gayesiyle geldiği bu şehri, o gece hiçlik mertebesine ulaşarak terkettim.