bir döneme damga vurmuş iş furyaları

  • üniversite açmak.
    evet lan, şu sıralar çok moda.
    iki apartman katı kiralayıp, ipini koparman kafi.

  • sene 99 ya da 2000 tam hatırlamıyorum. iş yerimiz tapu dairesinin altında, kırtasiye fotokopi allah ne verdiyse yapıyoruz. kaşe işinden dolayı da bilgisayarımız var. siyah, beko marka. taksitle almışız 10 ay. şeklimiz 1500 iş hanında. derken tc kimlik numarasının dahil olduğu mernis sistemi devreye girmeye başladı haberleri çıktı. tapu dairesine de yeni yönetmelik geldi, tapuyu kimler alıp satacaksa tc kimlik numarası ekranından çıktıya ihtiyaç var.

    e neredeyse kimsede kimlik numarası yazılı kimlik yok, bize geliyorlar "çıkarıyor musunuz" diye. biz o aralar internet cafeler revaçta olduğu için her köşebaşında var bir tane, oraya yönlendiriyoruz.

    babam sikerler bu işi deyip 145'le internete bağladı bizi, yeni telefon hattı falan çektirdi. fax modemle cazur cuzur internete girip inkjet yazıcıdan sorgulama ekranını yazdırıp veriyoruz.

    ben diyeyim günde 150 tane, siz deyin 250 tane kimlik numarası sorgusu çıkarıyoruz. dükkan altın dönemini yaşıyor 2 sene boyunca. öyle şark kurnazlığı da yapmıyor tabi babam, 1 milyona (eski milyon helecan yapmayın) çıkarıyoruz kişi başı. oradan voleyi vuruyor babam. beni haftasonları burger king'e falan götürüyor, o derece işine yarıyorum.

    gel zaman git zaman o iş bitiyor. sonra babam bir hp r65 inkjet yazıcı alıyor. yazıcının asıl olayı renkli fotokopi çekmesi ve fotoğraf kağıdına baskı yapabilmesi. noterlik'ten tapu dairesinden gelen fotoğrafları çoğaltıp çoğaltıp veriyoruz. yetmiyor hafta sonları izmir'in köylerini dolaşıyoruz anadol kamyonetimizle, köy kahvelerini elimizle yazdığımız afişlerle donatıp "gel vatandaş, ananın atanın fotoğrafını büyüttür, çerçevelettir! hem de fotoğrafçının yarı parasına!" diye reklamımızı yapa yapa iş görüyoruz.

    her köye gidiyoruz ama, ta anasının örekesinden, izmir'in tire'sine kadar her kahveye tezgah kurup kahveciye günlük kira veriyoruz. kahveciler beni seviyor, akşama kadar gazozlardan para falan almıyor. sanırım halen gazozları o kadar sevmemin sebebi de onlar. bedavaydı çünkü bana, çocuk midemle en fazla 3 tane içebiliyordum günde ne de olsa...

    şimdi o furyalar yok, o eski işler de yok. yatırdığımız binlerce liranın dönüşünün seneleri bulması olayı var. babam yok mesela, tek başımayım. farkındayım onun kadar akıllı değilim, belki de onun zamanındaki gibi fırsatlar da yok memlekette. bilemiyorum altan.