bebek büyüten annelerin yalnızlığı

  • işimden sıkıldım diyene suuus maden işçilerini düşün...
    acıktım diyene afrikada açlar varken...
    eşimden ayrılacağım diyene benim annem her gün dayak yedi ama dayandıı...

    yani bir başkasının daha çok acı çekmiş olması kişinin deneyimini yok saymayı mı gerektiriyor? herkesin mi içine kocakarı mı kaçtı?

    not: evde bir baba olduğunu ve işe gittiğini düşünelim. bu adamcağız ne yaparsa yapsın, ne kadar iyi bir eş ve baba olursa olsun o yalnızlığa yapabileceği bir şey yok. birincisi adam işe gidiyor, yoruluyor zaten. eve geldiğinde bebek bakımını tamamen üstlense bile, zaman az. ikinci olarak meme nedeniyle bebek anneye yapışık gibi bir şey. gece elli kere uyanır anne. sonra sabah uykusuz haliyle kalkıp bebeğin sorumluluğunu üstlenir. ve döngüseldir. emzir, gaz çıkar, altını değiştir, uyut, emzir, .... böyle geçer bütün gün. bebek 4 aylık olana kadar 3 saatte bir bu döngü başa sarar. 4. aydan sonra 4 saatte bir döngü başlar. bebek büyüdükçe derdi de büyür. emeklemeye başladığı anda gözünü 1 sn üstünden ayıramazsın. tuvalete gidemezsin. tek başına huzurla tuvalete gitmek, yemeği sıcakken yemek, 1 dk sürse de duş almak dünyanın en büyük mutluluğu gibi gelir. yastık ve yorgana aşk beslersin. dünyanın parasını verseler o yastık kokusuna, yanağına değdiği andaki serinliğe tercih etmezsin. şimdi hatırlıyorum da o dönem en çok aklımda kalan yastık ve yorgana duyduğum derin tutku. uykuu. uyku, bütün isteğim buydu.

    anlamadığınız yaşamadığınız konuda konuşmayın.

    şu annelikle ilgili en büyük dertlerden biri bilmeden etmeden benim annemin zamanında şu yokmuş bu yokmuş diye kafa siken tipler. çilekeşliği yücelte yücelte bitmediniz.

  • bir kadın belli ki bunalıp derdini paylaşma ihtiyacı hissetmiş, yaşadıkları da hemen her orta sınıf yeni doğum yapmış annenin yaşadıklarına benziyor: okumuş ve belli bir sosyal hayata sahipken bebeğe bakmak için iş hayatına ara vererek eve kapanmak, şehir merkezinden uzak yeni yapılmış sitede yaşamak, yardım etmeye gelip anneye daha da yük olan anne-kayınvalide, kocası işe gitme ve işten sonra biraz sosyalleşme imkanına sahipken kendisinin olmaması, şehirlerimizin yaşlı, engelli, çocuk, kısaca toplumun hiçbir ferdine olmadığı gibi bebekli anneler için de uygun altyapıya sahip olmaması, sosyal politikalarımızın "iyice emzir, üşütme, 3 tane doğur" demekten öte bir halta yaramaması.
    sadece derdini paylaşmış, kimseye küfür yok, hakaret yok. fakat, son 5-6 yıldır hiçbir eleme mekanizması olmadan yazar ala ala kalitesi yere çakılan, tuzla şifa mahallesi gebelekler köyü yaşatma derneği üyelerinin bile yanlarında elit kaldığı ara formların meskenine dönen şu yerde yine hiç yaşamayacakları sıkıntılar üzerinden kadına hakaret edenler, yeterince iyi bir anne olmamakla suçlayanlar, kendileri çoğu zaman neden ağladığı bile anlaşılmayan bir bebekle bütün gün evde kalsalar 2 güne tası tarağı toplayıp ortadan kaybolacakken kadına "doğurmasaydın kötü anne" diye akıl verenler, "anne olunca sen diye bir şey kalmaz artık sen bir anasın!!! ne kendine vakit ayırması!!!" demeye koşan arabesk ajitasyoncular, "anadolu'da kadınlar bebeği sırtına bağlayıp tarla çapalıyor yaüvv"cü köyümüz köylümüz yapımcıları, kadın çevresinin bebekle gezmeye müsait olmadığını açıkça belirttiği halde berlin'de yaşıyormuş, çok park varmış ve temizmiş gibi "bebeklen çıkıp gez" diyen captain obviouslar, "kaynanan boklu elleriyle dokunursa çocuğun bağışıklığı gelişir" diye akıl veren dr. oz'ler, sözlük ağzına kadar durgun zekalıların 2. büyük uyuşturucusu futbol hakkında başlıklarla ve bu başlıklar altında bir top oyunu için birbirlerinin anasına küfredenlerle dolup taşarken "burası kadınlar kulübü değil git oraya yaz!!" diyenler (çünkü kadın derdini anlatamaz, memesinin götünün şortunun bekaretinin konuşulması haricinde var olamaz), hiç şaşırtmadılar.

    kendimize vakit de ayıracağız, yeri gelince şikayet de edeceğiz, bebeği 1 saat emanet edecek birini bulunca sırf havamız değişsin diye 100 metre ilerideki kahvecide kendimize kahve de ısmarlayacağız, iş hayatına geri dönünce bi kendimize de geleceğiz. çünkü sen ne kadar insansan biz de o kadar insanız, biz de senin gibiyiz, 4 çocuk ve 3 yaşlıya saçını süpürge etmesini övdüğün ama psikolojisini hiçbir zaman bilmediğin ah o cefakar annen değiliz, okuduk çalıştık, biz de kulaklıkları takıp koşuya çıktık, biz de canımız istemeyince telefonu bütün gün açmadık, biz de arkadaşlarımızla bir şey içmeyi pek severiz. çünkü insanız.

    kardeş sen bence de buraya yazma, git kadınlar kulübü'ne yaz, kesinlikle kalite daha yüksektir.