banyoda seks

  • elmayra, diye anacağım biraz 8 sene önce bu güzel hatıraları yaşadığım eski sevgilimin ismini -daha sonra aynı isimde bir sevgilim olursa diye- söylemek istemediğimden ve biraz da varolmadığından dolayı.

    herkes banyoda sevişmek ister; muhafazakarlar bile. 80 yaşına gelip de, banyoda sevişmeyi isteyen ama banyo aynasından korkan insanlar var bu dünyada. onların korkusunun tek olmadığının, banyoda sevişirken başka şeylerden de korkulması gerektiğinin hikayesini anlatacağım şimdi.

    25 yaşında iki insandık ve o yaşlardaki her sevgilinin yapması gerektiği gibi, fırsat bulduğumuz her yerde sevişiyorduk. fırsat bulduğumuz derken, sinemalar veya toplu taşıma araçları değil elbette, dört duvar arasında rahatsız edilmeyeceğimiz herhangi bir özel alan (hayır, asansörler de değil). bir gün, neden bruce willis ve jane march'ın yaptığı gibi küvette sevişmeyelim dedik ve bunu uygulamaya karar verdik. o esnada tatilde olmamız, otel odasında suyu istediğimiz gibi harcayabileceğimiz anlamına geliyordu ve yüzgeçlerimiz çıkana kadar sevişecektik. küvete girdiğimizde, şark kurnazı otel işletmecilerinin küvetin doldurulmasını engellemek için tıkacı kaldırdıklarını farkettik. o en hayati anda, gözlerim tıkaç görevi görecek bir nesne aradı ve tekerlek şeklindeki sabun paketi gözüme çarptı. küvetin tabanına oturup kıçımla oturan boğa pozisyonunda durmak veya topuğumla kapatarak bir yandan sevişip diğer yandan yağmur adam dansı yapmak zorunda kalmayacaktım. bütün bu yaratıcılığıma rağmen, su sıçramasın diye perdeyi küvetin içine alınca bütün büyü bozuldu yine de. perdenin küvetin içindeki hali, durduk yere aklıma christopher lambert'ı getirdi ve gülmeye başladım. elmayra bana neden güldüğümü sorduğunda, açıklamaya çalıştıysam da, inanmadı. sevişemedik. bu entry'yi kurguladığım saatlerde, ona hayali bir telefon açıp "ayrılmamızın üzerinden geçen onca yılda, bana bir an olsun inanmadın mı?" diye sordum ve suratıma kapadı.

    o günün üzerinden 3 ay geçti ve biz yine tatile gittik, çünkü sevişme ihtiyacımız had safhadaydı. yarıda bıraktığımız fantezimizi tamamlamak istedik, bu sefer duşakabin vardı odada. bir duşakabinde ne olabilirdi ki insanı güldürebilecek? suyun sıcaklığı harikaydı ve klima ile odayı hamam gibi yapmıştık, çıktıktan sonra da üşümeyecektik. aradaki sıkıcı ayrıntıları atlayıp, o hazin ana gelirsek, sırtını öpüyordum elmayra'nın. ağzıma kükürtlü sabun tadı geldi. "neden?" diye sordum kendi kendime. çikolatalı sabunlar varken, neden kükürtlü sabun kullanıyorduk sevişirken? yoksa hiçbir zaman gerçekleştiremeyecek miydik bu fanteziyi? sıradan çiftler gibi ütü masasının üzerinde veya en kötüsü yatakta mı sevişecektik hep? bu karamsar düşüncelerle boğuşurken, gözlerim birden duşakabinin kenarına takıldı. comic sans ms fontuyla koca koca "orhan plastik" yazılıydı. mercan'daki toptancıların, 10 tanesini 15 liraya sattıkları mavi ibriklerin üreticisi firmaya yaptırmışlardı duşakabinleri! bu kadar ucuzculuk fazlaydı. ellerim teninde gezinirken ve tam kulağına onu ne kadar sevdiğimi söyleyecekken, "pezevenkler" diye fısıldadım nasıl olduğunu hala bilmediğim bir şekilde. sevişirken çiftlerin birbirine söylediği argo sözcükleri konu alan o karikatüre, çizilmesinden yıllar önce bu şekilde ilham vermiştim ama aynı zamanda bir daha yatak veya koltuk haricinde herhangi bir yerde sevişmemeyi de garantilemiştim.

    her aşk gibi o aşk da bitti, ben hep christopher lambert'ı suçladım ve o da giderek daha kötü b filmlerinde oynamaya devam etti. çeşitli yerel gazetelerin okuyucu şiirleri köşelerine akrostişi "kükürtlü sabun" olan şiirler gönderdim ve hiçbiri yayınlanmadı. antalya'da birkaç otele banyoda seksin nasıl önleneceğine dair seminerler verme teklifim de geri çevrildi.

    bruce willis, sana da lanet olsun.