babayı baba yapan şey

  • lise sondayım. babam dershaneye bırakacak. ankara kızılay’ın göbeği, dakika bekleme yapılamaz. tam inmek üzereyken radyoda love will come through çalmaya başladı. “hay allah” dedim, “ben bu şarkıyı çok severim”. kapıyı açacakken elimden tuttu, “gel beraber dinleyelim” dedi. delicesine trafiğin ortasında arabayı daracık bir yere soktu. ben babamın göğsüne koydum kafamı, o başını benim başıma yasladı. yanımızdan arabalar, insanlar ve zaman akarken arabanın içinde zaman dahil her şey durdu. bütün şarkıyı birlikte dinledik, konuşmadan.

    babayı baba yapan şey budur. o zamandan bu zamana ben onun hiç büyümeyen kızıyım, o harley davidson bıyıklı bir süper kahraman, fonda ise hep aynı şarkı çalıyor: https://youtu.be/gkvxlp7tmli

  • alttaki anıdır.

    sene 90'ların sonu, tam olarak bilmiyorum. bilgisayarın klavyesi bozulmuş. çalışmıyor nalet şey. hastayım. dışarı çıkamıyorum. 5 metre yürüsem nefesim kesiliyor, yığılıyorum olduğum yere. geçecek ama zaman lazım...

    babam emekli memur. kıt kanaat bir yaşam sürmüş. bizi de elinden geldiği kadar iyi yaşatmaya çalışmış. babamın bir bisikleti var. bianchi. o zamanların en havalı bisikleti. babamın tek ulaşım aracı. arabası da var ama bir şeyi bozuk. üç dört aydır yatıyor evin önünde hasta atlar gibi. bisikletin önünde sepeti var. sabahları markete gidiyor. öğleden sonra denize, akşama balığa. yaşadığımız yer ege'de küçücük bir kasaba. bisiklet babamın herşeyi...

    baba klavye bozuldu dedim." alırız oğlum ama şimdi ay sonu...üç beş gün sonra olmaz mı ?" dedi. en pis ergen triplerini savurdum. vurdum kapıyı çıktım indim bahçeye. o zamanlar ıcq var. bir de üniversiteyi benden bir sene önce kazanmış bir kız arkadaş. yazın istanbul'da kalmış, gelmemiş memlekete. çalışacak, kış için biraz para biriktirecek. babası taksici... geceleri, veya vakit bulduğunda bana çift cevapsız yapıyor, anlayıp bilgisayarın başına geçiyorum. konuşuyoruz 146 dan bağlanıp. gelen kol gibi faturaya bile çok ses etmiyor babam. ara sıra ben duymayayım diye kısık sesle "yine sabaha kadar oturmuş pezevenk" diyor.

    bahçede sıkılıyorum yukarı çıkıyorum. babam yok. annem "nasıl oldun oğlum?" diyor. "iyiyim bugün kusmadım " diyorum. oh iyi iyi diyor. "babam nerede?" diyorum. " bilmem ki çıktı " diyor. balkondan aşağıya bakıyorum, bianchi yok. babam çıkmış gitmiş bana uyuz olup. yorulduğumu hissedip biraz kestirmek istiyorum. uzanıyorum salondaki en serin koltuğa.

    uyandığımda gece olmuş. babam balkonda. önünde bir tabak. içinde biraz peynir, biraz kızartma. yoğurt ile kızartmanın sosu birbirine karışmış. tabağın yanında bir duble rakı. yarısı içilmiş. kültabağında iki üç izmarit... beni görüyor babam. " oğlum aldım klavyeyi, bilgisayarın önüne koydum, takarsın " diyor. "sağol baba " diyorum. annem ilaçlarımı getiriyor, içiyorum. klavyeyi takmaya üşeniyorum. yatıp sabaha kadar uyumak istiyorum. yatıyorum...

    sabah mis gibi çay kokusu ile uyanıyorum. daha erken. kahvaltı hazır. annem, babam evde. balkona çıkıp günaydın diyorum. bir iki lokma bir şey yiyip odama geçiyorum. klavye yepyeni, gıcır. mafia 1'i açıyorum, oyun oynamak iyi geliyor. sonra sokak kapısının sesini duyuyorum. babam çıkmış. fırsattan istifade bir sigara içeyim babam yokken diyorum. balkona çıkıyorum. babamı görüyorum. bizim evin sokağından usulca kayboluyor yayan olarak. bisikleti almamış diyorum, her zaman koyduğu yere çeviriyorum bakışlarımı. orada da yok bisiklet. "anne babam niye bisikletle gitmiyor ki ?" diyorum. annem kafasını çeviriyor.
    "kıçı düzleşmiş bisiklete binmekten " diyor. öyle demiş anneme. satmış birine. artık bisiklete binmeyecekmiş. "hı iyi " diyorum. odama gidiyorum, gözüm klavyeye takılıyor. klavyeye takılan gözlerim doluyor. öylece oturuyorum yatağa. sonra hüngür hüngür ağlıyorum.

    15 yıl sonra falan babama büyükçe bir kron alıyorum. önüne de bir sepet taktırıyorum. 5 saatlik yoldan sonra götürüp veriyorum. gülümsüyor,şöyle bir sağına soluna bakıyor. trek versen yine bakar orasına burasına. "selesi inceymiş ama güzel " diyor. sevmiyor ince seleyi. "yayvan sele takarım ben buna" diyor. bir iki laflıyoruz.

    akşam yemeğinde, bir ara kalkıyorum masadan. babam anneme fısıldıyor; "unutmamış pezevenk"