babanın kanser olduğunu öğrenmek

  • yaşanacak en büyük travma yüzleşecek en büyük acıdır.

    2014 şubatta teşhis konulup daha hastalığını kabullenemeden son evre denildi. "maksimum 6 ay en az 3 ay kalmış ne istiyorsanız ne istiyorsa onu yapın" dediler.
    nisanda yürüme faaliyeti durdu.
    gece uyurken bıraktığım babamı sabah zayıflamış buluyordum.
    kan tutan ben, serum takıp çıkarmayı öğrendim.
    gece uyanıp nefesine bakıp sabahlamaya başladım.

    haziranın salısında öğleden sonra 'ne olursa olsun o sınava gireceksin' dedi. çünkü eylül'de kpss için dershaneye yazılmıştım ve güya sınava hazırlanıyordum.
    akşamında annemi yanına çağırdı ona sarıldı, benim gözlerimin içine bakarak gitti.

    pazar sınavdı. sırf sözümü tutmak için sınava gittim.
    paragraf sorularından birinde bu konu vardı, bırakıp çıktım.

    o günden sonra da çoğu şeyi bıraktım..

    baba, kardeşim sensiz gelin oldu, annem o üzülmesin diye biraz da ben kızıyorum diye hiç ağlamadı, ama o tutamadı kendini ağladı.. merak etme enişte bey iyi kalpli biri, ona değer veriyor, hem ben varım hep yanındayım.

    babam çook özledim..

    sohbetlerimize, desteğine, kızdırmalarına, gece gelip üstümü örtmelerine, sesine çok ihtiyacım var.
    arkadaşım, dostum, yarenimdin..
    bil ki hiçbir şey ama hiçbir şey senin varlığının yanından bile geçmiyor.

    'hiç insanın babası ölür mü?'

  • bir süredir bildiğim ama söylemeye dilimin varmadığı durum.

    babam, kendimi bildim bileli sağlığına, yemesine, içmesine, giymesine özen gösteren bir insan oldu.
    6 ayda bir kan tahlili yaptıran, ilaçlarını mutlaka saatinde alır, sabah egzersizlerini devamlı suretle yapar, annemin aksine en ufak bir ağrısında bile doktora giden bir insandır. 65 yaşında olmasına rağmen kendisinden küçük* amcamdan bile genç gösteriyordu hatta onun yanında "kendine bakıcan oğlum bak sen çöktün, ben ceylan gibiyim" derdi. devamlı traşını olurdu, otuz yaşıma geldim bir gün bile sakallı görmedim.

    bundan 4 ay evvel düğünüm oldu, evde beraber zaman geçirmemize alışkın olduğundan her baba gibi babam da evlenmeme biraz içerledi . ayrıca düğüne kardeşlerinin gelmemesine daha çok içerledi. annemin tüm kardeşleri yanındayken babamın en mutlu gününde kardeşleri yoktu. bu sırada halam istanbul'a geldi karaciğeriyle ilgili devam eden tedavisinde karaciğer nakli olacağını öğrendik üzüldük babam daha çok üzüldü.

    düğün oldu bitti 2 hafta sonra babamın bel ağrıları başladı daha önce bel fıtığı ameliyatı olduğu için onun nüksettiğini düşündük ancak belinde bir sıkıntı çıkmadı. bu sırada gittiği özel hastane babama ciğerlerini üşüttüğünü, kemiklerinde kireçlenme olduğunu söyleyip fizik tedavi ve akupunktur tedavisi başlattı. ancak bunlar da ağrılarını geçirmiyor, ağrı belinden karnına doğru vurmaya başlıyor. dahiliyeye gidiyoruz dahileye endoskopi, kolonoskopi, mr istiyor ve sonunda öğreniyoruz ki ağrıların nedeni karaciğerde bulunan büyük bir kitleymiş.

    sonuçları alıp gastroenteroloji profesörüne gittik o da pet çekimi, kan tahlili vs istedi onlarıda alıp götürdük bize babamın 4. evre karaciğer kanseri olduğunu metastaz yaptığını kemiğe ve safra kesesine dağıldığını kemoterapinin bu evrede işe yaramadığını ve yapılabilecek bir şey olmadığını söyleyip 3 ay ömür verdi. söylemesi ne kadar kolaydı ben babama iyi haberlerle geleceğimi söylemiştim ona kanser olduğunu ve 3 ay ömrünün kaldığını nasıl söyleyebilirdim?! doktora 1,5 ayda bu kadar büyüyebilir mi diye sorduğumuzda bunun en az 3 yılda oluşabileceğini sinsi bir hastalık olduğu için kan tahlillerinde çıkmadığını söyledi.

    boğazım düğüm düğüm annemle yolda ne söyleyeceğimizi konuştuk, kanser olduğunu söylersek moralman çökecekti o yüzden yalan söylemeye kadar verdik. eve geldiğimizde babam heyecanla bizi bekliyordu, gülümseyerek yanına oturdum "babacım korkulacak bir şey yokmuş sadece karaciğerinde leke varmış ilaçlarını düzenli alırsan, moralini yüksek tutarsan tez zamanda iyileşeceksin" dedim sevindi.

    bu süre zarfında babama hiç hastaymış gibi davranmadım. eskisi gibi yine maç muhabbeti yaptık, çarşamba günleri eve gelip beraber diriliş ertuğrul'u izledik. yine annemi çekiştirdik vs.
    zaman geçtikçe babam yemeden, içmeden kesilmeye yavaş yavaş erimeye başladı. 95 kilo dağ gibi adam gözümüzün önünde eriyip gidiyordu. önceden ezip, püre olarak verdiğimiz yemekleri artık yutamıyordu pipetle besler olduk. önceleri tek başına tuvalete gidebiliyordu sonra annemle gider oldu şimdi yataktan kalkamaz duruma geldi.tuvalete gidemediği için altını bezler olduk hayal dahi edemediğim şeyleri yaşıyorduk. erkek kardeşim ve ablam babamı böyle görmeye dayanamadıklarını söyleyip sürekli ağladığı için anneme destek olacak bir tek ben kaldım çünkü annem de yüksek tansiyon hastası allah korusun ona da bir şey olsa ne yaparım!

    babamın hastalığını kabullenmiştim ama annem benim için daha önemliydi. ona bir şey olmasına dayanamazdım. babamı ne kadar sevsem de çok hataları olmuştu ve bu hataları düzelten hep annem oldu. babam "önce can sonra canan" derken annem "önce çocuklar sonra ben" diyordu ki hala da diyor. o yüzden annem benim için her zaman daha önceliklidir.

    bunlar olup biterken amcamlar, halamlar, teyzemler ve bir sürü akraba ziyarete gelmeye başladı. her şeyde olduğu gibi hasta ziyaretinin de nasıl olması gerektiğini bilmiyordu bizim milletimiz. ellerinizi yıkayıp hastanın yanına girin, en fazla 5-10 dk kalın diye uyarmaktan gına geliyor. sanki hasta yanına gelmemişler misafirliğe gelmişler gibi çoluk çocuk yüksek sesle konuşma vs dayanamayıp hepsini odadan kovduğumu biliyorum.

    bunlar yaşanırken bir yandan da hayat devam ediyor işe gitmem gerekiyor, iş arkadaşlarım, normal arkadaşlarım herkes babamın nasıl olduğunu soruyor iyi değil diyorum, cipralex'in de etkisiyle ağlamıyorum günlük yapmam gerek şeyleri yapıyorum. eşim içinde tutma ağla diyor ama ağlarsam duramamaktan korkuyorum.

    elimizden geldiğince babamı rahat ettirmeye çalışıyoruz. sakallı durmayı sevmediği için eve berber getirip traş ettiriyoruz. istediğin bir şey varsa yapalım diyoruz ama konuşmaya bile mecali yok, hiç bir şey istemiyor sürekli uyumak isitiyor, uyusada uyumasa da gözleri sürekli kapalı. bu kanser denen illet insanın elini ayağını öyle bir bağlıyor ki hiç bir şey yapamıyorsun.

    avedis'in (#11979621) entrysinde dediği gibi "babanın kanser olduğunu öğrenmek insanın tıpkı kanser gibi direcini kırıyor. hayata karşı, her şeye karşı.."