başkanlık referandumunda evet çıkacağı gerçeği

  • gerçek olur mu olmaz mı bilemiyorum. ne çıkarsa çıksın bir şey değişeceğini de düşünmüyorum. mayıs ayında binali yıldırım'ın fiili durumu yasal hale getireceğiz diye bir açıklaması vardı. yani adam diyor ki, zaten biz bunu uyguluyoruz, sadece hukuki zemine oturtacağız. referandum sonucundan ziyade türk toplumunda olmayan toplumsal hafıza nasıl kazanılır diye kafa yormak lazım belki de. bu adamların hangi psikologlarla, hangi sosyologlarla çalıştıklarını ciddi ciddi sorguluyorum. ülkenin şu an içinde bulunduğu durumu sadece bir partiyle açıklayamıyorum çünkü.

    idris küçükömer'in bir kitabı var: halk demokrasi istiyor mu diye. soruyorum şimdi: halk demokrasi istiyor mu? bu toplum eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi kavramları kendi isteğiyle elde etmemiştir, tamamen tepeden inme bir devrim olmuştur. bu anlamda atatürk gibi bir deha bu ülke halkına çok çok fazladır.

    görüşmeleri izliyorum. düşünme, sorgulama yeteneğim olmasa "adamlar doğru konuşuyor, haklı" derim. bu anlamda kendilerini takdir etmeden geçemeyeceğim. bunları izleyince the strain dizisi aklıma geliyor. adamlar resmen bir thomas eichhorst, itaatkar hizmetkarlar yemin ederim. umarım bu ülkede abraham setrakian'lar da vardır.

    “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye bir atasözü var ya, bunu boşuna söylememişler. benim milletim böyle bir millet çünkü. kendine dokunan bir şey yoksa, umursamaz. şu an olduğu gibi. bu millet kendine ciddi anlamda bir zarar gelmedikçe bir şey yapmaz. tarihe bakalım mesela. kahramanmaraş halkı işgalcilere ne zaman başkaldırmış? sanma ki maraş’a ilk düşman askeri geldiğinde. ne zamanki işgalciler bunların topraklarını paylaşmaya, ekinlerinden hak iddia etmeye başlamışlar o zaman ayaklanmışlar. sonra adı olmuş “kahraman”maraş. bak menemen'de düşman askerleriyle film izleyen halk. senin günlerdir dil döktüğün, bilgilensin diye periscope'ta canlı yayın yaptığın halk böyle bir halk ey chp.

    --- spoiler ---

    savaş barıştır
    özgürlük köleliktir
    cahillik güçtür

    "winston, birazdan bir günce tutmaya başlayacaktı. günce tutmak yasadışı değildi (aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu)".

    "winston, savaş suçu işledikleri gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılan bazı avrasyalı mahkûmların o akşam park'ta asılacaklarını anımsadı. nerdeyse her ay düzenlenen bu gösteri çok tutuluyordu. çocuklar gitmek için yanıp tutuşurlardı. son zamanlarda nerdeyse tüm çocuklar korkunçlaşmıştı.

    en kötüsü de, casuslar gibi örgütler aracılığıyla sistemli bir biçimde, başına buyruk küçük vahşilere dönüştürülmüş olmalarına karşın, parti disiplinine en ufak bir baş kaldırma eğilimi göstermemeleriydi. tam tersine, partiye ve parti'yle bağıntılı her şeye tapıyorlardı. şarkılar, törenler, bayraklar, yürüyüşler, oyuncak tüfeklerle yapılan talimler, atılan sloganlar, büyük birader'e tapınmalar; onların gözünde bütün bunlar harika birer oyundu."
    --- spoiler ---