ayvalık denince akla gelenler

  • ada camping her yıl tatillerimizin göz bebeği müthiş denizi.
    adap çorbacısı ve mis gibi lezzetli girit mezeleri.
    karadeniz pastanesi lorlu tatlısı ve tabii ki ayvalık tostu çok bir espirisi olmasa bile havasından mı suyundan mı bilinmez ama epeyce lezzetli geliyor bana.
    sakinliği eğer haftasonu gitmezseniz öyle inanılmaz kalabalık değil kalabalık diyenler hayatlarında hiç bodrum marmaris ve çeşme'ye gitmemiştir.

  • bir erkeğe beş emekli düşen yer.

    kızlar gitmeyin.

  • cunda'da tuttuğunu siken işletme sahipleri

  • doğup büyüdüğüm, ama uzun bir süredir yaşayamadığım yer.

    bize adalı derler ayvalıkta. giritliler bir de boşnaklar vardır. giritliler cunda adasında, boşnaklar ise küçükköy ve sarımsaklı'da yaşarlar. bizse tam ortalarında, ayvalığın iç kısımlarında.

    nerden başlasam, ne desem bilmiyorum ama çok özlüyorum. her şeyi bırakıp dönmek istiyorum memleketime. bi sandalım olsa, sabah balığa çiksam, tuttuklarimdan sattıklarım, rakı parasını çıkarsa yeter sanki. denizi mi çekiyor, poyrazı mı bilmem, küçüklüğümü özlüyorum; küçüklüğümdeki ayvalığı özlüyorum.

    çok da büyük değilim, 32 yaşındayım ama sanki cocukluğumun ayvalığı, henüz avrupa yakasında ismini duyunca sevindiğimiz ayvalık çok daha güzel, çok daha masumdu. ismi televizyonda duyulunca sevinirdik, sevinirdik ama bilmezdik sesi her duyulduğunda biraz daha elimizden kayıp gittiğini.

    haksızlık etmiyim. büyükşehirlerin kaliteli insanı geldi yerleşti ayvalığa. çoğu virane haldeki rum evlerini restore ettiler. mal mülk sahibi kazandı, esnafı kazandı; lafım yok. hem o kadar da bozulmadı ayvalık. beach ve club cenneti olmadı mesela. ama, ama.

    çocukluğumdaki belediye başkanının sağ kolu olan celoyu özledim belkide. hani kızınca belediyeye kimseyi sokmayan, deli celoyu. pazar ve cuma günleri istiklal marşının belediye hoparloründen çalınmasıyla tüm ilçe hazırolda beklemeyi özledim. iskeleden cundaya, tekneyle -ki biz ona cunda motoru deriz- efil efil gitmeyi özledim. deli aliçoyu özledim sonra. kimseyle konuşmayan, her daim is kokan, para versen almaz, ağzında maltepesi, elleri cebinde, sırtinda eski bir kazak. deli derdik ama meczuptu aliço. kimseye zararı yoktu, kimseyle konuşmazdı. derdini bilmezdik. ailesi zenginmiş ama, bir kızı sevmiş. sevmiş ama vermemişler. o da tek başına başlamış yaşamaya. aliçoyu özledim. turgayı özledim sonra, deli turgayı. deli turgay gözleri önünde yaşanan bir kazada kaybetti annesini. sonra çok güzel bir kizla evlendi. kız bunu terk etti. sonra yalnız yaşamaya başladı. ramazanda icmez ama 11 ay bir dakika bile ayık dolaşmaz turgay. boris vardı köpeği, korkardık ama zararsızdı. bir gün, o kasvetli ayvalık kışlarından birinde, yeni meydan direğine tırmandı turgay. atlicam dedi. zar zor ikna ettiler, indirdiler. sordular turgaya, niye çıktın diye. sıkıldım, ayvalığa hareket gelsin diye çiktim dedi. tugiyi ozledim.
    sonra balık tutmayı özledim, kargının ucuna misina bağlayarak. televizyon karıncalaşınca cundada elektriklerin gittiğini anlamayı, ara sokaklarında gezmeyi, poyrazıyla üşüyüp imbatıyla serinlemeyi özledim.

    çok şey geliyor aklıma ama yazamıcam. uyumam, 8-5 calıştığım işime gitmem lazim yarın. ayvalıkta olsam uyumaz, arabayı çamlikta deniz kiyısına ceker bira içerdim belki.
    ayvalikta, kış akşamlarinda, sokaklarda kediler bile yokken; sadece poyrazın uğultusu duyulurken yalnız hissederdik kendimizi. şimdi ise ayvaliktan uzakta, yapayalnız hissediyorum.

    çocukluğum geliyor aklıma, oradan uzakta ölürsem, oraya gömülememekten korkuyorum.

  • ayvalık başlığını doldurmayı beceremeyen yeni nesil geri zekalı yazarlar