askerlikte azar işitilen en yüksek rütbeli komutan

  • yer: izmir gaziemir hava astsubay meslek yüksek okulu
    iki embesil, mehmetçik kantinine doğru yol alırken bir kedi gördük, sevelim lan şunu moralimiz yerine gelir belki motivasyonu ile kedinin üzerine doğru yol aldık. bizi gören kedi aniden depara kalktı ve yola fırladı, yolun solunda cirit atan köpekler tarafından köşeye sıkıştırıldı. kedinin köşeye sıkıştığını gören ve makam aracı ile oradan geçmekte olan hava pilot tuğgeneral (ismini vermeyelim), aracı hemen sola yanaştırıp yanındaki subaylarla birlikte köpekleri kovduktan sonra kedi ile birlikte araca binip bizi yanlarına çağırdı.
    -evladım kediyi neden kovalıyorsunuz?
    bu sırada olay karşısında paralize olan ben ve devrem(selam sana tokatlı kardeşim) berbat ötesi tekmillerimizin ardından,
    -k-komutanım sevmek için yaklaştık bir anda kendini yola attı
    -evladım yemek vermeyecekseniz sevmeyin, yaklaşmayın. anlaşıldı mı?
    -emredersiniz komutanım!

  • hulusi akar'dır. çankırı ziyaretinde bizi karşısına dikip çankırıdaki kışlanın önemini anlatırken beni ayağa kaldırıp " beni gözlerinle değil, burnunun ucuyla takip edeceksin" diyerek azarlamıştı. "imridirsiniz gimtinim" gibi osuruktan hallice bir cevap karşısında konuşmasına devam etmiştir.

  • (bkz: hürgeneral)

    arabayı kenara çekmiş kontağı kapatmadan komutanın gelmesini bekliyordum, vatandaş bir abimiz* gelip "hayırdır evladım marş mı basmıyor?" diye sordu. yok dedim basıyor, "o zaman neden kontağı kapatmayıp devletin yakıtını boşa yakıyorsun?" diye koydu lafı.

    devlet malı falan neyse de, fosil yakıt tüketimi falan... adam haklıydı...

  • sıfırın altında kim bilir derecedeki yemin töreninde yasak olmasına rağmen sinsice boyunluk takmıştım. sıranın en kenarında marul gibi sırıttığım için yanımdan geçen albay fark etti ve boyunluğu tutup, sert bir şekilde sıyırıp çıkardı. o esnada elindeki taşak rengi boyunluğumu tüm birliğe doğru sallarken "bu ne bu, ne söylendi size defalarca... uzatayım mı şimdi askerliğini senin ha!!" diye tehdit etmişti.

    dedim bak, tatsızlık çıksın istemiyorum asdfg... şaka şaka korkudan gözümden akan bir damla yaş kristal olup çıt diye albayın botuna düştü amk.

  • yarbay, aslında sözsel olarak bir azar işitmedim. adam sabah denetim sırasında beni gördü, böyle yukardan yukardan afedersiniz bok görmüş gibi baktı.

    adam sanki ilk defa bok görmüş gibi baktı.

  • (bkz: yüzbaşı)

    uzun dönem ulaştırma askerim. görevim tabur komutanı şoförü.

    3-4 ayda bir , tabur denetlemeye girerdi. gene bu denetlemelerin birinde , taburdaki askerlerin hepsi 3 km durmaksızın koşacak (rütbeliler dahil ), bende tabur komutanı olan yarbayı ve denetleme gelen 1 albayı taşıyacağım askerler koşarken. albayda koşan askerleri denetleyecek. görev bu.

    görevim icabı sürekli tabur komutanın yanında olmam ,bizim bölük komutanı yüzbaşıyı acayip sinir eder ve adam bana kıl olurdu. hatta o kadar nefret ederdi ki bir keresinde bu yüzbaşı nöbetçiyken akşam tabur içtimasına 3 dk geç kaldım diye (tabur komutanı bırakmamıştı) , bütün taburun önününe çıkarıp ceza olsun diye şınav çektirmişti.

    neyse denetleme günü geldi çattı, yaklaşık 600 asker dörtlü koldan dizilmiş koşmak için bekliyor. ve tam teçhizat, silah,çelik başlık,hücum yeleği ve dolu su matarasıyla. hava yaklaşık 32-33 derece . güneşin en tepede olduğu vakit geldi albay ve tabur komutanı.

    koşu güzergahı, tabur önünden başlıyor ve çift şeritli bir yolda , bir köy içinden geçiyor diğer tabura kadar 3 km var.
    bizde 600 askerin en arkasından arabayla takip edeceğiz. neyse tabur komutanı verdi küsküyü ve başladı koşu.

    hava o kadar sıcak ve nemli ki , koşan askerlerin ön sıralarına doğru baktığımda askerler buhardan gözükmüyor, buhar girdabında kayboluyorlardı. bende klimayı köklemişim jeep'imde dünya sikimde değil.
    köye geldiğimizde albay ''oğlum biraz hızlan, varış yerine askerlerden önce varalım ki sağlam gelen bölüğe ödül verilecek'' dedi. ''emredersiniz komutanım '' dedim ve bastım gaza.
    ulan yol göt kadar ve millet dörtlü koşuyor, ızdırapları sikilmiş sıcaktan yolun ortasına falan sarkan oluyor. komutan 'kornaya bas onlar anlamaz arkadan araba geldiğini' diyor. kornanın sesi de bakire kız osuruğu gibi incecik , içeriden kendimiz duymuyoruz.
    askerler de iyice bitap düşmüş, yolda yere matarasını atanlar, 'sikerim koşusunu ' deyip silahını mısır tarlasına sallayanlar,çelik başlığını tekmeleyenler... ve ben o askerlerin arasından göt kadar yoldan önlerine geçmeye çalıyorum. ve ne oldu biliyor musun ? o göt kadar köy yolundan askere çarpmadan geçmeye çalışırken , ağacın arkasında anasını siktiğimin bir horozu 'höhöyt bire' deyip önüme atladı ve direksiyonu kırıp askerlerin üzerine sürmek suretiyle 1 adet askerin arkadan totosuna çarpıp çalılara doğru kanatsız uçmasına sebep oldum. komutanlar panikleyip arabayı durdurdu ve çalılara doğru uçurduğum o askeri kurtarmak için arabadan indiler.

    ben panikten direksiyon başında kaldım ne yapacağımı da bilmiyordum. neyse askeri çalılardan çekip yola aldılar. üstü başı pislik içinde kalmıştı, fakat komutanlar bir türlü başından ayrılmıyor ve sürekli ilgileniyorlardı. vay be dedim , albaya bak bir asker için ne kadar ilgili davranıyor.

    asker rahat nefes alsın diye üstündeki hucum yeleğini çıkartmaya başladılar. yerde yatan asker yavaşça doğruldu ,sırtı bana dönüktü. merak etmiş olacak kı yavaş yavaş arkasını dönmeye başladı. bende planımı yaptım tabi, göz göze geldiğimiz anda özür dileyip 'affet tertip yapacak bir şey yok :p ' bakışı atacaktım.

    arkasını dönerken gözüm omuzlarına kaydı. o an anladım rütbeli olduğunu. yavaşça dönüyor ve pırpırındaki ilk yıldız gözüme ilişiyordu, teğmene razıydım . durmadı ikinci yıldız gözüme ve ardından üçüncü yıldız götüme kaydı. yıldızlara bakmaktan yüzünü görmek nasip olmamıştı. yarağı yediğimi anlamıştım lakin karşımdaki adam bütün galaksiyi götüme sokacak olan bölük komutanımın ta kendisiydi. onu ve kıpkırmızı yüzündeki 'ananı sikeceğim senin'bakışını gördükten sonra arabada tek olduğumu ve buradan istanbul'a kaçsam,yolda arabayı boş bir araziye bırakıp yürüyerek eve kadar devam ederim,evdekilerden helallik alıp suriye'ye rejim karşıtlarıyla çatışmaya giderim planları yapmaya başlamıştım ki albayın sesiyle kendime geldim. eliyle bana işaret ediyor ve arabayı onlara doğru getirmemi emrediyordu. hemen yanlarına sürdüm ve yüzbaşı yanıma ,diğerleri arkaya bindi. tabi daha sonra yüzbaşı bana birde arabasız binecekti. nitekim öyle de oldu. askerliğim bitip, terhis olacağım güne kadar bana gece 1-3 nöbeti yazıldı. 4 hafta çarşı iznimin kitlenmesi de tabur komutanının ekstrası.

    o anasını siktiğimin horozu da hala araba sürerken aklıma gelir ve irkilirim ibibiğini siktiğiminin yüzünden. askerliğimi yakacaktı az kalsın.

  • tuğamiral. sigara içilmez denilen yerde sigara içiyordum, pencere açık olunca bütün duman obi odasına o da oradaymış pencereden kafasını çıkardı ben deniz sefil bilo gibi çökmüşüm. asker dedi sigarayı elim ile söndürdüm (öyle bir göt korkusu yok)
    - sigara mı içiyorsun burada
    - hayır komutanım, ağzımla yapıyorum hava soğuk biraz ( temmuz ayı)
    - seni ayağımın altına alır çiğnerdim ama koskoca amiral askerle uğraşıyor derler, defol dedi.

  • kısa dönem çavuşum. o dönem tugayların giriş kapıları tek standarta alınıyor. bizim tugayın mimari çizimini getirdiler. bak bakalım sen anlarsın dediler. bir kaç şey önerdim, yarbaya anlat bunları dediler.
    götürdüler odasına. açtım çizimi anlattım. öyle olmaz dedi yok şöyle olur falan dedi ahkam kesiyor. konu biraz tartışmaya döndü. ben mehmetcik olduğumu unutup "yahu beyefendi siz ne istediğinizi bilmiyorsunuz galiba" dedim.
    kulağıma eğildi; "seni şimdi s*kerdim ama git çizimleri anlattığın şekilde çiz gel ona göre karar vericem" dedi.

    sonuç; s*kmedi.