arkadaşlığın bir üstü sevgililiğin bir altı

  • bunun ben abide-i zurriyetini sikeyim.

  • perşembe günü erenköy ethemefendi'de, yapıldığı dönemde lüks, günümüzde ise kentsel dönüşümde yıkılmayı bekleyen bir binanın önünde sigaramı yaktım. saatin üç olmasını bekliyordum. şimdi doksanlarındaysa da, kendi döneminin efsane topçularından biri olan beyefendi ile yapacağım röportajda neler soracağımı düşünüyordum. bir yandan ayazda it gibi titrerken, diğer yandan da ertesi gün yapacağım yolculuk için her şey hazır mı diye kafamdan maddeleri sayıyordum.

    kapının ziline bastım, tonton bir çift tarafından karşılandım. bir saatten fazla sohbet ettik çaylar börekler eşliğinde... konumuz değildi ama sormadan edemedim, 60 yıllık birlikteliğin sırrı ne olabilirdi ki? teyze bir albüm açtı, amcanın oynadığı maçlardan birinde bir tribün. izleyiciler arasında kadınlar ve erkekler var, sanki ingiltere'de at yarışı izlemeye gitmiş gibi görünüyor herkes. kadınların üstünde tayyör, başında şapka, erkekler papyonlu, takım elbiseli, rakip takım izleyicileri yan yana oturmuşlar. amca gülümsedi "sadece o değil," dedi, "biz hiç münakaşa etmedik, birimiz kızgınken, diğerimiz hep sustu."

    fırtınalı bir yolculuktan sonra şehre vardık. kaldığımız otel güler yüzlü, emekli bir karı kocaya aitti, böyle bahçesinde narenciye ağaçları olan bir yer. akşam oldu, katıldığımız düğünden erken ayrıldık. ben biraz sessizdim. televizyonda paralel evrenden yayın yaptığına inandığımız iki kanal arasında zap yapıp biri komedi, diğeri romantik iki türk filmi izliyorduk. her iki filmde de yirmişer dakikalık reklam oluyordu, tek bir reklam:

    "phone 6 mı kazanmak istiyorsunuz? balıklıgöl hangi ilimizdedir? emsalleri 3000 lira değerindeki bu telefonu kazanmak bu kadar basit!"

    biramın yarım kalacağını biliyordum çünkü gözlerim kapanıyordu. filmin yarım kalacağını biliyordum çünkü reklam bitmiyordu. bizim yarım kalacağımızı biliyordum çünkü hiçbir yere gitmiyordu... narenciye bahçesinin ortasında yaşayıp, gelen misafirlerle tatlı tatlı konuştuğumuz bir hayatımız yoktu, artık hiç ama hiç kimse maçlara papyonla gitmiyordu, üstelik biz bir gün değil, her gün "münakaşa" ediyorduk. birimiz bağırırken diğerimiz de susmuyordu.

    “balıklı göl hangi ilimizdedir? ipucu veriyorum: peygamberler şehri olarak da bilinen, güneydoğu anadolu’da bir şehrimiz!”

    haydi kendimizi etiketlerden, kalıplardan arındıralım. en yakın iki arkadaşın yapacağı her şeyi yapıyoruz, sevgililerin yapacağı şeyleri de yapıyoruz, sorun ne o halde? neden tam hızını alacakken tekleyen, sarsan bir arabada gibi hissediyorum? belirsizlikten nefret ediyorum.

    “emsalleri 3000 lira değerindeki bu telefona hiç bu kadar yakın olmamıştınız! sadece gelir gider vergisi ödemeniz yeterli olacak. balıklıgöl’ün hangi şehirde olduğunu söylemeniz yeterli! kopya veriyorum: van değil.”

    kendimi güvensiz, yalnız hissederken bir şey oldu, ağzıma bir mısır patlağı tıkıştırdı. istemiyordum ama yedim. sonra bir tane daha tıkıştırdı, onu da istemiyordum, onu da yedim. gecenin bir yarısı, içmek istemediğim yarım kutu ısınmış biradan başka bir sıvı yokken bir tane daha, bir tane daha… yarım paket bol tuzlu patlamış mısıra maruz bırakıldım. susadım, istemedim ama yedim. mısırın tadı değil ama eylemin kendisi hoşuma gitti.

    “evet, bir yarışmacımız daha aramızda, bizi nereden arıyorsunuz?”
    “kayseri”
    “çok güzel, balıklıgöl hangi ilimizdedir biliyor musunuz?”
    “cevap veriyorum, balıkesir!”

    yan gözle yüzüne baktım. gözlerini televizyondan ayırmıyordu. istifini bozmadan sol kolunu havaya kaldırdı. aradaki boşluğa bırakıverdim kendimi, cevabı gün gibi ortada olan kafamdaki milyonlarca soruya aldırmadan.

  • sinsi kadın ve korkak erkek işidir.

    sinsi çünkü ne olup bittiğinin gayet farkında, ama instagram like'ları gibi yanında etrafında bi oğlan olsun, onu sürekli onaylasın, sürekli pohpohlasın, şakalarına gülsün, erkek işi lazım oldu mu koşsun istiyor - ama sevgililik mertebesine yükseltmiyor - asla da yükseltmeyeceğini biliyor. niye? çünkü erkek korkak. hiç bir kadın korkak erkek istemez.

    erkek korkak çünkü bir kızın onu reddetmesi gibi basit ve tırıvırı bir şeyden bile korkuyor, bu reddedilme korkusu onu yıllarca "kanka" modunda takılarak vaktini enerjisini ve kaynaklarını bir kızla paylaşmasını ama karşılığında "ama seni arkadaş olarak seviyoruuum :((" tarzı şeylerle avunuyor. "eger ben yeterince iyi olursam, iyi davranırsam bir gün beni farkedip onu sikip atan diğer erkekleri bırakıp bana gelecektir" diye bekliyor.

    be allahın salağı, madem istediği erkekle takılsa bile koşup dönebileceği sen varsın, niye sana hemen gelsin ki ? gençliğinin ve güzelliğinin ekmeğini bir güzel yer, mis gibi takılır, sonra yaş 30a gelip memeler sarkmaya başlayınca "barkın ben nasıl olmuş da seni görememişim..." diyerek gelip seninle evlenir. sen de senede 3 kere seks yaparsan mutlu olursun.

    he bu dönemdeki korkaklığınız evliliğe de sarkacaktır, kız sizi paspas gibi kullanmaya devam edecektir ve siz paspaslık yapmaya devam ettiğiniz sürece size saygı da duymayacaktır, takdir de etmeyecektir. ama sizin bonibon kadar beyniniz reddedilmekten terk edilmekten o kadar tırsıyor ki, siz suçu kendinizde arayıp, zaten insanüstü gayretle yaptıklarınızın daha da fazlasını yapmaya kasacaksınız.

    o işin sonu yok.

    özetle - erkekler lafım size : friendzone'da kalmayın. kızların sevgilileri olur veya kız arkadaşları olur. sevgilisi değilseniz pipisi olan bilgisayardan anlayan bir kız arkadaşsınız. kız arkadaşı olmak gururunuzu incitmiyorsa ok, en azından benim gibilerin rakibi olmuyorsunuz, ama bu durumda kalmak hoşunuza gitmiyorsa yapmanız gereken yetişkin bir erkek gibi gidip konuşmak, eğer kızda benzer hisler yoksa (zira arzunun pazarlığı olmaz, sizin bugüne kadar yaptıklarınız kızın sizi sevmesine zerre etki etmez) da vaktinizi enerjinizi ve kaynaklarınızı harcamayı bırakmak.

    denizde hakkaten çok balık var. o kıza harcadığınız eforun çeyreğini yeni insanlarla tanışmak için kullansanız harem kurarsınız emin olun. karadeliğe gezegen atmaktan vaz geçin.

  • genelde sosyal, dobra ve hareketli kızlarla zeki, kültürlü ama ilişki konularında başarısız erkekler arasında olur. sebebi de erkeğin ilişki konularında başarısız olduğu için işi bitirememesi yani ilişkiyi bir üst seviyeye taşıyamamasındandır.