anne olmak istemeyen kadın

  • (bkz: #145951442) bu kadınlar nefret dolu oluyor dedikten sonra nefret dolu entry girmek lol :d mesela sen bu zihniyetle çocuk yapsan ne olur yapmasan ne olur? sence toplumumuz senin gibi insanların yetiştireceği insanlara ihtiyaç duyuyor mu? insanlar çocuk yapmak zorunda değil, eğer bu sorumluluğu alamayacağını hissediyorsa yapmaması daha iyi zaten. ülkede her önüne gelen ebeveyn olduğu için ülke manyaktan geçilmiyor.

    diğer söylediklerine yorum yapma gereği bile duymuyorum. ülkede herkes vagina police cidden.

  • dişil enerji diye sikimsonik kavramların varlığına büyük ihtimalle inanmayan, beynini kullanabilen, normal, kadın gibi kadındır.

  • foruma dönüştürmek istemiyorum ama yemin ederim bir üstteki yazarı bir kaşık suda boğabilirim. allah rızası için erkekler bilmedikleri kadınsal şeylerle ilgili yorum yapmasınlar.

    hangi kısmına delirsem şaşırdım. her kadın istermiş, istemiyorum diyen yalan söylermiş. bekareti bozulmuş kadını kim alsınmış. hayatının en büyük orgazmıymış. he gülüm he. en mahrem yerlerine gelen geçen dokunurken, hormonların delirmişken, deli gibi acı çekerken ve bu acı saatler sürerken orgazm evet.

    şunu da o sığ kafalarınıza sokun: çocuk istemeyen kadın olabilir!!!

    tanım: normal bir kadındır.

  • sorunlu bir kadınmış da her şeyden daha önemliymiş de çok kutsalmış da tabiki anne olmak isteyene saygım sonsuz ama biraz fazla sacmalanmış bir kadın olarak dünyaya geliş amacım sadece bu olamaz ve her şeyden önemlisi herkes çocuk yapar da marifet nasıl bir ınsan yetistırdıgınde .

  • anne olmak istemeyen kadını ama hayat çok sıkıcı olurdu diye eleştiren insanların çok sıkıcı olduğunu, yeterince gezmediğini/sevişmediğini/okumadığını/eğlenmediğini/oynamadığını düşünüyprum. çocuğum var ama çocuklu insanların büyük bir çoğunluğu çok sıkıcı inanamazsınız.

  • hormon fırtınasını filan geride bırakmış biri olarak hayatımın hiç bir döneminde anne olmak istemedim bir çocuğa. ne uykusuzluğunu, ne yorgunluğunu, ne emeğini, ne maddiyatını, hiç bir detayını düşünürken bulmak istemiyorum kendimi. hangi okula gideceği, sağlıklı bir ailesinin olup olamayacağı, adil bir ülkede mi yaşayacağı ve hatta sikimsonik genlerimdeki bir mutasyon yüzünden hasta olup acı çekeceğini bile öngöremiyorken ben kendi yaşamım için çocuksuz bir hayatı daha yaşanılır buluyorum. yeğenlerim oluyor, kuzenlerimin çocukları, eş dost çocukları, akut olarak bir çocuk sevmek istiyorsam yetiyor. hem zaten tahammüllerim pek yüksek de sayılmaz çocuk zırıltısına. anneliğin kutsallaştırılmasını filan pek anlayamıyorum. bir kadın anne olmak isteyebilir ya da anne olmak istemeyebilir. sadece kadın diye, sadece kadınlık hormonları var diye hayatının bir döneminde kesinlikle ama kesinlikle anne olmak isteyecektir diye bir şey yok. anne olmaya karar vermek gayet kişisel bir karar. ve bence zor bir karar.

    bana kalsa sokak hayvanları, bitkiler ya da kendi kaderine terk edilmiş çocuklar, hepsinin birer anneye ihtiyacı var. ve o kadar büyük ki bu açık, sadece kendi doğurduğu çocuğa anne olan kadınların bencilliği geri kalan herkesi boğuyor.

  • "yaşı küçüktür" denmiş. "şu an istemiyordur, ileride isteyecektir" denmiş. denmiş de denmiş.

    37 yaşındayım. şimdiye kadarki hayatım boyunca bir an için bile olsa çocuk istemedim. çocuklardan zerre kadar hazzetmiyorum, etrafımda çocuk görmeye bile tahammül edemiyorum.

    istanbul üniversitesi'nin kütüphanesinde 1992 yılında yapılmış bir istatistiki araştırma okumuştum. birçok aileye çocuk neden yapılır diye bir soru sorulmuş. ve ağırlıklı olarak verilen cevap: "soy devam etsin". işte bizim millet bu yüzden çocuk yapıyor. soy devam etsin, mirasımı bırakacak biri olsun, hatta bana baksın vs. hiçkimse çocukları çok sevdiği veya bakmaya meraklı olduğu için yapmıyor bunu. mülkünü bırakacak birini dünyaya getiriyorlar, hepsi bu. yani çocuk sevmek duygusu bile yabancı bu insanlara. ve emin olun ki bunlar da ithal duygular. "çocuk sevilmez mi yeaaaa" diyen gerizekâlı ise, çocuğu çocuk olduğu için; küçük ve aptal olduğu için seviyor. onun bir insan olduğu, bir bilince ve akla sahip olduğu ise her zaman görmezden geliniyor.

    çocukken bile insanların bana güleryüzlü sempatik davrandığını gördüğümde bir ikiyüzlülük seziyordum. ağzımı açıp konuşmaya başlayınca o güleryüz kendini asık surata bırakıyordu. n'oldu, hani çocuk seviyordunuz ikiyüzlüler? çocuğu seviyorsan yalnızca çocuk olduğu için değil; onun bir insan ve birey olduğunu asla unutmayarak, olduğu gibi seveceksin.

    anne olmak istemeyen kadın, doğuracağı şeyin bir çocuk değil, her şeyden önce bir insan olduğunun bilincinde olan, taşıyacağı sorumluluğun ağırlığını bilen kadındır.

  • "bizi neden dünyaya getirdiniz" sorusuna "hastalandığımızda bize bakın diye " cevabını veren annemin ve bu zihniyetle karşılık verenlerin bencil olduğunu düşünmem;

    "sen neden doğurmuyorsun bak çok harika bir şey " diyen arkadaşların 5 dakika çocuk güzellemesi yapmalarından 2 dakika bile geçmeden 2 saat boyunca çocuklarıyla ilgili şikayet etmeleri;

    bitmek bilmeyen depresyona çare olarak sunulan çocuk fikrini saçma ve çok riskli bulmam;

    dünyada yeterince acı çeken insan olması ve buna yenilerini eklemek istememem;

    söz konusu kararın çok büyük bir sorumluluk ve geri dönülemez bir sonucu olması;

    kendim ne kadar berbat bir annenin elinde büyüdüysem bu ve benzeri düşüncelerim daha çocukluk yıllarında oluştu. "aa neden öyle düşünüyorsun senden harika bir anne olur!" diyenlere ise ancak içimden "beni tanımıyor ve anlamıyorsunuz. dahası kalıplaşmış klişelerinizden kurtulamıyorsunuz. neden bu soru binlerce kez sorulur ve verdiğim "istemiyorum ." yanıtı yeterli gelmez ve sorulmaya ve irdelenmeye dahası ikna edilmeye çalışırım anlamıyorum. ben size neden böyle bir anne banasınız neden bu çocuğu böyle yetişirdiniz diye uzuuun uzuuun sorgulamıyorum. çünkü ne yazık ki benim gibi düşünen çok insan yok ve böyle kişisel konularda irdeleyen hatta sorgulayıp yargılayan tıynette degiliz. zaten bu yüzden bu kadar rahat konuşabiliyorsunuz.

    "bana bu soruyu sormaya hakkınız yok. ve sizin gibi yaşamaya mecbur değilim."

  • 30 yaşında iki yıllık evli ve çocuk doğurmak istemeyen bir kadınım.

    yazılanların bazılarına şaşırdım, doğurmak istemeyene kızan, hatta salak diyen bile olmuş.

    hormonlar... sürekli hamile kalmamı söyleyen, hamilelikte sürülen sefanın bebek doğduktan sonra da devam edeceğini ve herşeyin bebeği kucağına aldığın ilk an gibi muhteşem keyifli, agucuklu gugucuklu, eğlenceli oyunlu, kahkahalı çok neşeli olacağını sürekli fısıldayan hormonlar... bu hormonlar uykusuz geceleri, hastalığı, yardım etmeyen zahmet edip uykusundan uyanmayan babayı, çocuğa bir gelecek vermenin çok ama çok büyük bir sorumluluk olduğunu ve esas sorumluluğun annede olduğunu söylemez.

    gerçekler... evliliğin sancılı ilk yılları, on yıllık ev kredisi, eve giren iki maaş ama lüks merakımız ya da gereksiz harcama huyumuz olmamasına rağmen birikmeyen bir para, doğum için 20.000 iyi bir anaokuluna 60.000 lira paha biçildiğini bilmek, bu hedefe ulaşmanın imkansızlığı, bu paranın çok ama çok azını kazanmak için aslında sevmediği bir işte çalışan ve sekizde servise binip akşam tükenmiş bir şekilde eve gelen bir kadın.. bunlar iç nedenler. bir de dış faktörler var. kötü yönetilen, ekonomisi kötü, şehirlerinde bombalar patlayan, savaşın eşiğine getirilmiş bir ülke. kreşten başlayan bozuk eğitim sistemi. küçücük yaşta intihar eden, tacize tecavüze uğrayan, kaçırılan öldürülen, açlıktan yokluktan ölen çocuklar. gözümün bebeği çocuğumun rakibinin küçük bir imam/imame olacağı gerçeği.

    okumayan, okusa da anlamayan bir nesil içine çocuk doğurmak cesaret ister. üç çocuk az beş çocuk doğurun talimatıyla patır patır doğuranlara karşı benim bir çocuğum? yok ya.

    öyle atıp tutmakla olmaz o iş. sorumluluğu ağır bulan, cesareti olmayan, korkuları olan, imkanı olmayan, geleceğe umutla bakamayan, çocuğu veren rızkını da verir kolaycılığına kaçmayan, sırf annelik duysunu tatmak için doğurmaya yeltenmeyen kadınları kınamak kimseye kalmadı. teşekkürler lütfen.

  • buyrun benim. hayatta en net olduğum tek konu.

    daha önce bu konuda bir entry'im vardı bilen bilir fazla duygusal olduğu için sildim. yok. bende genetik olarak kodlanmamış bu annelik içgüdüsü. 28 yaşındayım 20 yaşından beri böyle düşünüyorum yeni bir fikrim bile değil bu. tüm arkadaşlarım da biliyor hatta birinde çocuğu olan bir arkadaşımı ziyerete gittiğimde kaynanası seninkini merakla bekliyoruz dediğinde nasıl yüzüm bir hal aldıysa arkadaşım atladı "aaeon'un öyle pek çocuk sevgisi yok" diye. birinde bundan 5-6 sene önce bir doktora gittiğimde bir konu ile ilgili doktora gittiğimde bana "çocuğun güç olabilir ilerde belki tüp bebek tedavisi felan deneyebilirsin" dedi. hiç üzülmedim. bir çocuğa ömrüm boyunca kol kanat germek o fedakarlığı yapmak bana korkunç geliyor. hani mesela nasıl bazı erkekler evlilik bana göre değil evlenirsem aldatırım kimsenin kalbini kırmaya gerek yok der benim de tek eşlilik konusunda değil(yanlış anlaşılmasın) ama çocuk yapmak konusunda fikirlerim bu yönde. ben o fedakarlığı yapamam. gece uykularından feda edip sürekli onunla ilgilenmek fikri bana göre değil. hadi adamdam boşandın o çocuk ne olacak? geleceği.. vs vs. ben de bu konuda kendimi biliyorum. arkadaşlarımın çocukları nedendir bilinmez bayılırlar bana ama benden hala olur, teyze olur, eş, olur, dost olur anne olmaz. zaten ben de istemiyorum. bencilse de evet bencilim. ben alışmışım her istediğimi her an yapmaya çalışmaya. canım sıkıldı diyince hemen deniz kenarına gitmeye akşam şuraya gitmek istiyorum dediğimde gitmeye çocukla bu yapılabilir mi mümkün değil. en yakın arkadaşımın 2 çocuğu var o bile bana "çocuklar uyudu hemen gel kahve içelim" diyor biliyor çocuklara sabırlı olmadığımı.

    ne diyelim bazı insanlardan da iyi bir eş,dost,arkadaş,hala,teyze olur ama anne olmaz.

    benim gibi...