anne babanın birbiriyle konuşmaması

  • dün akşam eve geldim, dünyanın en önemli şeyi o an için tuvalete girmek olduğundan ilk anda fark edemedim evdeki gerginliği. sonradan soyunup dökünüp salona geldim. normal şartlarda bizim evin salonunda herkesin oturma planı bellidir. olağanüstü haller dışında bu yerleşim planı değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. bizim evi bilenler için söylüyorum salonun güney kısmındaki tekli koltukta oturan babamın hemen sağ yanındaki üçlü koltuğun denize bakan tarafında annem oturur fakat bu sefer annem koltuğun mahalle bakkalına bakan tarafına diğer bir deyişle babama en uzak olan kısmına oturmuştu. bir terslik vardı ama ne?

    akşam haberleri sırasında birbirleriyle ve haberi sunan spikerle konuşması gereken annem ve babam sus pus oturuyorlardı. gergin ortamda sürekli konu açmaya çalışıp, espri yapan dangoz olarak birkaç muhabbet denemem başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra annem mutfağa gitti. bir süre sonra da mutfaktan yemeğin hazır olduğunu söyledi. ben her zamanki gibi bu komutla rodeoda kapısı açılmış hayvan gibi mutfağa koştum. ancak babam gelmiyor bir türlü salondan. normalde oyuna dalıyor evin ergeni ama annem hadi deyince geliyor fakat bu sefer annem çağırmıyor. öyle birbirimize bakıyoruz.

    - anne? babam niye gelmiyor.
    + ne bileyim git ona sor.
    - oyuna dalmıştır, çağırsana adamı yemeği soğuyor.
    + yere batsın onun oyunu! istiyosan sen çağır ben çağırmam.

    abooo annem bu duruma geldiyse amerika başkanı dahil herkesin devreye girmesi gerekiyordu ama ben tek başıma ne yapacaktım. kalktım babamı çağırdım. oturduk, yiyoruz ama rusya uçak düşürme krizinin konuşulduğu masa daha az gergindir eminim bizim yemek masasından. annem kendine ve bana yemek koyuyor sadece sonra tencereyi tekrar götürüyor yerine. ardından babam kalkıp kendi yemeğini koyuyor.

    oha 30 senelik evli kadınla adam bir günde nasıl bu hale geldi. psikolojim mi bozulacaktı şimdi benim? allahtan yaprak sarma çok güzeldi de bozulmadı. ama artık yoğurda hamle yapan babama inat alıp tüm yoğurdu kendi tabağına döken annemi görünce dayanamadım.

    - siz napıyonuz ya koca koca insanlar?
    + onu babana sor oğlum.
    - baba?
    * annene sor asıl! ben konuşmuyorum onunla.
    + asıl ben konuşmuyorum!
    - noluyo ya?
    + baban olacak adam iyi bilir ne olduğunu.
    * oğlum annene söyle o çok daha iyi bilir.
    - aaa beni delirtmeyin ha. silgi de atın hadi birbirinize, saçınızı çekin. noldu anlatın hemen!

    yaklaşık 10 dakika sonra ağızlarından laf alabildim. ikisi de candy crush manyağı. annem telefonun saatini ileri alarak fazladan can kazanma olayını keşfetmiş. babama söylemeden baya bir fark atmış babama dolayısıyla. aradaki bu farkı gören babam da hile yaptığını öğrenince "hileyle hurdayla 1170.bölüme geleceğime şerefimle, onurumla 900.bölümde kalırım" demiş ve sabahtan beri bu yüzden konuşmuyorlarmış. annem, "bana şerefsiz dedin" diyor babam da "benim 60 senedir boğazımdan haram lokma geçmedi hile hurdayla iş yapıyosun" diyor yaşar usta gibi. ve bu ultra saykodelik kavgada ağzımda sarma bir anneme bir babama bakan ben varım. ya böyle kavga mı olur allasen ya? "turşu limonla mı daha güzel olur sirkeyle mi?" tartışmasından daha beter.

    kardeşimin de okuldan gelmesiyle uzun diplomatik süreçler başladı. o annemle, ben de babamla candy crush açılım süreci kapsamında gizli görüşmeler yaptık. en sonunda halk arasında "mutfak görüşmeleri" diye bilinen toplantıdan sonra babam annemin saat hilesini kendine de öğretmesi şartıyla özür dilemeyi kabul etti ve buzlar eridi. biz de kardeşimle yorgun ama zafer dolu mağrur gözlerle birbirimize baktık ve sarıldık.

    ardından bizimkilere baktık. 60 senedir boğazından haram lokma geçmemiş babam saat hilesinin dibine vurup bölüm üstüne bölüm geçiyordu. arada annemin geçemediği bölümlerde bir kahraman edasıyla müdahale ediyordu. annem de babama kek getiriyordu. yine mutluyduk, yine beraberdik ve kek çok güzeldi.