ancak çok zengin insanların kurabileceği cümleler

  • "gemi var gemicik var."

  • bbc 2'de amazing hotels: life beyond the lobby diye bir program var. giles coren ve monica galetti her bölümde dünyanın değişik yerlerindeki en olağanüstü otellerde farklı farklı islerde birkaç günlüğüne calisip, biz degerli izleyicilerine bu otellerdeki lüksü ve hizmet kalitesini anlatıyorlar.

    bir bölümde sili'de and dağları'nın eteklerindeki hacienda vira vira oteli'ne konuk olduk. pahalı ama öyle çok çok uçuk bir fiyatı yok. eylül ayi icin gecelik standart oda fiyatı 700 pound.

    otelin hizmetlerinden birisi de ayni bölgede bulunan 2800 metre yüksekliğindeki villarrica yanardagi'nin kraterine yakin bir yerde kahvaltı yapma imkanı. once 2 otel calisani kahvalti sofrasini hazırlamaları icin 1 saat onceden helikopterle yanardağa birakiliyor. sonra müşterileriler (ki genelde bas basa kahvaltı yapmak isteyen kari-koca) getiriliyor. sicaklar otel gorevlileri tarafından orada pişiriliyor.

    neyse efendim, 50'li yaşlarında olan çiftimiz hazırlanan masalarına oturup şampanya kadehlerini tokustururkene, yenge'nin ağzından şöyle bir cümle cikiverdi:

    - acaba su anda dünyanın geri kalanı ne yapıyor, arthur?

    esime dondum, dedim "hanim bir gun yüzde bir ihtimal de olsa cook zengin olabiliriz ama maalesef boyle bir cümleyi kurabilecek yetenege asla sahip olamayacaz."

    omur boyu mutluluklar yenge ve sevgili esi arthur.

  • gerçek yaşanmış.
    rahmi koç; ülkede 80 milyon dolar pardon 80 milyon insan var.

  • patron evinde macbook prosuna kutu kolayı boca eder. ertesi gün getirir ofise itciye verir. "servisine gönder bak bakalım tamir ediyorlarmı" şeklinde order verir. gönderilir. cevap gelir servis ten yuhhannes dolarese yaparız diye. itci patrona iletir. işte çok para istiyorlar yenisi şu kadar dolares zaten diye. patron " sana parasını sorduk mu, yapsınlar" der.

  • 9 yıl önce, stajyer öğrenci olarak çalıltığım hukuk bürosunda patron -aynı zamanda amcam- oğlunun telefon faturasını yatırmamı ister. fatura bedeli iki aylık kyk kredim tutarında. bürodan ücret almıyorum, karın tokluğunaçalıştırılmak için biçilmiş kaftanım çünkü yemek de yemiyorum büroda. dışarıda deli gibi yağmur yağıyor ve ben yaklaşık 30 dklık yürüyüş mesafesine bir saat içinde gidip, faturayı yatırıp geliyorum. patron sinirli, çünkü ona göre geç kaldım. ben sıçan gibiyim, çünkü donuma karar ıslanarak yürümüşüm. devamı;
    patron:neden geç kaldın?
    ben:yürüyerek gittim.
    patron:kızım sende hiç kafa yok mı otobüse binseydin.
    ben: o tarafa buradan otobüs yok.
    patron: neden taksiye binmedin?
    ben:..

    -neden taksiye binmedin?

    çünkü param yoktu, çünkü parası olmayan insanların aklına bile gelmez taksiye binmek. çünkü oğlunun yani kuzenimin telefon faturasını yatırmak için,hukuk fakültesi okuduğum için belki bir şeyler öğrenirim, belki işe yararım diye çalıştığım bürondan bana beş kuruş bile vermiyorsun. çünkü babam yani kardeşin işsiz. bana harçlık veremiyor. ama ben ne iş olsa yapayım, gerekirse yağmurda it gibi ıslanıp fatura ödeyeyim, belki elime üç beş bir şey geçer diye yanına geldim ve sen bana "neden taksiye binmedin?" diyorsun.

    bu ancak tek sıfatı zengin olan bir insanın kurabileceği bir cümle işte benim için. yağmurda ıslanan birine neden taksiye binmediğini sormayın.