akp'nin istiklal mahkemeleri kurması gerekliliği

  • bugün memlekete dair en önemli soru şu:

    dinciler, islamcılar, kamusal alanları sünni islam doktrinleri ile diğerlerinin haklarına tecavüz etme pahasına şekillendirmek isteyen orta çağ insanları kafalarına sopa ile vurulmadan yönetilebilirler mi?

    kürt meselesini hesaba katmadan bakıyorum olaya. kürt meselesi insan olma meselesinden sonra çözülebilecek bir mesele bana göre. bugün ispanya'nın bask ve katalan meselelerini çözemiyor oluşu bize bunu gösteriyor. o yüzden türkiye'de

    1-kamusal alanlar sünni islam doktrinleri ile şekillendirilsin isteyenler

    2-kamusal alanlar avrupa'da insan gibi yaşayanlar nasıl şekillendiriyorsa lokal problemlerimiz de göz önüne alınarak ona benzer şekillendirilsin diyen modernistler, sekülerler, aleviler, ateistler, sünni laikler, aklı başında muhafazakarlar vs

    var.

    birinci grup çoğunluk. ikinci grup azınlık. 2010 yılına kadar ikinci grubun borusu ötüyordu bu ülkede artık ötmüyor. çünkü ikinci grubun içinden epeyce bir kısım türkiye'nin lokal problemlerini hiç umursamadan "tam avrupa gibi" yönetilmesi gerektiğini düşündüler. artık hukuk sisteminde, orduda ve üst düzey bürokraside elinde sopa olan adamlar sopalarını bıraksın istediler. birinci gruba güvenelim ve onlarla kardeş kardeş yaşayalım yeter artık elde sopalı günler dediler. öyle mi oldu peki?

    ikinci grup sopayı bırakmak istemedi. çünkü birinci grubun ne mal olduğunu, ciğerini biliyordu. ikinci grubun içindeki iyimserler mesela mehmet altan gibiler içinde yaşadıkları ikinci grubun karşısına geçmek pahasına hareket ettiler. şimdi ne haldeler bakın: (bkz: 1 milyon kişi saray'a yürürse zorba rejim biter)

    tayyip öldüğü gün bunların çil yavrusu gibi dağılacağını davutoğlu efsanesinin çöktüğü gün net olarak anlamış bulunuyoruz. sorun şurada ki o günden sonra sopasız bir idare mümkün olacak mı yoksa yeni bir tayyip'in çıkmasını mı bekleyecek herkes?

    camide siyasi parti broşürü dağıtanları sopa kullanmadan yönetmek mümkün müdür?
    cami vaizlerini siyasi partilerinin borzanı yapanlarla sopa kullanmadan mücadele etmek mümkün müdür?
    yolsuzlukları gün gibi ortada olanlarla sopa kullanmadan mücadele etmek mümkün müdür?

    ey "kemalist zihniyet hede hödö" diyen ağzını arı sokacısalar ne zaman anlayacaksınız kemalizmin ne olduğunu? kemalizm olmasa 1923 yılında kurulan cumhuriyet 1924 yılında ilk tayyip'ini çıkarırdı bu ne zaman dank edecek kafanıza? kemalizm olmasa bu ülke 3 kez iç savaş yaşamıştı bunu ne zaman algılayacaksınız?

    bakın ben libya'da yaşadım. eğer türkiye'deki seküler insanları çıkarırsanız geri kalan moloz yığınının libya'dan zerre farkı yok. libya'daki fabrika sayısı bir elin parmağını geçmiyor. 5 yıldır iç savaştalar. doktorları yok türkiye'ye tıp turizmine geliyorlar. mühendisleri yok bütün inşaatlarını türkiye yapıyordu. bu ülkeyi ayakta tutan bu insanlar. bu ülkenin akademisyenleri, aydınları, doktorları ve mühendisleri kemalistler. aydınlıklarını beğenmeyenler, yeterli bulmayanlar lütfen ama lütfen gidip de bir arap ülkesinde bir süre yaşasınlar. kemalist dediğiniz adamların tümü de bir idealist neslin çocukları. ama o idealist neslin çocuklarının çocukları "ileri demokrasi" isteyerek elde avuçta ne varsa har vurup harman savurdurlar. şimdi de "kemalist" kelimesini bir hakaret unsuru olarak kullanıyorlar.

    neyse, en büyük soru bu bence: tayyip sonrası halkın islamcı kesmi ile ilişki nasıl olacak? eğer ortada sopa olmayacaksa bir tayyip'e daha hazır olun. eğer ortada sopa olacaksa 2010 yılında yapılan yanlışları tekrar yapacak mısınız?

    yine yapacaksanız hiç tekrar uğraşmanın alemi yok. insan bıkıyor bir süre sonra. insanların içindeki bütün azmi ve idealizmi söndürüyorsunuz çünkü. koy götüne rahvan gitsin.

    burada bazı aktrollerin yakarız, yıkarız, kovarız, s*ktir ederiz dediklerine bakmayın. ben bu islamcıların ciğerini bilirim. islamcılarda hak arama ve sokağa çıkma bilinci yok. islamcılar sokağa sadece oy kullanmak için topluca çıkarlar. islamcıları bir arada tutan tek şey tayyip ve onu kaybettikleri günden sonra türkiye'nin nasıl bir ülke olacağı geriye kalanların ne kadar birlik olabileceğine bağlı. bu nedenle bu meselenin şimdiden tartışılmasını faydalı buluyorum.

    "2023'de lozan sona erecek reis işte o zaman türkiye'yi süper güç yapacak" diye bir efsane dolaşıyor. anlayabilmiş değilim çok yaygın bu, çevremde bile çok yaygın. adamla bir maden ocağının yanından geçiyoruz "lozanın gizli maddeleri vardı, madenleri çıkarmamıza izin vermiyorlar" diyor. ulan aha bu ne yanından geçiyoruz işte maden ocağı değil mi bu? mermer çıkarıyorlar? batman'da da türkiye'nin petrol ihtiyacının %7'si çıkarılıyor. bütün türkiye'de exxon'dan aladdin'e bin tane yabancı meşeili firma harıl harıl petrol arıyor. ulan karayı bırak denizde bile milyar dolarlar yatırıyorlar. al bu lisansları da hep senin akepen, özalın, demirelin dağıttı bu exxon'lara, chevron'lara, petrobaslara. aha maden değil mi oğlum bu? hem de akepelilere ait nasıl çıkaramıyorsunuz? direkt senin partinin kodamanları kendilerine çıkarıyorlar.

    bu adam:

    lozanı bilmiyor.
    lozanın bir şehir olduğunu ve hangi ülkede bulunduğunu bilmiyor.
    lozan antlaşmasının tarihini, içeriğini, katılımcılarını, maddelerini bilmiyor.
    lozan niye imzalandı onu bile bilmiyor.
    ama lozanın gizli maddelerinden haberdar ve %100 emin bu konuda.

    işte bu adamlarla sopasız mücadele edemezsiniz. bu adamları sopasız yola getiremezsiniz. ileri demokrasi en azından yaşadığı ülkenin kuruluş antlaşmasını çoğunluğun bildiği ülkelerde mümkün. bizimki gibi ülkeler çoğunluk böyle bir seviyeye ulaşamadığı sürece seküler bir güç kontrolünde orta çağdan yeni çağa arada kötekle, sopayla terbiye edile edile geçirilmeye muhtaç. bu öncelikle bu ülkenin aklı başında insanlarının daha sonra tüm ülke insanlarının iyiliği için hayati derecede elzem.