9 ocak 2017 istanbul kar yağışı

  • termal çorabın üzerine, termal taytı giydim, ayaklarıma ekstra yün çorapları çektim. yün bir elbise ve yine yün bir ceket üzerine kaşe bir palto geçirdim. elimde eldiven, kafamda şapka, üstünde şal, ayaklarımda kar botları.
    görev: işe gitmek. (dırıın dın dın dınnnn)
    apartmanın kapısından çıkana kadar kurdeşen dökecektim sıcaktan ama neyse ki dışarısı hazırlıklı olduğuma değdi. sokak lambalarının sarı ışığında kar taneleri uçuşuyordu. her yer bembeyaz, basılmamış kar dolu. iki gündür evde hasta yatıyordum ve o an öldüm de cennete geldim diye düşündüm. bundan daha güzel bir doğa olayı var mı ya?

    arka sokalardan yürümeye karar verdim. çünkü basılmamış karlar oralara gizlenir. bir de ağaçların altından geçerken şöyle gövdesini biraz sallayınca deli gibi kar düşer üstünüze ya, hah işte onu da yaptım. çünkü çok güzel.
    tam bir sokağı dönerken köşeden 7-8 tane köpek çıktı. uzun süredir hırlayan köpek görmemiştim, korkmakla korkmamak arasında gidip gelirken benim etrafımdan dolanıp koşarak caddeye çıktılar. canını yediklerim, bana hiçbişey yapmadılar. 100 m kadar ilerde kafa feneriyle gezen teyzeyi gördüm. eline de böyle asa gibi bişey almış, baston niyetine kullanıyor. kafasını kaldırıp bana baktı, fenerin ışığı gözümü aldı.
    "o tarafta kimse yok" dedikten sonra yoluna devam etti. korku filmlerindeki "oraya gidenlerden bir daha haber alınamadı" diyen dişsiz adam gibiydi.
    "bana ne ya kimse var mı yok mu, ben işe gidiyorum" dedim içimden ve yoluma devam ettim. sokaklarda gerçekten benden başka kimse yoktu. azıcık kara mı yatsam diye düşündüm ama sonra kalkamam diye korktum, yapmadım. ara ara ağzımı açtım ve karlar ağzıma girdi. kafamı sokak lambasına doğru kaldırdım, yağan karlar sanki ben yukarı uçuyormuşum gibi hissettirdi. tıpkı çocukluğumdaki gibi.

    muhteşemdi. uzun süredir bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.