8 temmuz 2020 tff yabancı kuralı

  • sanıldığı gibi anadolu takımlarının işine gelmeyecek kural.

    süper lig'de galibiyet primi 2.7 milyon türk lirası. beraberlik pirimi de 1.4 milyon türk lirası. bu cepte dursun.

    bugün hemen hemen bütün kulüplerin parası dolar/euro üzerinden kasalarında duruyor. bunun öncüsü de faruk süren dönemi galatasaray'dır. daha sonra ünal aysal dolara geçerek bu yapılanmayı türkiye'de yaygın hale getiren başkandır. 2013 sonrası ikinci lig takımları borçlarını tl olarak yapılandırırken kasadaki parayı dolar olarak tutmayı tercih etti. devlet de buna göz yummak zorunda kaldı. yoksa hepsi batacaktı. bu da cepte dursun.

    yayın gelirinin de 5.80'den sabit kura sonrasında da %20 civarı bir indirimle verildiğini düşününce ortalama ya da düşme hattında bir süper lig kulübünün geliri sahada 30-40 milyon lira arası. üstüne bir de katılım payını eklediğiniz zaman bu gelir 70 m lira civarına çıkıyor. oldu ki bu takımlardan 1-2 oyuncu 2m euro civarı bir takıma satıldı diyelim. 15 de oradan ekleyelim. sadece sportif a.ş futbol kazancı bir takımın 85 milyon lira civarı bir gelir elde ediyor. düşme hattı civarında takılan bir takım en az 85 milyon lira gelir kazanıyor. sadece sahaya çıkıp 1.2 civarı bir puan ortalaması tutturduğu halde. bir de bunun üst sıralara oynayan anadolu takımları var. bu da cepte dursun.

    düz bir hesapla futbol a.ş'ye tff-kulüpler birliği gelirlerini hesapladık. gelelim sponsorluklara. göztepe, fenerbahçe, kasımpaşa, antalya, başakşehir gibi yarı sahipli mantığıyla yönetilen -burada bir ima yok, başkan kendi şirketini sponsor yapabilir, sahipli kulüpler isterse toto oyuncak yumurtaları reklamı bile verebilir- kulüpleri bir kenara bırakırsak ortalama göğüs reklamı sponsorluğu senelik 7-8 milyon lira. sırt, kol, medikal, stat, idman sahası gibi sponsorluklar da 2-3 milyon lira gibi bir gelir getirdiği düşünüldüğü zaman 10-15 milyon lira buradan geliyor. bir de isim sponsoru gibi son derece amatör ve ilkel bir yöntemi de hesaba katarsak toplam sponsorluk payı 20 milyon liraları bulabiliyor. cebimiz doldu taştı, ama tl bazından. yani 110 milyon lira civarı bir geliri olan ve düşme potasında olan bir takımımız var...

    bu takımların genel kadro iskeleti de fiziksel güce ve hıza dayalı oyunculardan oluşur. genelde fransa, portekiz, ispanya liglerinin çerini çöpünü toplayıp getirir. 500m euro gibi maliyetlerle bir transfer yaparlar. bonservis ödemezler. kadronun toplam maliyeti taş çatlasın 10 milyon eurodur. 70 milyon liraya bir takım yaparlar özetle. transfer ettikleri ve verim aldıkları oyunculara genelde alınan maliyetin en az 4 katına başka bir kulübe itelenir. en az 4 kat... 300-400 bin euro bir maaştan çıkıp üstüne bir de 2 milyon euro civarı bir bonservis girdisi eklenir kasaya. bu paraya dokunmazlar genelde. aklıma ilk gelen örnek mbaye diagne... ne yazık ki bedelsiz gelen bir topçuyu 13 milyon euroya galatasaray'a satarlar. bu 13 milyon euro galibiyet ve yayın gelirinin tamamına eşit neredeyse. 13 milyon euroya hangi yerli oyuncu satılmış ki anadolu takımı satsın.

    bir başka nokta da borç yapılandırılması ve sabit kur denklemi. sen kasadaki kur cinsinden paraya dokunmadan transfer yapabiliyorsun. evet çok ilginç ama yapabiliyorsun. üstelik bunu 7.70 euro üzerinen transfer yaptığın ve 5.80 - %20 üzerinden aldığın yayın gelirine dokunmadan yapabiliyorsun. bugün sözlükte ortak bir kulüp kursak bu mantıkla her sene ligde duracak ve en az 10 milyon euro -euro, evet- getirecek bir yatırımımız olabilir. boşuna mı bakan kardeşleri, müsteşar yeğenleri, belediye başkanlarının çocukları kulüplere çöküyor?

    özetle; yerli yer çöp topçulardan kulüp kasasına girecek kur bazlı para, kulübün işleyişi ve devamlılığı açısından transfer edilen yabancı oyuncuya verilen, elde edilen paranın yanına hiçbir şey. adam akıllı bir kadroyla 15 milyon euro civarı bir takıma avrupa ön elemesi oynayan kaç takım çıktı bu ligden. ama yerlilerle oynayan takımların sayısı 5i geçmez. ikinci lig topçuları ve atanamamış nuri şahin'lerle kurulan kadroların maliyeti, yabancı topçularla kuracağın maliyetten de pahalı. eğer bir kısıtlama varsa bu sadece topçunun ve menajer şirketin elini güçlendirmiyor. aynı şekilde transfer edeceğin yabancı futbolcunun da alternatifinin olmayışını hesaba katıp fiyat yükseltmesini sağlıyor. bir türk alışkanlığıdır, pazarlık bizlere göre fiyat kırmak demektir. eğer fiyat kırmak yöntem olmasaydı bugün 3 büyük dışında tek kulüp dernek statüsünde olmazdı. sen fiyat kırıp getiremediğin bir topçu yüzünden galibiyet primlerinden, potansiyel bonservis gelirinden mahrum kalıyorsun.

    e peki bu anadolu kulüpleri hiç mi yerli oyuncu parlatıp satmayacak? diye düşünülebilir. tabii ki parlatıp satacaklar. ancak bunların hiçbiri geçmişteki "pornografik ücretlere" yaklaşmayacak. çünkü daha önceki kurallar gökten zembille inmişti. bu kural ise en az 2 sezondur konuşulan bir kural. ve doğal olarak da bütün takımlar planlarını bu kurala göre yaptı. fenerbahçe'nin ali koç'la ilk sezon yaptığı ve çok eleştirilen transferler bile lig ortalamasını düşününce gayet iyi transfer olarak gözüküyor bu kısıtlamayla. aynı şekilde geçen sezon anasına sövülen ömer bayram'dan dinamik bir sol iç yaratabiliyorsunuz. vitaminsiz bir emre akbaba size maradona gibi görünmeye başlıyor. ersin gibi üçüncü ligde bile oynayamayacak kapasite bir kaleci bile beşiktaş'ın yeni rüştüsü olarak pazarlanmaya başlıyor. dorukhan gibi pozisyon almasını bile bilmeyen, sadece hırs ve mücadelesi yüksek bir topçu bile beşiktaş'a sözleşme konusunda sıkıntı yaratabiliyor. serdar aziz gibi kronik sakat ve potansiyel kırmızısı bulunan stoperin fesih ücreti, oyuncunun maaşına yansıtılarak fenerbahçe tarafından galatasaray'a ödeniyor.

    özetle milli takımdan kulüplere kadar, lig kalitesinden yayın gelirine kadar, sponsorluk bedelinden store gelirlerine kadar her şeyi alt üst edecek bir kural bu. ne anadolu kulüpleri ne de büyük takımlar bu işten kazançlı çıkmayacak. aynı şekilde topçular da 4 senelik kontratı aldığı an verimleri düşecek. çünkü adamın bir avrupa hayali olmayacak, tek sezon top oynayıp kapağı üç büyüklere atmaya çalışacak. bir nüve bulan takım ligi domine edecek. piyasadaki bütün ortalama türk pasaportuna sahip futbolcular büyükler tarafından toplanacak, anadolu kulüpleri batacak.

    başta bein sports olmak üzere fiyat kıran bütün bileşenler kazançlı çıkacak. çünkü belli bir süre sonra ligin kalitesi düştü denerek yayın gelirini çok büyük oranda kıracaklar. menajerler zaten mert hakan yandaş örneğinde görüldüğü gibi 500 bin euro danışmanlık ücreti için başka bir kulübü kafa kola alacak. topçular zaten memnun, ne rekabet var ne satılma korkusu yan gelip yatacak. olan çocukluğundan beri hayatlarında önemli bir yere sahip olan kulüplerini destekleyen biz taraftarlara olacak. alanya deplasmanına çıkarken heyecanlanmayacağız çünkü alanya galatasaray'a bir daha 4 atamayacak. antalya ile şükrü saraçoğlu'nda oynayan fenerbahçe 40 dakika topun oyun kalıp bir gol attığı maçı kazanacak ama mutlu olmayacak.

    bu kafayla devam edilirse de yeni kuşak tıpkı çin, japonya, kuzey afrika ve ortadoğu ülkeleri çocukları gibi avrupa takımlarını tutacak. arda turan'ın oynadığı takım için 2 saatimi ayıramam. açarım david luiz'in aptalca penaltı yaptırdığı premier lig maçını izlerim. arsenal'i tutarım. yine de arda turan'ın oynadığı, evlatçılık ve hamasi milliyetçilik kolan türk takımını izlemem. arda galatasaraylı da orijinal lisanslı formanın taşraya ulaşması için 4 ay bekleyip sezon ortasında forma alıp havalara uçan ben değil miyim?

    sizlere karikatürize bir şekilde bağıra bağıra istiklal marşı okuyup 20 dakika yerde yatan topçularınızla başarılar. ben yokum.

  • gelecek sene 14 yabancı ile devam edileceği fakat sadece 8 yabancının ilk 11'de olabileceğini belirten açıklamadır.

    yıllar içerisinde de kademeli olarak düşüm sağlanacakmış.

    hoş geldin mehmet topuz yıllık 3.5 mio eur'dan imzaladı haberleri vol bilmem kaç yazık amk