7 mart 2016 kanzuk açıklaması

  • kanzuk mahlaslı yazar "hukukçu" başak purut'un hala insanların zekasını, sezgilerini ve dahi duygularını hafife aldığı, ve sanırsam -başıma da bir şey gelmeyecekse-, yazarları kandırabileceğini zannettiği aşırı samimiyetsiz açıklama.

    birçok yazar çok güzel tespitler yapmış, güzel önerilerde bulunmuş, ama gördüğüm kadarıyla hiç kimse sürecin ekonomisini analiz edip sözlük yönetiminin politikasına dair bir sentez üretmemiş.

    (ne kadar okumuş, zeki, aklı başında, aydın insanımız olsa da, bu ülkenin bu hale gelmesinin temel nedenlerinden biri de bu sanırım. etnik ayrılıkçı terör sorununda da böyle oldu, gezi'de de böyle oldu, seçimlerde de böyle oldu, muhtemelen burada da böyle olacak. yine de, ben bir deneyeyim; çıkmamış candan umut kesilmez.)

    kanzuk'un açıklamasını yargılayabilmek/sorgulayabilmek için, buraya neden ve nasıl gelindiğini bilmemiz, anlamamız lazım. ki böylelikle, yönetimin değişim tercihlerinin arkasındaki nedenleri bilelim, buna göre de açıklama samimi midir, niyet gerçekten yazarları memnun etmek midir, yoksa çaktırmadan, yazarların daha fazla tepkisini çekmeden kendi ajandalarını uygulamak mıdır onu anlayalım.

    bana göre olaylar salt moderasyonun istifası ile başlamadı. daha önce de yazdım bunu, moderasyon istifa etmese ve sözlük yönetimi demokratik, katılımcı ve kutsal bilgi kaynağı ilkelerine sadık bir tavır gösterse dahi değiştiremeyeceği, kontrol edemeyeceği şeyler vardı:

    (1) değişen okuyucu profili

    (2) değişen potansiyel yazar profili

    (3) ilk iki maddenin gereği olarak ortaya çıkan alternatif mecranın rekabeti, namı diğer inci sözlük

    yönetim sözlük'ün değişmesi gerektiğinin farkındaydı. çünkü, yukarıdaki sıralamaya göre yazarsak;

    (1) internet kullanımının çok hızlı yaygınlaşması neticesinde kutsal bilgi kaynağı meraklılarından apayrı bir profil çizen ve ota boka elitist deme takıntılısından tutun da sadece goygoy isteyenlere, çok büyük bir "okuyucu müşteri" kitlesi çıktı ortaya. haliyle, reklam verenler, yani esas "para" kaynağı, hit sayısına bakacağı gibi, hangi kesimlere de ulaşacağını bilmek ister. sözlük, bu okuyucu kitlesini de çekmek zorundaydı.

    (2) daha önce yazdım demiştim.

    (bkz: #27016654)

    sözlük'ün içeriğindeki değişim bizzat yazarlardan kaynaklanıyor, bunu unutmamak lazım. ülkedeki kültürel ve sosyal değişimin sözlük'e yansıması da kaçınılmazdı. üstteki maddede belirttiğim gibi okuyucu nasıl değiştiyse yazar profili de değişti:

    - sadece ekşi'de yazayım diyen,
    - ben ekşi'de goygoy derdindeyim ne kutsal bilgisi diyen,
    - ekşiciler çok solcu/kemalist, türkiye değiştiyse ekşi de değişecek diyen,
    - evrim yok, bunlar kuran'da zaten yazıyor diyen,

    yazar adayları çoğaldı.

    bunların yazar yapılmaması düşünülebilir miydi? ya da yazar olmaları onaylansa bile, yazar olmalarının sürekliliği uçurulmaya elverişli şartlar yaratılarak -bir nevi uluslararası ticaretteki teknik engelleme gibi- eski yazar profili olabildiğince muhafaza edilebilir miydi? bu sorular önemsiz. zira, parayı veren reklam verenler olduğuna ve ülkedeki "buuunlaaaar" retoriğinin göz önüne alınması zorunluluğu kaçınılmaz olduğuna göre ülkedeki kültürel ve sosyal değişimi sözlük de yaşamalıydı.

    (esasen ben farklı bir strateji şansının -önceden- varolduğunu düşünüyorum; lakin, burada, ne olduğunu anlayabilmek adına, mevcut resme, olan bitene bakarak yönetimin ticari ve stratejik yaklaşımına dair empati yaptığımı hatırlatayım.)

    yani, sözlük yönetimi reklam verenleri -ve sonunda da sözlük'ü- hem ulaştığı kesim nedeniyle, hem de olası siyasi baskı nedeniyle yitirme olasılığını gördü.

    (tuncay özkan'ın kanaltürk'üne koç ve aydın doğan dahi reklam vermiyordu. özkan, kanalı ayakta tutabilmek için, bu grupların başka kanallarda yayınlanan reklamlarını kopyalayıp kendi kanalında yayınlatıyordu; belki utanıp da reklam verirler, ödeme yaparlar diye.)

    (3) 99'dan bu yana ekşi sözlük'e alternatif bir çok girişim oldu. hiç biri başarılı olamadı; inci hariç. inci sözlük, yukarıdaki iki maddede tanımladığım değişimin bir kesiminin vücut bulmuş haliydi. oysa bakıyorsun, sedat kapan kim, serkan inci kim, değil mi? işte, bu soruya rağmen, inci çok büyük iş yaptı, microsoft'un en büyük tehdit olarak linux'u görmesi gibi. çok da doğal; zira, ticaret yapanla, yani malını satanla, rekabet de edersiniz, bir yerde buluşup anlaşırsınız da, ama siz satıp o bedava verirken, temel paradigma değişimi yüzünden, ticaretinizden kaybetmeye mahkumsunuz. keza, bir rakip ticaretinizin paradigmasına aykırı bir "satış" şekli bulmuş ve bu da tutmuşsa (hatta artık marka olmuşsa) ticaret şeklinizi/yönteminizi değiştirmeniz kaçınılmazdır (inci, ekşi'deki değişimin önündeki en büyük görünür engel olan formatı ortadan kaldırarak bir paradigma değişimi yarattı). hal buyken, işletmenizi, ürününüzü yaşatmak adına;

    (a) ya ticaret şeklinizi/yönteminizi değiştirip yeni paradigmayı da dikkate alacak şekilde büyümeye çalışırsınız,

    (b) ya da eski paradigmanızda ısrar ederek karınızı olabildiğince maksimize edecek niş işler yaparsınız.

    ekşi sözlük yönetimi, yukarıdaki iki madde (değişen okuyucu ve potansiyel yazar profili) beraberinde bunu da (ticaretin şeklinin değişmesi) gördü.

    buraya kadar yönetimin aklındaki temel ticari değişkenleri anlattık. gelelim olan bitene...

    --- ara not ---

    şimdi editlemekle uğraşamayacağım; yukarıda hem yazar hem okur kullanıcının temel bir davranış değişikliğinden söz etmeyi unuttum.

    yeni tip sosyal medya kullanıcısının derdi kendini ifade etmek; ama sadece, kendisini ifade etmek! bilgilenmek, diğerleri ne diyor onları dinlemek, tartışarak sorgulamak, sorgulatmak gibi bir derdi yok. yani, yeni tip sosyal medya kullanıcısı sözlük'ü okumuyor!

    --- ara not ---

    buraya kadar anlattıklarım aslında kafanızda ampülü yakmış olmalı.

    - neden o kadar kadın yazar alındı?
    - neden nesil falan kalmadı?
    - neden çöp entrylere izin verildi?
    - neden format kalmadı?
    - neden nefret söylemi kullanan trolllere, bunların -size göre iğrenç- başlıklarına/entrylerine izin veriliyor?

    gibi bir çok sorunun cevabını artık tahmin edebilmeniz lazım.

    bugüne gelirsek... üç şeye dikkatinizi çekmek istiyorum:

    (1) başlık üstündeki "geç yüklenen" reklam

    (2) devamını okuyayım butonu

    (3) ekşi şeyler

    başlık üstündeki "geç yüklenen" reklam bence, yönetim için, en büyük ve doğrudan samimiyet testi. o ne mini çakallıktır arkadaş? reklam geç yüklenirken kullanıcı başlığa, başlığın altındaki butonlara ya da ilk entry kısa ise entrydeki butonlara basmak isterken reklam tıklamış olacak. bu kadar ucuz, bu kadar kullanıcının zekasını hafife alan, bu kadar insana kullanıldığını hissettiren bir sayfa tasarımı olur mu?

    zaten, başlık alanında reklamın ne işi var? ben kullanıcı olarak başlığı okuyup yazacaksam, benim alanımı neden daraltıyorsun? entryi düzelteceğim, minicik alan kalmış; karşımda koca ekran varken 5 satır yüksekliğinde pencerede entry düzeltmeye çalışıyorum ve başlık üstündeki reklam tüm ekranın üçte biri. yuh artık!

    kullanıcı dostu bir site samimi bir tasarım ile yapılacak olsa, reklam alanı olarak -sözlük'ün kullanım ve görünüm koşullarına göre- ekranın en sağ ya da en sol tarafında yukarıdan aşağı sütun ayırılabilirdi. reklam görünecekse, orada da gözükür; kullanıcıyı da rahatsız etmez!

    peki, kanzuk mahlaslı yazar hukukçu başak purut'un bu konuda bir cümle olsun, açıklaması var mı? vaadi var mı?

    devamını okuyayım butonuna gelirsek.... bu, sözlük'ün okunmadığının ve bunu da değiştirmek için yönetimin bir şey yapmadığının ve hatta tam da bunu kabul ettiğinin ilamıdır. okumuyorlar, o zaman devamını okuyayım butonu gibi bir şey koyup yazılan entryi ufaltalım, okumayan kullanıcı hemen alta geçebilsin.

    ne acı!

    burayı okutan ne, kanzuk mahlaslı yazar hukukçu başak purut? ekşi sözlük'ü bugüne getiren ne?

    kutsal bilgi kaynağı buharlaştı mı?

    bunların cevabını iyi bilen kanzuk mahlaslı yazar hukukçu başak purut, işte tam bu nedenlerle, ekşi şeyler'i istedi.

    tahminim, şöyle düşündü:

    "abi, reklam almamız lazım. reklam almak için sözlük'ün hite ve farklı profillerin erişimine ihtiyacı var. ama millet sözlük'ü eskisi gibi okumuyor. artık başlıklar da entryler de genelde çöp. format falan da kalmadı. doğru dürüst bir şeyler yazılsa bile çöp yığınının arasında kaybolup gidiyor. kanal manal işi de güzel, emek verilmiş, bilgi içeren -yani sözlük'ün ekşi sözlük olmasını sağlayan- entrylere erişimi sağlamadı. bir de bu çöp yığını ile site içi arama ve sınıflandırma olmaması gibi şeyler yüzünden kutsal bilgi kaynağı diyebileciğimiz ve ticaretimizi yaşatan içerik kalmadı... google aramalarında bile ilk sayfada çıkmıyoruz artık. yani, yakında ha ekşi sözlük, ha inci sözlük olacak. o zaman ben buradan nasıl para kazanmaya devam edeceğim?"

    düşündü, düşündü ve onedio'yu görünce kafada ampul yandı:

    "zaten bedavaya içerik üreten bir sürü emekçi yazar var. bunların bir kısmı debe'ye de giriyor. girmeyenleri de bir editoryal takım vasıtasıyla seçsek, tamamen bizim kontrolümüzde ayrı bir kutsal bilgi kaynağı yapsak, al sana yeni kutsal bilgi kaynağı. böylece, hem ekşi sözlük markasını, önemini yitirmemiş olur, hem de ben sadece bir editoryal takıma vereceğim para ile reklam alabileceğim ikinci ürüne sahip olurum. bi de kullanım sözleşmesinde yazdıklarınız fikir olarak size ait olsa da ticareten bize ait dersek, yeme de yanında yat!"

    bu fikir ilk başta güzel gelse de, emeğin katmerli sömürülmesi nedeniyle tam bir çakallık.

    kanzuk mahlaslı yazar hukukçu başak purut'un açıklaması, şu anlattıklarım göz önüne alındığında tamamen bir idare-i maslahat açıklamasıdır, çaktırmadan insanları itidale davet eden fakat çakallıktan da taviz vermeyen "benim düzenim sürecek" açıklamasıdır.

    ssg ve kanzuk, yaptıklarına açıklama uydurmak zorunda değil. ama, bir açıklama yapıyorsanız, bunca samimiyetsiz eylemin üstüne, hiç olmazsa samimi bir açıklama yapıp insanların hislerine hitap edebilirdiniz. zira, insanlar icabında ne yaptığınızı unuturlar, ama, onları nasıl hissettirdiğinizi unutmazlar.

    diğer yazarları bilmiyorum ama, kanzuk'un bu açıklaması ile kendimi aptal yerine koyulmuş gibi hissettim.

    olmamış sayın başak purut. bu iş böyle yönetilmez. elbette ticari menfaatlerini gözeteceksin. ama, üzerinden para kazandığın içeriği üreten insanları böyle aptal yerine de koyamazsın.

    bu işin yapıcı, katılımcı çözümü elbette var. bakalım, onu görebilecek misin.

  • nedense devamini okuyayim rezilligine deginilmemis aciklama.

    ha bi de neymis entryleri teknik bir aksaklik yuzunden silemedik. ondan dolayi dakikada 2 tane silebiliyoruz. ay kiyamam serverlarin uf mu oldu .s..s.s.s ayda milyonlarca request alan site dayanamadi oyle mi?

    (bkz: biz de bunu yedik)