6 kasım 2016 15 temmuz köprüsü intihar girişimi

  • fotoğrafa bakınca, gördüğüm, okuduğum, dinlediğim her intihar girişiminin bende yarattığı, içimi ezen o duyguyu hissettim.

    mesleğimi edinme kararı alırken geçtiğim önemli kavşaklardan birisi virginia woolf'un intihar mektubunu okuduğum zamandı. çok sevdiğim bir yazarın, bu duygu ve düşüncelerle kendini öldürmüş olması içimi çok burkmuştu. bunu hisseden birine yardım etmek ya da o buruk duygudan koşarak uzaklaşmak gibi iki tercih vardı önümde. ilkini tercih etmiş oldum, tabii bu secimi yaparken değerlendirdiğim binlerce farklı değişken vardı ama sanırım en dramatik olanı buydu.

    senelerdir intihar kavramı üzerine uzun saatler boyu düşündüm. ve neredeyse her zaman, intiharı engelleme arzumla, insanın hayatını sonlandırmaya hakkı olduğuna inancım, aralarında büyük savaşlar yaptı. insanın yaşamı mı daha kutsaldı yoksa kendine dair kararlar alma hakkı mı?

    uzun yıllardır insan ruhu üzerine çalışıyorum ama bu konuda hala net bir cevabım yok. ama şunu biliyorum, bir insan bana gelip bunu söylüyorsa benden yardım istiyor demektir. o zaman bunu yapmalıyım. bir insan gelip bunu size söylüyorsa, yine yardım istiyor demektir. bir şeyler yapmalısınız. köprüye çıkan adam da belli ki kararsız. kolay değil insanın kafasına bir kurşun sıkması. belki ilgi istiyor, o da mümkün. ne olursa olsun zor durumda. bazen böyle girişimlerde köprü trafiği felç olduğu için 'kendini öldüreceksen öldür de yolumuza gidelim' diyenler oluyor. bu bana o kadar korkunç geliyor ki. bir insanın hayatının kıymetini, bırakın köprüde trafikte geçen fazladan zamanla, hiç bir şeyle kıyaslayamayız. hepimiz birbirimize incecik bağlarla bağlıyız. birinin bunu kesmesine engel olabileceksek ne mutlu bize.

    gelelim hak kısmına. bakırköy'de tutuklu servisinde çalışırken bir kadın tutuklu geldi. psikotik durumdayken(hastalığın adını yazmayacağım, hastalıktan muzdarip olanlar endişe edebiliyor okuyunca), işitsel varsanıların etkisiyle 3 yaşındaki çocuğunu öldürüyor. geldiğinde zaten kafası o kadar karışık durumdaydı ki çocuğunu öldürdüğünü bile bilmiyordu. ilaçlarla yatıştıkça bunu hatırladı ve inanılmaz güvenlik önemlerine ve yoğun bir tedavi almasına rağmen kendini asarak öldürdü.

    çocuğunu öldürme fikriyle bir ömür geçirme fikri yaşamını sonlandırmasına neden olmuştu. elimizden geleni yapmıştık ve onun incecik bedenini asıda gördüğümde kahrolmuş olsam da bunun bir karar olduğunu düşünmekten başka çarem yoktu.

    hastalık, karar, hak...ne olursa olsun intihar beni her zaman üzmüştür. çünkü hayatta her şeyin değişebileceğine dair büyük bir inanç taşırım. bunu defalarca gördüm ve inancım defalarca pekişti. aylar önce kendini öldürmeye kararlı halde gelen bir insanın, tedavi sonrasında hayattan zevk alabildiğini, tekrar kahkaha alabildiğini, sevip sevilebildiğini gördüm.

    bu yüzden, tam kenarda duranlara el uzatmanın şart olduğuna inanıyorum. biri bize kendini öldürmeye dair bir şey söylediğinde, sonucu ne olursa olsun, elimizi uzatmalı ve görünmez ipleri sağlamlaştırmalıyız. engel olup olamayacağımızı bilmiyorum ama insan hayatı verilen her türlü emeğe en çok değecek şey, buna eminim.