500 days of summer

  • ne summer orospudur, ne tom maldır.

    tom, ileri kapitalist bir toplumda asıl mesleği olan mimarlık yerine dandik bir firmada metin yazarlığı yapan, burada küçük burjuvaya yönelik ürettiği new age sevgi zırvalarıyla yabancılaşan ve bu dengesiz ruh halinin vücudunda yarattığı kimyasal değişimlerden dolayı birazcık eli yüzü düzgün, ortak paydaşım kurabileceği (the smiths dinleyen vs.) ilk insana aşık olan bahtsız bir adamdır.

    evet, summer daha makul biridir, şartlarını da peşinen öne sürmüştür. fakat tom gerek psikolojisi, gerek bozuk kimyasıyla ne yapacağını bilememiş ve summer'a yönelttiği otantik sevginin jüstifikasyonuyla dibe vurana dek, sonuna kadar gitmekten imtina etmemiştir. hikayenin sonunda da babayı almıştır tabii.

    çoğu günümüz kent toplumundaki tüm ümitsiz aşkların benzer şekilde tezahür etmesi, elbette, tesadüf değildir. katı olan her şeyin buharlaştığı maddeci bir toplumda, maddi sıkıntısı olmayan, comfort zone'unun yağında kavrulup giden her bireyin en az bir summer'ı olur hayatında. heyhat, bu yazlar çabuk geçer. bilahare anlamlı bir sonbahar da getirmez çoğu zaman.