5 kasım 2016 ankara özel halk otobüsü rezaleti

  • bu akşam saat 19-20 sularında, kızılay’dan eryaman’a doğru giden 541 numaralı, 06 br 7536 plakalı özel halk otobüsünde yaşanmış rezalettir. 1.5 saatlik bir otobüs yolculuğu ne kadar saçmalığa sahne olabilecekse o kadarı olmuştur.

    bilenler bilir, bu allahın belası beyaz otobüslerde tartışma-kavga olmadan yolculuk yapmak zaten çok zordur. muavin içerideki yolcuların sabrını sınarken şoför de kural ihlalleri ve türlü dangalaklıklarla trafikteki diğer araçların sabrını sınar.

    otobüs eskişehir yolu üzerinde seyretmekteyken birkaç yolcu içeride yanık kokusu olduğunu söylemeye başladı ancak muavin ve şoför cevap bile vermeden umarsızca yola devam etti. hatta muavin bir ara kokunun otobüsten gelmediğini, yolculardan birinin çantasında yemek varsa onun kokmuş olabileceğini bile iddia etti. yolcularla muavin arasındaki sürtüşmelerin en sonunda şoför ümitköy metro istasyonu civarında nihayet otobüsü sağa çekti ve inip durumu kontrol etti. bir beş dakika sonra da geri binip sol arka tekerin patladığını söyledi. kendisinin bu soruna bulduğu dâhiyane çözüm de aynen şuydu: otobüsün solundakiler oradan kalksın, herkes otobüsün sağına yığılsın ve böylece denge sağlansın.

    şoför hiç boş otobüs olmadığını, o yüzden yeni bir otobüs gelmesinin mümkün olmadığını, mecburen yolcuların otobüsün dengesini sağlaması ile yavaş yavaş yolumuza devam edeceğimizi söyledi ve yaklaşık 15-20 km/s hızla ilerlemeye başladı. doğal olarak bütün yolcuların sesi yükseldi ve herkes paralarını geri alıp otobüsten inmeyi talep etti, zira ümitköy metrosunun oradaki ego otobüsleriyle yolculuğumuzu devam ettirebilirdik, fakat laf anlatmaya çalıştığımız o iki çomar bir otobüs dolusu insanın bağırışına kulak asmadan, durmayı ve birilerini indirmeyi reddederek yavaş yavaş yola devam etti ve böylece yolculuğa başka otobüsle devam edebilme ihtimalini ortadan kaldırdı. işin açıkçası, sırf para iadesi yapmamak için şoför yolcuları can güvenlikleri tehlikede olan otobüse mecbur etti bile isteye.

    otobüs bağırışlar ve kavgalarla savaş alanına dönmüşken dört bir koldan telefona sarıldık ve durumu şikayet edebileceğimiz neresi varsa etmeye başladık. takdir edersiniz ki patlak bir tekerlekle ve yolcuların dengelemesiyle hareket etmeye devam eden bir otobüsten bahsediyoruz. gerginlik ve açıkçası can güvenliğinden duyulan korku had safhadaydı. ben de önce özel halk otobüslerinin kendi şikayet hattını aradım. aracın plakasını söylemeden hiçbir işlem yapamayacaklarını söyleyip 153 mavi masa hattını aramamı önerdiler. bu esnada tabii ki şoför ve muavin ısrarla sormamıza rağmen plakayı vermeyi reddetti. 153 mavi masa hattını aradığımda sadece genel şikayetlerle ilgili kayıt oluşturabileceklerini, bu tür acil durumlar için zabıtayı aramamız gerektiğini söylediler. zabıtayı aradığımda da konunun kendileriyle alakası olmadığını, polisi aramamızın daha iyi olacağını söylediler. 155’i arayıp polise durumu anlattığımda karşımdaki polis bir an için umut veren bir tonla hemen belirttiğimiz bölgeye doğru bir ekibin yollandığını söyledi. ancak ne gelen vardı ne de giden. otobüste bu aramaları yapan tek kişi ben değildim tabii ki. benden sonra birkaç dakika arayla 2 yolcu daha polise aynı bilgileri verip bir an önce gelmelerini talep etti ancak onların çağrısı da yanıtsız kaldı. sonuç olarak bağırış çağırış derken, o yol o yamuk üç tekerlekli otobüsle 15-20 km/s hızla devam etti ve ne muavin ne de şoför kaba tavırlarından bir an olsun ödün verdi.

    bu zincirleme rezaletler silsilesi bir takım ilginçlikleri de beraberinde getirdi. örneğin ne hikmetse iki adet yolcu otobüsün “gerekirse tek tekerle bile yola devam edebileceğini” ve hiçbir şey olmayacağını söyleyerek şoförü savunmaya, diğer yolculara bağırmaya başladılar. şoförün hısım akrabası mıydı neydi dertleri bilemiyorum. sonra muavinle sert bir şekilde tartışmakta olan bir adam, karısı tarafından devamlı “sen askersin! sakin olmak zorundasın askersin sen!” diye uyarıldı. en sonunda da asker bey “ben burada konuşurken sana laf düşmez, ben buradayken sen susacaksın” diye karısına bağırmaya başlayınca işler iyice ilginçleşti.

    böyle tuhaf bir kaos ortamının içinde adi şoför nihayet içinde boşluklar olan bir başka 541 gördü de onu durdurup “isteyenlerin” oraya geçebileceğini söyledi. ancak bunu söylediğinde zaten otobüsün son durağa gelip turunu tamamlamasına 6-7 durak falan kalmıştı. neticede ne polis geldi, ne şoförle muavin bu rezaletin bedelini ödedi, ne de yolculara para iadesi yapıldı. yarım saatlik yol bir buçuk saatte gidildi.

    ne bekliyordum? polis amcalar gelip sorunu çözecek miydi? hayır belki de ama hiç siklememeleri de koydu açıkçası ne bileyim.

    böyle durumlarda “burası türkiye abi olur böyle şeyler” diyenlerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. ama bu adamların bu yüzsüzlükleri yapacak cesareti bulmalarının tek sebebi doğru düzgün tepki görmemeleri. benzer durumlarla karşılaşıldığında lütfen tepkisiz kalmayalım, burası türkiye işte yæ deyip bırakmayalım. var olan tüm şikayet hatlarında şikayet kaydını oluşturup gerekirse polisi arayalım ve vatandaş olarak üstümüze düşeni yapmış olalım. tepki vermekten vazgeçmeyelim. umarsız, yüzsüz, kaba saba çomarların ülkesi olmasın burası. memleket yanıyor aq bu da rezalet mi diyenler olacaktır, haklılar. hatta belki bu entry'nin altına derdini sikeyim butonu bile ekleyen olur, varsın olsun. ama bugün o otobüste yaşananlar çok ciddi bir güvenlik sorunu ve kriz yönetimi açısından tam bir rezaletti. özellikle ankara’da özel halk otobüslerini sıklıkla kullananlara anlattıklarım muhtemelen tanıdık da gelecektir, lütfen tepkinizi göstermekten vazgeçmeyin. bu başlığı açmamdaki tek sebep de bu konudaki farkındalığın artmasına bir nebze olsun katkıda bulunmaktır.

    unutmayın;

    alo 153 mavi masa
    0312-342-09-99 özel halk otobüsleri şikayet hattı