44 gün 7 saat 23 dakikadır evden dışarı çıkmamak

  • mutlulukla, gururla tam tamına 44 gün 7 saat 23 an itibariyle 24 dakikadır başardığım şahane olay. böyle giderse daha önceki rekorum 52 günü egale edeceğim gibi duruyor.

    her şey üç günle başladı. akabinde 7 gün 14 güne, 14 gün 30 güne çıktı. ve bu artık yaşam stilimin bir parçası oldu. zaten çocukluğumdan beri oldum olası dışarı çıkmayı sevmezdim. elalemin çocukları boş arsada misket yuvarlarken ben evdeki halının desenlerini uzay boşluğu olarak hayal eder astronotculuk oynardım. mahallede herkes bana zathura fuat derdi.

    dışarı çıkmamı gerektirecek hiçbir yükümlülüğüm ve beni buna zorlayacak sorumluluğum yok. şu yaşıma geldim halen bakirim, selam verecek tek bir ahbabım yok, aile efradı sonsuza intikal edeli çok oluyor.. pederin anasından kalma tarlaları satıp parasını bankaya yatırdım. her ay net 3.478 tl faizini yiyorum. çalışma gibi mecburiyetim de bulunmadığı için 7/24 evdeyim.

    her gün en az 7 tane film, en az 12 bölümlük dizi sezonu izliyorum. piyasada ne kadar arka planda kalmış türk dizisi varsa alayını izledim. dün hepsi 1 ve çiçek taksi dizisini bitirdim. hepsi 1 dizisindeki alev'in özünde o kadar da kötü olmadığını aslında hepsi ve şürekasının asıl yüzlerini gördüm. çiçek taksi'deki debriyaj fm'in yan dj'i aynur'un abuzer'i gerçekten sevmediğini ve manolya"nın ayağını kaydırdığına şahit oldum. oysa önceden hep yüzeysel izlediğim için bunların farkına varamamıştım. şimdi ise sınırsız boş vaktim olduğu için geriye sararak ve daha dikkatli bir şekilde izleyebiliyorum. akşama nasipse kuzenlerim ve koçum benim dizilerine başlayacağım. kuzenlerim dizisindeki köylü kurnazı şeref'in sinsiliklerini ve koçum benim'deki cicos'un yaşadığı haksızlıkları yakından takip edeceğim.

    film ve diziden bunaldım mı? alıyorum iki kutu paprikalı pringles cipsi ve 2.5 litrelik kolayı balkona çıkıyorum. ölgün ışığıyla gözümün içinde cam gibi parıldayan yıldızları seyrediyorum. gündüzün aydınlığından bunalan gece karanlığının sokak lambalarıyla olan didişmesini izliyorum. ruhumu tüm kir ve pastan uzak tutarak gecenin keyfini çıkarıyorum. sonra pc'den google earth'ü açarak istediğim ülkeleri geziyorum. şak belfast, tek tıkla caracas, hop oradan asya turu hong kong. mesela bu enrty'i yazmadan önce küba'ya gidip geldim. biraz hayal gücü ve teknoloji ile her şeyi mümkün kılabilirim. mesela bir işim çıkmazsa akşama safariye çıkayım diyorum. ahahah. bazlamalı tost yerken safariye çıkacağım. lükse bak ya.

    evden dışarı çıkmamak demek hepinizden daha uzun yaşayacağım demek. zaten iki sene evvel doktorun biri "sendeki kalbi özal döneminden kalma tek kapılı aeg buzdolabına taksak 59 sene daha çalıştırır" demişti. yani doğal yollardan gebermem biraz zor. bizim sülale zaten uzun yaşar. dedemin lakabı fosil tursun imiş. oysa sizler her gün dışarı çıkarak ölüme davetiye çıkarıyorsunuz. sizlerin her gün ölme oranı %75 iken benim sadece %2.4. onda da deprem olursa, evin kolonu falan yıkılırsa. ki oturduğum konut deprem dayanıklı bir binada. ahahah. yani sizler bir serserinin yüzünden ölecekken ben evden dışarı çıkmayarak teoman'ın tekrar müziğe başlayacağı güne kadar yaşayabilirim.

    hem o kadar da yalnız ve kimsesiz değilim. öldüm mü diye arada yöneticiden anahtarı alıp beni kolaçan eden kapıcı idris efendi, hanımının yaptığı tuzlu yemekleri senfonik bir biçimde evimin banyosunda yankılatan sadun bey ve eşinden viking boynuzunu yedikten sonra kendini tsm'ye vermiş bekir amca ile tavla saatlerimiz var. mesela akşama hambuger ve patates yiyeceğim için çok mutluyum. ya şenay boşuna dememiş "şu dünyada ki en üstün kişi insanı sevendir" diye. ahaha. bir daha kapının eşiğinden adım atmam. süper ya.