4 kasım 2015 yılmaz özdil'in köşe yazısı

  • ahanda
    yine tam damardan yakalamıştır. onlar yüzde 50'ler ama hepsi bir başına çünkü ülke çıkarına değil kendi küçük çıkarlarına oy verdiler. biz belki daha az sayıdayız ama kendimizden önce ülkemizi ve çocuklarımızın geleceğini düşünüyoruz, düşünmeye devam edeceğiz.

    --- spoiler ---

    tek başına...

    tek başına iş başına dediler.
    artık, evde tek başınasın.

    *

    bi başınasın.

    *

    “ne halin varsa gör” demiyorum, asla… tam tersine, sana yardımcı olabilme gücümüzü elimizden aldığın için, bundan böyle istesek de senin için bir şey yapamayız demek istiyorum.

    *

    yapayalnızsın.

    *

    biz yüzde 25 mesela, birbirimize kenetleneceğiz. biliyoruz ki, bize sadece bizden fayda var. her zamankinden fazla sarılacağız, eskisinden fazla sahip çıkacağız birbirimize… 10 kasım’da aç televizyonu bak, birimiz bile eksik olmadan, hepimiz orada olacağız. istersen yüzde 490 al, dünyayı durduracağız dokuzu beş geçe.

    *

    az olabiliriz.
    her şeyiz.

    *

    ülkücülerin oyu artmış, oyu azalmış, hikayedir, ne badirelerden geçtiler, birbirlerini satmazlar. hdp’liler hakeza… peki, sen ne yapacaksın? sana kim sahip çıkacak? sizin pisi pisine ölmeniz fıtratınızda var diyen mi? senin çocuğun da işsiz kalıversin diyen mi?

    *

    “asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok, gayet güzel geçinilir, 800 lira büyük paradır” diyen çalışma bakanına yüzde 65 oy verdin… sağlıklı beslenemediğini söyleyen emekliye “az ye” diyen sağlık bakanına yüzde 68 oy verdin… saman ithal eden tarım bakanına yüzde 49 oy verdin… sonra geldin, tüm sevmediklerini temsilen bağdat caddesi’ndeki balkonlara “geçirdik mi” diye bağırdın! halbuki, her 29 ekim’de senin için yürüyorlar o caddede, sen daha insanca yaşa diye yürüyorlar. senin gelip tükürmene, kırılmadılar mı sanıyorsun?

    *

    ömrü boyunca çalışmasa, torunlarına yetecek kadar parası olan, üç lisan bilen, dünya vatandaşı gençler, gezip tozmak varken, sorumluluk üstlendi, iş edindi, senin iraden çalınmasın diye sandık başlarında nöbet tuttu. onların sana hiç ihtiyacı yok ama, senin onlara ne kadar ihtiyacın olduğunun farkında mısın?

    *

    bilalvatore italya’ya uçtu…
    senin oğlanın durumu ne emmioğlu?

    *

    sana gerçekleri söyleyen gazetecilere kızıyorsun. sana yalan söyleyen gazetecileri alkışlıyorsun. bak sana son defa gerçeği söyleyeyim… bu yalakalar yavşağın önde gidenidir. bir zamanlar elini eteğini öptükleri feto’yu sattılar, günü gelince senin asrın liderini haydi haydi satarlar. insan satmakta üstlerine yoktur. ama, gazete satamazlar. yaptıkları gazeteyi kimse almaz, benzincilerde bedava veriyorlar, güneşten korunmak için külah yapıp kafana bile takmıyorsun, düşün gari.

    *

    demem o ki…

    *

    seçim kaybedilebilir.
    fikir kaybetmez.

    *

    çoğunluk haklı olsaydı, dünyayı çinliler yönetirdi. inşallahla maaşallahla olsaydı, iphone’u suudiler icat ederdi. haşemayla yüzülseydi, olimpiyatta kurbağalama madalyan olurdu. güçlünün dediği olsaydı, beyaz saray’a obama değil, muhammed ali otururdu. çoğunluk güvenilirse, neden 80 milyonluk iran’a değil de, 8 milyonluk isviçre’ye götürüyorlar balya balya dolarları?

    *

    sen bi avuç sanıyorsun ama…
    dünyanın en büyük ailesiyiz.
    mustafa kemal’in askeriyiz.
    buradayız.
    hayatın içindeyiz.
    hayatın lokomotifiyiz.
    hiç olmadığı kadar, el eleyiz.

    *

    sana gelince kardeşim…
    olan sana oldu.

    *

    belki bir kahve kuytusunda masada görürsün bu gazeteyi, ya da ne bileyim, belki bir gecekondunun kırık penceresinde rüzgar kessin diye örterler, denk gelir okursun… haberin olsun.

    *

    tek başına iş başına dediler.
    bundan böyle, bi başınasın
    --- spoiler ---